Darbeyi planlayan NATO ve ABD`dir`
Doç. Dr. Serdar Demirel, Türkiye`deki darbe girişiminin Ortadoğu`daki gelişmelerden bağımsız ele alınamayacağını belirtti. Demirel, 21. yüzyılda yeniden coğrafyamızı dizayn etmek istiyorlar. Türkiye buna direniyor ifadelerini kullandı.
Mehmet Tahir Özsoy - DOĞRUHABER / İSTANBUL
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, Osmanlı-Malay Dünyası Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Serdar Demirel, “Türkiye`deki bu darbe girişimini Ortadoğu`daki gelişmelerden bağımsız ele alamayız” dedi. Demirel; “21. yüzyılın siyasi düzeni, henüz kurulabilmiş değil. Türkiye ve Ortadoğu`da büyük olaylar oluyorsa, bunun en büyük sebebi küresel güçler. 21. yüzyılı yeniden şekillendirmek, yeniden ideolojik ve kültürel anlamda coğrafyamıza dizayn vermek istiyorlar. Buna direnen ülkeler var, bunların başında Türkiye geliyor” ifadelerini kullandı.
‘DARBENİN, AMERİKA`DAN BAĞIMSIZ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL`
ABD`den habersiz bir askeri girişimin mümkün olmadığını belirten Demirel şunları kaydetti; “Bu darbenin sahibi kanaatime göre öncelikle Batı; genel anlamda bu darbeyi planlayan NATO, özel anlamda Amerika Birleşik Devletleri(ABD)`dir. NATO üyesi bir ülkede, Amerika`ya rağmen böyle bir askeri girişimin, kalkışmanın olabilmesi mümkün değil. Hele hele bu kalkışmayı örgütleyen yapının liderinin Amerika`da olduğunu düşünürsek, böyle büyük bir kalkışmaya cüret etmelerinin mümkün olmadığı apaçık ortada. Darbe girişimi yeni başladığında, uluslararası medya ve özellikle de Batı medyasının olayı ele alış şekline baktığımızda, Amerika`nın darbenin yanında olduğunu görebiliyoruz. CIA uzmanlarının Türkiye`ye gelmesi, darbe girişimi sonrası kaçmaları ve başka da ortada bir sürü karine bulunmaktadır. Bu darbeye girişen yapının, yıllardır Amerika`yla, dünyanın dört bir köşesinde beraber, müttefik olarak hareket etmesi de bunun güçlü karinelerinden bir tanesidir. Dolayısıyla total anlamda baktığımızda, darbenin arkasında Batı vardır, ama yerel anlamda baktığımızda, bu darbeyi birinci derecede “Gülen Hareketi” ve onun ordu içine sızmış elemanlarının kalkışması olarak ele alabiliriz” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye`de yapılan darbelerin tümünün arkasında Batı vardı` diyen Demirel; “Şuana kadar yapılan darbeler başarıya ulaşmıştı. Türkiye Batı çizgisinde tutulmuş, tarihle barışık olan, halkın değer sistemiyle barışık olan siyasiler, toplum ve STK`lar püskürtülmüştü. Dünyanın birçok bölgesinde darbeleri yaptıran bu küresel güçler başta Amerika olmak üzere, Türkiye`de de bunu defaatle yapmıştı. Bu kalkışmanın da başarıya ulaşacağını düşünüyorlardı ve çok yakın bir süre önce de Mısır`da böyle bir darbeyi yapmışlardı. Türkiye`de de bunun tutacağını sandılar ama öyle olmadığını halk ortaya koydu” cümlelerini kulandı.
‘İDEOLOJİK VE KÜLTÜREL ANLAMDA COĞRAFYAMIZA DİZAYN VERMEK İSTİYORLAR`
Türkiye`deki darbe girişiminin Ortadoğu`daki gelişmelerden bağımsız ele alınmaması gerektiğini vurgulayan Demirel İslam coğrafyasındaki dizayn çalışmalarına dikkati çekti. Demirel; “21`inci yüzyılın siyasi düzeni henüz kurulabilmiş değil. Yani Türkiye ve Ortadoğu`da büyük olaylar oluyorsa, bunun en büyük sebebi küresel güçlerdir. 21. yüzyılı yeniden şekillendirmek, yeniden ideolojik ve kültürel anlamda coğrafyamıza dizayn vermek istiyorlar. Buna direnen ülkeler var. Bunların başında da Türkiye geliyor. Mısır`da da bunun karşısında duracak Muhammed Mursi hükümetine ne yaptıkları ortada. Türkiye`de de bir AK Parti gerçekliği var. Bir Tayyip Erdoğan gerçekliği var. Kendisine dayatılan bir takım projelere onay vermediği için 6-7 senedir Batı basınında Tayyip Erdoğan karşıtlığını görüyoruz. Onu şeytanlaştırarak, ötekileştirerek, onun diktatör olduğunu ispatlamaya çalışacak minvalde yayınlar yapılıyor. Bu olup bitenlerin hepsine, hem batı toplumlarının, hem doğu toplumlarının zihinsel hazırlanma süreci diyebiliriz” dedi.
‘DARBEYİ MEŞRULAŞTIRACAK BİR ALTYAPI YOKTU`
Darbenin başarısızlıkla sonuçlanmasının nedenlerine değinen Demirel; “Darbeyi meşrulaştıracak bir altyapı yoktu. Yani 12 Eylül darbesinde, darbe ortamını hazırlamak için büyük suikastler, sağ-sol çatışmaları tertiplemişlerdi. Halk hayatından bıkmış, ‘biri gelsin bizi kurtarsın` diye bekliyordu. Kötüye giden bir ekonomi vardı o dönem, darbe öncesi bu hazırlanmıştı. Şuanda öyle bir ortam yok. Dolayısıyla darbeyi meşrulaştıracak ortam yoktu. Türkiye zemininden baktığımızda daha da önemlisi Ortadoğu ateş çemberinden geçiyor. Mısır`da, Suriye`de, Irak`ta, Libya`da yaşananları halk yakından takip ediyor. Dolayısıyla ideolojik farklılığı ne olursa olsun, insanlar Türkiye`nin bir Suriye, bir Mısır bir Libya olmasını istemediler. Çünkü bundan etkilenecek olan birinci dereceden kendisi, ailesi, çocukları, geleceğidir. Dolayısıyla bu darbenin diğer darbelerden farkı, çevremizde büyük olaylar olurken, insanlar Türkiye`de de bir Suriye tecrübesi yaşanmasını istemediler. Bunun yanında Türkiye`de yeni bir neslin var olması, sosyal medya çağında yaşıyor olmamız, insanların haberleşme imkânlarının çok fazla olması vesaire... Birden fazla sebep vardır ama en önemlisi Ortadoğu`nun ateş çemberinden geçmesi ve halkın bunu görüyor olması” ifadelerine yer verdi.
‘İSLAM DÜNYASINDAKİ MEDYA VE TOPLUM İKİYE BÖLÜNMÜŞ`
‘İslam ülkeleri neden Batı`nın dilini kullanıyor?` sorusu üzerine Demirel şunları ifade etti; “Bunun birkaç sebebi var. İslam dünyasındaki medya ve toplum ikiye bölünmüş durumda. Toplumun ana omurgasını oluşturan kesimler darbenin karşısındalardı. Darbenin başarıya ulaşmamasını istiyorlardı. Bunu net bir şekilde söyleyebilirim ama işin medya boyutuna geldiğimizde, medyada Batıcı, seküler kesimler güçlü, bunlar kendi yayınlarına, söylemlerine batıya bakarak bir dizayn veriyorlar. Ama halkın kahir ekseriyetinin darbelere karşı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İslami camialar içerisinde bir kesimin ise AK Parti karşıtlığı ile darbenin yanında bir duruş sergileyenler de olmadı değil. Bunların bu tavrı takınmalarının en önemli sebebi, “Gülen Hareketi”nin bu ülkelerde çok yaygın bir ağının olması, bu ülkelerin kanaat önderleriyle iyi ilişkiler geliştirmiş olması ve onları yanlış yönlendirmesiyle izah edilebilir. Bir örnek vereyim: Pakistan`da 27 tane Gülen okulu var. Urduca yayın yapan bir televizyon kanalları var. Pakistan medyasında eli kalem tutan güçlü bir takım entelektüeller var. Yazı yazan, kamuoyuyla görüşlerini paylaşan bu kişilerle, çok ciddi diyaloglar geliştirmişler. Bunlar “Gülen Hareketi”nin haber kaynaklarından besleniyor. Bu da bir kesimin “Gülen Hareketi”nin propagandasından etkilenerek, darbeye karşı olumlu durmasına sebep olmuş olabilir diyebiliriz” cümlelerini kullandı.
‘DÜNYANIN DÖRT BİR TARAFINDAN DOSTLARIMIZ ARIYORDU`
Darbe girişimi olduğu esnada dünyanın dört bir tarafından darbe karşıtı destek telefonu aldığını söyleyen Demirel; “İslam ülkelerinden direk destek verenler de vardı. Katar, Azerbaycan ve Somali gibi. Fakat önemli bir kesimi, ne oluyor bir izleyelim, bunun galibi asker mi olur diye beklediler. Çünkü ne olduğunu onlar da anlamadılar. Uluslararası ilişkiler biraz böyledir, ilkesel zeminde yürümüyor, daha çok çıkarlar zemininde yürüyor. Kim gelirse onunla işbirliği yapma yolunu aramaktadırlar. Darbeciler de bunu biliyordu zaten. Ama dediğim gibi kahir ekseriyet darbeye karşıydı. Biz darbe girişimi olduğunda sokaklardaydık, havaalanına gittik. Havaalanına giderken beni dünyanın dört bir tarafından telefonla dostlarımız, arkadaşlarımız, akademisyen kadrolar arıyorlardı. Onlara haber veriyorduk. Dualarının Türkiye ile olduğunu, darbeye karşı olduklarını söylüyorlardı. Ertesi gün olayın şekli netleşince, çok yoğun bir şekilde sevinç gösterileri yaptıklarını biliyoruz. Tatlı dağıtanlar, topluca dua edenler ama biz bunları o darbe girişimi sürecinde çok fazla içeriye kilitlendiğimizden, çok fazla içeride olanlara odaklandığımızdan görme şansımız olmadı. Olayın bir de böyle bir boyutu var” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE`NİN OSMANLI RUHUYLA HAREKET ETMESİNİ İSTEMEYEN, BÜYÜK BİR CEPHE VAR`
Ne AB`nin, ne de NATO`nun Türkiye`nin eksen değiştirmesine müsaade edeceğini düşünmediğini dile getiren Demirel; “Türkiye`nin NATO`dan çıkma hamlesi belki de bir savaş sebebidir. Türkiye güçlü bir devlet olmakla beraber, nihayetinde gücünün sınırları olan bir ülkedir. Hem kendi içerisinde, hem coğrafyasında farklı güç merkezleri bulunmakta, hem küresel zeminde Türkiye`nin bir İslam, Osmanlı ruhuyla hareket etmesini istemeyen büyük bir cephe var. Dolayısıyla Türkiye bu tür köklü kararları verdiğinde çok fazla düşünmek zorundadır. Çünkü NATO`dan ayrıldığınızda başka bir birlik içerisinde yer almak zorundasınız. Ortadoğu ateş çemberinden geçiyor. Irak, Suriye, Libya, Mısır, Filistin, Yemen bütün bu coğrafyaları biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye`nin eli o kadar da rahat değil. Türkiye zayıf bir ülke de değil, çok güçlü bir ülke de değil. Bu güç dengeleri içerisinde teenni ile hareket etmek gerektiği kanaatindeyim. Ben ne AB`nin ne de NATO`nun Türkiye`nin eksen değiştirmesine müsaade edeceğini düşünmüyorum. Bunu bir savaş sebebi olarak göreceklerdir” dedi.
‘TÜRKİYE BATI`YA ‘BİZ SİZE MAHKÛM DEĞİLİZ` DEMEK İSTİYOR`
Rus medyası şuanda yoğun bir şekilde Rus uçağının Paralel Yapılanma tarafından düşürüldüğünü söylüyor diyen Demirel; “Dolayısıyla bu uçağın düşürülmesinin, Türkiye ile Rusya`yı karşı karşıya getirmek üzere Batı tarafından planlanmış bir komplo olduğunu açıkça söylüyorlar. Rusya da kendini emniyet içerisinde hissetmiyor. Her geçen gün, daha da kuşatıldığına inanıyor. Rusya`nın birtakım agresif hareketlerinin altında bu yatıyor. Bunun için Rusya, Türkiye ile Batı`ya karşı bir takım ittifaklar geliştirmek istemektedir. Türkiye de hem komşusu olduğu için, Rusya`yla ilişkilerini geliştirmek istemekte, hem de kendi çevresinde, darbe girişimi organize eden Batı`ya açık bir mesaj vermek istemektedir. Yani ‘biz size mahkûm değiliz, bölgemizde bölgesel çapta ve küresel çapta, farklı yapılanmalar içerisine girebiliriz. Eğer siz bizi gözden çıkardıysanız, biz de buna uygun adımlar atabiliriz.` Bunun sinyallerini güçlü vermek istemektedir. Fakat tabii olarak bu haklı ve doğru bir girişimdir” ifadelerini kullandı.