Göçerlerin zorlu yaşamı
Hayvanlarına verimli otlaklar bulmak için yılın farklı dönemlerinde göç etmek durumunda kalan aileler eğitimden sağlığa, teknolojiden sosyal hayata kadar pek çok imkandan mahrum bir yaşam sürüyor.
ŞANLIURFA - (AA) Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde hayvanlarına verimli otlaklar bulmak için yılın farklı dönemlerinde göç etmek durumunda kalan aileler, bu nedenle eğitimden sağlığa, teknolojiden sosyal hayata kadar pek çok imkandan mahrum bir yaşam sürmek zorunda kalıyor.
Kışı, Şanlıurfa'da kiraladıkları meralara kurdukları çadırlarda, yılın geri kalan dönemlerini ise beraberindeki hayvan sürüleriyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun yaylalarında geçiren aileler, modern yaşamın olanaklarından neredeyse hiç istifade edemiyor.
Eğitimden sağlığa, teknolojiden sosyal hayata kadar pek çok imkandan mahrum kalan bölgedeki göçerlerin yaşamı, zorlu yolculuklar ve meşakkatle geçiyor. Sürekli yer değiştirmek zorunda oldukları için çocukların çoğu hiç okula gidemeyen göçer ailelerden bazıları ise eğitim alabilmeleri için evlatlarını küçük yaşta yakınlarına bırakıyor.
Soğuk kış günlerini çadırda geçirmek zorunda kalan aileler, ısınmak için sobada tezek yakıp, aynı ateşle yemeklerini pişiriyor. Daha çok hayvansal ürünlerden peynir, yoğurt, tereyağı gibi gıdaları tüketen göçerler, yoğun iş temposu nedeniyle kente gitmekte bile güçlük çekiyor.
Elazığ'ın Kovancılar ilçesinden Şanlıurfa'nın Haliliye ilçesine bağlı Bozdağ mahallesine gelen Mehmet Ulaş, yaptığı açıklamada, mesleklerinin çok zor olduğunu belirterek, sıkıntılarının kışın daha da arttığını söyledi.
Yıllardır bu işle uğraştığını ve çocuklarından 4'ünü bu iş sayesinde okutabildiğini anlatan Ulaş, hayvanlarına en iyi şekilde bakabilmek için adeta kendi hayatlarından ödün verdiklerini aktardı.
"Kışın şartlar ağırlaşıyor"
Ulaş, gelecek kuşakların da hayvancılıkla uğraşabilmesi için bir takım çalışmalar yapılması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Hayvanlarımıza önem veriyoruz, onlar için ömrümüz bu şekilde çadırda geçiyor. Kışın Şanlıurfa'ya geliyoruz, yazın ise Erzurum, Bingöl ve Muş gibi daha serin yerlere gidiyoruz. Bizim için hayat gittikçe zorlaşıyor. Çünkü yıllar geçtikçe teknoloji gelişiyor ve bu işi yapacak kişi bulamıyoruz. Gittiğimiz yerlerde mera parası ödüyoruz, bu anlamda da sıkıntımız çok. Dördü kız olmak üzere 8 çocuğum var. 2 kızımı ve iki oğlumu okutabildim. Erkekler doktor çıktı, İstanbul'da çalışıyorlar. Kızlar da Kovancılar'da liseye devam ediyor. Diğerlerini okutamadık, mecburen koyuna gidiyorlar. Zaman zaman çoban tutuyoruz ama her zaman tutacak durumumuz yok. Şimdi kış ve şartlar ağırlaşıyor, yazın daha kolay. Arpa, saman pahalı. Sıkıntımız çok, çocuklarımızı özlüyoruz ama okumaları için buna katlanmak zorundayız."
Göçerlerden 73 yaşındaki Ali Ağan, ömrünün büyük bölümünü hayvanların peşinde yollarda geçirdiğini söyledi.
Siverek ilçesinde bağlı Karacadağ bölgesindeki İleri Mahallesi'nde dünyaya geldiğini anlatan Ağan, oradaki birçok ailenin kendisi gibi hayvancılıkla uğraştığını belirtti.
Ağan, iş yoğunluğu nedeniyle 10 çocuğundan sadece birini okutabildiğini ifade ederek, "Hep bu şekilde çadırda yaşıyoruz. Havalar soğuk, çocuklar havadan etkileniyor. Allah bize yardım etsin. Sıkıntılarımız hayat yetmezmiş gibi, bir de çoban aylığı 3 bin 500 lira, yem fiyatları çok fazla, yer parası ödüyoruz." diye konuştu.
Fatma Bağatimur (65) ise çadırda doğup büyüdüğünü ve hayatının zorluklarla geçtiğini dile getirerek, "Eşimi ikna edebilsem bu işi bırakırdık çünkü artık yorulduk ama o vazgeçmiyor." dedi.