• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

ANKARA - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca "usulsüz dinleme" iddialarıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 18 kişi hakkında hazırlanan iddianame Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

İddianamede, eski MHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Taytak, eski CHP İstanbul İl Başkanı Bahri Şahin, Albay Ömer Gümüş, suç tarihinde TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) ve Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM) Başkanı Mehmet Önder Yetiş, Prof. Dr. Ender Ethem Atay ve polis memuru Mustafa Boztepe ile askeri projelerde yer alan Ahmet Serdar Adalı "mağdur" olarak gösterildi.

CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal'ın oğlu Erkan Bülent Haberal, Gazeteci Ahmet Şık'ın eşi Yonca Verdioğlu Şık, askeri projelerde görev alan Güner Alpaydın, Dursun İlhan Tüfekçi, Ayşe Buğu Bayazıt, Cemil Berin Erol ve Süleyman Gökhun Tanyer, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanları Ali Kılıç ve Recep Cengiz ile Hanefi Avcı'nın avukatı Refik Ali Uçarcı "müşteki" olarak iddianamede yer aldı.

Sanıklar ise şu isimlerden oluştu:

"Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak, aynı dairenin Başkan Yardımcıları Hasan Ali Okan, Sadettin Akgüç, Mehmet Erdil, Mehmet Selahaddin Dinçer, Hüseyin Özbilgin ve Tamer Bülent Demirel, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı J Şube Müdürü Erol Demirhan, E Şube Müdürü Lokman Kırcılı, R Şube Müdürü Ali Arslantaş, E Şube Müdürlüğü görevlileri Mustafa Sakin, Uğur Eski, Serkan Şahan, Serahsi Şen ve Engin Eraslan, R Şube Müdürlüğü görevlileri Emre Baykal, Muhamed Yılmaz ve Seyit Gölcük."

Sanıklara, "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini askeri casusluk amacıyla temin etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek" gibi çeşitli suçlamalar yöneltildi.

Soruşturma kapsamında 18 polis hakkında hazırlanan iddianamede, mağdur ve müştekilerin, yeterli şüphe bulunmamasına, iletişimlerinin dinlenmesine esas faaliyet ve örgütlerle irtibatlarının olmamasına rağmen usulsüz ve hukuksuz şekilde dinlendikleri bildirildi.

Dinlenen kişiler arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile TÜBİTAK İLTAREN'in, güdümlü mermilere karşı savunma projesinde yer alan bazı kişiler bulunduğu belirtildi ve "ülke güvenliği itibarıyla gizli kalması gereken savunma projelerine ait bilgilerin askeri casusluk maksadıyla temin edildiğinin belirlendiği" kaydedildi.

Cumhuriyet Savcısı Tekin Küçük'ün hazırladığı iddianamede, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliğinin, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı bünyesinde, mahkeme kararıyla yapılan istihbari nitelikteki iletişim tespitleri konusunda tahkikat yürüttüğü ifade edildi.

Tahkikat sonucunda, iletişimlerinin tespitini gerektirecek makul karineler bulunmamasına rağmen mağdur ve müştekilerin, gerçekçi sebeplere dayanmadan kimi faaliyet ve örgütlerle irtibatlandırılarak, usulsüz şekilde dinlendiğinin belirlendiği aktarılan iddianamede, tespit üzerine Emniyet Genel Müdürlüğünün, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu belirtildi.

Mağdur ve müştekilerin konumları ve iletişimlerinin tespiti için gösterilen gerekçeler özetlenen iddianamede, bu kişilerin iletişimlerinin, yeterli şüphe olmamasına rağmen Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun ek 7. maddesi uyarınca ilgili mahkemeden istihbari dinleme kararı alınarak, "usulsüz ve hukuka aykırı şekilde" dinlendiği anlatıldı.

Mağdur ve müştekilerin dinlenme gerekçeleri

Müştekilerden Yonca Verdioğlu Şık'ın, "paralel devlet yapılanmasının Emniyet teşkilatındaki faaliyetleriyle ilgili 'İmamın Ordusu' isimli kitabı yazdığı sırada Odatv soruşturması kapsamında tutuklanan Gazeteci Ahmet Şık'ın eşi" olduğuna yer verilen iddianamede, içeriği itibarıyla sahte belgeler hazırlanarak, "PKK/Kongra-Gel terör örgütü güdümünde faaliyet gösterdiği bilinen kişilerle birlikte hareket ettiğinin değerlendirilmesi ve örgüte aktarılan yurtdışı kaynaklı desteğe aracılık ediyor olabileceği" gerekçeleriyle Şık'ın, 21 Ekim 2011'den itibaren 3'er aylık süreyle 7 kez dinlendiği aktarıldı.

Mağdurlardan Mehmet Önder Yetiş'in suç tarihinde TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) ve Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM) Başkanı, Albay Ömer Gümüş'ün Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Daire Başkanlığında Elektronik Harp Şube Müdürü olduğu bildirilen iddianamede, müşteki Süleyman Gökhun Tanyer'in UEKAE ile İleri Teknolojiler Araştırma Enstitüsünün (İLTAREN) Müdür Yardımcısı, mağdur Ahmet Serdar Adalı'nın BİLGEM Satın Alma Müdürü, müştekiler Cemil Berin Erol, Güner Alpaydın, Dursun İlhan Tüfekçi ve Ayşe Buğu Beyazıt'ın TÜBİTAK İLTAREN'de başuzman-araştırmacı oldukları belirtildi.

İLTAREN'in BİLGEM bünyesinde elektronik harp alanında araştırmalar yürüttüğüne dikkat çekilen iddianamede, müşteki ve mağdurların dinlendiği dönemde Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile TÜBİTAK İLTAREN işbirliğinde güdümlü mermilere karşı savunma projesinin (GMKS-2) yürütüldüğü, müşteki ve mağdurların da bu projede görev aldıkları aktarıldı.

"Askeri casusluk"

Bu kişilerin iletişimlerinin de "kamu kurumları ve bağlı kuruluşların savunma ve güvenliğe ilişkin ihalelerine fesat karıştırdıkları, yurtdışındaki savunma şirketlerinin temsilciliklerini aldıkları, çok yüksek kar marjlarıyla devleti zarara uğrattıkları, haksız menfaatin kurum görevlileri ve tedarikçi firmalarca paylaşıldığı, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeyen ihale komisyonu üyelerini tehdit ettikleri, üst düzey kamu görevlileriyle geliştirdikleri samimi ilişki sayesinde örgüt menfaatine ters düşen kurum çalışanlarının görev yerlerini değiştirdikleri, ülkenin milli menfaatlerini/teknolojilerini koruma ve geliştirme amaçlı savunma ve güvenlik ihalelerinde milli çıkarları hiçe sayarak menfaat temin edebilecekleri düşük kaliteli cihaz ve ürünlerle devlet güvenliğini tehlikeye attıkları" gibi iddialarla 28 Nisan 2011'den itibaren 3 ay "hukuka aykırı şekilde" dinlendikleri anlatıldı.

İddianamede, bu kişiler dinlenerek, "ülke güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken savunma projelerine ait bilgilerin askeri casusluk maksadıyla temin edildiğinin belirlendiği" vurgulandı.

Dinlenen CHP'liler

CHP İstanbul eski İl Başkanı Bahri Şahin'in "haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş örgütlü bir yapı içerisinde yer aldığı", CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanlarından Ali Kılıç'ın "DHKP-C terör örgütü üyesi Ali Haydar Doğan ile", Recep Cengiz'in ise "DHKP-C terör örgütü yapılanmalarından Ankara Halklar Derneği içerisinde faaliyet yürüten örgüt mensuplarıyla irtibatlı" oldukları gerekçesiyle 29 Haziran 2011'den; Başbakanlıkta koruma polis memuru olan mağdur Mustafa Boztepe'nin "organize suç örgütü mensuplarıyla irtibatlı olduğu" gerekçesiyle 27 Haziran 2012'den itibaren 3'er ay süreyle "usulsüz bir şekilde" dinlendikleri kaydedildi.

İddianamede, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Ethem Atay'ın "suç örgütü liderliği yaptığı, örgütün kamu ihalelerine fesat karıştırdığı" suçlamalarıyla, usulsüz şekilde 2 Haziran 2011'den itibaren 2 kez 3'er aylık sürelerle hukuka aykırı şekilde dinlendiği bildirilen iddianamede, dinlenen diğer bir kişinin de emekli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın avukatı Refik Ali Uçarcı olduğuna işaret edildi.

Hanefi Avcı'nın, "paralel devlet yapılanmasının Emniyet teşkilatı içindeki faaliyetleriyle ilgili 'Haliçte Yaşayan Simonlar' isimli kitabını yazdıktan kısa süre sonra Devrimci Karargah örgütü soruşturması kapsamında tutuklandığı" ifade edilen iddianamede, Avukat Uçarcı'nın da kamu ihalelerine fesat karıştıran bir suç örgütüyle irtibatı olduğu iddiasıyla 27 Ocak 2011'den itibaren 3 ay hukuka aykırı şekilde dinlendiği anlatıldı.

"Kaset komplosu"

İddianamede, CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal'ın oğlu MHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Bülent Haberal ile eski MHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Taytak'ın iletişimlerinin tespitine ilişkin ise şunlar kaydedildi:

"Müşteki Erkan Bülent Haberal ile 2011 yılı genel seçimleri öncesinde bazı parti yöneticileriyle birlikte maruz kaldığı kaset komplosu sonucunda milletvekilliği adaylığından çekilmek zorunda kalan mağdur Mehmet Taytak'ın iletişimlerinin tespitine dair yeterli şüphenin bulunmamasına, iletişimlerinin dinlenmesine esas olan faaliyetler ve örgütlerle irtibatlarının olmamasına rağmen 'Türk İntikam Birliği Teşkilatı (TİBT) örgütünün faaliyetlerinin deşifresi, Türk Kürt çatışması çıkarmaya yönelik eylem ve faaliyetlerin önlenmesi, TİBT ile bağlantılı oluşturulan yeni silahlı yapılanmaların takibi ve deşifresi, şahısların yapılanmada yer aldığına dair bilgi bulunan birçok şahısla da temas halinde olması nedeniyle takibinin, yapılanmanın deşifresine fayda sağlayacağı' gerekçesiyle usulsüz şekilde, ancak Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun Ek 7. maddesi uyarınca ilgili mahkemelerden istihbari dinleme kararları alınarak 27 Aralık 2010'dan itibaren 2'şer kez 3'er aylık süre ile hukuka aykırı bir şekilde iletişimlerinin tespitinin sağlandığı belirlenmiştir."

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca "usulsüz dinleme" iddialarıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 18 polis hakkında hazırlanan iddianamede, "sanıkların devlet hiyerarşisinin dışına çıkarak Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinde mevcut olan bir suç örgütünün amaçları doğrultusunda ve devletin imkanlarını kullanarak faaliyet gösterdikleri" kaydedilerek, olay tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak'ın suç örgütünün yöneticisi, diğer sanıkların ise üyesi olduğu savunuldu.

İddianamede sanıklardan Ömer Altıparmak'ın, suç tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olduğu, usulsüz iletişimin tespitine ilişkin mahkemelerden karar alınması sürecinde hiçbir evrakta imzasının bulunmadığı, ancak başkanı olduğu kurumda yapılan birçok hukuka aykırı işlemin onun bilgi ve talimatı dışında yapılmasının mümkün olmadığı kaydedildi.

Altıparmak'ın, "suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu ve yönettiği", diğer sanıkların da "örgüte üye olarak onun talimatları doğrultusunda hareket ettikleri" belirtilen iddianamede, "Altıparmak'ın TCK'nın 220/5 maddesindeki 'Örgüt yöneticileri örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır' hükmü gereğince İstihbarat Dairesinde üretilen içeriği itibariyle sahte resmi belgelerden, bu belgelere istinaden alınan mahkeme kararlarıyla yapılan hukuk dışı iletişimin tespiti işlemlerinden, TÜBİTAK ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı personelinin işbirliğiyle yürütülen güdümlü mermilere karşı savunma projesine (GMKS-2) yönelik askeri casusluk eylemlerinden bizzat sorumlu olduğu belirlenmiştir" ifadesine yer verildi.

İddianamenin devamında, hangi sanığın, mağdur ve müştekilerden kimlerin iletişiminin tespiti için hazırlanan yazılarda imzaları bulunduğu ile iletişim tespitine ilişkin mahkeme ve hakimlik kararları tek tek sıralandı.

"Altıparmak örgüt kurucusu, diğer sanıklar üyesi"

"Sanıkların devlet hiyerarşisinin dışına çıkarak Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinde mevcut olan bir suç örgütünün amaçları doğrultusunda ve devletin imkanlarını kullanarak faaliyet gösterdikleri" kaydedilen iddianamede, "bu suç örgütünün kurucusu ve yöneticisinin dönemin İstihbarat Dairesi Başkanı Ömer Altıparmak olduğu" ileri sürüldü.

"Emniyet İstihbarat Dairesinde değişik görevler üstlenen diğer sanıkların ise bu örgütün üyesi oldukları" belirtilen iddianamede, "örgütün yapısı, sahip olduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçu işlemeye elverişli nitelikte olduğu, sanıkların Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun kendilerine verdiği görevlerinin dışına çıktıkları, örgütlü bir şekilde hareket ederek iletişimlerinin tespitini, dinlenmesini, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesini ve kayda alınmasını gerektirecek makul karinelerin bulunmamasına, ayrıca iletişimlerinin dinlenmesine gerekçe gösterilen faaliyetlerle/örgütlerle irtibat ve iltisaklarının olmamasına rağmen, gerçekçi bir sebebe dayanmadan bu faaliyet ve örgütlerle irtibatlandırılarak, mağdur ve müştekilerin iletişimlerinin tespiti için içeriği itibarıyla sahte olan resmi belgeleri düzenledikleri" anlatıldı.

Sanıkların, bu belgelerle mahkemeleri yanıltarak, müşteki ve mağdurlar hakkında istihbari dinleme kararları aldıklarına yer verilen iddianamede, "müşteki ve mağdurların konumları dikkate alındığında bu işlemlerin özel amaçlarla yapıldığı" bildirildi.

Casusluk suçlaması

Özellikle TÜBİTAK ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı personeli ile İLTAREN bünyesinde ülke güvenliği için önemli askeri projelerde görev üstlenen mağdur ve müştekilere yönelik eylemin, o dönemde yürütülen güdümlü mermilere karşı savunma projesi (GMKS-2) ile irtibatlı olduğu ve ''Devletin gizli kalması gereken bilgilerini askeri casusluk amacıyla temin etme'' suçu kapsamında da bulunduğu ifade edilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Müşteki ve mağdurların konumlarını dikkate alan şüphelilerin örgütlü bir şekilde hareket ederek hedef aldıkları kişilerin dinlenmesine kendi aralarında karar verdikleri, daha sonra da bu kişilerin terör örgütleriyle veya organize suç örgütleriyle irtibatlı oldukları yönünde içerikleri itibarıyla sahte resmi belgeler düzenleyerek, mahkemelere başvurdukları, böylece siyasi partilerin üst düzey yöneticilerinin, öğretim üyelerinin, kamu görevlilerinin, devletinin önemli savunma projelerinde görev alan bilim adamlarının ve asker şahısların, kamuoyuna malum olan önemli davaların tarafı olmaları nedeniyle paralel devlet yapılanmasının hedefi haline gelen kişilerin yakınlarının ve avukatlarının iletişimlerini tespit ederek, hukuka aykırı olarak kişisel verilerini kaydettikleri, haberleşmelerinin gizliliğini ihlal ettikleri ve özel hayatlarının gizliliğini ihlal ettikleri belirlenmiştir."

Bu haberler de ilginizi çekebilir