• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...
Bismillahirrahmanirrahim(Zindandan Mektup)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Hamd ezelden ebede kadar Allah`a mahsustur. Salat ve selam melek ve beşerin seyyidi Efendimiz, önder ve öğretmenimiz Hz. Muhammed`in (sav), âli ve ashabının ve bugüne dek canıyla malıyla onların yolunu takip edenlerin ve kıyamet gününe kadar onların yolunu takip edecek olan tüm mümin ve müminelerin üzerine olsun.

Kıymetli kardeşler, ben kardeşiniz Ümit Demir. Yaklaşık on senedir Medrese-i Yusufiye`de bulunuyorum. Cezaevine 2005 senesinde halk tabiri ile mafya (çete) davasından girdim. Cezaevine girmeden önce de İslami bir geçmişim mevcuttu. Müslüman Genç cemaatinin içinde uzun bir süre bulundum, ders gördüm. Fakat biraz kendi boş vermişliğimle biraz da cemaatimin oto kontrol sisteminin olmamasından – bize gerçek manada sahip çıkmamalarından dolayı ayaklarım iyiden iyiye kaydı. Biraz da çevremin etkisi ile gayri meşru olayların içine bulaştım. 2000`li yılların başında Hizbullahi abiler ile de tanışıp görüşmek nasip olmuştu. Fakat çok hareketli tutarsız yaşantımdan dolayı onlarla da aynı ortamlarda fazla bulunamadım.  O dönemlerde iyi tanışıp sürekli görüşmeye gayret ettiğim bir Hizbullahi abim İstanbul Soğanlık`ta şehit edildikten sonra bu cemaate olan sevgim ve muhabbetim tavan yapmıştı. Ancak dediğim gibi bulunduğum çevrenin de etkisi ile yolum bir ateş çukurunun kenarında yürüyenler ile keşişti ve en nihayetinde o ateş çukurunun içine düşmeden yolun sonu cezaevine çıktı. Allah`a binlerce hamd olsun ki zindan benim için bir son olmadı aksine bir sonun başlangıcı oldu. Cezaevine girdiğim zaman ilk bir ay Bayrampaşa`da kaldım, orada gayri meşru çevreden büyük abiler(!) beni karşıladılar. Koğuş seksen kişilikti, onlar da koğuşa bakıyorlardı(mümessil)…Bayrampaşa Cezaevi yolgeçen hanı gibiydi, içeride neredeyse her şey mevcuttu! Uyuşturucu, para, telefon vs. her şey koğuşlarda vardı… Allah (azze ve celle) daha o günlerde beni o ortamdan muhafaza etmeye başlayıp beni bunlardan uzaklaştırdı. Organize silahlı örgüt olduğumuz için biz Kocaeli-Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevine sevk edilince ezan sesi duymaya başladım. Birkaç gün sonra İslami davadan yatan kardeşler geçmiş olsun notları yollamaya başladılar.

Cezaevindeki mahpuslar koğuşlar arası irtibatı pet şişeleri yarım keserek içlerine rulo yapıp gazete (ağırlık) koyarak yazılan notları da bunun içine koyup çatıdan aşırarak ulaştırıyorlar. Gelen notlara ben cevaplar yazarak karşılık veriyordum. F Tiplerinde koğuşlar tek kişilik ve üç kişiliktir. Biz de üç kişilik koğuşta kalıyorduk. Kısa bir zaman sonra Hizbullah davasından yatan bir abimin yanına geçtim ve ondan sonra da yedi sene boyunca İslami davadan yatan kardeşlerin yanında kaldım. Allah bu kardeşlerimin, abilerimin hepsinden razı olsun. Şu an cezaevi idareleri siyasi mahkûmların yanına adli mahkûm vermiyorlar çünkü siyasi mahkûmlar adli mahkûmların beynini yıkıyorlarmış! Örgütlerine eleman devşiriyorlarmış. Kesinlikle beyin yıkadıkları çok ama çok doğru çünkü buna hem kendi hayatımda aynel yakîn şahidim. Hem de birçok arkadaşımın, kardeşimin hayatlarında buna şahit oldum, şöyle ki: Ben cezaevine girdiğim ilk yıllar içimde müthiş bir kin, kibir, intikam vs. mevcuttu. İslami davadan yatan kardeşler benim bu ve daha birçok gayri İslami düşüncelerimden vazgeçmem için tabiri caizse beni sıfırdan yetiştirdiler. Yeniden formatladılar. İnce ince, nakış nakış işlediler. Hayatım tamamen değişti.

Benliğim, bencilliğim, kibrim yok oldu gitti. Kibrin yerini cömertlik aldı, intikamın yerini merhamet aldı. Anama, babama, aileme, çocuklarıma yaptığım haksızlıkların yerini hak-adalet ve sıla-i rahim aldı. Evet, aynen bendeki değişiklikler gibi onlarca arkadaşım, kardeşim de bu değişimlere uğradı ve bu minval üzere beyinlerimiz yıkandı. Beyinlerimiz şirk, bidat ve cehalet kirlerinden Kur`an ve sünnet menbaı ile yıkandı. Beyinlerimizi kin, nefret, kibir ve enaniyet kirlerinden ilim, irfan ve tevhid nuru ile yıkayıp tertemiz ettiler bu muvahhidler. Allah onlardan binlerce kere razı olsun, canım onların yollarına kurban olsun. Vallahi de, Billahi de, Tallahi de Kur`an ve sünnet menbaı ile yıkanan, temizlenen beyinler Allah`ın razı olacağı beyinlerdir…

Bana yedi sene boyunca hiçbir kardeş, “gel bizim örgütümüze bizim cemaatimize katıl” demedi. Beni Kur`an ve sünnete davet ettiler. Ehl-i Sünnet vel cemaat çizgisinde beni yetiştirdiler. Kardeşler bana uzun bir süre Akaid-Siyer-Fıkıh-Hadis-İslam tarihi vs. dersleri verdiler. Beş yüzün üzerinde kitap okumama vesile oldular.

Dünyaya bakışımı geliştirdiler. Tevhid-Tevekkül algımı yaşayarak, yaşatarak sağlamlaştırdılar. Psikolojik ve sosyolojik algımı İslamileştirip geliştirdiler.

Yani Müslümanın Allah`ın halifesi olarak yaratıldığının bilincini öğrettiler…

Evet, bu mekânlarda bulunan kardeşler yiğitçe, mertçe Müslümanın Allah`ın yeryüzündeki halifesi olduğunu şeriattan başka tüm sistem ve nizamların batıl olduğunu, bu uğurda can vermenin en şerefli bir davranış olduğunu, Müslümanın “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığının olmayacağını, Müslümanın köşesine çekilip günlük virdini çekmesi ile sorumluluktan kurtulamayacağını öğrettiler. Tüm müminlerin bir binanın tuğlaları, bir vücudun azaları gibi olduğunu-ülkeleri işgal edilen kanları dökülen müminlerin kanları, canları bizimle eşit olduğunu öğrettiler.

Evet, dışarıda tabiri caizse bir ot gibi yaşarken bugün öz güven ile izzetli bir mümin olmanın farkına vardım. Ciddi bir amacım yokken, günü birlik yaşarken, yer yer ölümden korkar can yakarken bugün Allah`ın izni ile bir dava adamı oldum. Üstad Bediüzzaman`ın dediği gibi, “Gerçek imanı elde eden kişi kâinata meydan okuyabilir.” Bu sözü önceden de biliyordum fakat beni harekete geçiremiyordu. Bir araba misali. Arabanın dışı çok güzel çok gösterişli olabilir fakat arabanın motoru-veya benzini yoksa hiçbir yere sahibini ulaştıramaz… İman da, tevhit de, şuur da böyle bir şey işte. Kişi imanı kuşandığı zaman, şuuru elde ettiği zaman bunlar kişiyi harekete geçirir.

Allah cezaevindeki kardeşlerden razı olsun, onlar bu davayı yüklenmişler, dert edinmişler. Onlarla kaldığım yedi sene hayatımın en güzel yıllarıydı. Onların her birinde her anlarında bir güzellik gördüm, onlar inandıkları gibi yaşamasalardı beni ve benim gibi birçok kardeşi nasıl kazanabilirdik…

Bu yazdıklarımı okuyan tüm kardeşlerime istirhamım şudur ki, o yiğitleri zindanda asla yalnız bırakmayın. Onlar kendi hallerini kendi sıkıntılarını bir kenara bırakıp hep kardeşlerinin sıkıntılarına koşarlar. Siz de o yiğitlerin sıkıntıları ile ilgilenin, dua edin. Ailelerine, çocuklarına bir şekilde ulaşın, onlara sahip çıkın. Sahipsiz olmadıklarını hissettirin. Biz koskocaman büyük bir aileyiz, biz bir ümmetiz…

Ben yedi yıl F Tipi Cezaevinde kaldıktan sonra Bakanlığın kararı ile F Tipinden Kocaeli 2 Nolu T Tipi Cezaevi`ne sevk edildim. Sevk haberi tarafıma bildirilince çok üzüldüm. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun dedim. O günlerde El-Kaide`den iki kardeşle aynı koğuşta kalıyordum. Onlar da durumu öğrenince üzüldüler ve beni teselli ettiler. , Allah`ın bir takdiridir. Onun iradesi dışında hiçbir şey gelişemez, sen tevekkül et, dua et, Allah seni her yerde muhafaza edecektir vs. diye beni epeyi teselli edip tevekkülle donattılar. Ben yedi yıl içinde hiç yalnızlık çekmedim. Kardeşlerle bir arada sanki bir ailenin fertleri gibiydik. Aslında bundan da ötesiyiz, zira Rabbimiz bizleri kardeş ilan etmiştir. Kardeşten öte bir kardeşlik. Evet, bana sevk tebliği yapıldığının ikinci günü sabah erkenden T 2 cezaevine sevk edildim. Buraya gelmek istemememin tek sebebi burada adli mahkûmlarla kalmak istemememdi… Çünkü kişi bozuk bir ortamda kala kala oranın atmosferinden bir şekilde etkileniyor. Büyüklerimiz boşuna, “Üzüm üzüme baka baka kararır.” “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” dememişler. Sevkim çıktıktan sonra buna sabretmekten başka bir çare, Allah`a tevekkül etmekten başkada bir sığınak olmadığı için sabredip Allah`a tevekkül ederek Rabbime dua edip hakkımda hayırlısı için dua ettim. Cezaevi girişinde namaz kılınan, sigara içilmeyen bir koğuşa geçmek istediğimi idare baş memurlarına söyledim. Allah`a hamd olsun cezaevine girerken yapılan aramada yapılan prosedürlerde sakalımla vs. ilgili hiçbir sıkıntı yaşamadım. Sigara içilmeyen ve birkaç kişinin de namaz kıldığı çok monoton bir koğuşa verildim. Uzun sakalım, bir sürü kitabımla beni garip karşıladılar.

Allah`a hamd olsun ciddi hiçbir sıkıntı yaşamadan eşyalarımı yerleştirdim. Koğuş arkadaşları ile (16 kişi) tanıştım. Rutin yaşamıma olduğu gibi devam etmeye başladı. Koğuştaki insanların din algısı çok zayıftı. Birçok bidat ve hurafelerle karışık yaşamlarına devam eden insanlardı. Namaz kılanlarda ciddi bir bilgi eksikliği mevcuttu. Yaklaşık bir ay insanlar ile mesafeli durdum, attığım her bir adımı ölçerek atıyor, ağzımdan çıkan her bir sözü düşünerek söylüyordum. Zira koğuşa girdiğim ilk günden bana “hocam” diyorlar, beni sanki bilgili bir insanmışım gibi telakki ediyorlardı. Biliyordum ki yapacağım en ufak hata İslam`a ve İslam`ı tüm hayatlarında yaşamaya çalışan kardeşlerime mâl edilecekti… Sakalımla yaşantımla bir rol modeldim bu insanlar için…

Cehalet başa beladır. Bu coğrafyanın insanı hilafetten sonra çok büyük bir operasyon ile çok büyük bir ihanete uğradı. Âlimleri şehit edildi, medreseleri kapatıldı. Yazısı değiştirilip can damarları kesildi. Ve dolayısıyla bir millet(ümmet) her yönü ile soykırıma uğradı. Ondan sonra gelecek nesli ise İslam şeriatından uzak tamamen lâik bir din anlayışı ile yetiştirdiler.

Bunu büyük bir çoğunlukla baskıyla-zulümle, işkence ile zindan ile başardılar! Fakat Rabbimiz nurunu tamamlayacağını vadettiği için bu ümmet tüm zorluklara, zorbalıklara, zulüm ve işkencelere, zindanlara rağmen İslam şeriatını elden ele, gönülden gönüle bir meşale gibi taşıyıp bugünlere getiren yiğit, kahraman âlimlerin dizinin dibine oturup ölüm, işkence pahasına da olsa bu dine sahip çıktılar ve izzet buldular. Allah onlardan binlerce kez razı olsun.
Yaklaşık bir ay koğuşta insanları tanıma fırsatı buldum, aynı zamanda koğuşta bulunan arkadaşlar da beni tanımış oldular. İstanbul gibi büyük bir metropolde büyümem sebebi ile insanları kısa bir zamanda tanıyabilme melekem de hamd olsun iyi geliştiği için ve mü ‘minin feraseti gereği kaliteli insanları da çok kısa zamanda tanıyıp onlarla ilgilenmeye başladım. Elbette her yerde olduğu gibi burada da kalitesiz ve kişiliksiz insanlar mevcuttu.

Kalitesiz insan ve zalim insan ile dışarıda karşılaşmış olsan ya ivedi haddini bildirirsin ya da maslahat gereği yüz çevirir yürür gidersin. Fakat burada böylesi insanlardan ne doğru düzgün yüz çevirip gidebiliyorsun ne de anında haddini bildirebiliyorsun…

Kısa zaman içinde bir kaç güzel insanla dersler yapmaya cemaat ile namaz kılmaya başladık. Hemen hemen her gün tevhidi dersler yapmaya, yer yer güncel meselelere de değinmeye başlayınca koğuşta bulunan bir iki sosyalist, dini sadece namazdan, oruçtan, camiden, ölülerin arkasından Kur`an okumaktan ibaret sanan cahil insanlar bana cephe almaya, bana insanları örgütleyen bir örgütçü muamelesi yapmaya başladılar. Bunların elebaşı olan insana o kadar iyi davranıyordum ve ikramda bulunuyordum ki yer yer ben de bu merhametime, bu halime şaşıyordum ki bu hali bana İslam ve iman kazandırmıştı. Kısa zamanda bana cephe olan insanlar da benim İslami ve ahlaki yanımdan dolayı bana karşı yumuşayıp beni takdir etmeye başladılar.

Elbette bu insanların İslam`a karşı bir edepsizlikleri olmadı. Böyle bir şey olmuş olsaydı asla onlara saygı göstermez, bilakis hadlerini bildirirdim. Allah azze ve celle beni böyle zor bir imtihana tabi tutmadı hamdolsun. Ben T 2`ye gelince diğer cezaevinde bulunan ve başka cezaevlerinde olan kardeşler bana elliye yakın mektup faks vs. yolladılar. Bu durumu gören koğuş arkadaşlarım bana ayrı bir saygı duymaya başladılar. Hele bir de mektup yazanların içinde ağır abilerin, mafya babalarının da iki üç tanesi olunca mektubu kapıda memurlardan alan koğuş meydancısı bu durumu da tüm koğuşa sessizce haber vermişti. Allah`a hamd olsun ki geçmişimize sünger çekip ütopik bir yaşamdan asıl hayat olan ahirete sevdalı olup tevhidi gerçek manada öğrenince İslam davasının en geride yürüyen bir neferi dahi bin gayrı meşru abisine bedeldir benim için.

Kısa zamanda koğuşta sevildim. En ufak haksızlığa, hadsizliğe asla gözlerimi yummayıp iman bir tavır ile üzerine gidip birçok şeyi düzeltmek nasip oldu.

Yaklaşık üç ay sonra koğuşun tamamına yakını namaza başladı, dersleri toplu halde yapmaya başladık. Koğuş gece gündüz Kur`an sesleri ile yankılanmaya başladı. Arkadaşların-kardeşlerin ısrarı ile koğuş sorumlusu-mümessili seçildim yüküm daha da arttı…

Koğuş mümessilliği için daha önce de kardeşler bana epey ısrar ettiler. Fakat kitap okumalarımdan, derslerimden dolayı bunu hiç istememiştim.

Mümessillik yapan arkadaşın birçok yanlışı ve kibri yüzünden koğuşta yer yer haksızlıklar yaşanıyordu, en son bunlar son bulsun diye bu görevi kabul ettim. Allah`a hamd olsun mümessil olduktan sonra koğuşu bir araya toplayıp genel bir konuşma yapıp buranın evimiz; bizim bir aile olduğumuz hususunda uzun bir konuşma yaptım. O günden sonra koğuşta hiçbir haksızlık hukuksuzluk yaşanmadı. Şunu söylemeden de edemeyeceğim, F Tipinden dava adamlarının yanından T Tipine gelince sudan çıkmış balığa döndüm. Çünkü İslam`ı hayat tarzı edinen kardeşler hayatlarını İslam`a göre ayarlayıp, şekillendirmişlerdir. Buradaki insanlar ise İslam`ı hayatlarına uydurmuşlardı. Çok ciddi afalladığım, bunaldığım vaaaayyy beee dediğim yerler çok oldu burada.

Dava adamı İslam eri olan kardeşler hem mert hem cömert insanlardır. Başına gelen bela ve musibete isyan etmez, bilakis bu durum onun imanını arttırır.

Rabbine olan sıdkı sadakati artar. Çünkü bilir ki Rabbi bununla sınıyor, derecesini yükseltiyor ve de sadakatini test ediyordur.

Doksanlı yıllarda nasıl bir bir şehit olan muvahhit kardeşlerimiz bizlere birer meşale olup yolumuzu aydınlattıysa, ailelerine de büyük bir imtihan vesileleri ve derecelerinin yükselmesine sebep olmuşlardır. İnşallah.

Mürtet örgüt PKK dün nasıl mazlum, Mustazaf müminlerin kanını döküp o döktüğü kanların içinde boğulmaya ramak kalmışken onların boğulmasını istemeyen hamileri nasıl aslan yuvalarına kanlı baskınlar yapıp bu ümmetin yüz akı olan mücahit müminleri katletmeye, zindanlara doldurmaya kastetmişse bugün de aynı senaryoyu ortaya koymuyor mu dersiniz? Ama bugün düne benzemiyor. Bilsinler Kobani senaryosuyla sokaklara dökülen çakallar bilsinler ki aslan yuvasına bir kere çomak sokulur… Ve bilsinler ki o aslanlar artık pençesini bilemiş ve bu coğrafyanın bin yıla yakındır hâkimi kimmiş bunu bu çakal sürüsüne göstermek için sadece bir ve son ulamanızı bekliyorlar. Ve bilin ki ne dünkü şehitlerin kanı yerde kalmıştır, ne de bugün mazlumca hunharca kahpece şehid edilen kardeşlerimizin kanı yerde kalacaktır. ABD`nin gayri meşru çocuğu olan PKK-PYD düne kadar kuzey Suriye`de Esad kasabı ile işbirliği yaparak Müslüman Kürtlerin kanını döküp birçoğunu yerlerinden yurtlarından etmiştir.

Evet, biz tekfircilerden beriyiz. Aşırılıkları kabul etmiyoruz. Ancak biz, bu konjonktürde ABD`nin, PKK ve PYD`nin yanında da asla ve asla yer alamayız.

Duamız ancak şudur. Ya Rabbi, senin dininin hâkimiyeti için kim mücadele ediyorsa bunu sen çok iyi biliyorsun. Fasıklar köşeleri tutmuş hiçbir yerden sağlıklı haber alamıyoruz. Senin yolunda mücadele eden tüm kardeşlerimize yardım et, dağınıklığımızı gider, aramızdaki ihtilafları gider bize vahdet şuuru ver. Kâfir ordularını kahr-u perişan eyle. Mücahit birliklerini muzaffer eyle. Görünür ve görünmez ordularınla kardeşlerimize yardım et. Mazlum ve Mustazaf

Müslümanlara yardım et.

Allah yâr ve yardımcınız olsun. Allah`a emanet olun.

Ümit Demir
Kocaeli 2. Nolu T Tipi Cezaevi
A/5 Koğuşu

Bu haberler de ilginizi çekebilir