• DOLAR 34.562
  • EURO 36.299
  • ALTIN 2916.845
  • ...
Bu yılın Nobel Barış Ödülü Obama’ya verilsin
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

 I. Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılı münasebetiyle New York’ta BM 69. Genel Kurulu yapıldı. Dünya liderlerinin toplandığı bu kurulda Obama’nın yaptığı konuşmayı dinledim. Dünya hayatına dair öyle tatlı konuşuyordu ki, yaşanan savaşların son bulması ve dünya barışının tesisi için atacakları adımları, İslam coğrafyasında süren mezhep savaşının bitmesi gerektiğini ifade ediyordu. Daha neler neler... 



Obama, İslam coğrafyasındaki mezhep savaşlarının bitirilmesinden bahsederken, Sünni-Şii çatışmasını çıkarmak için her yıl ABD bütçesinden hatırı sayılır bir fon ayrıldığını pekala biliyor. Ve Obama’nın, hayattan ve barıştan bahsetmesine bakmayın, bugüne kadar özellikle Ortadoğu ve Afrika’da yaşanan bütün savaş, çatışma ve ölümlerin arkasında ABD’nin olduğunu da biliyor. 



Barıştan en çok söz edenler, en çok savaşa yatırım yapıp, insan öldürenlerdir. ABD, İsrail, barıştan bahseder. BDP’nin adı barıştır. Atatürk de “Yurtta sulh(barış), cihanda sulh” der ama insanlık dışı katliamlara onun döneminde imza atılmıştır. Nobel barış ödülleri de savaşa yatırım yapmış bir adam adına verilmiyor mu? 



Babası da bir silah üreticisi olan Alfred Nobel, milyonlarca insanı öldürmekte kullanılan kitle imha silahlarının mucididir. Ölüme, öldürmeye, savaşa yatırım yapmış bu adamdan ismini alan Nobel Barış Ödülü dağıtılır her yıl. 



Böyle ikiyüzlü bir dünyada yaşıyoruz ve dünya hiçbir zaman bu kadar ikiyüzlüleşmemişti. Said-i Nursi’nin dediği gibi; “Zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş. Hıyanet, hamiyet libasını giymiş. Cihada, baği ismi takılmış. Esarete hürriyet namı verilmiş. Ezdad, suretlerini mübadele etmişler.” 



Obama’yı dinleyen dünya liderlerinin bir kısmı onun dengi, bir kısmı da hıyanet içinde olduğu halde bunu, toplumlarına hamiyet olarak sunan ikiyüzlü liderlerdir. 



Böyle ikiyüzlü bir dünyanın, zalim başına adalet küllahı giymiş ikiyüzlü lideri Obama’ya Nobel Barış Ödülü yakışır ve bu yılın ödülü Obama’ya verilmeli. Barıştan bahsedip savaşa yatırım yapan benzerlerinin tümüne verilsin. Netanyahu’ya, Esed’e, Sisi’ye, Öcalan’a… 



Öyle ki teorisi barış, pratikleri savaş ve akibetleri cehennem olan tüm ikiyüzlülerin mutabakatı sağlanmış olsun. 



Obama’yı dinlerken aklıma Ahnes b. Şureyk geldi. Güzel konuşması ile Resulullah’ı (sav) hayrette bıraktığı halde Medine’nin dışına çıktığında, içinde hayvanlar ve ekinin olduğu tarlayı ateşe veren adam. Şu ayetler onun hakkında inmişti: 



“İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah`ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır. 



O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar… 



Ona: "Allah`tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o.” Bakara:204-206 



Asrın Ahnes b. Şureyk’i Obama, BM Genel Kurulu’nda ABD’nin dünya hayatını dizayn konusunda pembe tablolar çizerken, koca koca dünya liderleri arasından bir tane “çocuk” çıkıp, “kral çıplak!” diyemedi. Evet, kral çırılçıplaktı ve bunu çoğu biliyordu. 



Erdoğan, sonradan kurulda ezberleri bozan bir konuşma yaptı ama o da net olarak krala çıplaksın diyemedi. Kralın sarayının düzenine karşı çıktı. Elbetteki bu da dünyanın yerleşik egemen güçlerine karşı küçümsenmemesi gereken önemli bir kafa tutuştur. 



Erdoğan, bir taraftan saray düzenine karşı çıkarken, diğer taraftan çıplak kral ile hareket edeceğini söylüyor. 



I. Dünya savaşından beri yüzyıldır sayısız savaş, milyonlarca ölüm, yıkım ve özellikle de Ortadoğu’nun kaos ve istikrarsızlığı ABD’nin başını çektiği dünya üzerindeki emperyalizmin politikasının ürünüdür. Bu politika, Ortadoğu başta olmak üzere müslüman, mazlum halklarda potansiyel nefret oluşturmuş durumda. Bugün Suriye’de, Irak’ta savaşan unsurların insan gücü de bu nefretten geliyorken, ABD’nin başını çektiği koalisyon içinde yer almak, nefret anaforuna sürüklenmiş coğrafyada vurgun yemek olacaktır. 



Bu coğrafyaya çözüm isteniyorsa, namluları içe dönük silahlar bütünü ile susturulmalı ve halklar seçme iradeleri ile serbest bırakılmalı. Erdoğan, yapabiliyorsa buna ön ayak olmalı. Çatışan bütün unsurlarla ve arkalarındaki devletlerle yoğun bir görüşme trafiğine girmeli, onları buna inandırmalı. Acıyı tecrübe etmiş akılları devreye sokmalı. Silahın olduğu ve özellikle de ABD’nin başında bulunduğu bir planın içinde yer almamalı. Çünkü ABD çözüm değil, çıbanın başı ve kaşıyıcısıdır. 

Bu haberler de ilginizi çekebilir