Cami Medresesinde İki Şehid Süleyman ile Ziya - 2
Geçen hafta verdiğimiz Şehid Ziya ve Süleyman`ın hayat hikayelerini kaldığımız yerden vermeye devam ediyoruz
İbrahim Dağılma / doğruhaber
Ziya ve Süleyman, bazı kardeşleriyle Diyarbakır Ulu Camii avlusunda haince şehid edilen Aziz’in taziyesine giderler. Allah yolunda ölümsüzlüğün nişanı şahadet, ibadet ikliminde dervişane dönen Ziya ve Süleyman’ın onulmaz tutkusu olmuştu. Artık namaz, dua ve sohbetleri şahadet isteğinin odağı olmuştu. Yeşil kuşun kursağı bir vuslat, onlar için arzuydu.
İlimsiz cihad, fıkıhsız mücadele, takvasız amel; meyvesiz ağaca benzer. Bu idrak, iman dersini medrese kürsüsünde tedris etme ihtiyacını ortaya çıkarmıştı. Ziya ve Süleyman, bu ihtiyacı biliyordu. Bu sebeple Bingöl’ün Köklü Köyü’ndeki medreseye giderler.
Muhammedi bir atmosferin köyde oluştuğu ihbarı ihanet şebekesine çabucak ulaşır. Hakka diş bileyen materyalist çete, köye birkaç kez baskın yapar, Allah dilemeyince ateş bile yakmaz. Baskınlar, sonuçsuz kalır.
25 Kasım 1993… Perşembeyi Cumaya bağlayan akşam… Köklü’ye karanlık erkenden çöker. Hazanın hüznü etrafa bir sis olup çöker. Medrese talebeleri misafirperver bir köylünün davetinde… Ziya ve Süleyman medresede kalırlar. Yarın mübarek gün… Camii cemaatine bir hazırlık için gitmemeyi tercih ederler. Karanlığın böğründe sinsi gölgeler sessizce medreseye dadanırlar. Pencereden içeriye bakarlar. Ziya ve Süleyman Kur’an okumaktaydı. Ziya ve Süleyman’ın cesaretini bilen hainler hilelerini iyice düzüp medresenin etrafını sararlar. Gecenin zifiri karanlığı kurşun sesleriyle uyanır. Saldırıda kafasından aldığı kursun yarasıyla tekbirler ve Kur’an ayetlerini dilinden düşürmeyen Süleyman ve direnerek birkaç haini cehenneme yakıt olarak sunan Ziya ruhunu şehid olarak ALLAH’A teslim eder.
İki yiğit can, takva portresi, imanı özümsemiş çelik yürekli genç, Hz. Muhammed sevdalısı iki hayat… Ebediliğe yeşil kuşun kursağında yürürler. Geride kalan müminlere müjde, kan içici zalimlere korkunç akıbeti anlatmak arzusuyla ölümsüzlüğe, Kevser havuzuna yürürler. Al kanları Çapakçur toprağını hidayet meyvelerini yeşertmek için sular…
YAKIN BİR TANIDIĞIN DİLİNDEN ŞEHİD ZİYA VE SÜLEYMAN:
Şehid Süleyman ve Ziya’nın cahiliye hayatını terk edip İslam ile tanışmaları bize asr-ı saadeti hatırlatırdı. İslami yaşamı adeta bir sahabe gibi yaşadıklarına tanıklık edenlerdenim.
İslam’a ve İslami camiaya öylesine bağlıydılar ki, onların şahsında zaman zaman kendimizden utanırdık.
Her iki İslam şehidimizin cahiliye hayatı, oldukça hareketli ve karanlık geçtiği için kaybettikleri o koskoca zamanı adeta bir güne sığdırarak kurtarmaya çalışıyorlardı.
Bundan dolayı diyebilirim ki, değil bir günün, bir saatin dahi çok dakik bir şekilde hesabını yapıyorlardı.
İslam ve Kur’an’a öylesine tutkun idiler ki, adeta gözünde bir Hz. Ali, bir Hz. Ömer ve bir Hz. Musab canlanırdı. Onları yakından tanıyan aile efratları ve arkadaşları mübalağa yapmadığımın canlı tanıklarıdırlar.
Nasıl ki, Sahabe-i kiram bir ayeti öğrendikleri gibi hayatlarında pratize ediyorlardıysa, onlar da İslam dinine ait öğrendikleri yeni bir şeyi hemen pratize eder ve bununla kalmayarak yakınlarından başlayarak insanların da pratiğe geçirmeleri için çalışırlardı.
Her iki aziz insan çok kısa denilebilecek bir zaman diliminde Kur’an-ı Azimüşanı öğrendiler, hayatlarına tatbik ettiler ve kendi yakınındaki insanların da Kur’anî bir yaşamı tatbik etmeleri için gece ve gündüzlerini Yüce İslam davasına adeta vakfettiler.
O dönemler İslam dininin adeta ateşten bir gömlek olduğu dönemlerdi.
İslam dinine hizmeti gaye edinmiş nice izzetli insanlara korkularından dolayı en yakınları dahi selam vermekten çekindiği zamanlardı.
Ama iki şehid ve dava arkadaşları bütün bunlara aldırmaksızın ateşten gömleği giydiler ve kınayıcıların kınamasına ve korkakların izzetsizliğine karşı başlarını dik tutarak yollarına devam ettiler.
Onların bu izzet ve şeref dolu duruşlarını Yüce Mevla; Şehadet, Hicret ve Yusufi olmakla mükâfatlandırdı.
Toprağa saçtıkları tohumlar binler, on binler olarak mazlum ve mahzun coğrafyamızda fidan oldu ve meyveye durdu.
Şehidlerin hayatından etkilendiğim iki tabloyu okuyucu kardeşlerle paylaşmak istiyorum.
Şehid Süleyman’ın Asım KÖKSAL hocamıza ait 18 ciltlik muhteşem dev eserini bir kış mevsiminde, sonradan kendisinin adı ile müsemma olan camide sabah namazından sonra okuyarak ve okuduğunu satır satır hayatına tatbik etmeye çalışarak bitirdiğinin nice tanıkları şu an aramızda dolaşmaktadır.
Ya Şehid Ziya, dünyevi hayatın iaşesi için birçok kez ticarete atılmış ve bir türlü ticaret hayatı onun istediği şekilde cereyan etmiyordu. Ben ve niceleri bunun dünyevi tedbirleri üzerine düşünür kafa yorarken, bir gün kendisinden şu tarihi cevabı aldık ve şöyle dedi: “İslam’ın ve Müslümanların çok büyük zorluklar içerisinde olduğu bu dönemlerde Yüce Allah kıymetli vaktimizi ticarete harcamamızı istemiyor ve bu vakti Müslümanlara feda etmemizi istiyor ben bunu biliyor ve bunu söylüyorum.” Şehid, hemen ardından elindeki bütün ticari malları satarak kendini tamamen İslam’a vakfetmiş ve ardından kısa bir süre sonra Rahman’a kardeşi Süleyman ile birlikte şehadet mertebesine vasıl olmuştur.
YAKIN BİR AKRABASI NAİM BERDİBEK’İN DİLİNDEN ŞEHİD SÜLEYMAN
Süleyman 1992’de askerden geldiği zaman İslami bir yaşantısı yoktu. Benim işyerime cahili kasetler getirir ve çalmamı söylerdi. Ben de kendisine ilahi kasetleri dinletirdim, o da dinlemez ve giderdi. Sonra bir gün bir merakla gelip ilahi kasetlerini dinledi ilahi kasetlerini dinleyerek İslam’a ilgi duymaya başladı. Aradan 3-5 ay geçtikten sonra namaza başladı. Namaza başladıktan sonra tamamen değişti, gece namazlarını ve vakit namazlarını hiç kaçırmazdı.
Süleyman geçimini genellikle boyacılıkla yapardı. Boyacılık yaptığı dönemlerde bir vakit namazını kaçırmıştı, gelip bana bir daha çalışmayacağını söyledi. Namazını kaçırdığı için Süleyman, vakit namazlarını genellikle camide kılardı özellikle de sabah namazlarını... Her sabah namazında bize elinde kabir alemi kitabını getirir ve onunla camiye girerdik. Cami çıkışı o, camide kalır kitab okurdu. Bir cenaze olduğu zaman bizi çağırır ve kabri görmemizi isterdi. Kabirden çok etkilenirdi. Cami çalışmalarına kısa sürede katıldı ve camide çocuklara ders vermeye başladı.
Şehid olduğu zaman Kur’an dersi verdiği caminin imamı yanımıza gelip Süleyman’ın çok iyi biri olduğunu söyledi ve kendisinin bir melek gibi iyi olduğunu ve oturduğu yeri göstererek: “Bir melek oradan uçtu!” dedi.
Süleyman, ilim öğrenmek için civar bir köyde medreseye gideceğini söyledi. Birkaç ay kaldıktan sonra tekrar eve geldi.
Bir gün Süleyman yanıma gelerek seninle çarşıya gidelim dedi ve kendisi ile çarşıya gittik. Süleyman telaşlı ve birini arıyor gibiydi. Bu telaşlı halini görünce ona ne olduğunu sordum. Süleyman bana birini aradığını söyledi. “Kimi arıyorsun?” dedim. O da: “Yaşlı bir adamı arıyorum.” dedi. “Niye arıyorsun?” dedim. O da bana:
“Az önce ben yukarı gelirken bir yaşlı adam omzuma vurdu ve ben arkamı döndüğümde bana: ‘Şehadetin mübarek olsun!’ dedi. Ben de önüme bakıp güldüm tekrar arkamı dönüp baktığımda yaşlı adamın olmadığını gördüm şimdi onu arıyorum işte!” dedi.
Bu olaydan sonra bir gün benim dükkanıma geldi ve oturdu. Çarşıda işim olduğu için kendisinden dükkana bakmasını rica ettim. Beni kırmadı fakat bana: “Çabuk gel, medreseye gideceğim!” dedi. Ben de biraz gecikince o da bana: “Çok geciktin, arabayı kaçıracağım.” dedi. Ben de: “Hakkını helal et!” dedim. O da: “Helal olsun!” dedi. Benimle vedalaşıp: “Belki bir daha görüşemeyebiliriz!” dedi ve gözleri doldu. Bir hafta geçtikten sonra arkadaşı Ziya ile şehid oldu.”
"Kıymetli okurlar, yazımızın ilk bölümünde Şehid Ziya`nın fotosu yerine sehven Şehid Süleyman`ın fotosu verilmiştir."
ŞEHİD ZİYA SÜLEYMAN
Bingöl Törek köyünde
Camii medresesinde
Süleyman ile Ziya
Şehadet müjdesinde
Bingöl Törek köyünde
Camii medresesinde
Süleyman ile Ziya
Şehadet müjdesinde
Nice yiğitler yatar
Toprağının bağrında
Süleyman ve Ziya
Bedirler yaşar orda
Toprağının bağrında
Süleyman ve Ziya
Bedirler yaşar orda
Mescid gülü Ziya ile
Kabristanında aşkla
Buluşmazsam ikisiyle
Neyleyeyim Bingöl seni
Kabristanında aşkla
Buluşmazsam ikisiyle
Neyleyeyim Bingöl seni