`Birilerinin Nusaybin halkına özür borcu var`
Nusaybin`de yaşanan olayları, biriken sorunları ve çözüm önerileri hakkında İLKHA`ya değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Nusaybin İlçe Başkan Yardımcısı Seyfettin Ağırman, önemli açıklamalarda bulundu.
Mardin`in Nusaybin ilçesinde 5442 sayılı İl İdaresi Kanunun ilgili maddeleri gereğince 5 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. En son 14 Mart`ta ilan edilen yasak, 25 Haziran`da kısmi olarak kaldırıldı. Yasak öncesi evlerini terk eden halk, geri döndüğünde harabeye dönmüş bir kentle karşılaştı.
Yasağın halen devam ettiği ve etrafı telle çevrilen mahallerde bulunan iş makinaları hasar gören evleri tek tek yıkarken, biriken molozlar da kamyonlara yüklenerek kaldırılıyor. Evlerinin akıbetinden habersiz olan aileler, yasağın bitmesinin ardından karşılarına neyin çıkacağını bilmiyor.
İlçede yaşananlar hakkında İlke Haber Ajansına (İLKHA) konuşan HÜDA PAR Nusaybin İlçe Başkan Yardımcısı Seyfettin Ağırman, sadece Nusaybin`de değil bölgede yaşanan tüm olaylarla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu`nun kurulmasını ve birilerinin bu halktan özür dilemesi gerektiğini belirtti.
“Nusaybin`de 100 bin kişi olaylardan olumsuz etkilendi”
Birilerinin “Size özgürlük getireceğiz” diyerek şehre girdiğini ve şehri harabeye çevirdiğini söyleyen Ağırman, ardından devletin de “temizleyeceğiz” diye 4 defa sokağa çıkma yasağı ilan ettiğine dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Nusaybin`de bilindiği gibi halkın istemediği bazı durumlar yaşandı. Yaşanan bu durumlar beklenenin dışında gelişti. Mesela birileri ben size özgürlük getireceğim diye bu şehre girdi ve bu şehri adeta harabeye çevirdi. Bu aşamadan sonra devlette temizleyeceğiz diye dört defa sokağa çıkma yasağı ilan etti. Yetmedi beşincisini ilan etti. Bu son ilan edilen sokağa çıkma yasağı diğerlerinin aksine bir hafta ya da 15 değil de 5 ay sürdü. Bu yasakta şehri terk edenler olduğu gibi şehirde kalanlar da oldu. Bu yasakta hem dışarı çıkanlar hem de içeride kalanlar mağdur oldu. İçeride kalanlar hapis hayatı yaşamakla beraber o psikolojik korku ortamı ve silah sesleri, patlama sesleri gibi bu durumu beş ay boyunca yaşadılar. Şehri terk etmek zorunda kalanlar ise ekonomik yönden sıkıntılar çekmekle birlikte iş yerleri ile evlerinin durumu hakkında endişe içerisinde beklediler. Şehri terk etmek zorunda kalanların bir kısmı dönmüş değiller maalesef. Bu gün itibarıyla açıklanan rakamlara göre 30 bin evin yıkıldığı 10 binin zarar gördüğü söyleniyor. Bu 100 bin kişinin etkilendiği bir durumdur. Tabi herkesin bu durumdan etkilenme şekli farklıdır, kimi psikolojik yönden etkilendi kimi ekonomik yönden kimisi de her iki yönden etkilendi.”
“İnsanların bir tahammül sınırı var”
Kış mevsimin kapıya dayanmasıyla beraber halkın çekeceği zorluklara dikkat çeken Ağırman, “Tabi kış yaklaşmaktadır. Biliyorsunuz son bahardayız, insanlarımız ailesine bağlı bir toplumdur. Bir hanede çok kişi yaşayabiliyor. Yasak sürecinde akrabalarına sığındıkları gibi dönen bazı vatandaşlarımız yine akrabaların yanında yaşamaktadırlar. Kimisi de kiracı oldu. Bu durum yaz şartlarında idare edilecek bir durumdu ama şimdi kışın beraberinde getirdiği şartlar ile devam etmesi mümkün değildir. İnsanların da bir tahammül sınır vardır. Sizin de takip ettiğiniz gibi insanlarımız etrafına tel çekilmiş mahallelerde kalan evlerinin yıkılışını seyrediyor. Kimisi ağlıyor kimisi ah-u vah ediyor. Bu duruma bir çare nereden gelecek diye düşünüyorlar.” dedi.
“Halkın kafasında soru işaretleri var”
Beledilere kayyum atanması hakkında da konuşan Ağırman, sözlerine şöyle devam etti:
“Daha önce belediyeler hakkında şikâyetler vardı. Halkın sorunlarıyla ilgilenmiyorlar diye. Fakat bu olaylardan sonra devletin belediye için bir çare olarak gördüğü kayyum meselesi ortaya çıktı. Tabi bu gelişme millette bir umut doğurdu. Derdimizi dinleyecek birileri geldi diye! Nitekim bu bağlamda şehir içerisinde bazı çalışmalar yapıldı ve yapılmaya da devam ediliyor. Örneğin yollar yapılıyor, bu yollarla beraber ufak tefek yardımlar da yapılıyor halka. Halk, yaptığı başvuruların sonucu ne olacak diye merak ediyor; evlerimiz yapılacak mı evlerimizin bedeli ne olacak, kayıp eşyalarımız ne olacak? Bütün bu sorulara cevap bulmaya çalışıyor. Şu anda bir sakinlik söz konusu, halkta bir sükûnet var. Acaba bu sorunlarımız ne zaman çözülecek diye. Devletin de kendisine göre bazı planları olduğunu biliyoruz. Örneğin Nusaybin`i örnek şehir yapacağız diye söylemler var. Hatta İçişleri Bakanının ‘Biz belediyeciliği öğreteceğiz` diye bir sözü vardır. Bu şekilde insanımız bir beklenti içindedir. Halkımız hem maddi hem de manevi yönden çökmüştür. Şu anda halkta moral diye bir şey yok. 5 aylık bir yasak sürecinde zaten ticaret yok. Yasak sürecinde şehir dışına çıkan insanımız elinde avucunda olanı kiraya ve ev ihtiyacına verdi ve şu anda eli boş kalmış durumda. İkincisi esnaf şu anda iş yerini kapatıyor. Çünkü ticaret de çöktü, alış veriş yok. Böylesi vahim bir durum söz konusudur.”
“Mağduriyetlerin bir de psikolojik tarafı var”
İlçede yaşanan mağduriyetlerin bir de psikolojik tarafının olduğunun altını çizen Ağırman, parçalanmış ailelerin var olduğuna dikkat çekerek, şunları ifade etti:
“Bir kısmı içerde bir kısmı dışarda eğitim aksadı. Çocuklar burada okumak istemiyor. Psikolojik yönden sıkıntı çekiyorlar. Bombaların, silahların, çatışmaların yüzünden çocuklar kötü etkilendi. Bir şey öğrenemiyorlar. Ayrıca öğretmen açığı da var. Okullar yıkılmış ve o açık olan okullarda öğrenci sayısı da fazladır. Bütün bunları göz önünde bulunduranlar ne yapmış? Dışarda okutmaya çalışmışlar. Bu nedenle bir ailenin bazı fertleri çocuklarıyla beraber olmak zorunda kalıyorlardı. Böyle olunca da aileler parçalandı. Şu an 10 mahallemiz kısmen açık. Sokağa çıkma yasağı saat 23.00`ten sabah 05.00`e kadarken birkaç gün önce 24.00`e çıkarıldı.”
“Halkımız hasar görmemiş evlerine dönmek istiyor”
Halkın çatışmadan zarar görmemiş olan ev ve iş yerlerine girmek istediğini belirten Ağırman, yaşanan can kayıplarına da dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Yıkılmamış, açık olan mahallelerimizde ve kapalı olan mahallelerimizde bazı insanlarımızın evleri hasar görmemiş. Zarar görmediklerinden kendi evlerine girmek istiyorlar. Daha fazla kiracı ya da göçmen durumunda kalmak istemiyorlar. Halkın bize getirdiği şikâyette şu deniyor; ‘İhaleyi alan firmalar daha fazla para elde etmek için evlerin tümünü yıkıyor.` Tabi ki biz de yıkılmasını istemiyoruz ama bu konuda çalacak kapı da bulamıyoruz. Yetkililerden de bir açıklama söz konusu değil. Açıklama yapılmadığı için de insanlarımız bilgi fakiridir, bilgiden yoksundurlar. En azından aileler aydınlatılsa insanlarımıza ferahlık gelir, biraz moral olur. Bu açıklamalar olmayınca zihinlerde bir belirsizlik söz konusu oluyor. Yani bilgisizlik ümitsizlik taşır hatta ben bir örnek vereyim, iki gün önce Kışla Mahallesi`nde teller caddenin bir altında biraz gerisine çekilerek oradaki dükkânların arkasına alındı. Bazı insanlar toplandı ve niye teller tümden kaldırılmıyor, dediler. Fakirlikten dolayı buğday toplamaya giden insanlarımız o buğdayların içindeki patlayıcıların infilak etmesi sonucu hayatını kaybetti. Kızının çeyizini almaya giden bir anne ve kızı evlerine girerken hayatlarını kaybetti. Daha önce 6 insanımız yaralandı, bunlardan 4`ü çocuktu. Yine ondan önce de 2 çocuk yaralandı. Bizim de parti olarak bunula ilgili bir basın açıklamamız oldu. Daha önce şöyle bir açıklamada bulunduk, dedik ki; en ufak bir inşaatta dahi uyarı levhası olsun ‘tehlike var` diye, ama maalesef bu patlayıcılar bu molozlar kaldırılmıyor, dökülüyor ve insanlar gidip onların arasında ihtiyaçlarını gidermek için bir şeyler almaya çalışıyor. Artık daha fazla mağduriyete izin verilmemesi gerekiyor. Yetkililerin dikkatli olması ve tedbir alması gerekiyor.”
İlçede camiler yıkılmış, eğitim kurumları işlemiyor
Nusaybin`de birçok caminin de yıkıldığını hatırlatan Ağırman, “İbadet konusunda müftümüzü ziyaret ettik, camiler konusu da maalesef sıkıntılıdır. Mahallelerde bulunan camilerde minareleri dışında sağlam yer yok, hatta bazıların minareleri dahi yıkılmış. Bu konuda da gerekenin yapılmasını istedik. Onlarda sağ olsunlar üzerinde durduklarını, ellerinden geleni yapacaklarını söylediler. Biz milli eğitim müdürlüklerine de aynı şekilde ziyarette bulunduk. Eğitimin sorunları hakkında konuştuk, sorunları dile getirdik. Öğretmen açığı, okul açığı bunlarda ellerinden geleni yapacaklarını söylediler. Ama ne derecede başarılı olacaklarını bizde bilemiyoruz. Sorunların çözülmesini diliyoruz.” dedi.
“Birilerinin bu halka özür borcu var.” diyen Ağırman, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu isterse devlet olsun isterse örgüt düzeyinde olsun, kim olursa olsun bu travmaya sebep olanların bu halka özür borcu vardır ve bu yapılmadığı sürece bu halkın öfkesi dinmeyecektir. Biz Sayın Hüseyin Yılmaz`ın katılımıyla Nusaybin esnafına geçmiş olsun ziyaretinde bulunduk ve şehirde oluşan tahribatı incelemek, dosya hazırlamak için bir çalışmamız oldu. Hüseyin Bey`in şöyle bir söylemi oldu; ‘Tamam birileri şehrin içine patlayıcılar yerleştirdi, birileri yaktı, birileri yıktı, devlet geldi ben temizleyeceğim dedi. Devletin temizleyeceğim derken adeta filin manifatura dükkânına dalması söz konusu oldu.` Yani her tarafı darmadağın etti. Tamam devlet bizim karşımızda silahlı kişiler var diyebilir ama güç kullanımında orantı söz konusudur.”
“Şengal`den, Kobani`den gelenler için yapılanlar Nusaybin ve Cizre halkı için yapılmadı”
Halkın yaşadığı travmanın manevi destekle giderilmesi gerektiğini söyleyen Ağırman, “Halkımız bir travma yaşamıştır. Bu travmayı gidermek için mutlaka manevi yönden desteklenmesi lazım. Manevi yönden desteklemenin birinci şartı ise birileri çıkıp özür dileyecektir. İkincisi, buna sebep olanlar açıkça dile getirilecek ve bunu en güzel yolluda bir araştırma komisyonu kurulmasıdır. Yani halkın adına halkın vekili olanlardan bir ses duymuyoruz. Şengal`den bize sığınan halk için yapılan çalışmalar, Nusaybin halkı için yapılmadı. Kobani`den gelenler için yapılanlar, Nusaybin ve Cizre halkı için yapılmadı. Hatta işin vahim tarafları da var. Cizre için toplanan yardımlarla kendilerine araç alanların olduğu iddia edildi. Bunlar basına bile yansıdı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine gözaltı söz konusu olduğu zaman her yerden tepki gösteriyorsunuz ama Sur yıkıldığı zaman Nusaybin, Cizre yıkıldığı zaman bu tepkiyi kimsede göremiyoruz. Bu durum halkta bir kin oluşturuyor ve bir özür bir izahat yapılmadığı zaman böyle olmaya devam ediyor. Bu bir yerde etkisini gösterecektir. İnşallah tahribatı daha fazla olmaz. Bizim dileğimiz budur.” ifadelerini kullandı.
Yasağın uygulandığı günlerde kamu kurumları soyuldu! Kim veya kimler soydu?
Sokağa çıkma yasağının devam ettiği süreçte devletin güvenliği sağlayamadığını belirten Ağırman, çarpıcı bilgiler sundu:
“Yasakların başladığı ilk günlerde Nusaybin postanesinin kargo bölümü soyuldu ve bu olay sokağa çıkma yasağının devam ettiği esnada meydana geldi. Eğer bir bölgede sokağa çıkma yasağı ilan ediliyorsa devlet, o bölgenin güvenliğinden de sorumludur. Nasıl oluyor da siz sokağa çıkma yasağı ilan ettiğiniz ilçenin bir devlet kurumu olan PTT`nin kargo bölümünde soygun meydana geliyor. Bu olay düşündürücüdür ve bu soygunda çalınan mallara ne oldu. Tabi bu olayla ilgili biri gözaltına alındı ve hala ceza evindendir. Bu insanı oraya yönlendiren kimdir bu olay da hala aydınlatılmış değildir. İş yerleri kepenklerin ardına bomba yerleştirilmiş gerekçesiyle tanklarla kepenklerin yıkılırak açıldığını biz duyduk. Nitekim yasaktan sonra şehre döndüğümüz zaman hem basında hem de kendimiz gördük ki kepenkleri indirilen dükkânlardaki malların çoğu ya yoktur ya da yağmalanmıştır. Nusaybin`de yaptığımız esnaf ziyaretine pasajlarda kalan bir esnafımız dükkânının bir bölümünü göstererek, burası açılmış ve buradan bütün mallarım alınmış, dedi. Bir iki hafta önce de basına yansıdığı gibi yıkımı gerçekleştiren firma görevlilerinin evlerden eşya çalındığına dair görüntüler bile yansıdı. Bu konuda polisi suçlayanlar var, askeri ve hırsızı suçlayanlar var. Nihayetinde hangisi yapmışsa bu işi her ne olursa olsun bu yasak sürecinde yaşananlardan devlet sorumludur. Bunun sorumluğundan kaçamaz. Çünkü güvenlik ondan sorumludur, bu olaylarla ilgili elimizde somut deliller yok fakat söylentiler çoktur. Yasaktan sonra polisin nezaretinde zırhlı araçlarla evine gidenler, evlerinde hiç eşya kalmadığını görmüş. Yani bu eşyalar nereye gitti, yani bunu alan birileri olmuş. Kim almış derseniz, oda ayrı bir sorudur. Bizim parti olarak elimizde görüntü yok. Sadece basına yansıyan görüntüler var. Onlarda henüz aydınlatılmış değildir. Bu konuda devlet yetkilileri ile yıkımları gerçekleştiren firma yetkilileri de bir açıklama yapmış değildir. Bu konuda halkın kafası karışıktır ve bu olayın duyulmasından sonra halktaki endişe biraz daha artmıştır.”
“Batı menşeli çözüm önerileri bizce geçerli değildir”
Kürt meselesi, ilçedeki kimi polislerin ırkçı tavırlar sergilemesi gibi konulara da kısaca değinen Ağırman, son olarak şu değerlendirmede bulundu:
“Biz parti olarak şunu söylüyoruz; halkımız yeterince mağdur edilmiştir, bu mağduriyetin daha fazla devam etmesini istemiyoruz. Özellikle şunu belirtmek isterim. Burada görev yapan kimi polislerin araçlarından ırkçı söylemleri/müzikleri çalmaması, halkın tahrik edilmemesi gerekir. Bu yanlıştır. Halkımıza kardeşlik eli uzatılmalıdır. Batıdaki insanların, yaşanan olaylar bahane edilerek Nusaybinlilere terörist gözüyle bakmamalarını istiyoruz. Yaşananlardan dolayı bütün halkı terörist görmek yanlıştır. Bakın bir Kürt sorunu vardır, hükümet de bunu kabul ediyor. Fakat Kürt sorunu ne silahla ne de kendilerini Kürtlerin tek temsilcisi olduğunu iddia edenlerle tek taraflı masaya oturulmasıyla çözülür. Batı menşeli çözüm önerileri bizce geçerli değildir. Çözüm buradadır, halkın öz kimliğindedir. Artık bu sorun tamamen aşılmalıdır. Dolayısıyla biz halkımızın daha fazla mağdur edilmesini istemiyoruz. Ayrıca kış gelmeden halkımız için bir şeylerin yapılmasını istiyoruz. İnsanlar büyük mağduriyet yaşıyor.” dedi. (M. Salih Keskin/M. Hüseyin Temel – İLKHA)