İntiharla mücadelede manevi danışmanlık şart!
Uzmanlar, kişiyi depresyona ve ileri durumda intihara sürükleyen varoluşsal problemlerle mücadelede manevi danışmanlığın önemine dikkat çekiyor.
HABER MRK - Türkiye günlerdir intihar öncesi sosyal medyada not bırakan Mehmet Pişkin'in intiharını konuşuyor. Şoke eden intihar videosu ile ilgili harekete geçen uzmanlar, medyaya sorumluluk çağrısında bulunurken, aileler ise çocukları konusunda tedirgin. Peki intiharla mücadelede yol haritamız ne olmalı? Ailelere, sivil topluma ve siyasilere ne gibi görevler düşüyor?
İlke Haber Ajansı'na konuşan intihar ve kriz yönetimi uzmanı Psikolog Ümit Taş, dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Psikolog Taş, intiharla mücadelede yol haritasına ilişkin manevi danışmanlık hizmeti ve değerler eğitiminin önemine dikkat çekiyor.
Psikolog Ümit Taş ile gerçekleştirdiğimiz röportajın tamamı:
Öncelikle intihar olgusunu kısaca açıklar mısınız? Kişiyi depresyona ve ileri durumda intihara sürükleyen etkenler nelerdir? Bu sebepler nasıl ortadan kaldırılabilir?
İntihar, karmaşık bir olgu olmasından ötürü bunu, bir veya bir kaç nedene indirgemek zordur. Ancak genel olarak bu etkenleri gelişimsel ya da durumsal yaşam krizleri olarak sınıflandırabiliriz. Bunlar aile, yakın çevre ve iş ilişkileri ile olan zorlu yaşam olaylarıdır. Kişi bunlarla başa çıkma becerileri geliştiremediği zaman, dengesi sarsılır. Bu da stres, depresyon veya psikolojik krize sebep olur. Yeni bir ortam, iş, yakın kişiler, emeklilik, okul, çocuk sahibi olma, evlilik, maddi problemler, sevilen kişinin kaybı, yas, travma, taciz gibi İnsanoğlu sürekli gelişim ve değişim içerisindedir. Bu sebeplerin ortadan kaldırılabilmesi için de buna uyum sağlama, gelişme-değişme ve başa çıkma becerileri geliştirmek zorundadır. Örneğin, genç yetişkinlik döneminde (18-34 yaş) değişim veya görev, evlenme aile kurma gibi, Ama karşı cinsin kişiyi reddi, ayrılma, boşanma olursa, burada sorun ve kriz başlar. Kişi bununla baş etme becerileri geliştirmemiş veya bu duruma uyum sağlamamışsa sorun yaşar.
İntihara sürükleyen faktörlerin önüne geçmek için başta aileler olmak üzere, sivil topluma, siyasilere ve medyaya ne gibi görevler düşüyor?
Rehber öğretmenler çocuk ve gençlere psikolojik destek ve onlarla iletişim sağlamalı, medya çalışanları istatistikleri doğru ve abartısız yorumlamalıdır. Burada üslup ve haberi veriş tarzı çok önemlidir; çok fazla detaya inilmemeli, intihar edenin yakınlarını da hesaba katmalıdır. Dramatize edilmekten kaçınılmalıdır. Haber sunulurken de intihar davranışını sergileyen kişi kahramanlaştırılmamalı, intihar davranışının altında yatan depresyon için, destek ve tedavi imkânlarının bulunduğu ayrıca vurgulanmalıdır.
Siyasilerin bu konuyla ilgili önleyici sağlık ve eğitim hizmetlerinin altyapısını, kanunları düzenlemesinden ya da toplumsal gelişim düzeyini arttırmasından söz edebiliriz. Polis, hapishane çalışanları uyanık olmalı. Ancak en büyük iş ailelere düşmektedir. Çocukluktan başlayan, gençlik ile devam eden süreçte birey ile iyi iletişim kurulmalı, destekleyici olunmalı, yargılayıcı değil anlamaya çalışılmalı ve bu şekilde oluşan pozitif aile ortamı sayesinde çocuklarımızı birçok kötü alışkanlıklardan muhafaza edebiliriz.
Batı Dünyasında insanların varoluşsal problemlerine ilişkin manevi danışmanlık hizmeti veren merkezlerden söz edilmektedir. Türkiye’de bunun uygulamalarına yönelik neler düşünüyorsunuz? Bu hizmeti sivil toplum bağlamında(cemaatler, dernekler, vakıflar gibi) ne derece görebiliyoruz? Yeterli midir?
Dinler veya inançlar, değerler ve kurallar üzerine kuruludur. Bunların da insanı olumsuz davranıştan ya da günah dediğimiz kavramdan alıkoyması pek tabiidir. Caydırıcılığı vardır. Semavi dinlerde intiharın günah ve cehennem ile cezalandırılacağı bilgisi gibi ya da tevekkül ve sabır gibi ya da bazı inançlardaki kötülüğe karşı iyilik öğretileri gibi. İnançsızlık veya manevi boşluk dediğimiz durumla karşı karşıya olan kişilerin intihara daha yatkın olduğundan söz edebiliriz. Çünkü dinde, koşulsuz bir bağlılık ve kabulleniş vardır. Özünde saldırganlık olan intihar davranışından da böylece kişiyi alıkoyma etkisi vardır. Kısacası olgun veya değerlerine bağlı, sağlam ilişkileri olan kişilerde intihar riski azdır diyebiliriz.
Sözünü etmiş olduğunuz manevi danışmanlık hizmetine gelecek olursak, günümüz ortamında bu hizmeti verecek kişi ya da kurumların önce objektif, şu veya bu kuruma, siyasi görüşe vs. ait olmaması gerek. Çünkü verilecek değerler hizmeti kişiye ve gruplara göre değişebilir. Ben şahsen işin farklı boyutlara çekilme riskinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Herkes kendi algısındaki din, değer kavramına yönelecektir. Peki, ne önerirsiniz? Bence ta çocukluktan başlayan genel insani değerlerin, hakların, saygının vurgulandığı, önyargının, ayrıştırmanın, genellemenin zararlarının anlatıldığı, iyi-kötü kavramlarının özümsetildiği bir eğitsel ve toplumsal program uygulanmalı. Bir birey bunları özümsememişse hangi din veya inançtan olursa olsun kötü olabilir mi? Sağlıklı bireyler sağlıklı toplumları oluşturur. (Veysi Siyah - İLKHA)