• DOLAR 35.443
  • EURO 36.354
  • ALTIN 3063.15
  • ...
Şehid Seyyid Melle Fehim
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Abdulbaki Yeşilmen / doğruhaber
 
Yine bir şehid, Ehl-i Beyt’ten bir yiğit
Ehl-i Beyt dönem dönem soykırıma uğradılar. Zulüm diyarlarından göç etmek zorunda kaldılar.
İşte bu Ehl-i Beyt’ten biri de Hazreti Hüseyin’in zürriyetinden Melle Eliye Reş lakaplı Seyyid Ahmet’tir.
Seyyid Ahmet, ailesiyle birlikte zulüm diyarından Allah’a tevekkül ederek, dinin ihyası için hicret edenlerden biriydi.
Hastaydı, yaralıydı. İnsanların saadeti için çırpındığı halde yine bu insanlar tarafından zulüm görmüş, yurdundan göçe zorlanmıştı. Buna rağmen mütevekkildi. Halinden şikâyetçi değildi. Çünkü yaptığının farkındaydı. İnananların kıymetini bilmedikleri bu kutlu insana ve ailesine, Siirt’in Pervari ilçesinin Karasungur (BerukKöyü) sahip çıkıyor. Seyyid Ahmet burada konaklıyor, burayı mesken ediniyor. Bir süre sonra da yine burada hakkın davetine icabet edip vefat ediyor. Kendisi adına yaptırılan türbesi günümüzde de yoğun ilgi görüyor.
 
SİİRT’TE TEK SEYYİD KÖYÜ
Melle Fehim, Seyyid Ahmed’in beş erkek evladından biri olarak bu köyde gözlerini hayata açıyor. Bu köy Siirt’in tek Seyyid Köyüdür. Melle Fehim, köyün manevi atmosferinde yetişti, dine ve dindarlara sevgisi çoktu. Dinin emir ve yasaklarına hassasiyet gösterir, halka bu yönde nasihat eder, mübarek gün ve gecelerde Allah’ın kendisine bahşettiği yüksek, güzel sesiyle sabahlara kadar Kur’an-ı Kerim okur, kaside söyler ve vaaz ederdi.
 
ALIN TERİ İLE ÇALIŞIP AiLESiNi GEÇiNDiRiYORDU
Aile geçimiyle uğraşmak zorunda olduğu için medreselerden ilim tahsil edemediği halde çok okuyarak fırsat buldukça âlimlerin sohbetlerine iştirak ederek kendisini yetiştirdiği ve cami işlerine yardımcı olup buraları hep mekân edindiği için halk tarafından ona “Melle” lakabı layık görülmüş. Melle Fehim olarak anılırdı.
 
Ekonomik zorluklarla kısa süreliğine Mersin, Adana ve köy üçgeninde tekrar tekrar gidip gelip, buralarda edindiği çevreye her fırsatta vaaz-u nasihat ederdi. Müslüman Kürt halkını çepe çevre kuşatan ırkçılık illeti de dikkatini çeker olmuş, içini acıtıyordu.
 
IRKÇILIK TUZAĞINA KARŞI HALKI UYARDI
Bir seferinde köydeyken Kürt halkının haklarını savunmak için mücadele ettiklerini söyleyen mürted PKK örgütünün bir grup elemanı evlerine misafir oluyor. Namaz vakti girmesine rağmen gruptan kimse namaz için girişimde bulunmuyor. “Namaz vakti geldi, namaz kılalım mı?” teklifine karşılık onlar, namazla alakalarının olmadığını söylemeleri üzerine Melle Fehim onları sert bir şekilde evinden kovar.
 
Melle Fehim, PKK’nin asıl amacının Müslüman Kürd halkını dinsizleştirmek olduğunu biliyor ve bunu halka anlatmaktan geri durmuyordu.
 
Artık Melle Fehim’in durmaksızın mücadele edeceği iki alan vardır: Biri halkı ibadi sorumluluklarını yerine getirmeye çağırmak, diğeri de ırkçılık tuzağına karşı halkı uyandırmaktır.

Melle Fehim şunun da farkındaydı. Bu hizmet tek başına yetmezdi. Çevre edinmek, cemaat olmak, cemaatin her türlü tehlikelerine karşı oto kontrol sisteminden faydalanmak gerekiyordu.
 
“ALLAH’U EKBER, BEN CEMAATİMİ BULDUM”
Birçok İslami grupla temasa geçti, birlikte hayırlı hizmetlerde bulundu. Ancak bir türlü tatmin olamıyordu. İçinde bulunduğu İslami gruplar çok yönlü şeytani güçlere tam anlamıyla karşı duramıyordu.

Melle Fehim, her şeyi Allah rızası için yapan, cesur, dini-dünyevi yönden ilim-irfanla bezenmiş, tecrübeli muvahhid bir topluluk arıyorken karşısında İslam cemaatini bulur. Daha ilk anlarda bile tatmin oluyor ve “Allah’u Ekber, ben cemaatimi buldum” diyor. Melle Fehim için mücadele farklılaşmıştır artık. Müşavere edeceğini, tek başına hareket edemeyeceğini, olaylara hikmetle yaklaşılacağını bu nimet sayesinde öğrenmiştir. Cemaate itaati, Allah’a itaat ve Resule itaat biliyordu. Cemaat, Allah ve Resulünün belirlediği çizgide halklara huzur getirmek için gece-gündüz çalışıyordu.
 
ZOR VE TEHLİKELİ ŞARTLARDA BİLE TEBLİĞDEN VAZGEÇMEZDİ
Melle Fehim haksızlıklara asla rıza göstermezdi. Sert bir şekilde karşılık verirdi. Gözü kimseden korkmazdı.
Mersin’in birçok mahallesinde olduğu gibi özellikle ikamet ettiği Demirtaş Mahallesi’nde devletin hiç bir fonksiyonu yoktu, devlet bu mahalleye giremiyordu.
 
Melle Fehim hem bu mahallesinde hem de herhangi başka bir mahallede ve özellikle mürted PKK örgütünün neredeyse her gece mazlum insanları astığı, öldürdüğü bir ortamda çekinmeden akraba ziyaretleri, haftalık İslami şuurlanma sohbetleri ve kültürel çalışmalarla tebliğ vazifesini icra ederdi. Mersin’de plajların etkisi ve din düşmanı PKK örgütünün ırkçılığa dayalı ifsat edici faaliyetleriyle bu sahil kenti çirkefliğin, kötülüğün pençesinde kıvranıyordu. Dur durak demeden İslami çalışma gerekiyordu. Bu yüzden Melle Fehim inşaatlarda çalışıp geçimini sağlıyor ve İslami faaliyetlerde bulunuyordu.
 
İÇİNDEKİ TOPLUMUN EN CÖMERTİYDİ
Çok cömertti. Maddi durumu iyi olmadığı halde infaktan geri kalmazdı. Mersin’de onu tanıyan çevreye en cömert insanın kim olduğu sorulsa akla ilk o gelirdi. Mütevekkil, paylaşmayı seven, sofrasında mutlaka başkasını bulundurmaya çalışan biriydi.
 
Kur’an-ı Kerim öğrenimine ve okumaya çok önem verirdi. Yakın-uzak demeden isteyene Kur’an-ı Kerim öğretirdi. Tebliğ çalışmaları sırasında kendisinin aleyhine yapılan haksız eleştirilere, haksızlıklara pek fazla aldırış etmezdi. Ancak, yüce Allah’a, peygamberlerine, İslam’a ve Müslümanlara karşı sergilenen olumsuz davranışlara asla müsamaha göstermez, karşılıksız bırakmazdı. Bu çirkin söz ve davranış ister muhatabından olsun, ister başka birinden kulağına gelmiş olsun mutlaka hesabını sorardı.
 
“Bıyıkları olan biri nasıl oluyor da korkuyor, hayret ediyorum” diyerek korkaklığın alçaltıcı bir durum olduğunu ifade ediyordu.
Her şeye rağmen öfkelendiğinde Allah, Resûlullah ya da şu âlim zat hakkı için denildiğinde hemen sakinleşirdi.
 
CESARETLİ BİR TEBLİĞCİYDİ
Hakka çağırmak öncelikli misyonuydu. Bunu icra ederken hiç bir kınayıcının kınamasından korkmaz, bu yolda engel tanımaz ve heyecanının doruğundaydı. Bir seferinde amcasının çocuklarının evine gece geç bir saatte gider. Amcasının oğlu gece elbiseleriyle onu karşılayınca “Akrabalarımız günah deryasında yüzüyorken ve ırkçılık ateşinde yanıyorken sen bu kıyafetle evinde kalabiliyorsun ha!” deyip hemen hazırlanmasını söylüyor ve içinde şer üzere toplantının yapılmakta olduğu uzaklardaki bir akrabasının evine tebliğe gidiyorlar.
 
İslam uğruna başına gelenlere aldırış etmezdi. “Gerekirse İslam için bir kuyruk takar Mersin çarşısında dolaşırım. Yeterki İslam’a ve Müslümanlara bir faydam dokunsun” diyordu.
 
TEHDİTLERE MARUZ KALDI
Melle Fehim’in çalışmaları, bu cesurca çıkışları, tavizsizliği ve halkın sevgisini alarak elde ettiği başarı mürted PKK örgütünün gücüne gidiyor, ama cesaret edip karşısına çıkamıyor, yakınlarının aracılığıyla değişik şekillerde tehdit ediyorlardı.
 
Bir akrabası “Bu sofiklerden uzak durmasa onu öldürecekler” demişti. Melle Fehim “keşke erkekçe karşıma dikilip bunu bana söyleselerdi.” deyip böylesi tehditlere aldırış etmediğini ifade ediyordu. Ona sakalını kes denildiğinde ise kükreyerek “Bu baş bu gövde üzerinde durduğu sürece bu sakal da bu çenede olacaktır.” diyordu.

Mürted örgüt onun aleyhinde yoğun bir propaganda başlattı. Mit olduğu, devletten maaş aldığını söylüyorlardı. Ama maddi durumu zayıf olduğu için kendini savunacağı ufak bir silahı bile olamamıştı. Herkes biliyor ki şehit olduğunda cebinde eski parayla bin beşyüz lira vardı.
 
ŞEHADETE ADIM ADIM
26 Haziran 1992 günü... Bugün tanıdık, bildik bir gündür. Susa güllerinin düştüğü gün... İdil’in Tepeköy (Xrabêrıpın) ashabının şehit düştükleri gündür.
 
Bugün Melle Fehim en güzel elbiselerini giymiş, abdest almış, güzel koku sürünmüş ve âdetinin aksine bugün başka bir vedalaşmayla vedalaşmıştır ailesiyle. Davuttepe ilçesindeki inşaata varır varmaz elbiselerini değiştirip işe koyuldu. Birlikte çalıştıkları akrabası ve dava kardeşiyle hem çalışıyor hem de yaptıkları hayırlı hizmetlerin değerlendirmesini yapıyorlardı.
Bu arada mürted örgüt elemanları bu aziz şahsiyeti ortadan kaldırma planları yapıyordu. Bunu gizleme gereği de duymamış olacaklar ki Melle Fehim’in yeğeni durumdan haberdar oluyor hemen dayısının evine gidiyor onları da haberdar ediyor.
 
Melle Fehim’in eşi oğlunu alelacele inşaata gönderiyor. Haberi alan Melle Fehim “Beni yolumdan asla döndüremeyeceklerdir. Bir canım vardır o da İslam’a kurban olsun. Ben gidersem arkamdan çocuklarım yerimi alacak ve birinin yerini altı kişi alacaktır” diyor.
 
ŞEHADETİ
Şimdi de sıra Melle Fehim’deydi.
Melle Fehim ikindi namazını da inşaatta kıldıktan sonra arkadaşıyla birlikte motora binip eve dönüyorlarken eve yakın bir yerde pusuya yatmış 5-6 kişilik PKK’lının haince saldırısına uğruyorlar. Yaylım ateşine tutuldukları ilk anda Melle Fehim yaralandığı halde onların üzerine yürüyor, ancak daha fazla gidemiyor, düşüp şehid oluyor. Ve adanmışlardan biri daha şehidler listesine eklenmiş oluyor. Bu esnada evinin penceresinden olanları anlamaya çalışan amcasının kızı (kendisi hamileydi)ve eniştesi de kurşunlara hedef olup yaralanıyorlar.
 
HALK VE AKRABALARI SAHIP ÇIKTI
Melle Fehim’in şehadeti üzerine mürted örgüt elemanları sevinç naraları attılar. Onu öldürdüklerine dair PKK mühürlü bildiri dağıttılar.
 
Melle Fehim, akraba ve çevresi tarafından çok sevilen biri olduğu için PKK’ya aşırı tepki gösterildi. Bu tepkiler karşısında katiller çark etti. Bu olayın yanlışlıkla yaşandığını, hedefte Melle Fehim’in olmadığı yalanına sarıldılar.

Müebbet hapisle cezalandırılan ve yaklaşık on yıldır halen cezaevinde bulunan oğlu Züheyir TİMUR’un dilinden
Babam Melle Fehim “Ya Rabbi bana Hazreti Hamza’nın şehadetini nasip et. Onun gibi benim de göğsüm yarılsın” diyordu. Babamın duası kabul olmuştu. Rabbimiz onu şehadetle mükâfatlandırmıştı. Teneşir üzerinde iken, otopsi için göğsünün yarıldığını gördüğümde babamın bu duasının da kabul edildiğine kat’i olarak inandım.Yüce Rabbimizin davası uğruna babasını şehid vermiş ve bu uğurda bedel ödemekte olan biri olduğum için de Rabbime şükrediyorum. Babam şehid edildiği gibi zulmün bir diğer eliyle iftira ve yalanlarla ben de zulme uğradım. İki şer gücün zulmüne maruz kaldık. Başıma gelen bu musibetlerden dolayı şer güçlere boyun eğmeksizin, başı dik olarak davama layık olmaya devam edeceğim. Şehid ve tutukluların evlatları! Babalarına, şehid verdikleri yakınlarına ya da tutuklu olanlarına değer vermek istiyorlarsa İslam davasına sahip çıksınlar.
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir