• DOLAR 34.47
  • EURO 36.394
  • ALTIN 2862.71
  • ...
Biz Suçlu Diyorsak Suçlusunuz!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Şükrü Gündüz / Doğruhaber

 19 Ekim 2010 tarihinde Adıyaman merkez ve Samsat, Kâhta ilçelerinde İslamî hassasiyetleri ile öne çıkan Sivil Toplum Kuruluşlarına yönelik bir operasyon düzenlendi. Operasyonlarda, Adıyaman’da Vahdet-Der kurucu üyelerinden Hüseyin Demir, Ahmet Yıldırım, Şamil Demiral, Kâhta’da Mustazaf-Der Kâhta yönetim kurulu üyesi Mustafa Yetiş ile İsmail Alpaydın, Ahmet Kalan, Hikmet Seçilmiş ve Dündar Avcı gözaltına alınmıştı.

Mahkemeye sevk edilen 8 kişiden 7’si çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakılırken Mustafa Yetiş tutuklanmıştı.

Anayasal Hakları Polis Terörize Ediyor

Beş ay sonra ise Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından İslami Sivil Toplum Kuruluşlarına yapılan baskınlarla ilgili bir iddianame hazırlandı. Hazırlanan bu iddianamede İslami Sivil Toplum Kuruluşlarının yaptığı Kutlu Doğum etkinliklerinden tutun Kur’an yakmayı protesto etmek, israil ve Amerika’yı protesto etmek,

Hz. Fatma’yı anmak, fakir insanlara yardımda bulunmak ve hatta pikniğe gitmek bile örgütsel suç olarak gösterilmiş.  Hazırlanan iddianame ile ilgili gazetemize açıklamada bulunan dava avukatlarından Abdulgani Orhan, “Bu ülkede hukuk herkese farklı şekilde uygulanıyor” diyerek şöyle konuştu: “Anayasanın 2. maddesinde Türkiye’nin bir hukuk devleti ve sosyal bir devlet olduğu belirtiliyor. Emniyet ise “Türkiye Hukuk devleti ve sosyal bir devlettir” ilkesini ayaklar altına alıyor. Çünkü bu dernek üyeleri, pikniğe gitmiş sosyal bir etkinlik yapmış, bu Anayasada bunlara verilmiş bir haktır. Orda suç unsuru olabilecek bir şey yapılmamış. Emniyet zaten bunların gidiş gelişlerini ve piknik alanını fotoğraflamış. Anayasa tarafından verilen bu sosyal hak polis tarafından terörize ediliyor” dedi.

Hukuk Ayaklar Altına Alındı

Yaptıkları hayır faaliyetleri ve Kutlu Doğum etkinlikleri ile halkın büyük teveccühünü kazanan İslami Sivil Toplum Kuruluşlarını sindirmeye yönelik Türkiye genelinde birçok ilde operasyonlar yapıldı. Yapılan operasyonlarda yüzlerce kişi gözaltına alınırken birçok kişi ise tutuklandı. Yapılan telefon dinlemelerinin polis tarafından yorumlanarak bu kişilerin suçlandığını belirten Avukat Abdulgani Orhan, “Bu kişilerin dernek olarak yaptığı yardım çalışmaları, basın açıklamaları, Kutlu Doğum etkinlikleri örgütsel bir faaliyetmiş gibi gösteriliyor. Oysa yapılan bütün bu etkinlikler için emniyet ve valilikten izin alınıyor.  Buna rağmen bu yapılan etkinlerin dosyalarda örgütsel bir faaliyet olarak yer alması hukukun ayaklar altına alındığının göstergesidir” diye konuştu.

Üvey Evlat Muamelesi Yapılıyor

Yapılan baskınlarda gözaltına alınan ve tutuklananlar İslami STK’ların yöneticileri oldukları için birbirlerini arayarak haftalık toplantımız var, gel demişler. Bunun bile savcı tarafından örgütsel bir toplantı olarak kabul edildiğini belirten Orhan, “Dernek Başkanı, kendi yardımcısıyla görüşmüş savcı dernek başkanına, ‘Dernek başkanı yardımcısıyla olan örgütsel bağlantın nedir?’ diye soruyor. Etkinlik alanında polis tarafından bu kişilerin fotoğrafları çekilmiş bu etkinlik de Kutlu Doğum etkinliğidir. Bu etkinlik için resmi kurumlardan izin alınmış ama bu savcı tarafından örgütsel etkinlik olarak görülüyor ve dernek başkanına bu soruluyor. Dernek başkanı, programı düzenleyen tertip komitesinden birini arıyor nerdesin platforma gel diyor. Savcı ‘nerdesin platforma gel’ diye neyi kast ediyorsunuz diye sorabiliyor.  Kur’an yakılması protesto edilmiş, Peygamberimize hakaret ile ilgili, başörtüsü ile ilgili basın açıklaması yapılmış bu basın açıklamasına katılmak yine savcı tarafından örgütsel faaliyet diye müvekkillerimize soruluyor. Oysa bunun için emniyetten izin alınmış.

Dernek yönetim kurulu dernekte ne tür faaliyetler yapabiliriz diye toplantı yapmış. Dernek başkanı dernek başkan yardımcısını ve dernek sekreterini arayıp ‘Gelin haftalık toplantımızı yapalım’ demiş. Bunu dernekte yapılan örgütsel toplantı diye algılamışlar. Bu yapılanlarda büyük bir art niyet var. Hayır  faaliyetlerinde bulunan bu İslami Sivil Toplum Kuruluşları baskı altına alınmak isteniyor. Adeta bu STK’lara herkes hukuk çerçevesinde hareket edebilir ama siz edemezsiniz. Siz bu ülkenin zencilerisiniz. Bu ülkenin üvey evladısınız diye bir muameleye tabi tutuluyorlar” ifadelerini kullandı.

Emniyet Keyfi Dinleme Yapıyor

Emniyetin keyfi olarak istediği kişiyi dinlediğinin altını çizen Orhan, “Kişilerin aileleriyle yaptığı görüşme, kişinin avukatıyla yaptığı hukuki görüşmelerin hepsi suç unsuru olarak dosyaya yansıtılmış. Bu, bir suçtur, bu kişilerin aileleriyle ve avukatlarıyla görüştüğü tespit edildiği anda o konuşmaların imha edilmesi lazım. Kişi eşiyle konuşmuş pazardan patlıcan, domates ve çocuk bezi al demiş. Savcı tarafından buradaki şifre nedir diye soruluyor. Bu kadar saçmalık olur mu? Kişi eşiyle konuşmuş evde bu ihtiyaçlar var gelince bunları al diyor. Bundan daha doğal bir şey olabilir mi? Ama söz konusu İslami hassasiyetleri olan bu insanlar konuşunca yok kardeşim bu işin altında bir şifre var deniliyor” diye konuştu.

 

İşte İslamî STK

Yöneticilerinin İşlediği Suçlar!

Yaptıkları hayır çalışmaları ve kültürel etkinliklerle toplumdaki kardeşlik duygularını pekiştiren ve ahlaki yozlaşmanın önüne geçip insanlara İslam’ı anlatıp halkın teveccühünü kazanan İslamî STK’ların yaptığı her faaliyetin örgütsel faaliyet olarak değerlendirilmesi bu davada yargılananların ve avukatların tepkisine neden oldu. Peki, yaptıkları hayır çalışmaları ve hizmetlerle ismini duyuran bu İslami STK’ların işlediği suçlar ne? İşte iddianamede yer alan suçlar:

 

• 2008 yılında Hizbullah davasından tutuklanan ve cezaevinde hastalandıktan sonra tedavi için tahliye edilen Seyid Ali Demiryol’u hasta iken ziyaret etmek ve vefat ettikten sonra ailesine taziye ziyaretinde bulunmak.

• Adıyaman Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olan Vahdet-Der isimli derneği açmak.

• “Bismillahirrahmanirrahim” ile başlayıp “Allaha emanet olun” şeklinde biten A-4 kağıdı.

• “Esnaf Ve Sanatkarlar Komisyonu” ile başlayıp, “Aile İlişkilerinin Geliştirme Komisyonu” ile biten dernek komisyon raporu.

• Üniversiteyi yeni kazanan öğrencilere yardım edip, onların öğrenci evine yerleşmesine yardımcı olmak.

• 03/09/2010 günü Vahdet-Der organizesinde “Kudüs Günü” konulu basın açıklamasına katılmak.

• israil ve Amerika’yı protesto etmek amacıyla 17/09/2010 günü Kahta’da, 18/09/2010 günü ise Adıyaman’da bir basın açıklaması yapmak

• İsrail ve Amerika’yı protesto etmek amacıyla “Kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’in yakılması ve çirkin bir şekilde ayaklar altına alınması” konulu 17/09/2010 günü Mustazaf-Der tarafından Adıyaman Kahta İlçesi Devlet Hastanesi önünde 150 kişilik bir grubun katılımıyla basın açıklaması yapmak.

• 08/11/2009 günü Adıyaman Merkezde bulunan 23 Nisan İlköğretim Okulu bahçesinde yapılan düğünü organize etmek ve buna katılmak.

• 10/04/2010 günü Samsat İlçesinde, 11/04/2010 günü ise Kahta İlçesinde, 16/04/2010 günü ise -Adıyaman İl merkezinde Peygamber Sevdalıları Platformu adı altında Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle etkinlik düzenlenmek ve katılmak.

• 04-05/06/2010 günü Adıyaman ve Kahta İlçesinde bayanlara yönelik Hz. Fatma’yı anma şeklinde etkinlik düzenlemek. 

• Kurban Bayramında Mutazaf-Der Kahta Şubesi aracılığı ile kurban derisi toplamak.

• Yapılan etkinliklerde sunucu olarak görev almak.

• Gıyabi cenaze namazı kılınması, protesto gösterileri, mitingler, dini önemi olan gün ve gecelerde düzenlenen kapalı yer toplantıları organize etmek.

• 09/05/2010 günü öğrencileri Safvan İbn-i Muattal Türbesine ziyarete götürmek.

• 13/12/2009 tarihinde Yeni Mahalle İsmetpaşa Caddesi üzerinde bulunan Mustazaf-Der Kahta Şubesinde yatsı namazından sonra komisyon toplantısı yapmak.

• Adıyaman Merkez, Besni ve Gölbaşında bulunan öğrenci evlerine eşya temin etmek ve beyaz çuvallarla eve erzak götürmek.

• Adıyaman’da Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle düzenlenen etkinliklerde hedef şahısların tertip komitesinde yer aldıkları ve etkinliklerde görevli olarak bulundukları, yapılan teknik ve fiziki takiplerden anlaşılmıştır.

Daha Çok Allah Ve Peygamber Diyeceğiz

Yapılan bu hukuksuzlukları, tutuklanan, gözaltına alınan ve yargılanması devam eden kişilerin ailelerine anlatmakta zorlandıklarını ifade eden Orhan, “Biz bu ailelere şöyle diyoruz: ‘Oğlunuz Kutlu Doğum etkinliğinde Peygamber dediği için, Kur’an yakılması protesto edildiğinde Allah dediği için mağdur ediliyor. Bugün yargılanmaları devam ediyor. Belki de bundan dolayı ceza alacak. Aileler de yapılan bu hukuksuzluklara tepki göstererek ‘Biz oğlumuzdan ve eşimizden eminiz, oğlumuz namaz kılan, alnı secdeye değen, ibadet ve takva ehli, insanlara yardım etmekten başka bir amacı olmamasına rağmen devlet tarafından zulme uğruyor. Biz tutuklanan eşimizin ve çocuğumuzun yerine daha çok insana ulaşıp yardım edeceğiz. Daha çok Allah diyeceğiz, daha çok peygamber diyeceğiz ve salâvat getireceğiz’ diyorlar” şeklinde konuştu.

Ben Sana Suçlusun Dediysem Mesele Bitmiştir

“Bu ülkede bazıları için hukuk uygulanırken bazılarına uygulanmıyor. Bazılarına açılım hakkı verilirken, alnı secdeye değen insanlara açılım hakkı ve kendini ifade etme hakkı verilmiyor” diyen Avukat Abdulgani Orhan, “Kanunlarda suç olmayan şeyler polis tarafından ben yaptım oldu diye suç sayılıyor. Türkiye’de net bir şekilde emniyetin diktatörlüğü var. Ben yaptım oldu. Sen suçlu değilsen bile ben sana suçlusun dediysem mesele bitmiştir, şeklinde bir durum söz konusudur. Hukuki olarak bu dernekler tarafından etkinlikler düzenlenmiş. İzin alınmayan etkinlikler ise iptal edilmiş, izin verilince etkinlik yapılmış. Basın açıklamaları ve kitlesel etkinlikler hukuki olmalarına rağmen sanki hukuk dışı bir şey yapılmış gibi bu insanlar farklı bir muameleye tabi tutuluyor. Bu da emniyet tarafından hukukun ayaklar altına alınıp çiğnendiğinin bir delilidir” diye konuştu.

Bu haberler de ilginizi çekebilir