28 Şubat`ın tüm mağduriyetleri giderilsin
HÜDA PAR`dan 28 Şubat`ın yıldönümü nedeniyle yapılan açıklamada, darbenin sivil ayağından da hesap sorularak, darbenin neden olduğu mağduriyetlerin giderilmesi istendi. O dönemde hukuksuz bir şekilde cezalandırılan dindarların hala cezaevinde oldukları hatırlatılan açıklamada, bu dindarın da bir an önce serbest bırakılmaları istendi.
28 Şubat'ın yıldönümü nedeniyle yazılı açıklama yapan Hür Dava Partisi Genel Merkezi, darbenin askeri ayağı ile ilgili bir yargı süreci başlatılmış olmasına rağmen cuntanın yargı, medya ve sermaye ayağı ile ilgili olarak hiçbir somut adım atılmadığına dikkat çekti.
Açıklamada ayrıca 28 Şubat sürecinde brifingle karar veren yargı tarafından hukuksuz bir şekilde cezalandırılan Müslümanlar hala cezaevinde oldukları belirterek mağdur edilen bu Müslümanların da bir an önce serbest bırakılması gerektiğini belirtildi.
Darbelerin Türkiye'nin egemen laik azınlığının, halkı resmi ideolojiye kul kılmada periyodik olarak başvurduğu en sıradan yöntemlerden biri olduğu kaydedilen açıklamada, "Türkiye'nin darbelerle yüzleştiği bu dönemde 28 Şubat postmodern darbesinin de cesur bir şekilde üzerine gidilmesi yönünde ciddi bir kamuoyu beklentisi oluşmuştu. Ancak Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan 28 Şubat davasında sanıklar ilk defa 2 Eylül 2013'te hakim karşısına çıktı. Bir kısım asker tutuklandı ancak onlar da kısa süre sonra serbest bırakıldı. Bu davada kasıtlı bir şekilde derinlemesine bir soruşturma yapılmadı. Darbe davası sadece askerlerle sınırlı tutuldu ve üniversite ve medya ayağına hiç dokunulmadı." denildi.
Darbelerle yüzleşilmesinin yanında gereği de yapılmalıdır
Darbelerle mutlaka yüzleşilmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Türkiye'deki darbelerin arkasında uluslararası güçlerin büyük bir payı var. ABD, İngiltere, İsrail ve NATO, darbelerin ve darbecilerin arkasında yer alan güçlerdir. 28 Şubat; şöhretli generaller, onlarla işbirliğini şeref sayan siviller, medya, bürokrasi, sermaye, mafya, üniversitenin birlikte yaptığı bir zulüm ve işkence dönemidir.
Hukuk bu süreçte hukuk olmaktan çıktı
Hukuk bu süreçte hukuk olmaktan çıkarak sıradan bir komutlar koleksiyonu haline dönüştü. Pratik olarak darbenin sözde hukuku bir zulüm ve baskı aracına dönüştü. 28 Şubat'ta yüksek yargı organları darbeci iradenin araçlarına dönüşüverdi. Hakim ve savcılar bu iradenin uygulayıcıları haline dönüştüler. Bu kurumlar egemen iradenin isteği doğrultusunda karar üretmekte herhangi bir beis görmediler.
Modernleşme döneminde hukukun bu kadar açıkça ve kaba saba bir şekilde ihlal edildiği başka bir dönem göstermek zordur. Anayasayı kanunla, kanunları yönetmelikle etkisiz kılmaya çalışmak ancak 28 Şubat zihniyetinin akıl edebileceği bir iş olsa gerek."
Hukukun evrensel ilkelerinin fütursuzca ve sistematik olarak bu dönemde çiğnendiği belirtilen açıklamada o dönemde yaşanan mağduriyetlere de şöyle aktarıldı: "28 Şubat ve sonrası devam eden süreçte en az 10 bin öğrenci eğitimine devam etmek için yurt dışına gitmek zorunda bırakıldı. 28 Şubat döneminde on binlerce İmam Hatip Lisesi öğrencisi, ailesi ve diğer meslek liseleri mağdur edildi. Üniversitelerde okuyan binlerce başörtülü genç kızın hayatı karartıldı. Kamuda öğretmen, hemşire, ebe veya normal memur olarak görev yapan yine aynı şekilde binlerce mütedeyyin bayan, sırf inançlarından dolayı, başları örtülü oldukları için mağdur edildiler, işlerinden atıldılar ve haklarında soruşturma açıldı."
Ekonomi çöktü
21 Şubat 2001'de meydana gelen ve Türkiye`nin en büyük yolsuzluğu olarak kayıtlara geçen ekonomik krizin direkt olarak 28 Şubat ürünü olduğu vurgulanan açıklamada, "Bugün hala o krizin faturalarını ödemeye devam ediyoruz. Rant, faiz ve büyük sermaye lobileri o dönemde çok zenginleşirken, geniş halk kesimleri çok ciddi ekonomik kayıplara uğradılar.
28 Şubat sürecinde halkın da hissedarı olduğu bazı şirketlere askeri cunta destekli ambargo ve karalama faaliyetleri, birçok firma ve şirketin kapanmasına ve orta sınıf halk kesimlerinin çok ciddi anlamda mağdur olmasına sebebiyet verdi." ifadeleri kullanıldı.
Milyonlarca insan fişlendi
Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olan 28 Şubat sürecinde, "Batı Çalışma Grubu" adı altında kurulan illegal yapılar üzerinden Türkiye'de milyonlarca insanın fişlendiği hatırlatılan açıklamada,
devamında şu ifadelere yer verildi: "Bu dönemde okullarını bırakmak zorunda kalan, mesleklerinden atılan, inancından taviz vermediği için bedel ödetilen, katıldıkları kitle gösterileri, yazdıkları fikri eserle, çıkardıkları dergiler ya da oluşturdukları hayır kurumları, eğitim ve yardım kuruluşları dolayısıyla idamla yargılanıp tutsak edilenler ve onların aileleri için 28 Şubat halen bitmiş değil. Bu şekilde yüzlerce Müslüman suçsuz yere halen cezaevlerinde yatmaktadır.
Mağdurların bütün hakları iade edilsin
Bir taraftan 28 Şubat darbesinin failleri yargılanırken, diğer taraftan bu faillerin brifinglerle yargılattığı insanların halen tutsak konumda olmaları ciddi bir çelişki ve kandırmacadır. Okullar başta olmak üzere, kamu kurumlarından dini değerlerin tasfiyesinin hedeflendiği 28 Şubat, İmam Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri, Kur'an Kursları, cami, dernek ve vakıflar üzerine bir karabasan gibi çökme hareketi oldu. Halktan ve halkın değerlerinden kopuk birkaç generalin halkın iradesini gasp etme girişimi olan 28 Şubat`ta mağdur edilen insanlarımıza gasp edilen hakları derhal iade edilmelidir."
Darbenin etkisi halen sürüyor
Bitti denilen 28 Şubat'ın etkilerinin halen devam ettiği belirtilen açıklamada, "28 Şubat darbesini planlayanlar, bu sürecin en az bin yıl süreceğini iddia etmişlerdi. 28 Şubat darbesi fiziki olarak belki bin yıl sürmedi ama zihinler üzerindeki etkileri halen devam etmektedir. Çünkü o dönemde çıkarılan bazı yönetmelikler, yasalar ve anlayış kalıpları maalesef devam etmektedir. Adalet, yargı ve hukuk alanlarında bariz etkileri gözle görülmektedir. Kanaatimizce zihniyet açısından 28 Şubat devam etmektedir. Toplum, İslami hassasiyetler noktasında tam bir ehlileştirme veya evcilleştirmeye maruz bırakıldı." denildi.
"Onur ve izzetin tek yolu İslam'dır"
Açıklamda, 28 Şubat'ın, on yıllarca süren İslami faaliyetlerin, İslami çalışmaların sonucunda bir yerlere gelmiş, toplumda bir konum elde etmiş dindarların tüm kazanımlarını kaba kuvvetle, baskıyla ve tehditle ellerinden alınma süreci olduğu vurgulandı.
Bu süreçte dindarların adeta linç edilmek istendiği, İslami yaşam tarzına savaş ilan edildiği ve Türkiye halklarının 1940'lı Milli Şef döneminin karanlığına götürülmek istendiği ifade edilen açıklamada, "Süreçle birlikte dinden ve maneviyattan uzak, başıboş, içki ve uyuşturucu bataklığına saplanan, ahlak anlayışı dumura uğramış nesillerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Amerika başta olmak üzere İslam düşmanı küresel güçlerin desteğinde ordu ve bürokrasi eliyle yürütülen bu süreç, Türkiye halkının dindarlaşmasının önüne geçmek, Türkiye'nin İslam'la kucaklaşmasını engellemeyi amaç edinmiştir." ifadelerine yer verildi.
28 Şubat'ın bütün sorumluları hesap versin
28 Şubat davasında darbenin askeri ayağı ile ilgili bir yargı süreci başlatılmış olmasına rağmen cuntanın yargı, medya ve sermaye ayağı ile ilgili olarak hiçbir somut adım atılmadığı belirtilen açıklamada, darbeyi yapan askerî sorumluların serbest bırakıldığına dikkat çekildi.
28 Şubat sürecinde brifingle karar veren yargı tarafından hukuksuz bir şekilde cezalandırılan Müslümanlar bir an önce serbest bırakılması gerektiği belirten açıklamada son olarak, "28 Şubat süreci yüz binlerce mağduriyete yol açtı. Bu süreçten sadece askerin değil, aynı zamanda darbeye manşetleri ve köşe yazarlarıyla destek veren medyanın, sermayesi ile destek veren 5`li çete ve TÜSİAD`ın, süreçte verdiği yüzlerce hukuksuz kararıyla yargının da sorumluluğu göz önünde bulundurularak bunlar hakkında gereken yasal süreç bir an önce başlatılmalıdır. Askerî sorumlular, medya, yargı ve sermaye ile birlikte batırılan bankaların hesabı sorulmadan darbeyle hiçbir şekilde hesaplaşılmış olmayacaktır." denildi. (İLKHA)