Metin Kaplan: Bize komplo kuruldu
Hükümlü bulunduğu cezaevinden yazılı bir açıklama yayımlayan Metin Kaplan, "Talimat yok, eylem yok, silah yok. Bütün bunlara rağmen, şahsımızı ve cemaatimizi `Silahlı Terör Örgütü` kapsamına aldılar."diyerek kendilerine komplo kurulduğunu ve halen bundan dolayı cezaevinde bulunduğunu belirtti.
28 Şubat sürecinde brifingli yargı tarafından, Anadolu Federal İslam Devleti-İslami Cemaatler ve Cemiyetler (AFİD) lideri olduğu iddiasıyla 17,5 yıl hapis cezasına çarptırılan ve 2004 yılından bu yana Edirne Kapalı Cezaevi`nde bulunan Metin Kaplan, kendisi ve cemaatlerine komplo kurulduğunu savundu.
Hükümlü bulunduğu Edirne Kapalı Cezaevinden oğlu Fatih Kaplan’a gönderdiği mektup aracılığı ile yazılı bir basın açıklaması yapan Metin Kaplan, 2004 ile 2010 tarihleri arasındaki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılanmanın adil olmadığını savundu.
“Anıtkabir’e saldırı iddiası komplodur”
“Talimat yok, eylem yok, silah yok. Bütün bunlara rağmen, şahsımızı ve cemaatimizi ‘Silahlı Terör Örgütü’ kapsamına aldılar.”diyerek kendilerine komplo kurulduğunu belirten Kaplan, “Anıtkabir’e saldırı ve Fatih Camii’nde eylem meselesinde ben yine iddia ediyor ve diyorum ki; bu işle bizim hiç bir alakamız yoktur, bu bir komplodur. Susurluk kazasını örtbas etmek, 28 Şubat’ın mimarlarının senaryosunu hazırlamış ve sahnelemiş olduğu çirkin bir oyundan ibarettir. Aslı-astarı yoktur. Susurluk kazasında; Mafya-Siyaset-Emniyet (Polis-Jitem) iç içelerdi.”ifadelerini kullandı.
“İşkence altında alınan ifadeler delil sayıldı”
Mahkeme sürecine de dikkat çeken Kaplan, “İşkence altında alınan ifadeler mesned kullanılmıştır. Adli Tıp tarafından işkence raporlarla kanıtlanmış ve tespit edildiği halde, mahkeme tarafından kabul edilmemiştir. İşkence ve kötü muamele ile ifadeleri alınan şahitlerin tekrar dinlenmesi yönündeki teklifimiz ilk iki mahkemede her defasında reddedilmiştir. İstediğimiz ek savunma süresi verilmemiştir. Avukatların yaptığı Redd-i Hakim taleplerimiz önemsenmemiştir. Adil yargılanmaya halellik gelmiştir. O zamanki hakim Metin Ç, davaya hukuki açıdan değil, siyasi açıdan bakmış ve adeta şahsımıza karşı bir öç alma hissiyle yargılama yapmıştır.”diye belirtti.
“Almanya’daki mahkemeler beraatımıza karar verdi”
Almanya’daki mahkemelerin kararlarına da değinen Kaplan, “Türkiye’nin şahsımızla ilgili iade talebini görüşen Düsseldorf Yüksek Eyalet Mahkemesi de, bu iddianameyi yetersiz ve delilsiz bulduğu için bizi (27 Mayıs 2003) tarihinde serbest bırakmış ve o zamanki iade talebini geri çevirerek Türkiye’ye iade etmemiştir. Gerekçesi de; ‘Adil yargılama olmayacağı ve işkenceyle alınan ifadelerin hakkımızda kullanılacağını’ ileri sürüyordu. Nitekim öyle de oldu! Almanya Federal Başmahkemesi (30 Haziran 1999) tarihli kararında, ‘Kaplan’ın Terör Örgütü kurduğuna dair elimizde delil yoktur’ demiştir. Almanya’daki her iki mahkemenin lehimize yönelik verdikleri kararlarında, sanıkların baskı ve işkence gördüklerine dair Adlı Tıp Kurumu’nun verdiği raporlar kayda değer bulunmuştur. Fakat Türkiye’deki Mahkemeler, kendi devlet kurumu olan Adli Tıp Kurumunun raporlarını önemsememişlerdir.”ifadelerine yer verdi.
“11 Eylül’den sonra Müslümanlara karşı şiddetli bir baskı uygulandı”
11 Eylül saldırılarından sonra koordineli bir şekilde tüm Müslümanlara karşı şiddetli bir baskı uygulandığını dile getiren Kaplan, o zaman ki süreci şöyle aktardı: “Avrupa ve Almanya’daki Müslümanlar da bu baskılara maruz kalmışlardır. 8 Aralık 2001’de Almanya İçişleri Bakanlığı, ‘Cemiyetler Yasasında’ değişiklik yapılarak teşkilatımız yasaklanmış, dernek ve vakıflarımız kapatılmış, cami ve mescitlerimizin kapısına kara kilit vurulmuş, Müslümanların mal varlıklarına el konulmuştur. Bunun gerekçesi de terör örgütü söz konusu değil, aksine hareketimizin ‘Demokrasi ve İsrail karşıtlığı’ gerekçe gösterilmiştir.
Almanya’nın Karlsruhe şehrinde bulunan Alman Federal Başmahkemesi 11 Mart 2002 tarihinde vermiş olduğu bir kararla, Hilâfet Devleti`nin bir ‘terör örgütü’ olmadığını tekrar vurguladı. Bundan evvel de Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi Hilâfet Devleti Cemaati hakkındaki ‘Suç örgütü’ suçlamasını kaldırmıştı”
“Müslüman terörist olamaz, terörist de İslam, (Müslüman) olamaz. İkisi birbirine ters düşen iki keyfiyettir.”diyerek kendilerine terörist isminin verilmesini kabul etmediğini belirten Kaplan, “Talimat yok, eylem yok, silah yok . Bütün bunlara rağmen şahsımızı ve cemaatimizi ‘Silahlı Terör Örgütü’ kapsamına aldılar. 12 Ekim 2004’de Alman Devleti, bizi Türkiye’ye iade değil, sınırdışı, (yurtdışı) etmiştir.”diye belirtti.
“Tiyatro oyununda maket silah gösterisi bizim bilgimizin dışında olmuştur”
Maket silahlarla yapılan tiyatro sahnesinin kendileri aleyhine kullanılması olayına da açıklık getiren Kaplan, “25 Ekim 1992 tarihinde Almanya’nın Köln şehrinde yapılan Hicri 1413 toplantısındaki, tahta tüfekli gösteriler hakkında Rahmetli Cemaleddin Hocaoğlu bu hususta şu açıklamada bulunmuştu: “Tiyatro şeklinde de olsa, ağaç veya plastikten yapılmış oyuncak silah gösterilerinin yapılması bizim bilgimizin dışında olmuştur. Kullanmak istesek, hakiki silah kullanırız ve bundan aciz değiliz! Fakat buna şeriat (İslam) müsaade etmemektedir. Neden? çünkü; bunlar tebliğ ve ikna hareketine manidir!”diye silahlı bir hareket olmadıklarını kaydetti.
“Bizlere zulmederek ceza verenlerin bir bir hesap vermeleri lazım”
Emniyetin insafsız raporları ile ceza aldıklarını savunan Kaplan, “Baskı ve işkence altında ifadeleri zorla alınan kişilerin ifadelerine dayanılarak hareketimizi silahlı terör örgütü kapsamına koymak, bizi de böyle bir örgütün yöneticisi olarak suçlayıp cezalandırmak insafsızlıktır! Emniyet ve mahkemeler nezdinde bizlere ve cemaatimize zulüm yapanlar, silahlı terör örgütü olarak yargılayanlar, kimlerse onlar ortaya çıkarılıp adil olarak yargılanıp bir bir hesap vermeleri lazım. Bizler de bunun takipçisi olacağız!”ifadelerini kullandı.
Metin Kaplan Hoca sözlerini; “Fasık, (yoldan çıkmış biri) size bir haber getirdiği zaman onu kaynağından tahkik edin ki, yaptığınız icraatta pişman olmayasınız!”şeklindeki ayetle sonlandırdı. (İLKHA)