Haberlere göre 16 milyon dolayında çocuğumuz ve gencimiz okul kapısından içeriye girmiş ve eğitime başlamıştı. İlk günün vermiş olduğu heyecan çoğu öğrencinin yüzünden okunuyordu.
Kelli felli müdürler okul merdivenlerine çıkmış, karşılarına ip gibi dizdirilen çocuklara, eğitimin önemine ve okumanın anayasal bir hak olduğuna dair nutuklar çekmişti. Ardından da ilk zil çalınmış ve kapılar açılmıştı. Normalde olayın burada bitmesi, herkesin eğitime başlaması gerekirdi. Fakat ne yazık ki, öyle olmadı. Ardından hafta boyunca ajanslara bu kez eğitime başlayamayanların, zulme uğrayan öğrencilerin haberleri düşmeye başladı.
“Başörtülü öğrenciler okula alınmadı” “İzmir"de başörtüsü zulmü”
“Başörtüsü mağdurlarına TESSEP sahip çıktı” “Bir mağduriyet haberi de Antep"ten”
“Bu okulda müdürün kanunları geçerli” “İskenderun"da başörtüsü zulmü”
“Örtülü öğrencileri kütüphaneye kapattılar” “İzmir"deki müdür zorbalığı devam ediyor”
“Okul kapısında ders yaptılar” “Örtülü öğrencilere 'zenci" muamelesi”
“Zinnure Akkuş"un tesettür mücadelesi” “Siverek"te kız öğrenciye, başörtüsü cezası”
“Esra Tamkan"ın Tesettür mücadelesi” “Örtülü öğrenciye 'ikna odası" eziyeti”
Hafta boyunca bunlar gibi daha onlarca haber şahitlik etti zulmün eğitim versiyonuna. Kanuni hiçbir dayanağı olmamasına rağmen, keyfi muamelelerle, başörtülü kız çocuklarının eğitim hakları ellerinden alındı. Bu durum aslında anayasal bir suç niteliğindedir.
II. Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi
“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez”
TC Anayasası"nın 42. Maddesi şöyle diyor:
II. Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi
“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez”
Anayasanın ilgili maddesi “Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez” diyor. Apaçık ortada. Ama buna rağmen başörtülü kızlarımızın eğitim faaliyetleri engelleniyor. Ana babaları suçlanıp cezalandırılıyor. Kanunu yazanlar kendileri olduğu halde onu ihlal edenlerde yine kendileri.
Türkiye"nin taraf olup imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde de bu konuya değinilerek eğitim hakkı güvence altına alınmıştır. Beyannamenin 26. Maddesi “Eğitim Hakkı” ile ilgilidir. Bu madde şöyledir:
"Madde 26. (1) Her insanin öğrenim hakki vardır. Eğitim en azından ilk ve temel aşamalarda parasız olmalıdır. İlköğrenim, zorunlu olacaktır. Teknik ve mesleki eğitim olanağı genellikle bulunabilecek ve daha yüksek öğrenim yeteneklerine göre tam bir eşitlikle herkese acık olacaktır.
(2) Eğitim insanın kişiliğinin tam olarak gelişmesini sağlayacak ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı pekiştirecektir. Eğitim, tüm milletler, dinsel ve ırksal gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğun geliştirilmesini sağlayacak ve ayrıca barisin korunması için Birleşmiş Milletler"in sürdürdüğü etkinliklerin ilerletilmesini sağlayacaktır.
(3)Ana ve babalar, çocuklarına verilecek eğitimin seçiminde öncelikle hak sahibidirler."
Görüldüğü gibi olaya hangi açıdan bakarsak bakalım büyük bir hukuksuzluk ve zulüm ile karşı karşıyayız. Hem anayasal olarak hem uluslar arası sözleşmeler uyarınca bu kızlarımızın eğitim hakkının muhafaza edilmesi gerekmektedir.
İşin ilginç yanı; bu güne kadar hep kız çocuklarının okula gönderilmediğinden şikâyet ediliyordu. Bu konuda “Haydi Kızlar Okula” diye bir kampanyanın olduğu da hepimizce malum. Ama nedense şimdi kalkmışlar “Haydi Kızlar Okul Dışına” diyorlar.
Geçenlerde bu konuyla ilgili ilginç bir habere yer verildi; "Van`da, ortaöğretime devam etmeyip tandır başında hamur açarak annesine yardım eden Berivan Bayazan, Gülay öğretmenin çabalarına rağmen okumak istemediğini söyledi.
Van İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen `Haydi Kızlar Okula Kampanyası` kapsamında köyleri dolaşan öğretmenler, daha önceden tespit edilen kız çocuklarının aileleri ile bire bir görüştü. Vali Adnan Darendereliler İlköğretim Okulu Müdürü Burhanettin Elçi öncülüğünde Ermişler köyündeki ailelerle görüşen heyet, çoğunun imkanların sağlanması halinde kızlarının ortaöğretime devam etmesinden yana olduklarını belirtmesi üzerine büyük sevinç yaşadı.
Okula gitmeyen Berivan Bayazan`ın ailesini de ziyaret eden heyet, aile fertleri ile tandır başında uzun uzun görüştü. Berivan`ın okumak istemediğini belirtmesi üzerine, bu defa devreye komisyonda yer alan Muş`un Varto ilçesi nüfusuna kayıtlı Gülay Yıldız isimli öğretmen girdi. Aile fertleri ve Berivan`ı hem Türkçe hem de Kürtçe konuşarak ikna etmek için uğraşan Gülay öğretmenin çabaları, sonuçsuz kaldı.”
Şimdi haberde adı geçen Berivan isimli bu kızımız, heyetin talebine binaen okula başlasa ve de tesettürlü olarak gitmek istediğini söylerse ne olacak acaba. Yönetmelikler ve keyfi uygulama örnekleri baz alınarak bu kızımızın eğitim hakkı engellenecek mi, yoksa Anayasa"nın 46. Maddesi uyarınca kendisine eğitim imkanı mecburi olarak sağlanacak mı?
Bu tesettürlü kızlarımız okul kapılarından geri çevrilirken, kütüphanelere, ücra odalara kapatılırken, ikna odalarında kişilikleriyle oynanırken başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere diğer yetkililer nerdeler acaba.
Neden bu mazlumların ahını duymazlar.
Bir insanın geleceği nasıl olurda inancı dolayısıyla bu şekilde karatılıyor. Ergenlik çağına erdiği için, Allah Azze ve Celle"nin emrine binaen örtünen bu kızlarımızın başlarındaki örtü, neden birilerinin gözüne batıyor ki. Onları şu dizelere havele edelim.
“BACIMIN ÖRTÜSÜ BATMAKTA REZİLİN GÖZÜNE
ACIRIM TÜKRÜĞE BİLLAHİ TÜKÜRSEM YÜZÜNE”
Hürseda Haber -Yorum





