`Cizre`de provokasyon mu direniş mi var?`
Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, YDG-H`nin olaylara sahip çıkması, direniş çağrılarında bulunması ve açık bir şekilde tehditlerine rağmen HDP / PKK`nin halen olayları provokasyon olarak nitelesinin pek inandırıcı gelmediğini ifade etti.
İşte Mahmut Övür'ün makalesi...
Şırnak'ın Cizre ilçesinde 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylar, çözüm sürecini sabote etmek isteyenlerin kapasitesini gösterdi. Bir anlamda, hükümetin kararlılığına, KCK- PKK yönetiminin ısrarına rağmen lokal de olsa kargaşa çıkarma güçleri var.
Zamanlama gerçekten manidar. Bir yanda, bölgesel siyaset açısından anlamlı bir girişim yaşanıyor: Hamas'ın Siyasi Büro Şefi Halid Meşal, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun konuğu olarak Konya'daki AK Parti kongresine katılıyor. Öte yanda KCK çözüm sürecinin ruhuna uygun, "Yasadışı ve maskeli eylemler yapılmayacak, yapanlar da ajan olarak nitelenecek" eksenli yeni siyaset belgesini açıklıyor. Ve ne tesadüf ki, Cizre'de düğmeye basılarak bu iki gelişmeyi başlatanlara mesaj veriliyor.
Bu yüzden, hem hükümet, hem de HDP siyasetçileri olayları "provokasyon" olarak niteliyor. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş şöyle diyor: "Burada bir iç çatışma söz konusu değil. Karşı karşıya getirip kışkırtarak, birbirine kırdırmaya dönük girişimler var."
Bu kadar net bir tespitten sonra bir parantez açıp şu soruyu soralım: Peki, kim kırdırmaya çalışıyor ve olaylara kim sahip çıkıyor? İşin belki de bamteli burası. Kimin halkı kırdırmaya çalıştığı konusunda farklı fikirler olabilir ama sahip çıkanlar konusunda adres net. Bu da gizlenmiyor. Botan Halk İnisiyatifi ve YDG-H, hem sosyal medyada hem de Fıratnews Ajansı'nda açık açık söylüyor: "Her yer Cizre, her yer direniş.."
Yani KCK'ye bağlı bir birim, KCK'nin açıklamalarını dikkate almayarak Cizre'deki eylemi üstleniyor ve devam edeceğini de söylüyor. Açık açık KCK'ye meydan okuyor. Bu biraz da 1999'da çekilme kararı alan PKK'yi dinlemeyen Tunceli grubuna benziyor. Cizre gibi küçücük bir yerde kimin ne yaptığının bilinmemesi mümkün değil. Burada yaşananlar, "provokasyon var" diyerek geçiştirilmemeli. İşin arkasında paralel yapı veya dış güçlerin varlığı soyut olsa da ön safta olan ve olayları üstlenen grubun varlığı somut.
Bu somut durum, çözüm sürecine inananlar için özellikle de KCK-PKK ve HDP için bir samimiyet testi niteliğinde. Soyut laflar etmeden işin sorumlularının kim olduğu ortaya çıkartılmalı.
Ancak böyle bir adımla önümüzdeki sürecin daha sağlıklı gitmesi sağlanır.