Almanya`da camilere yönelik saldırılara ilişkin rapor
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan heyet, Berlin Mevlana Camisi`ndeki yangına ilişkin incelemelerde bulunarak, rapor hazırladı.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan heyetin, Berlin Mevlana Camisi`ndeki yangına ilişkin incelemeler sonrasında hazırladığı raporda, camilere yapılan saldırıların büyük kısmının cezasız kalmasının, saldırı niyetinde olan kişileri cesaretlendirdiği, Müslüman toplumda korku, endişe ve güvensizliğe yol açtığı belirtildi.
Komisyon bünyesinde oluşturulan heyet, Avrupa’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığını izleme çalışması kapsamında, 11 Ağustos ve 19 Ağustos 2014 tarihlerinden Almanya’nın Berlin ve Bielefeld şehirlerinde ikisi aynı gün olmak üzere üç farklı camide yangın meydana gelmesi üzerine Berlin`de konuya ilişkin incelemelerde bulundu.
Heyet, Berlin Mevlana Camisinde meydana gelen yangın olayı çerçevesinde 24-26 Ağustos tarihlerinde Almanya’da meydana gelen cami yangınlarını inceleyerek, yetkililerle istişarelerde bulundu ve rapor hazırladı.
Almanya’da 2012 yılında Türkiye kökenlilere karşı gerçekleşen 67 saldırının 33’ünün İslami kurum ve kişileri hedef aldığının, yine Almanya’da 2013 yılında yaşanan 38 saldırının 12’sinin benzer nitelikte olduğunun, 2012 yılındaki saldırılardan 25’i ve 2013 yılındaki saldırıların10’unun doğrudan camileri hedef aldığının belirtildiği raporda, "2014 yılının ilk dokuz ayında gerçekleşen 25 saldırının ise 14’ü dini motifli olup 10’u camileri hedef almıştır" denildi.
Raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Almanya Federal Hükümeti’nin Alman Parlamentosu’nda verilen bir soru önergesine verdiği cevapta 2001 ila 2011 yılları arasında Müslümanların ibadet yerlerine yönelik toplam 219 saldırının yapıldığı belirtilmektedir. Diğer bir soru önergesine verilen cevapta ise 2012 yılı Ocak ayından 2014 yılı Mart ayına kadar camilere yönelik toplam 78 saldırının meydana geldiği bilgisi yer almaktadır. Veriler, 2011’e dek ayda ortalama bir ila iki saldırı yaşanırken son yıllarda bu oranın ayda ortalama üç saldırıya ulaştığını göstermektedir. Medyaya yansımayan veya savcılığa intikal etmeyen saldırıların sayısının bu sayıları daha da yükselteceğini tahmin etmek güç değildir.
Cevaplardan elde edilen diğer bir çarpıcı istatistik 2001 ila 2011 yılları arasında gerçekleşen 219 saldırılarının sadece 37’sinde ve Ocak 2012 ila Mart 2014 arasındaki 78 saldırınınsa sadece 16’sında en az bir şüpheli veya faile ulaşılmasıdır. Böylece 2001’den bu yana meydana gelen toplam 297 saldırının 244’ünde şüpheli ya da faile ulaşılamadığı görülmektedir. Ele geçirilen bazı şüphelilerin de soruşturmanın akıbetinde suçsuz bulunmasıyla bu oranın daha da artması olasıdır. Camilere yapılan saldırıların büyük kısmının cezasız kalması, saldırı niyetinde olan kişileri cesaretlendirmekte ve Müslüman toplumda korku, endişe ve güvensizliğe yol açmaktadır."
"Kundaklama olasılığını güçlendiriyor"
Berlin Mevlana Camisi hakkında bilgilere de yer verilen raporda, can kaybına yol açmayan yangının neden olduğu maddi hasarın, 1 milyon Avroyu bulabileceğinin tahmin edildiği, yangında ağır hasar gören caminin üçte birinin yıkılabileceği kaydedildi. Raporda, yangının başladığı odada yer alan dış cephe yalıtım malzemelerinin ve diğer malzemelerin kendiliğinden yanacak nitelikte olmaması ve odanın elektrik tertibatının bulunmamasının kundaklama olasılığını güçlendirdiğine işaret edildi.
Raporda, "Irkçılık maalesef Avrupa’nın bir hastalığıdır ve bu hastalığın mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir. Konu sadece polisiye tedbirlerle ele alınacak bir husus değildir. Irkçılıkla mücadelede başta eğitim kurumları olmak üzere tüm devlet kurumları, medya ve sivil toplum birlikte hareket etmelidir" denildi. Olayın insan hakları çerçevesinde güvence altına alınan düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün bir parçası olan ibadet özgürlüğüne açık bir saldırı olduğunun vurgulandığı raporda, Almanya`nın, bir hukuk devleti olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi gereği güvence altına alınan düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü koruyacak tedbirleri almakla yükümlü olduğu hatırlatıldı.
Raporda, ayrıca heyetin 24 yaşındaki Türk kökenli Gökhan Aydın`ın 13 Temmuz 2014’te ölü bulunduğu Berlin Moabit Cezaevinin de ziyaret edilerek, yetkililerden bilgi alındığı kaydedildi. Aydın`ın ölümüne ilişkin soruşturmanın bir an önce sonuçlandırılması, kamuoyunda oluşan soru işaretlerinin giderilmesi ve cezaevlerinde benzer olayların yaşanmaması için gerekli tedbirlerin gecikmeksizin alınması gerektiği vurgulandı.
"Politikacıların ikircikli tavrı, sahip çıkılmama duygusuna yol açtı"
Raporun değerlendirme ve sonuç bölümünde, Tüm Avrupa’da olduğu gibi Almanya’da da camilere yapılan saldırılarda son yıllarda ciddi artışlar yaşandığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Berlin Mevlana Cami`nde meydana gelen yangının ilk incelemesinde emniyet yetkilerinin olayın ırkçılık ve yabancı düşmanlığı olabileceği ihtimalini dışlayan beyanlarının, medyanın uzun süre konuyu önemsiz gösteren yayınlarının ve politikacıların ikircikli tavrının Türk toplumunda sahip çıkılmama duygusuna yol açtığı gözlemlenmiştir. İnşaat halindeki caminin bir kısmının ibadete açık olması ve yangının boyutu düşünüldüğünde can kaybı yaşanmaması büyük bir şanstır. Benzer saldırıların daha vahim sonuçlar doğurmasının önlenmesi için gerekli tüm tedbirlerin alınması ve sorumluların bir an önce bulunması önem taşımaktadır.
Berlin’deki saldırı sonrasında kamuoyunda oluşan yaygın endişenin giderilmesi ancak yangının sorumlularının bir an önce yakalanması ile sağlanabilecektir. Alman politikacılarının olaylar sonrasında düzenlenen gösterilerde verdikleri mesajlar memnuniyet vericidir. Bununla birlikte olayın ilk aşamasında konuya gerektiği ölçüde hassasiyet gösterilmemesinin Türk toplumunda sahipsizlik algısına yol açtığı gözlemlenmiştir. Politikacıların söylemleriyle, tutum ve davranışlarıyla geniş kitleleri yönlendirebildikleri düşünüldüğünde toplumun özüne yönelik bu tür saldırılara karşı daha aktif bir pozisyon almaları beklenir. Saldırı sonrasında tertip edilen gösterilerde ortak yaşam vurgusunda bulunulması, farklı dinsel gruplar tarafından olaya karşı ortak tavır takınılması ve birlik mesajları verilmesi memnuniyet vericidir. Farklılıkların zenginlik olduğu ve barış içerisinde bir arada yaşamanın mümkün olduğu vurgusu daha sık dile getirilmelidir."
AA