Muhterem Seyda`m!
Ben daha yakalanmadan sizinle görüşmek istedim. Birkaç defa arkadaşlara söyledim. Bir türlü nasip olmadı. Herhalde tedbir için görüşmeye yaklaşmamıştınız. Sizinle sohbet etmek, dertleşmek, durum muhasebesi yapıp hasbihal yapmak ve kısacası her şeyimizi sizinle paylaşmak istiyordum. Emsaller birbirinin dilinden daha iyi anlıyorlar ve birbirleriyle daha fazla teselli buluyorlar fikrini taşıdığım için sizi görmeye çok istekli idim...
Not: Okuyucularımızın dikkatine... Mektup 2006-2007 yılları arasında kaleme alınmış....
Mehmet Beşir Vayol / İnzar Dergisi
بسم الله الرحمن الرحيم
الحمد لله رب العالمين والصلاه والسلام على سيد المرسلين و على اله و صحبه و المجاهدين ومن تبعهم في كل المجروحين الى يوم الدين
Ben daha yakalanmadan sizinle görüşmek istedim. Birkaç defa arkadaşlara söyledim. Bir türlü nasip olmadı. Herhalde tedbir için görüşmeye yaklaşmamıştınız. Sizinle sohbet etmek, dertleşmek, durum muhasebesi yapıp hasbihal yapmak ve kısacası her şeyimizi sizinle paylaşmak istiyordum. “Emsaller birbirinin dilinden daha iyi anlıyorlar ve birbirleriyle daha fazla teselli buluyorlar” fikrini taşıdığım için sizi görmeye çok istekli idim.
Ayrıca başımıza gelen malum musibet çok büyüktü. Musibeti müzakere edip ondan gereken dersleri çıkartmamız gerekirdi. Siz ve sizin gibi Seydalarımızın herkesten daha fazla bu dava ve cemaatin sahibi, hamisi olduklarına inanıyorum. Hatta büyük çapta bu cemaat sizin gibilerin emeğidir diye düşünüyorum. Onun için hep sizinle her şeyimizi paylaşmak istiyordum. Siz ve sizin gibi Seyda ve âlimlerimizin meselelerde tespit ve bakış açılarının farklı ve isabetli olduğunu düşündüğüm için bu musibetimizin nedeni ve bundan sonra ne yapmamız gerektiği hakkında sizi çok dinlemek isterdim ama nasip olmadı ve hasret bende kaldı.
İşte madem sizi dinlemek ve istifade etmek nasip olmadı, o zaman hayalen de olsa ben size gelip içimi size dökmek ve bazı kanaatlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. İnşaallah kapınızı açıp beni sohbetinize alırsınız ve bu kadar sizi dinlemeye müştak arkadaşınızı dinlersiniz.
Muhterem Seyda`m!
Malumunuzdur cemaat olarak yirmi beş yıllık bir mazimiz vardır. Bu mazinin hepsini değerlendirmek, bir mektuba sığdırmak mümkün değildir. Onun için ben يوما يجعل الولدان شيبا
Ayetini hatırlatan cemaat hayatında bir dönüm noktası ve yeni bir merhalenin kapısını açan şehit ağabeyinin şehadetinden başlayacağım.
Muhterem Seyda`m!
Malumunuzdur dava ve imtihanın merhaleleri çoktur. Mesela Fahr-ı Kâinat`a ilk vahyin gelmesi, ilk tebliğe başlaması, açık tebliğe başlanması, hicret kapısının açılması, Bedir Savaşı, Uhud Savaşı, Hendek savaşı, Hudeybiye Antlaşması ve Mekke`nin Fethi vs.…. imtihan ve merhaleler yaşandığı gibi bizim de şu ana kadar üzerimizden üç imtihan ve merhale geçmiştir:
1- Şeyh Said (r.a)`den sonra memleketimizde hâkim olan...
الحمد لله رب العالمين والصلاه والسلام على سيد المرسلين و على اله و صحبه و المجاهدين ومن تبعهم في كل المجروحين الى يوم الدين
Ben daha yakalanmadan sizinle görüşmek istedim. Birkaç defa arkadaşlara söyledim. Bir türlü nasip olmadı. Herhalde tedbir için görüşmeye yaklaşmamıştınız. Sizinle sohbet etmek, dertleşmek, durum muhasebesi yapıp hasbihal yapmak ve kısacası her şeyimizi sizinle paylaşmak istiyordum. “Emsaller birbirinin dilinden daha iyi anlıyorlar ve birbirleriyle daha fazla teselli buluyorlar” fikrini taşıdığım için sizi görmeye çok istekli idim.
Ayrıca başımıza gelen malum musibet çok büyüktü. Musibeti müzakere edip ondan gereken dersleri çıkartmamız gerekirdi. Siz ve sizin gibi Seydalarımızın herkesten daha fazla bu dava ve cemaatin sahibi, hamisi olduklarına inanıyorum. Hatta büyük çapta bu cemaat sizin gibilerin emeğidir diye düşünüyorum. Onun için hep sizinle her şeyimizi paylaşmak istiyordum. Siz ve sizin gibi Seyda ve âlimlerimizin meselelerde tespit ve bakış açılarının farklı ve isabetli olduğunu düşündüğüm için bu musibetimizin nedeni ve bundan sonra ne yapmamız gerektiği hakkında sizi çok dinlemek isterdim ama nasip olmadı ve hasret bende kaldı.
İşte madem sizi dinlemek ve istifade etmek nasip olmadı, o zaman hayalen de olsa ben size gelip içimi size dökmek ve bazı kanaatlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. İnşaallah kapınızı açıp beni sohbetinize alırsınız ve bu kadar sizi dinlemeye müştak arkadaşınızı dinlersiniz.
Muhterem Seyda`m!
Malumunuzdur cemaat olarak yirmi beş yıllık bir mazimiz vardır. Bu mazinin hepsini değerlendirmek, bir mektuba sığdırmak mümkün değildir. Onun için ben يوما يجعل الولدان شيبا
Ayetini hatırlatan cemaat hayatında bir dönüm noktası ve yeni bir merhalenin kapısını açan şehit ağabeyinin şehadetinden başlayacağım.
Muhterem Seyda`m!
Malumunuzdur dava ve imtihanın merhaleleri çoktur. Mesela Fahr-ı Kâinat`a ilk vahyin gelmesi, ilk tebliğe başlaması, açık tebliğe başlanması, hicret kapısının açılması, Bedir Savaşı, Uhud Savaşı, Hendek savaşı, Hudeybiye Antlaşması ve Mekke`nin Fethi vs.…. imtihan ve merhaleler yaşandığı gibi bizim de şu ana kadar üzerimizden üç imtihan ve merhale geçmiştir:
1- Şeyh Said (r.a)`den sonra memleketimizde hâkim olan...