Kiliseler ezan okuyorsa
israil`in Kudüs`te ve işgal edilmiş Filistin topraklarında bulunan camilerde ezanı yasaklama girişimi, Müslümanlara beş asır önce Endülüs`ü kaybettiklerinde yaşadıkları sıkıntıları hatırlattı. Endülüs düştüğünde orada yaşayan Müslümanlar bu şekilde aşağılanmıştı. Camiler kapatılarak, İslami isimler ve kıyafetler yasaklanmıştı. Çocukların sünnet edilmeleri dahi engellenerek sünnetsiz bırakılmışlardı. O günlerde Müslümanlara dinlerini değiştirme, ölüm ve sürgün seçeneklerinden biri dayatıldı. Aynen bugün de Filistin`de farklı isimlerle aynı seçenekler dayatılıyor. Dinlerini değiştirme yerine Yahudileştirme politikası, sürgün yerine transfer politikasını sürdürüyorlar. Bu doğrultuda Kudüs`te yaşayan Filistinlilerin ikame izinleri kaldırıldı. Yine Nekep`te bulunanların evleri yıkılıp göçe zorlandılar. Ölüm seçeneğine gelince Filistinliler için ölüm kapısı sonuna kadar açıktır. Filistinlilerin kanlarını istedikleri şekilde dökerler. Ardından da hahamları onları haklayarak, cesaretlendirir.
Filistin`de iki ayrı devlet fikri kabul edilmeyince ve tek bir devlet fikrine de dönülemeyeceğinden, ciddi bir Yahudileştirme politikasına giriştiler. Bu şekilde Filistinliler topraklarından çıkarılarak, sadece Yahudilere ait bir devlet kurma hedefleniyor. Ezanın kaldırılma kararı, başta, işgal topraklarındaki Yahudiler rahatsız oluyor diye alınmış genel bir karardı. Bu karar Kudüs`ün kuzeyi ve Filistin`in sahil şehirlerindeki (Aka, Hayfa, Ellud, Ramle ve Yafa) camilerde uygulanacaktı. Şimdi de bu uygulamanın süresinin tesbiti için konuyu parlementoya taşıdılar.
israil`in bu kararı dört açıdan okunup, değerlendirilebilir. Bunlardan biri, ezanın kaldırılması kararı israilli sağcılara cesaret verecek. Bunlar hiçbir sınır tanımadan Filistinlilere baskı kurmak istiyorlar. Kendilerini sınırlayacak hiçbir kırmızıçizgiyi tanımıyorlar.
İkincisi, Arap âleminin kollarını bağlayıp, sessiz kalması israil`e, bu şekilde kararlar alma cüretini veriyor. israil, Arap ülkelerinin kendisine sınırsız fırsat verdiğini çok iyi biliyor. Bunun için kendisine ve yaptığı hukuksuzluklara karşı çıkan yiğitleri ya susturdu ya da çeşitli şüphelerle kafalarını karıştırıp, şuursuz bir hale getirdi. Böylece istedikleri kararları rahat bir şekilde alabiliyorlar.
Üçüncüsü; Filistin`den bu duruma baktığımızda Ramallah hükümetinin, net bir tutum sergilemediğini görüyoruz. Onun israil`le yaptığı güvenlik anlaşmaları ellerini kelepçelemiştir. Bundan dolayı direnişi düşünüp İsrail`in karşısında duracağına ona yakın bir pozisyon alıyor. Ancak kiliselerin İsrail`in bu kararına karşı takındığı şerefli net tavır, yani ezan okuyarak israil`e karşı hep birlikte öfkelerini dile getirmeleri, takdire şayandır. Yine Filistinli gençlerin başlattığı yeni bir intifadayla sokaklara dökülüp, öfkelerini göstermesi de olumlu ve takdire değerdir.
Dördüncüsü; israil`in böyle kararlar almasını Amerika`da seçilen yeni başkandan bağımsız düşünmek de cahillik olur. Çünkü Amerika`nın yeni başkanının israil`e meyilli olduğunu herkes biliyor. Biz israil`in bu tür kararları Washington`dan bağımsız aldığını düşünmüyoruz.
Arap Birliğinin tutumu ve icraatları burada zikredilmeyi hak ediyor mu(?) bilmiyorum. Arap Birliği, ezanı yasaklama kararına Genel Sekreter yardımcısının yaptığı kınama açıklamasıyla karşı durdu. Açıklamada, israil`in bu kararının tehlikeli bir provokasyon ve kabul edilemeyecek bir kışkırtma olduğunu söyledi. Ancak Arap Birliği, israil`in bu kararını toplumsal olay görüp üye ülkeleri toplama gereği duymadı. Birliğin yaptığı tek şey edebiyattı. Yine İslam İşbirliği Teşkilatı da Arap Birliğine benzer bir tavır sergiledi. Edebiyat ve kınamanın şiddeti konusunda Arap Birliğiyle adeta yarıştı. Bu iki kuruluş İslam ve Arap toplumunun en büyük kuruluşlarındandır. Eğer yapabilecekleri tek şey edebiyatsa israil`e yeşil ışık yakmışlar demektir. Böylece israil, giriştiği bu maceradan emniyet ve güvenle çıkacaktır.
Yazar: Fehmi Hüveydi
Çeviri: Mücahid Temel/doğruhaber