• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Kadın Erkek Eşit Midir?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Şüphesiz ki, bu soruya hemen "evet" veya "hayır" şeklinde cevap vermek çok zor. Zira soru bu haliyle yeterince açık değildir. O halde: "Nerede? Hangi konuda? Ne yönden?" gibi başka sorularla bunu açmaya ihtiyaç vardır:

Eğer, “hukuksal açıdan" soruluyorsa, buna cevap olarak "evet" diyebiliriz. Ama eğer, her husus için yani mutlak manada deniliyorsa, o zaman, bu soruya cevap vermeye gerek kalmayacaktır. Zira cevabı sorunun içindedir. Mademki, iki ayrı cinsten söz ediliyor; o zaman mutlak eşitlik nasıl düşünülebilir?

Meslek ve iş hayatı alanlarında kadınla erkeğin eşit oldukları sahalar bulunduğu gibi, erkeğin kadını çok gerilerde bıraktığı veyahut onun çok gerisinde kaldığı sahalar vardır. Fiziki olarak bedensel güç ve iktidar bakımından erkeğin kadından üstün olduğu gibi hâkimiyet ve yönetmekte de daha dirayetli olduğu bir gerçektir. Onun için, meseleye tek yönden bakmak, sadece hukuksal alanla sınırlandırmak yanlış olur.

Şayet, "Kadınla erkek arasında iyi insan, üstün insan olma noktasında bir fark var mıdır?" diye sorulursa o zaman şunu hemen belirtmek isteriz ki: Hukuk başka, üstünlük ve fazilet daha başka şeylerdir. Bu ikincisinde hemen şu veya bu daha üstündür demek çok zordur. Çünkü kadın olsun erkek olsun, her insan Allah`ın kuludur. O, hangi kulunu üstün tutuyor, daha çok seviyorsa ve hangi kulundan daha razıysa üstünlük onun hakkıdır.

Kuran`ı Kerime baktığımız zaman, üstünlük ölçüsü olarak karşımıza cinsiyetin değil, takvanın çıktığını görüyoruz. Evet, Allah indinde üstünlük ve faziletin ölçüsü; ne sınıf farkı, ne kan bağı ve ne de cinsiyettir. Sadece ve sadece takvadır.

Peki, nedir takva? Bunun açık tarifi nedir? En kısa ifadesiyle Allah`tan korkmak, günahlardan sakınmak, Onun razı olmadığı hareket, tavır, hal, söz ve davranıştan uzak durmak. Onun rızasına ermeyi en büyük maksat bilip, bunu kaybetmekten son derece korkmaktır. İşte, kim böyle yaparsa üstün insan, faziletli insan odur. Bu noktada cinsiyete, surete değil, iman ve güzel amele itibar edilir.

Takva dendiği zaman hemen iman ve Salih amel akla gelir. İmanla ilgili mükellefiyette olduğu gibi, Salih amelde de yani, hayırlı, güzel işler görmekte de cinsiyete itibar edilmiyor. Mesela; Allah`a peygambere ve Ahiret gününe inanma konusunda sadece erkek değil, kadın da sorumlu tutuluyor. Yine ibadet konusunda okunan her Kur an harfine karşılık on sevap veriliyorsa, bu bütün insanlar için geçerlidir. Kadına daha az, erkeğe daha çok sevap söz konusu değildir.
Soruyu bir de psikolojik yönden ele alabilir ve şöyle sorabiliriz: Kadınla erkek arasında psikolojik yönden farklılık var mıdır?

Bu soruya hiç tereddüt etmeden elbette diye cevap veririz. Kadınla erkek arasındaki psikolojik farklılık kendini çocukluk çağından itibaren göstermeye başlar. Erkek ve kız çocukların oyuncakları dahi farklıdır. Bir kız çocuğu en çok oyuncak bebekleri sever. Henüz evlilik nedir bilmediği o yaşlarda, bebeklerini bağrına basar, öper, elbiselerini değiştirir, beşikte sallar ve uyutur gibi meşguliyet sergiler. Günün büyük bir kısmını onlarla geçirir. Erkek çocuklar ise, araba, uçak, tabanca gibi oyuncaklara daha fazla rağbet gösterirler.

Bu çocuklar büyüdüklerinde ise, bu defa sohbetleri değişir. Erkeklerin toplantı muhabbetlerinde daha çok, iş hayatı ve ya politika konuşulurken, kadınlarda ön sırayı ev eşyaları ve örgüler alır. İşte bütün bunlar, fıtri olarak Allah`u Teâlâ`nın insanın ruhuna yerleştirdiği içgüdülerdir ki, dış dünyasına  da öyle yansımaktadırlar.

Kabiliyet yönünden de iki cins arasında bariz bir fark vardır. Erkek, terkip ve tahlilde, kadın ise taklit ve ezberde daha ileridir. Bir misal ile anlatmak gerekirse; erkek bir mimari eseri ortaya koymakta, onun bütün bölümlerini güzelce yerleştirmekte, kadından daha ileridir. Kadın ise, o eserin herhangi bir bölmesini ince nakışlarla süslemekte erkekten çok daha hassastır.
Erkek dış âleme daha açıktır, şefkatte kadından geridir, ama teşebbüs kabiliyetinde ileridir. Kadın ise erkeğe nispeten daha içe dönüktür, bunun en büyük faydası, yavrusuna ve yuvasına göstereceği ihtimamdır.

Bu iki cinsin zafiyetleri de farklılık gösteriyor: Erkekte, tahakküm ve baskı hastalığı mevcut iken, Kadında ise, gösteriş ve desinler belâsı ağırlıklıdır. Kadının en bariz bir özelliği de hassasiyetidir. Kadın, çevreden etkilenmekte erkekten daha hassastır. Dolayısıyla, telkine kapılmaya, aldatılmaya erkekten daha müsait.

Kadında sezgi gücü, erkekten çok kuvvetli, Değişikliğe ondan daha çok ihtiyaç duymakta, yenilik ve heyecana daha açıktır. Vücut büyüklüğü itibariyle güç ve kuvvet yönünden, kadın erkekten genellikle daha geridir. Bunun neticesi olarak da sığınma ihtiyacı kadında kendini daha fazla hissettiriyor. Hatta bazılarında bu ihtiyaç, aşağılık kompleksine dönüşüyor; bu da erkeklik kompleksi olarak kendini gösteriyor.

Çoğunlukla kadın, hayat arkadaşına (ona nispetle) daha çok bağlı, ondan daha vefalıdır. Dünya sevgisinde erkekten çok ileridir.

İşte kadını bu psikolojisi içinde değerlendirmek ve onun erkekleşmesine değil, ideal bir kadın olmasına çalışmak gerekir.

Etrafımıza şöyle bir göz attığımız zaman, bütün canlılarda bedenler ve ruhlar arasında mükemmel bir uygunluk görürüz. Ceylan ruhunu, aslan bedenine sokmak ve onu aslanca davranmaya zorlamak, en başta o sevimli ruha zarar verir. Her kükreyişte ruhundaki letafetten birazını kaybeder; her hamlede kendi öz güzelliğinden bir parçayı harap eder. Kadın ve erkek eşitliği diyerek kadını erkekçe davranışlara itmek de en başta kadına zarar verir.

Aslında, bu sahada gösterilen bütün kasıtlı ve yoğun faaliyetler, bir bakıma hiçbir şeyi değiştirememiştir. "itibara alınması gereken çoğunluktur." kaidesinden hareketle şöyle diyebiliriz: Kadınlar yine fabrikatör olmaktan çok işçi, hâkim olmaktan çok kâtip, amir olmaktan çok sekreter, pilot olmaktan çok hostes, patron olmaktan çok tezgâhtardırlar. Zira yaratılışı değiştirmek mümkün değildir.

Sözde kadın hakları deyip duranlar bu güne kadar maalesef, kadına lâyık olduğu yeri bir türlü veremediler. Ya onun rızkı erkeğe bağlıymışçasına, kendisine aşırı derecede hükmettiler, ona haksız muamelede bulundular ya da kendisine çok fazla fırsat verdiler, onu erkekliğe heveslendirdiler ve mahvettiler.

Mehmet ŞENLİK

Kaynak link
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir