Biz ancak öldüğümüzde dünya konuşur`
Mescid-i Aksa`ya saldırılar ve Kudüs`ün Yahudileştirilmesine yönelik faaliyetler ile Gazze`ye yönelik insanlık dışı saldırıların yıldönümü dolayısıyla görüştüğümüz İstanbul 29 Mayıs Üniversitesinde İslam tarihi uzmanı Kudüslü Yard. Doç. Dr. Abdullah Maruf Ömer ve Gazzeli Filistinli araştırmacı Dr. Muin Naim, önemli açıklamalarda bulundu. Ömer, İslam âleminin iç kargaşalarla uğraşırken, siyonist israilin iki yıl içinde Kudüs`e yönelik planlarını hayata geçirmek için var gücüyle çabaladığına dikkat çekti. Naim ise Gazze halkı olarak ancak öldükleri zaman dünyanın kendileri hakkında konuştuğunu yoksa umursamadığını dile getirdi.
MEHMET ÖZCAN/DOĞRUHABER - RÖPORTAJ
1948`den bu yana 67 yıldır Filistin`i işgal altında tutan terörist israil, az bir kısmı kalan işgal edilmemiş toprakların gaspı için de her türlü insanlık dışı uygulama ve vahşeti gerçekleştiriyor. Aşama aşama Yahudileştirme faaliyetleri kapsamında 1967 yılında Kudüs`ü işgal eden siyonist rejim, bölgedeki tarihi İslamî izleri silmek ve şehri tamamen Yahudileştirmek için yoğun bir şekilde çalışmaya devam ediyor. Bir diğer yandan tutuklamalar yaparak, işkence ve sürgünlerle Filistinlileri kendi öz yurtlarından koparmaya çalışan siyonist rejim, öte tarafta işgale boyun eğmeyerek direnen Gazze`ye saldırı ve ambargo uyguluyor. Gazze`ye her fırsatta saldıran, katliamlar gerçekleştiren terörist israil geçtiğimiz yıl 7 Temmuz`da Gazze`ye başlattığı ve 51 gün devam eden saldırılarda 530`u çocuk, 302`si kadın 2157 kişiyi şehit etmiş, 11 binden fazla kişi de yaralanmıştı. Saldırılarda ayrıca 17 bin 200 ev, 73 cami ve 24 okul tamamen yıkılmış, binlerce bina hasar görmüştü. 1.8 milyon kişinin yaşadığı Gazze şeridinde saldırılar, 100 binden fazla Gazzeliyi evsiz bırakmış durumda.
Tüm bunlara karşın Amerika`nın başını çektiği batılı şer güçler, siyonist rejimin Filistin topraklarında Filistinli halka yönelik katliam, işkence, tutuklama, sürgün gibi her türlü insanlıkdışı vakıaya sessiz kalmanın ötesinde destek vererek siyonist israil`in terörist eylemlerinin yılmaz savunucusu konumunu değiştirmiyor.
İslam âlemi ve Müslümanlar ise kardeşlik esasları çerçevesinde bir birliktelik oluşturamamanın sancısı bir yana, Suriye, Irak, Yemen ve Afganistan gibi İslam beldelerinde yaşatılan vahşetlere odaklanmışken, siyonist israil rejimi, Mescid-i Aksa`ya yönelik saldırılarını ve Kudüs`e yönelik Yahudileştirme faaliyetlerine hız katmış durumda.
Mescid-i Aksa`ya saldırı tacizleri ve Kudüs`ün Yahudileştirilmesi ile Gazze`ye yönelik insanlıkdışı katliamın yıldönümünü dolayısıyla görüştüğümüz İstanbul 29 Mayıs Üniversitesinde İslam tarihi uzmanı Filistinli akademisyen Yard. Doç. Dr. Abdullah Maruf Ömer ve Filistinli araştırmacı Dr. Muin Naim, önemli açıklamalarda bulundu.
‘SİZİ ANCAK ÖLDÜĞÜNÜZDE HATIRLAYABİLİRİM`
Geçtiğimiz yıl 7 Temmuz`da, terörist israil rejimi tarafından 51 süren Gazze katliamının birinci yıldönümü dolayısıyla görüştüğümüz Gazzeli araştırmacı Dr. Muin Naim Gazze halkının dünyaca ölüme terkedildiğini, ambargo ne şiddette sürerse sürsün ancak öldüklerinde dünyadan sesler duyabildiklerini belirterek tepkisini dile getirdi. Dr. Naim, “Bir yıl önce bugün Gazze`ye 51 gün ölüm yağdı. Ölüm yağdıran Siyonist işgal rejimi ne Müslüman camia nezdinde ne de uluslararası camia nezdinde bir cezaya tabi tutulmadı maalesef. Bu bir yıl içerisinde Birleşmiş Milletlerin bir komitesi Gazze`ye giremiyor ve uzaktan kumandalı bir raporla şehit edilen, yıkılan, bombalanan katledilen Gazze halkını, evlerini başlarına yıkan israil işgal rejimiyle eşit tutarak iki tarafı da suçlu buldu. Bu da tabi dünyanın ne kadar sistematik olarak Filistinlilerin haklarını görmezden geldiğini göstermektedir. Öte yandan Gazze`deki insanlar maalesef ancak öldüklerinde, ölüm anında gündemde olabildiklerini diğer süreçlerde maalesef gündemden düşüyor ve ölüme terkediliyorlar. Demek ki dünyadaki Müslümanlar Filistinliler için şu düşünceyi taşıyor; ‘sizi ancak öldüğünüzde hatırlayabilirim` dediğini belirterek Gazze halkının ölmedikleri ya da bombalanmadıkları günlerde maalesef hatırlanmadıklarına dikkat çekti.
GAZZE HALKI HİÇ OLMADIĞI KADAR SIKINTILAR İÇERİSİNDE
Gazze`ye bombardımanın durduğunu ama ölümlerin durmadığını belirten Dr. Naim, “Bombardıman durmuştur ama Gazze`ye yönelik ambargo hâlâ devam ediyor. Hatta daha da zorlaştı. Gazze`de insanlar tedavi olamıyorlar, elektrik, temiz su bulamıyorlar. Gazze`deki insanlar hiç olmadıkları kadar sıkıntılar içerisinde yaşamaktadırlar. Ama bu durum dünyada pek fazla kimsenin umurunda değil maalesef” dedi.
DİRENİŞ GRUPLARI, İSRAİLİN YENİLMEZ OLMADIĞINI ÜMMETE MÜJDELİYOR
Direniş gruplarına yönelik de konuşan Naim, Gazzeli direnişçilerin tüm sıkıntılara ve uygulanan ambargoya rağmen boyun eğmeyerek israile karşı dik duruş sergilediğini, siyonisti dize getiren bir manevi imana sahip olduğunu ifade etti. Dr. Naim şöyle konuştu; “Kahramanca bir direniş sergileyen Gazze halkı, direniş grupları, bize eskisinden daha güçlü olduklarını göstermektedirler. Geçen yıl Gazze`ye ölüm yağdıran işgal rejimi daha yeni şimdi Gazze`deki direniş gruplarına esir düşen ya da cesedi kalan askerlerini aramaya başladıklarını, geri almaya çalışacaklarını itiraf ediyorlar. Demek ki israil askeri yenilmez değildir. Sadece olsa olsa katil askerler olabilir. Bu da direniş gruplarından dünya Müslümanlarına bir mesajıdır aslında. Bu kadar ilkel imkânlarla direnerek, bombalar altında, sözde yenilmez kabul edilen bir orduya karşı başarılı oluyorlarsa Müslümanların bundan güzel bir mesaj çıkarması gerekir. Bunun anlamı demek ki direnen hak sahibi kazanabilir, bu tüm Müslümanlara güzel bir mesajdır.”
israil rejimi, birçok insanlık dışı planı birden yürütüyor
Görüştüğümüz bir diğer isim, Yard. Doç. Dr. Abdullah Maruf Ömer. 29 Mayıs Üniversitesi İslam Tarihi Uzmanı Filistinli akademisyen Ömer, Mescid`i Aksa`ya yönelik saldırı ve tacizler ile Kudüs`ün Yahudileştirilme faaliyetlerine yönelik mevcut durumu gazetemize değerlendirdi. Ömer, İslam aleminin iç kargaşalarla uğraşırken, siyonist israilin iki yıl içinde Kudüs`e yönelik planlarını hayata geçirmek için var gücüyle çabaladığına dikkat çekti.
İsrail`in tek taraflı bir planının olmadığını birçok planı birden yürüttüğüne dikkat çeken Yard. Doç. Dr. Abdullah Maruf Ömer, “Hem Kudüs`ü hem de Mescid-i Aksa`yı hedef alan planları var. Bir taraftan Kudüs`ü İslami kimliğinden soyutlamaya yönelik baskılar, çalışmalar devam ederken, öte taraftan Mescid-i Aksa`nın zaman paylaşımı adı altında, Müslümanların Mescid-i Aksa`ya girmesinin zamansal olarak sınırlandırılması. Ama bununla da yetinmeyerek bunu bu kez mekânsal alana dönüştürme gayreti içindedirler. Daha önce El Halil Camii`nin bir kısmını bu şekilde koparmış ve daha sonra kendi emelleri doğrultusunda kullanmaya başlamışlardı. Bugün aynı şey Mescid-i Aksa için de yapılmaya çalışılıyor. Bazı alanları koparılmaya çalışılıyor. Şu anda bunun üzerine çalışmalar var. İsrail iki yıl içinde planlarını hayata geçirmek için var gücüyle çabalıyor. Çünkü biliyor ki ümmet sorunlarını hallederse kendisinin Kudüs ile ilgili planları tümüyle boşa çıkacaktır. Bunun içindir ki hazır ümmet birbirine düşmüşken, bir birlik oluşturmaktan acizken fırsatı değerlendirmek istiyor” diye konuştu.
ÜMMET İÇ SORUNUNU HALLEDERSE İSRAİLE YÖNELECEK
Özellikle İslam âleminin dikkatlerinin bir başka yöne doğru olduğu bir dönemde bu durumun israilin işini kolaylaştırdığını, bunu istismar ettiğini ifade eden Ömer, “İsrail gerçekten zamanlamaya çok önem verir. İslam âleminin uğraştığı sorunlar, israil`in belki on yıllar içinde yapmayı hesapladığı şeyleri aylara hatta haftalara indirgemesine sebep olmuştur. Artık israil çok uzun zaman sonra hayata geçireceği planları daha hızlı bir şekilde hayata geçirmeye çalışıyor. Örneğin yeni kurulan Netanyahu hükümetinde Kudüs Bakanlığı diye bir bakanlık kuruldu ve bu bakanlığın başına da her zaman Mescid-i Aksa`ya karşı yapılan aşırı Yahudi grupların saldırısını organize eden haham, bakan olarak getirildi. Şu anda bu şahıs bir bakan. Dikkat ederseniz son zamanlarda aşırı Yahudilerin Mescid-i Aksa`ya yönelik çalışmaları, teşebbüsleri pek görülmüyor. Neden? Çünkü bunlar hükümette yer almaya başladılar artık. Bundan dolayı herkesin uyanık olması lazım. Özellikle Mescid-i Aksa ve Kudüs şehrine yönelik Yahudileştirme çalışmalarına karşın Müslümanların çok dikkatli olmaları gerekiyor” diyerek İslam aleminde cereyan eden olayların Müslümanların dikkatini Mescid-i Aksa ve Kudüs`ten tamamen koparmaması gerektiğini belirtti.
HAHAMBAŞI TÜRKİYE ZİYARETİYLE FİLİSTİNLİLERE MORAL BOZUKLUĞU YAŞATMAK İSTEDİ
Siyonist hahambaşı Yehuda Gelik`in Türkiye`ye yaptığı ziyaret sonrası bu ziyareti Filistinlilerin morallerini bozma yönünde nasıl da kullandığını anlatan İslam tarihi uzmanı Ömer şöyle konuştu; “Bu arada size bir şey daha paylaşmak istiyorum. Mesela bu tür olayları organize eden hahambaşı Yehuda Gelik Türkiye`ye gelmiş ve Türkiye`deyken bir takım resimler çekerek kendi sosyal medya hesabından paylaşmış. Bu hahamın amacı, yani ‘biz artık Türkiye`den destek görüyoruz. Hatta bir şahısla görüşüp bu kişinin İstanbul müftüsü olduğunu iddia etmiştir. Böylece Filistinlilere yalnız kaldıkları, garip kaldıkları duygusunu yaşatmaya çalışmış.”
HAHAMBAŞINI İSTANBUL`DA AĞIRLAYAN: ADNAN OKTAR
Peki bu Siyonist hahambaşının görüştüm dediği İstanbul müftüsü gerçekten Siyonist hahambaşıyla görüşmüş müydü? Bir de Siyonist hahambaşını Türkiye`de ağırlayan kimdi? Filistinli akademisyen Abdullah Maruf Ömer, merak uyandıran bu soru için yaptığı açıklamada, “Tabi bu hahamın müftü beyle görüşmesi söz konusu değil. Biz bunu teyit ettik, kesinlikle İstanbul müftüsüyle ya da bir başka çevreyle görüşmemiştir. Sadece Adnan Oktar`la, sözde bir iftar programında görüşmüştür. Ve bu haham İstanbul ziyaretini bu şekilde istismar ederek İstanbul`da çok iyi ağırlandığını İstanbul halkı tarafından misafir edildiğini söyleyerek Müslüman Kudüs halkı üzerinde baskı yapmaya çalışmıştır. Bu nedenle dikkat etmek lazım, bu anlamda Yahudiler her türlü şeyi değerlendiriyor” diyerek bütün Müslümanlar ve İslam âleminin, Yahudilerin saldırı ve oyunlarına karşı dikkat etmesi gerektiğine işaret etti.