`Sivil direniş en büyük silahımızdır`
Mısır Eski Enformasyon Bakanı Abdulmaksud darbenin ikinci yılında bugüne kadar hiçbir şiddet eylemine bulaşmadıklarını, sivil direnişin en büyük silahları olduğunu ifade etti.
İSTANBUL: Mısır Eski Enformasyon Bakanı Salah Abdulmaksud, iki yıldan bu yana hiçbir şiddet eylemine bulaşmadıklarını ifade ederek, "Bu yürüyüşümüzle zafere ulaşacağımızı düşünüyoruz, başka bir yol takip etmiyoruz" dedi.
Mısır Meşruiyete Destek Platformu ve Mısır Devrim Konseyi'nin, darbenin 2. yılı dolayısıyla Bayrampaşa'da düzenlediği basın toplantısında Adbulmaksut'un yanı sıra Mısır Parlamentosu eski milletvekili Muhammed Cabir, Mısır Meşruiyete Destek Platformu liderlerinden Mecdi Salim,Mısır Devrim Konseyi Hukuki Komite Başkanı Usama Ruşdi, aktivist Hosam Eşşorbacı, Mısır Meşruiyete Destek Platformu'ndan Adil Raşet ile Ati Adnan katıldı.
Abdulmaksud, ülkede 2 yıldır meydanların hiç boşalmadığını, farklı şekillerde gerçekleşen şiddet eylemlerini kınadıklarını belirterek, "İki yıldan bu yana hiçbir şiddet eylemine bulaşmadık ve hiçbir şiddet eyleminin bizimle yan yana olmasını kabul etmiyoruz. Başından beri hep şunu söyledik; 'Bizim barışçıl gösterilerimiz, sizin kurşunlarınızdan daha güçlüdür.' Bu yürüyüşümüzle zafere ulaşacağımızı düşünüyoruz, başka bir yol takip etmiyoruz" diye konuştu.
Abdulmaksud, yönetimin başında oldukları dönemde 6 ay içinde okul, hastane, yol ve sosyal tesis projelerini hayata geçirmek için plan yaptıklarını fakat Sisi yönetiminin 2 yıldır ülkede hiçbir icraatta bulunmadığını dile getirdi.
"Barışçıl gösterilere devam edeceğiz"
Bir gazetecinin, yeni sürecin silahı mı işaret ettiğini sorusu üzerine Abdulmaksud, şunları kaydetti:
"Barışçıl gösterilere daha hızlı bir şekilde sarılacağız, ısrarımızı daha fazla sürdüreceğiz. Yoksa silaha sarılmak değil. Bu süreç, bazı gençleri duygusal tepki vermeye sevk etmiş olabilir. Ancak Müslüman Kardeşler'in yöneticilerinin ve Mursi'nin de söylediği gibi süreç barışçıl olarak sürdürülecek ve şiddete başvurulmayacak. Şiddete başvurulması durumunda, Mısır'ın hangi duruma gelebileceğini Mısır'ı tanıyan herkes çok iyi bilir. Onların istediği şey, bizi şiddetin içine çekmektir. Bu kadar ağır katliamlardan amaçları budur. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Sisi'nin elindeki milyonlarca silahlı askerin, polisin karşısında halkın silaha sarılması, ülkenin bitmesi anlamına gelir. Biz bunu hayal bile etmek istemiyoruz. Halkın sivil direnişe devam etmesini, boyun eğmemesini bu darbe yönetiminin düşeceğine dair en büyük hamle olarak görüyoruz. En büyük silahımız budur."
"İdam kararı hakkındaki stratejiniz nedir?" sorusu üzerine Abdulmaksud, kimsenin ecelinden önce ya da sonra ölemeyeceğini, idam kararlarına karşı durmak değil ülkeyi kurtarmanın peşinde olduklarını kaydetti.
Muhammed Cabir de darbenin sorumlularının yargılanması gerektiğini belirterek, "Mısır halkı gelecekte onlar hakkında kararını verecektir. Barışçıl devrimimizi sürdürmeye devam etmeliyiz. Hakkımızı, uluslararası hukuka başvurarak aramaya devam edeceğiz" dedi.
Usama Ruşdi ise ülkenin karanlık dönemini yaşadığını, fakat halkın büyük bir direniş örneği gösterdiğini ifade ederek, Kahire'de düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden Başsavcı Hişam Bereket'in, halka terörizm yaftasını yapıştırmak amacıyla öldürüldüğünü savundu.
Konuşmaların ardından Mısır Meşruiyete Destek Platformu'ndan Adil Raşet, ortak bildiriyi okudu. Bildiride, şu görüşlere yer verildi:
"Asker, Mısır`ı iki yıl boyunca virane ve yıkık bir ülke haline getirmek için tüm çabasını harcamış, geçen iki yılda adalet ve kanun devleti yerle bir olmuştur. Geçen iki yılda askeri yönetimin, hiçbir barış, huzur, güvenlik ve istikrar gerçekleştirmemiştir. İki yıl boyunca, askeri yönetimin katliam, tutuklama, işkence ve insan hakları ihlallerine ek olarak, Sina`da onlarca askerin öldürüldüğü olaylar, artan ölüm ve yaralanmalar gibi her türlü fecaat vuku bulmuştur.
Aralarında çocuk, genç, kadın ve yaşlıların da bulunduğu 20 bin Sinalının göç ettirilmesinden daha büyük suç ne olabilir. Devletin, vatandaşına hizmet sunması ve kalkınmalarını sağlamak için birimleriyle onları desteklemesi yerine, bin 800`den fazla sıradan vatandaşın yuvasının yıkılması ve yakılmasından daha büyük suç ne olabilir.
Geçen iki yılda 11 binden fazla Sinalı vatandaşın keyfi tutuklamalara maruz kalması, bin 300 Mısır vatandaşının kanunsuzca öldürülmesi ve doğrudan hedef alınmasından daha büyük suç ne olabilir.
Açık ve net bir şekilde ilan ediyoruz ki; askerin Sina`daki uygulamaları ve politikaları faşist işgal uygulamaları ve politikalarıdır ve bu politikaların ülkenin ve halkın çıkarına olması mümkün değildir. Muhakkak ki biz bugün, bu askeri rejimin düşmesi ve gitmesi gerektiğine dair daha imanlı daha azimli daha güçlü daha dayanıklıyız. Ve sahip olduğu kurşunlar, terör ve yıkıcı planların hiçbir faydası olmayacak. Azimli ve kararlı devrimin eliyle mahkum edilecek olan da askeri yönetimdir. Ve bizler, bu çöküş ve fiyaskoyu durdurmak, askeri yönetimin devrilmesi ve bu kara günlere sebep olanların yargılanması için çalışmaktan vazgeçmeyeceğiz. Hangi düşünceden olursa olsun, umuduna, değişim taleplerine özgürlüğe ve onurlu yaşama sıkı sıkıya sarılan elinde kor taşıyan halkın tüm kesiminin görevi, birbirine kenetlenmek ve birlikte hareket etmek, bu zorba rejime karşı durmaktır."