FETÖ/PDY kumpaslarının görülmeyen mağdurları -3
Son günlerde gündemden düşmeyen FETÖ mağdurlarıyla ilgili haberler dünden bugüne yaşanan hukuksuzlukların boyutunu ortaya koyarken, mağduriyetlerin giderilmesine ilişkin yetkili mercilerin adım atmaması ise kamu vicdanını yaralıyor.
Ele geçirdiği devlet gücü ve imkânlarıyla kendine engel gördüğü İslamî camialara yönelik sayısız komplo ve kumpaslara imza atan FETÖ/PDY, zulümlerini kimi zaman hukuk şemsiyesi altında kılıfına uydurduğu, mızrağın çuvala sığmayacağı zamanlarda da illegal yöntemler uyguladığı 15 Temmuz süreciyle beraber daha net bir şekilde görüldü.
Fakat yaşanmış birçok mağduriyetin ortaya çıkmasına rağmen FETÖ/PDY`nin gadrine uğramış kesimlerin kategorize edildiği de dikkatlerden kaçmıyor. Özellikle Güneydoğu başta olmak üzere Türkiye`nin farklı bölgelerinde faaliyet yürüten İslamî Sivil Toplum Kuruluşları ve üyelerinin haksız ve hukuksuz gerekçelerle mahkûm edildiği gün yüzüne çıkmışken…
İşte bu görülmeyen mağdurlardan biri de Adana'da faaliyet gösteren Şura-Der ile Umut-Der üye ve yöneticileridir. Adana'da yaptığı sosyal ve kültürlen faaliyetlerle halkın teveccühünü kazanan her iki sivil toplum kuruluşu, 2008-2009'da bir yandan PKK'nin saldırılarına uğrarken diğer yandan FETÖ/PDY'nin hedefi oldu.
Adana Şura-Der komplosunda FETÖ-PKK işbirliği
Son dönemde gündeme gelen FETÖ-PKK işbirliği, Adana'da 2008-2009 yılında Şura-Der ve Umut-Der komplolarında kendini göstermeye başladı. PKK her yerde olduğu gibi en vahşi şekilde bu derneklere saldırırken, ısrarla haber verilmesine rağmen olay yerine gitmeyen FETÖ/PDY polisleri saldırı altındaki dernek üyelerini adeta PKK eliyle ölüme terk etti.
Bununla da yetinmeyen devlet içindeki FETÖ/PDY unsurları, sahte ve yapay delillere oturttuğu bir kumpas davasıyla PKK saldırıları devam ederken 2.12.2008 tarihinde Derneğe yönelik kapatma davası açtı. Açılan kumpas davasına ise FETÖ/PDY kontenjanından 2010 yılında Yargıtay üyesi olan Hüseyin Serter baktı. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Şura-Der Başkanı Mehmet Aktaş, Umut-Der Başkanı Salahattin Yeniay ve dernek müdavimleri İbrahim Önel, Talip Pişkin ve Ömer Altunbaş ayrı ayrı 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılarak adeta PKK'nin yarım bıraktığı iş tamamladı.
Kumpasçı savcı ve hâkimler yargılansın
FETÖ/PDY komplosunun ortaya çıkmasının ardından Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk gibi davalardan yargılananlar kısa sürede beraat ettirilirken İslamî kesime yönelik diğer komplolarda olduğu gibi Adana Şura-Der ve Umut-Der mağdurlarının sesini de kimse duymadı. Yıllarca cezaevinde tutulan FETÖ/PDY mağduru bu derneklerin yönetici ve üyeleri yeniden yargılanarak suçsuzluklarının tescil edilmesinin yanı sıra kumpasçı polis, savcı ve hâkimlerin yargılanmasını istiyor.
Dernekler delil olmadan Hizbullah ile ilişkilendirildi
FETÖ/PDY tarafından İslamî camiaların hedef alındığı birçok davada olduğu gibi Adana Şura-Der ve Umut-Der komplosunda da adı geçen dernek üye ve yöneticileri Hizbullah ile ilişkilendirildi. Davayla ilgili olarak hazırladığı raporda davadaki hukuksuzluklara dikkat çeken İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği (HÜRDER) Hukuk Komisyonu, FETÖ/PDY dava dosyasında bu iddiaları destekleyecek hukuki bir delilin olmadığının altını çizdi.
Söz konusu davanın tamamen komplo ürünü olduğu vurgulanan raporda, cezalandırmaya temel oluşturan gerekçelerin tamamen yasal faaliyetler olduğuna dikkat çekildi. Yasal dergi, gazete, ilahi CD'leri ve valilik izniyle yapılan basın açıklamaları ile Kutlu Doğum programı gibi etkinliklerin suç olarak kabul edildiğine dikkat çekilen raporda, bazı sanıkların geçmişte Hizbullah soruşturması geçirmesinin en büyük delil kabul edildiği ancak bu konuda da herhangi bir emare bulunamadığı belirtildi.
10 yıl önce ele geçirildiği iddia edilen belgeler sanıklar aleyhine kullanıldı
HÜRDER raporunda dikkat çekilen bir diğer hukuksuzluk da 17 Ocak 2000 yılında Beykoz'da düzenlenen baskında ele geçirildiği iddia edilen Hizbullah arşivindeki bazı belgelerin 9 yıl sonra bu davada kullanılmasıydı. Emniyetin bilgisi dâhilinde olan söz konusu özgeçmiş belgelerinin 9 yıl sonra ortaya çıkarılmasının da davanın komplo olduğunu ortaya koyduğu belirtilen raporda, ayrıca delil olarak kullanılan bu bilgisayar çıktılarının hukuken delil olarak kabul edilmeyeceği vurgulandı.
Davanın tamamen niyet okumalara dayandırıldığı belirtilen raporda, sanıklara yönelik bazı suçlamalar şöyle sıralandı:
- İnzar Dergisi, Çocuk ve Aile eklerini evlerinde bulundurmak
- Çeçenistan Bülteni isimli dergi
- Kutlu Doğum Etkinliğinde Mustazaf Der dağıtılan bandrollü "Muhabbetten Muhammed" adlı siyer kitabını bulundurmak
- Hz. Meryem, Hz. Hüseyin, Filistin Ağlıyor gibi İslami içerikli bandrollü film CD'leri bulundurmak
- Derneğin yapmış olduğu yasal ve izinli Kutlu Doğum Etkinliğinin görüntülerinin bulunduğu CD'yi bulundurmak
- Seyid Kutup'un yazdığı "Yoldaki İşaretler" adlı kitabı ve bandrollü İslami içerikli kitaplar bulundurmak
- Adana Şura-Der ve Umut-Der'in üyesi ve başkanı olarak dernek faaliyetleri yapmak.
FETÖ/PDY yargıçları tarafından örgüt üyesi olmanın delilleri olarak kabul edilen yukarıdaki “suçlamalar”, adı geçen dernek ve üyelerinin nasıl bir komploya maruz kaldıklarını ortaya koyuyor.
Söz konusu derneklerin üye ve yöneticilerinin haksız ve hukuksuz gerekçelerle mahkûm edildiği Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın mahkeme heyetinden Başkan Hüseyin Serter (31532), üye Arif Bekler (34239) ve C. Savcısı Metin Dikeç (39629) 15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlatılan FETÖ soruşturması kapsamında tutuklandı.
Önce PKK saldırıları ardından FETÖ/PDY komplolarıyla mağdur edilen Adana Şura-Der ile Umut-Der`in üye ve başkanlarının mağduriyetleri, tertiplenen komplolar ortaya çıkmasına rağmen bugün de devam ediyor. (Fırat Aslan - İLKHA)