İntifadayı Durdurmaya Kimin Gücü Yeter?
Birkaç gündür ortalıkta sözler, yorumlar ve değerlendirmeler geziyor. Diyorlar ki intifada son bulmaya doğru gidiyor. Tabi bu söz ve iddiaları, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry`nin bölgeye yaptığı ziyaretin ardından başlattığı sözde girişimden sonra Filistin Yönetiminin intifadayı durdurmak için harekete geçeceğine dönük emarelere dayanarak sarf ettiler.
Bunun sonucunda Filistin halkının moralini bozup, kendilerince boşuna gidecek şehit kanlarına ağlamaya çalışan birileri çıkmaya başladı.
Görünen o ki bazı kıt görüşlü insanlar veya olayları kendi istek ve arzularına göre yorumlamak isteyenler, başlayan intifadanın aynı ağırlıkta ve yoğunlukta devam etmesini, genişi çaplı çatışmaların günü birlik yaşanmasını bekliyorlar. Bu eşyanın tabiatına ve mantığına aykırıdır. Daha önceki intifadalarda da aynı şeyi yaşadık. Bazı günler sakin gibi görünürken, bazı günler yoğun geçiyordu. Sakin geçen kimi saatlerden sonra hareketli saatler gelebiliyor. İntifadanın aynı yoğunlukta ve hareketlilikte devam etmemesi onun bittiğine hükmetmek için yeterli kanıt olmamalıdır.
Hatta velev ki işgal güçleriyle temasın olduğu –ki Batı Yaka`da zaten azdır- yerlerde çatışmanın şiddeti azalsa da, bu intifadada kendini gösteren, işgalciyle çatışma tarihinde mücadeleye yeni bir boyut kazandıran ve olaylara damgasını vuran bıçaklı eylemleri unutmamamız gerekir.
Bu şekilde süren bir çatışmada işgalcinin saflarında ağır zayiatlar meydana gelmiyor. Ancak bu eylemler yeni neslin anlayışını, bilincini ve toprağı için neler feda edebileceğini göstermesi açısından çok önemli görünüyor. Bu da intifadanın direniş kültürüyle ilgili yeni bir durum tesis ettiğini gösteriyor. Bu eylemler düzenli ve örgütlü eylemleri aşıp, her bireyin fedakârlık hissedip kimseden işaret beklemeden ve kimsenin ondan bir şey talep etmesini beklemeden bu istediğini yerine getirdiğini görüyoruz. Daha önce örgütlerin talimatı veya işaretiyle yapılan eylemlerin ardından işgalciyle Filistin Yönetiminin bu örgütlere baskı kurarak, darbe indirerek ve ağır cezalar vererek intikam aldıklarını çok gördük.
Filistin Yönetiminin –istediğinde- direnişi ve yapılan eylemleri durdurabileceğiyle ilgili söylemler, değerlendirmeler doğru olmaktan ve salim mantıktan uzaktır. Çünkü Filistin Yönetimi bir gün olsun intifada, devrim, direniş ve başkaldırı seçeneklerini sahiplenmedi ve doğru bulmadı. Mahmut Abbas`ın intifadayı kötüleyen, küçümseyen, anlamsızlığını vurgulayan, böyle bir şeyi istemediğini gösteren sözler sarf ettiğine dair geçmişte de şimdi de kanıtlar var. Geçen süre içinde Filistin Yönetimi çatışmaları ve sosyal patlamayı önlemek için hep çalıştı. Ancak şu anda hiçbir örgüt ve harekete dayanmayan halkın icat ettiği yeni direniş karşısında Filistin Yönetiminin aciz kaldığını, onu bastırmak bir yana böyle bir şeye girişmekten bile aciz kaldığını görüyoruz. Çünkü böyle bir şey yaparsa halkın taşıdığı öfkenin büyük çoğunluğu ona yönelecektir. İşgal güçleriyle Siyonist çetelerin her gün sokak ortasında yaptıkları infazları herkes görürken Filistin Yönetimi böyle bir şeye girişirse bu öfkenin kendisine yöneleceğini, yönelince de neler yapacağını çok iyi biliyor.
Şehitlere gelince, kimseden kendi adlarına konuşmalarını, kanları üzerinden pazarlık yapıp fedakârlıklarını ve kanlarını heder etmelerini beklemiyor. Görevini fark edip anlayan ve bu uğurda yol alan mücahit, görevini uzun soluklu ifa ettiğini, bu sürecin ağır bedellerle çevrili olduğunu çok iyi biliyor. O bunu yaparken kimseden dünyevi bir karşılık beklemediği gibi birilerinin şehadetinden sonra kendisini övüp göklere çıkarmasını da beklemiyor. Ahirette alacağı tastamam mükâfat ona yetiyor. Çünkü “kim cihad ederse/bir çaba ortaya koyarsa kuşkusuz kendisi için cihad etmiştir”. Ancak konuşmayı tercih edenler, moral bozmak isteyenler, halkın içine umutsuzluğu yayanlar ise sadece kırılmış azmini, dar görüşlülüğünü ve zillet içindeki oturuşunu yansıtıyor…
Lema Hatır / Filistin Haber