Şehid Abime Mektup - 3
Beykoz`da 17 Ocak`ta çıkan çatışmada şehit olan Hizbullah Cemaati Kurucu Rehberi Hüseyin Velioğlu`nu yakından tanıyan Seydalardan M. Beşir Varol, Velioğlu`nun nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğu ile ilgili gazetemize gönderdiği mektubu aynı şekilde siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz. Bu üçüncü ve son bölümde şehid Rehber`in İslami geleneklere sahip çıkma ve davetçi olma konumundaki vasat düşüncelerini okuyacaksınız. İşte o mektubun üçüncü ve son bölümü
DOĞRUHABER
Şehit ve Aziz Abim! Allah sana rahmet etsin. Ben şahidim ki bazı insanların ifrat ve tefritlerini hiçbir zaman düşünmedin. Bazıları birçok mescidi “dırar mescidi” olarak niteliyordu.
Camileri boykot ediyorlardı. Sen bu düşünceye, boykota karşı çıktın. Müslümanları ve cemaat mensuplarını camiye teşvik ettin. İmkân dâhilinde cami müdavimleri olmayı, camiye gidenlere hürmet etmeyi emrettin. Hatta her camide İslami sohbet, vaaz ve Kur`an dersi vermeyi emrettin ve ısrarla üzerinde durdun. Böylece yıllarca muattal kalan ve birkaç ihtiyardan başka gidilmeyen camilerimizi ihya ettin. Cıvıl cıvıl gençler ve çocuklar camiye gitmeye başladı. Kur`an dersleri onlara verildi, vaaz ve nasihat sohbetleri düzenlendi.
Camiler şenlendi.
Bazı insanlar da cuma namazını boykot ettiler. Cuma günü millet camiye gittiği vakitte dikkat çekmek amacıyla onlar camiden çıkıyorlardı. Hatta bazı cemaat mensupları da etkilerinde kalarak onlar da gitmiyordu ve gevşeklik yapıyorlardı. Sen bu yanlışlığın karşısına da çıktın ve özellikle cemaat mensuplarına, “Cumaya gitmeyen cemaat mensubu ve arkadaşımız değildir” diye bir talimat vererek kesin tavrını ortaya koydun. Böylece bu kesin tavrınla o yanlışlık da gündemden düşmüş oldu.
Bir ara tekfircilik ve mealcilik de gündem oldu. Kutlu Doğum`un kutlanmasına ve Mevlid-i Şerif`in okutulmasına karşı çıkanlar da gündem oldular. Ortalığı bayağı bulandırdılar.
Müslüman halkın nefretini yeni İslami mücadelenin üzerine çektiler. Bunlarla da mücadele ettin ve en azından bölgede onların da etkisizleşmesine sebep oldun. Allah`ın sana bir lütfu da hiç bu tür yanlış düşünce ve fırkaların tesirinde kalmadın. Hep Sevvad-ı Azam`ın yolunda ve çizgisinde kaldın ve bu tür basitlik ve sapıklığın karşısında durdun ve onlarla mücadele ettin. Özellikle Mevlid-i Şerif üzerinde de çok durdun. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem`in kutlu doğumunu kutlamak, mevlit okumak, siyer okumak, birbirine anlatmak, birbirine ve özellikle de fakir fukaralara yemek vermek, hediyeler vermek, şenlik yapmak eskiden beri Müslümanlar arasında güzel bir gelenektir. Bu geleneği devam ettirmeliyiz ve yaygınlaştırmalıyız, diyordun ve ısrarlı bir şekilde bunların üzerinde duruyordun.
Allah`u Teâlâ`ya sonsuz şükürler olsun, o menfi düşüncelerin sesi kısıldı, cazibeleri kalmadı. Ve şu anda mevlidi şerif ve Kutlu Doğum için platformlar kuruluyor. Bugün Kutlu Doğum, değil bölge ve ülke içinde dünyanın dört bir yanında büyük organizelerle kutlanıyor, yüzbinlerce insan toplanıyor. Artık odalar, salonlar, stadyumlar yetmiyor, büyük meydanlarda kutlanıyor. Özellikle Diyarbakır`da en büyük kutlama düzenleniyor. Bir milyonu aşkın Müslüman toplanıyor. Otobüslerle hatta uçaklarla dünyanın dört bir yanından insanlar Diyarbakır`a akın ediyor. O sevdiğin ve gece gündüz önemle emek verdiğin Diyarbakır, iftiharla bu kutlu işin başını çekiyor. Senin talimat ve tavsiyelerini ihmal etmemiş ve emanetine ihanet etmemiştir. Bu da Allah`u Teâlâ`nın lütfuyla mücadele ve çalışmanın ne kadar bereketli olduğunu gösteriyor.
Şehit ve Aziz Abim! Allah sana rahmet etsin. Ben şahidim, sen ırkçılık ve cahili milliyetçilikten tertemizdin ve herkesten fazla uzaktın. O kadar uzak ve temizdin ki İsmail Hakkı`nın Ruhu`l Beyan tefsirinde Türk milliyetçilik saikasıyla Kürtler hakkında bazı menfi şeyler söylediği için büyük bir zat olmasına rağmen hem kendisini hem de tefsirini sevmiyordun.
Ahmedi Hani`yi de Mem u Zin kitabında Kürtçülük işlediği için yine büyük bir zat olmakla beraber sevmiyordun. Bu sözüm bazı insanların hoşuna gitmese bile senin şahsiyetinin doğru bir şekilde tanınabilmesi için yanımda bir şahitliktir, söylemem gerektiğine inanıyorum. Zira yanımda defalarca bu hususiyeti dile getirdin. Sen vücudunun bütün zerreleriyle ümmetçi idin… Müslüman ülkeler arasındaki hudutları gayr-i meşru sayıyordun. Bütün İslam ümmetinin tek bir devlet olmaları ve tek bir halifenin etrafında toplanmaları gerektiğine inanıyordu. Müslümanlar arasında ırkçılık ve ayrımcılık yapan; Kürt olsun, Türk olsun, Arap olsun hiç fark etmeden onlardan nefret ediyordun. Bununla beraber, yüzde yüz İslami saikle en aşırı bir milliyetçiden daha fazla Kürt halkını seviyordun, sahipleniyordun, dilini biliyordun, en güzel şekilde onunla konuşabiliyordun, konuşuyordun.
İhtiyaç dışında başka dille konuşmuyordun. Kürt halkının bütün hak ve hukukunu bütün imkânlarınla savunuyordun. Ancak sadece dünyaları için değil ebedi saadetleri için de çalışıyordun. Hatta en büyük ağırlığı ahiret saadetine veriyordun. Zira dünya geçici ve ahiret ebedidir.
Risale-i Nur`un Kürtçeye çevrilmesini istiyordun. Hatta hatırlıyorum Miftahul İman risalesini Mele Medeni adında bir Seyda`ya tercüme ettirdin ve kasete doldurarak piyasaya sürdün. Senin emrinle Kürtçe fıkıh, siyer, peygamberlerin hayatı, şiir, marş, ezgi, tiyatro ve şair birçok çalışma yaparak kasetlere doldurarak “Denge Ümmeta İslam” adında piyasaya sürdün. Kürd`e ve Kürtçeye yaptığın hizmet, İslami mücadele gereği yaptığın için Türkler, Zazalar ve Araplara da aynı önemi veriyordun. Hiçbir zaman onları dışlamadın. Dava ve mücadeleni bölgeye has kılmadın. Bölgecilik yapmadın ve onun için de İstanbul`da şehit oldun. Mücadelende hedefin sadece Kürdistan değil bir bütün olarak Türkiye`ydi. Sadece Kürtler değil bütün Türkiye insanıydı. Fakat Kürdistan`a has da bazı plan ve hesapların yok değildi. Zira defalarca, “Emperyalistlerin Kürdistan üzerine özel hesapları vardır. Bizim Kürdistan`da güçlü olmamız gerekiyor ki o hesaplar için plan ve oyunlarını devreye koydukları zaman bozabilelim.” diye bu durumları dile getiriyordun.
Emperyalistlerin hesabı memleketimizde tutmasın diye canla başla gece- gündüz çalışıyordun ve özellikle Kürdistan`da güçlü bir cemaat meydana getirmek istiyordun.
PKK gibi sol örgütleri, emperyalizmin öncü kuvveti olarak sayıyordun ve emperyalistlerin kendi planlarını onların aracılığıyla gerçekleştirmek isteyeceğini söylüyordun. Şuanda o tespitlerinin hepsi berrak bir şekilde ortaya çıkıyor ve hesapların gerçekleşmesi için plan ve oyunlar devreye geçirilmiş durumdadır. Ancak kurduğun cemaat, o oyun ve planları Allah`ın yardımıyla bozacak güçtedir ve hesaplarını boşa çıkaracaktır. Bir karış toprağını emperyalistlere ve de uşaklarına kaptırmayacaktır.
Şehit ve Aziz Abim! Allah sana rahmet etsin. Ben şahidim senin kadar düşmanın istihbaratına ve derin yapılara karşı tedbirlisini görmedim ve olacağına ihtimal de vermiyorum.
Bunların Cemaatin safına sızmasına karşı olağan üstü tedbirler alıyordun. Bu tedbirden dolayı bir gün bir polisle, bir asker veya herhangi bir devlet adamıyla dost olmadın.
Yabancı ve tanınmayan insanları cemaatin safına almıyordun, ayrıca şehadetinle neticelenen istihbarat ve derinlere karşı operasyon ve sorgulamalar bu hususta ne kadar temiz ve tedbirli olduğunu en güzel şekilde ortaya koyuyor. Bu da mücadele ve çalışmalarında başarının bir sırrıdır ve senden sonra cemaatin tefrikaya düşmeyip ayakta kalmanın bariz bir neden ve sırrı olduğuna inanıyorum.
Şehit ve Aziz Abim! Allah sana rahmet etsin. Bazen biz sana, “Abi, bazı kitaplar yazarsan çok faydalı olur.” diyorduk. Sen bize şu cevabı veriyordun: “Harflerden kitap yazmak, telif etmek kolaydır. Ancak insanlardan kitap yazmak zordur. Biz insanlardan kitap yazmaya çalışıyoruz. Zira şu anda bize lazım olan budur. Ve ümmetin ihtiyacı vardır buna.”
Yine bazen biz sana, “Abi cemaatimizin tarihi yazılsa iyi olmaz mı?” Sen bize şu cevabı veriyordun: “Bazıları tarih yapıyor. Bazıları da yapılanların tarihini yazıyorlar. Biz tarih yapanlardan olalım. Zira eğer biz tarih yapmayı becerirsek, yaptığımız tarihin yazanları ve yazarları çok olur. O hususta sıkıntı çekilmez. Önemli olan tarih yapmaktır, yazmak değildir.”
Şehit ve Aziz Abim! Allah sana rahmet etsin. Ben şahidim sen kolay işlere talip olmuyordun. Sen hep zor olana talip oluyordun. Sen insanlardan mükemmel ve çok faydalı bir kitap yazdın. Bir cemaat inşa ettin. İnşallah bu Cemaat kıyamete kadar ilahi davaya hizmet edecektir. Bir tarih yaptın, zor olanı seçtin ve sana müjdeler olsun. Şu anda yaptığın tarihin yazarları çoktur.
Şehit ve Aziz Abim! Allah sana rahmet etsin. Ben şahidim, sen Resulullah`ın (sav) siyerine çok önem veriyordun, özellikle son dönemde “Biz siyer cemaatiyiz. Zira önemli olan bir gayemiz, ümmetin birliğini sağlamaktır. Bu da ancak siyerin etrafında toplanmakla mümkündür. Bütün Müslümanlar Resulullah (sav) ve siyerinde birleşiyor ve hiç kimsenin bu hususta itirazı yoktur.” diyordun.
Şehit ve Aziz Abim! Allah sana rahmet etsin. Aramızda senin yerin çok görünüyor. Senin boşluğunu dolduramamışız ve doldurulması da çok zor görünüyor. Sen aramızda iken her meselelerimizi sana danışıyorduk. Fikirlerine, talimatlarına ve tavsiyelerine çok güveniyorduk. Akülerimiz boşaldığı zaman sana koşuyorduk ve sen bizi şarj ediyordun.
Önümüzü göremediğimiz zaman, seni dinlediğimizde en az altı aya kadar önümüzü görüyorduk. Gözümüz korktuğu zaman sana koşuyorduk ve sen bize cesaret depoluyordun.
Hâsılı sen bizim her şeyimizdin. Sensiz yaşamak ve mücadele vermek çok zordur. 14 yıl geçti hala da senin yokluğuna alışamadık. Hala da zaman zaman, “Şimdi abi aramızda olsaydı bu hususta şu hususta ne diyecekti acaba?” diyoruz. Senin emrinle yaptığımız her işin doğruluğundan emindik ve rahat idik.
Şehit ve Aziz Abim! Allah sana rahmet etsin. Senin sohbetine doymak imkânsızdır. Ancak Kürtçe tabiri ile “beskırın adete” onun için mektubuma son vermek istiyorum. Allah sana en geniş rahmet mağfiret versin ve sana keremiyle muamele etsin ve bizi Firdevs cennetinde buluştursun. Âmin…
Esselamun Aleykum Ve Rahmetullahu Ve Berekatu.
Seni seven ve kendine Rehber kabul eden kardeşin, M.Beşir Varol
SON...