• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
İslam`ın Kültür Mirası: DİYARBAKIR
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Hz. Ömer(r.a)  döneminde (634 - 644) Şam, Mısır ve civar beldelerin fetihlerinin tamamlanmasından sonra İyaz Bin Ğanem komutasındaki ordu ile 5 ay gibi bir kuşatma sonrası Hicri 17 / 27 Mayıs 639 yılında fethedilen Diyarbakır, fetihten sonra İslam`ı kendi iradeleri ile kabul eder.

Sultan Sa`sa valiliğinde şehir de aralarında sahabelerinde bulunduğu 500 kişilik bir süvari birliği bırakan İyaz Bin Ğanem, daha sonra Diyarbakır`dan ayrılır.

İyaz Bin Ğanem tarafından fethedildikten sonra bir İslam beldesi olan Diyarbakır, bundan böyle Ulu Camisi ile İslam Ümmetinin 5. Haremini bağrında barındıran, Mekke ve Medine`den sonra en çok sahabeyi misafir eden ve en çok sahabe mezarının bulunduğu İslam tarihinde eşsiz bir makamında sahibi olacaktı.

Her köşesiyle adeta İslam`ın kültür mirasının değerli bir parçası haline gelen Diyarbakır`ı öne çıkaran en önemli emarelerden biride Peygamberler.

6 peygamberin mezarlarının ve makamlarının bulunduğu Diyarbakır, sahabeleriyle, tarihi cami ve medreseleriyle adeta her zerresine İslam`ın kodlandığı ve İslam`ın hakimiyetinin üzerine nakış nakış işlendiği bir belde.

1 - Diyarbakır`da makamı ve kabri bulunan peygamberler

1316 (1801-1802) tarihli Diyarbakır Salnâmesi`nde, Diyarbakır`da kabri bulunan Peygamber, Sahabe ve Evliya`ya ait türbelerin anlatıldığı kısımda "Dâhil-i vilayette defîn-i hak-i ıtırnâk olan kuvve-i kudsiye ve füyûzât-ı maneviye/eriyle vilayetimiz ahalisini müstefîd eden enbiyâ-i izâm ve sâhâbe-i kiram hazeratının türbe ve makam-/ saadetleriyle merâkıd-ı şerife/erinin bulundukları mahallerin ve müşarun ilayhime mertub evkâf-ı şerifenin cedvelidir." denilerek, Diyarbakır`da kabri bulunan peygamberler ve bu peygamberlere ait türbelerinin yerleri belirtilmektedir.

Buna göre;

-        Zülkifl aleyhisselam

-        Elyesâ aleyhisselam,

-        Nebi Harun Âsafî aleyhisselam,

-        Nebi Enûş aleyhisselam,

-        Nebi Hallâk aleyhisselam,

-        Nebi Hamt aleyhisselamın kabirleri Diyarbakır`da bulunmaktadır.

İslamî kaynaklarda peygamber oldukları belirtilen Hz. Zülkifl ve Hz. Elyesâ (a.s.) ile Peygamber olup olmadıkları kesin olarak bilinmeyen ve bazı kaynaklarda peygamber olarak belirtilmeleri sebebiyle halk arasında da Peygamber olduklarına inanılan Nebi Harun Asafî, Nebi Hallâk, Nebi Melik, Nebi Zünnun, Nebi Danyal ve Nebi Hamt (a.s)`ın kabirleri de Diyarbakır`ın Eğil ilçesinde bulunmaktadır.

İsmi geçen peygamberlerin bu bölgede yaşadığı ve kabirlerinin de burada bulunduğu konusunda Diyarbakır ve bölge insanının da kesin kanaati mevcuttur.

I- Hz. YUNUS (A.S.)

Kur`an-ı Kerim, Hz. Yunus (a.s.)`ın adını dört yerde zikretmiş; iki yerde de onu yutan balık münasebetiyle, "balık sahibi" anlamlarına gelen "Zü`n-nûn ve sahibu`l-hût" isimleriyle anmıştır.

Yunus Aleyhisselam; İlâhî Vahy`e mazhar olan Peygamberlerdendir. Yüce Allah; Yunus (a.s.)`ı, İlyâs (a.s.)`dan sonra, Peygamber olarak göndermiştir. Yunus (a.s.)`ın kavmi, putlara tapardı. Yüce Allah; onları, putlara tapmaktan, inkardan ve bu husustaki hatalarından dolayı tevbe etmelerini ve Allah`ın Birliğine inanmalarını, emretmek üzere, Yunus (a.s.)`ı göndermiştir.

Yûnus (a.s.); otuz üç yıl, kavmini, Allah`a iman ve ibadete davet ettiği halde, kendisine, iki kişiden başka iman eden olmamıştır.

Kaynaklarda Hz. Yunus (a.s.)`ın geniş topraklara hükmeden Asurlular`ın başkenti Irak`ta Dicle nehrinin doğu yakasında bulunan Ninova şehrine Peygamber olarak gönderildiği bilgisi bulunmaktadır.

Yaygın olan kanaate göre M.Ö. 860-784 yılları arasında II. Yereboam devrinde .aşadığı tahmin edilmektedir.

Hz. Yunus (a.s.)`ın makamı (bir süre kaldığı yer), Diyarbakır merkezde, Fis kayası mevkiindedir. Bu konuda Evliya Çelebi Seyahatnâme`sinde "Eski Musul`da oturan Hz. Yunus (a.s.)`ın, o bölgenin halkını dine çağırdığını, tek bir kimsenin bile imana gelmemesine üzülüp Musul halkına beddua edince eski Musul`un harap olduğunu, daha sonra Diyarbekir`e geldiğini ve halkın tamamının mucize istemeden Müslüman olmasına çok sevinip "İliniz, bayındır (bakımlı) halkınız devamlı sevinçli ve neşeli, bütün çoluk çocuğunuz uzun ömürlü, soylu ve doğru yolda olsun" diye hayır dua ettiğini ve Fis Kayası denilen yerdeki mağarada yedi yıl oturduğunu nakletmektedir."

II.  Hz. İLYÂS (A.S.)

Hz. İlyâs (a.s.), Kur`an- ı Kerim`de iki defa İlyâs, bir defa da İlyâsîn şeklinde ismen zikredilmekte, mümin kullardan olduğu, putperest inancıyla mücadele ettiği ve daha sonra gelenler arasında hayırla anıldığı belirtilmektedir.

Kur`ân-ı Kerîm`de İlyâs (a.s.) hakkında başka bilgi bulunmazken tarih, tefsir ve kısas-ı enbiyâ kitaplarında çeşitli rivayetler yer almaktadır.

Bu rivayetlerde onun şeceresi İlyâs b. Yâsîn b. Finhâs b. îzâr b. Hârûn b. İmrân veya İlyâs b. Âzir b. îzâr b. Hârûn b. İmrân şeklinde verilmektedir. Her iki şecerede de İlyâs (a.s.)`ın, Harun (a.s.)`ın torunlarından olduğu anlaşılmaktadır.

Kur`ân-ı Kerîm`de zikredilen İlyâs (a.s.), Kitâb-ı Mukaddes`teki İlyâ (Eliyahu-Eli) olmalıdır. Zira Kur`an`daki İlyâs da tıpkı peygamber İlyâ gibi putperestlikle mücadele etmiştir.

İlyâs peygamber hakkında Kur`an ve hadis dışındaki İslâmî literatürde çoğunlukla yahudi dinî literatüründen kaynaklanan pek çok rivayet yer almaktadır.

İslâmî kaynaklarda da İlyâs`ın Kral Ahab ve Kraliçe İzebel`in saltanatları döneminde yaşadığı bildirilir. Kral Ahab putlara tapıyor ve kavmini de buna zorluyordu. İlyâs (a.s.) onları "Ba`le tapmayı bırakıp Allah`a kulluğa davet etti. Kral Ahab, İlyâs`ın davetine uyarak putperestliği terketti. Bir ara karısı İzabel komşusunu öldürterek bahçesini ele geçirince Allah onları uyarmak ve bahçeyi iade etmelerini, aksi takdirde cezalandırılacaklarını bildirmek üzere İlyâs (a.s.)`ı gönderdi. Ahab buna kızarak putperestliğe döndü ve İlyâs (a.s.)`ı öldürmeye kalkıştı. Bunun üzerine İlyâs (a.s.) yedi yıl dağlarda ve mağaralarda gizlendi. Bir ara ortaya çıktıysa da kralın düşmanlığı devam ettiği için tekrar dağa döndü. Anlatıldığına göre uzun zaman sonra dağdan inen İlyas (a.s) `ı, Yûnus b. Mattâ`nın (başka bir rivayette Elyesa` b. Ahtub) annesinin evine misafir olur ve burada altı ay kaldıktan sonra yeniden dağa döner.

Hz. İlyâs (a.s.)`ın bir süre kaldığı bu yerin (makamının) Diyarbakır`da olduğu tahmin edilmektedir. Kaldığı tahmin edilen bu yer Diyarbakır Merkez Hasırlı mahallesi, Küçükbahçecik sokak No:21`de bulunmakta ve ziyaret edilmektedir.

1848 yılında Diyarbakır`ı ziyaret eden Yahudi seyyah Benyamin Haşeni, şehrin ayrı bir kesiminde yaşayan 250 Yahudi aile hakkındaki gözlemlerini eserinde naklederken Hz. İlyâs (a.s.)`ın Diyarbakır`da bir dönem bulunduğu hakkında da bilgiler vermektedir.

Yahudi seyyah Benyamin Haşeni,"Çoğu dinimizi biliyor. Kutsal kitaplarımız ve peygamberlerimiz kalplerinde yer edinmiştir. Sinagogda mevcut olan küçük bir oda daima kapalı tutulmaktadır. Bu oda Yahudiler ve diğer dinlere mensup kişiler için kutsaldır. İnançlarına göre Hz. İlyâs bu odada peygamberliğini ilan etmiştir." bilgilerini paylaşıyor

III.  Hz. ZÜLKİFL / BİŞR b. EYYUB (A.S.)

Zülkifl (a.s.)`ın, Hz. Eyyûb (a.s.)`ın oğlu Bişr olduğu ve Hz. Eyyûb (a.s.)`dan sonra kendisine peygamberlik görevi verildiği; halkı, Allah`ın birliğine davet etmesinin emredildiği kaynaklarda zikredilmektedir.

Kur`ân-ı Kerimde, iki âyette, diğer bâzı peygamberlerle birlikte Hz. Zülkifl (a.s.)`ın adı da zikredilmiş ve onların bâzı özellikleri şöyle açıklanmıştır:

"Ve İsmail`i, İdris`i ve Zülkifl`i hatırla ki, onların hepsi sabredenlerdendi. Ve bu yüzden onların hepsini rahmetimizle kuşatmıştık; onlar gerçekten dürüst, erdemli ve sâlih kimselerdi.

"İsmail`i, Elyesâ`yı ve Zülkifl`i hatırla; onların tamamı, seçilmiş hayırlı kimselerdendi.

"Zülkifl" a.s` in bu âyetlerde peygamberlerin isimleriyle birlikte zikredilmesi, sabredenlerden, seçilmişlerden ve Allah tarafından ödüllendirilenlerden olduğunun belirtilmesi, onun da peygamber olduğunu gösteren bir delil olarak değerlendirilmiştir. Kur`ân-ı Kerim`de ve güvenilir hadis kaynaklarında peygamber olduğuna işaret edilen başka bir bilgi bulunmaması sebebiyle peygamber olup olmadığı tartışılmış olsa da, bâzı alimlere göre onun hakkındaki meşhur görüş peygamber olduğudur.

Bâzı kaynaklarda Hz. Zülkifl (a.s.)`ın Anadolu ve Suriye bölgesinde yaşadığı, 75 veya 95 yaşlarında vefat ettiği zikredilmektedir.

Bir rivayete göre Hz. Elyesâ (a.s.), kendisinden sonra insanları yönetecek birini yerine getirip, nasıl icraatta bulunacağını görmek ister ve ileri sürdüğü üç şartı kabul eden kimseyi yerine tayin edeceğini açıklar. Bu şartlar; gündüzlerin oruçla, gecelerin ibadetle geçirilmesi ve kızıp öfkelenmemektir.

Bu şartları yerine getireceğini söyleyen şahsın teklifini birinci gün reddeden Hz. Elyesâ (a.s.), ertesi gün de şartlarını tekrar eder ve aynı şahıs bu defa da talip olunca onu bu işe seçer. İşte Elyesâ Peygamberin ölümünden sonra onun makamına oturan ve verdiği sözleri yerine getirdiği için "Zülkifl" lakabı ile anılan bu gencin kaynaklarda Eyyûb (a.s.)`ın oğlu Bişr olduğu geçmektedir.

1316 (1801-1802) tarihli Diyarbakır Salnâmesi`nde, Diyarbakır`da kabri bulunan Peygamber, Sahabe ve Evliya`ya ait türbelerin anlatıldığı kısımda, "Hz. Zülkifl (a.s)`ın kabr-i şerifinin en doğru rivayete göre Ergani`de olduğu, diğer vilayette (Eğil) ise makamının bulunduğu belirtilir.

Ve yine bazı araştırmacılara göre de kabrin Ergani`de olduğu ifade edilmektedir. Buna karşın bazı araştırmacılar Hz. Zülkifl (a.s.)`ın mezarının Eğil ilçesinde, makamının ise Ergani`de olduğunu söylemektedirler. Asırlardan beri kökleşmiş bir gelenekle Hz. Zülkifl (a.s.)`m kabri ve makamının Diyarbakır`da olduğuna ise kuvvetle inanılmaktadır. Bazı kaynaklarda ise Hz. Zülkifl (a.s.)`ın kabrinin Şam`da olduğu aktarılmaktadır.

Dicle Barajı`nın yapılmasıyla birlikte, Eğil ilçesinde baraj gölü havzasında kalan, Elyesâ ve Zülkifl Peygamberlerin naaşları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü`nün işbirliği neticesinde Vakıflar Genel Müdürlüğü`nün yaptırdığı türbeye nakledilmiştir. Nakil işlemi, 13-16 Eylül 1995 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Nakil için 9 kişiden bir heyet oluşturulmuştur. Heyette; Eğil Kaymakamı Selim Çapar, İlçe Müftüsü Ekrem Abbasioğlu`da hazır bulunmuştur.

Mezarların açılması ile ilgili olarak anlatılanlara göre, önce, Hz. Elyesâ (a.s.)`nın kabrinin açılmasına başlanmış ve bu faaliyet iki gün sürmüştür (13-14 Eylül 1995). İkinci gün sonunda naaşa ulaşılmıştır. Elyesâ Peygamber`in naaşı, Eğil ilçesine hakim durumda bulunan ve Nebi Harun Aşarînin kabrinin de bulunduğu tepedeki türbeye taşınmıştır.  Heyette bulunanlar, cesedin çürümediğini ifade etmişlerdir.

Daha sonra, Hz. Zülkifl (a.s.)`ın naaşının nakli için çalışmalara başlanmıştır. Bu peygamberin naaşının bulunduğu mezarın açılmasının çok zor olduğu ifade edilmiştir. Mezarın, dönemin çimentosu olarak bilinen Kevs-i hacer (yumurta akı, kum ve kireçten oluşan karışım) adlı bir madde ile kaplı olduğu ve açılmasının çok uzun bir süre aldığı ifade edilmiştir. Naaşlar, 15-16 Eylül 1995 tarihleri arasında önceden hazırlanan türbeye nakledilmiştir.  Heyette bulunanlar Zülkifl Peygamber`in naaşının da çürümediğini ifade etmişlerdir.

İsmi geçen peygamberlerin naaşlarının çürümemiş olması, Hz. Peygamber`in (s.a.v.); "Allah, Arz`a Peygamberlerin cesetlerini yemeyi haram kıldı" ve "Cenab-ı Hak, toprağa, peygamberlerin cesedini çürütmeyi haram etmiştir" hadis-i şerifleri ile irtibatlandırılmaktadır.

Hz. Zülküfl (a.s.)`ın "makamı (bir süre kaldığı yer)", Ergani ilçesinin 6 km. kuzeyinde bulunan Zülküfl veya Makam ismi verilen dağın zirvesindedir.

IV.  Hz. ELYESÂ (A.S.)

Kur`ân-ı Kerîm`de, Elyesâ (a.s.)`ın ismi, "İsmail, Elyesâ`, Yûnus ve Lût`a da yol gösterdik; hepsini âlemlere üstün kıldık" , "İsmail`i, Elyesâ`ı, Zülkifl`i de an. Hepsi de iyilerdendir" mealindeki iki âyette geçmektedir.

İslâmî kaynaklarda "Elyesâ` b. Ahtûb b. Acûz" şeklinde verilen şeceresi dışında onunla ilgili kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte Hz. Elyesâ (a.s.)`ın İlyâs (a.s.) devrinde yaşadığı tahmin edilmektedir.

Elyesâ (a.s.)`ın tutulmuş olduğu hastalıktan, İlyâs (a.s.)`ın yaptığı dua ile kurtulduğuna ilişkin bilgiler kaynaklarda geçmektedir. İlyâs (a.s.)`ın tebliğ ettiği dinin esaslarına iman ettiği ve daha sonra peygamberlik vazifesi ile görevlendirildiği de nakledilmektedir.

Elyesâ Peygamber, İsrailoğulları`na çok nasihat etmesine rağmen, onların çok azının kendisine inandığı, çoğunluğun ise iman etmediği, kendisine iman etmeyen ve gerekli dersleri almayan İsrailoğlları`nın büyük bir kısmının başına, Asurluların musallat edildiği ifade edilmektedir.

Kitâb-ı Mukaddeste Elişa adıyla zikredilen peygamberin Elyesâ (a.s.) olduğu tahmin edilmektedir. Buna göre Hz. Elyesâ` milâttan önce VIII. yüzyılda İsrail Krallığı`nda yaşayan Şafaf`ın oğludur. Allah`ın emri üzerine peygamber İlya (İlyâs) tarafından kendisine halef olarak seçilmiştir. Peygamber İlya, Elyesâ`yı çift sürerken bulmuş, cübbesini üzerine atarak peygamber olarak seçildiğini bildirmiştir. Bu sembolik hareketin ne ifade ettiğini bilen Elişa/Elyesâ da çiftçiliği bırakmış, öküzlerden bir çiftini keserek veda yemeği vermiş ve İlya`nın yanından hiç aynlmayarak ona hizmet etmiştir.

Hz. İlyâs`ın ölümünden sonra Hz. Elyesâ (a.s.)`ın, peygamberlik görevine Eriha`da (Batı Şeria/Filistin) başladığı ve pek çok mucize gösterdiği Kitab-ı Mukaddeste geniş bir şekilde anlatılmaktadır.

Elyesâ (a.s.)`ın kabri/Eğil İlçesi

Hz. Elyesâ (a.s.), İsrail kralı Yoaş zamanında vefat etmiştir.  1316 (1801-1802) tarihli Diyarbakır Salnâmesi`nde, Hz. Elyesâ (a.s.)`ın Eğil`de medfun bulunduğu ve mezarının on beş metre uzunluğunda olduğu ifade edilmektedir.  Bölge halkı, Hz. Elyesâ (a.s.)`ın mezarının Eğil`de olduğunu asırlardır kökleşmiş bir inançla kabul etmektedir.

Hz. Elyesâ (a.s.)`ın mezarının Samiriyye`de olduğu da rivayet edilmektedir. Elyesâ Peygamber`in naşının naklinden önceki türbesi, Eğil`in bir mahallesi olan Teke Köyü (Çarıkören Mahallesi)`ndedir. Eski bir caminin bitişiğinde bulunan bu türbe, iki kemer üzerine oturtulmuştur.  Dicle Barajı`nın yapılmasıyla birlikte, baraj gölü havzasında kalacağı gerekçesi ile türbede bulunan Hz. Elyesâ (a.s.)`ın naaşı 13-14 Eylül 1995 tarihleri arasında yeni yapılan Eğil ilçesine hakim durumda bulunan ve Nebi Harun Asafî`nin kabrinin de bulunduğu tepedeki türbeye taşınmıştır.  Hz. Zülkifl (a.s.)`ın naşının çıkarılması ve naklinde görevli olan aynı şahıslar, Hz. Elyesâ (a.s.)`ın naşının da çürümediğini gördüklerini ifade etmişlerdir.

V.  HARUN ASAFÎ (A.S.)

1316 (1801-1802) tarihli Diyarbakır Salnâmesi`nde, "Harun Asafî" peygamber, nebi olarak ifade edilmekte ve mezarının da Eğil`de olduğu belirtilmektedir.  Ancak O`nun hakkında kaynaklarda peygamber olup olmadığı ve hayatı hakkında herhangi bir bilgi tespit edilememiştir. Bununla birlikte Harun Asafî`nin peygamber olduğuna ve kabrinin de Eğil ilçesinde bulunduğuna inanılmaktadır.

VI.  ENÛŞ (A.S.)

Kaynaklarda Enûş (a.s.)`ın Şit (a.s.)`ın oğlu olduğu belirtilmektedir. Bazı kaynaklarda "Enûş"un Peygamber değil sadece hükümdar olduğunu ifade etmektedir. Peygamber olduğuna da inanılan Hz. Enûş`un hayatı hakkında güvenilir bilgiler tespit edilememiştir. Ancak İbnü`l-Esir`in eserinde yer aldığına göre Hz. Enûş, Hz. Şit`in oğlu olup, onun ölümünden sonra vasiyeti üzerine halkının yönetimini ele almıştır ve 705 yıl yaşamıştır.

1316 (1801-1802) tarihli Diyarbakır Salnâmesi`nde, Diyarbakır`da kabri bulunan Peygamber, Sahabe ve Evliya`ya ait türbelerin anlatıldığı kısımda, "Enûş" (a.s.)`ın peygamber olduğu ve kabrinin Ergani ilçesi Kızılca köyünde bulunduğu belirtilmektedir.

Enûş Peygamberin türbesi Ergani`nin 17 km. güneybatısında bulunan Kızılca`da yeni ismi Otluca köyünde bulunmaktadır. Buradaki ziyaret, kümbet şeklinde bir türbeden ibarettir. Türbe, köyün batısında cami ile aynı avlu içerisinde yer almaktadır. Kümbetin kitabesinden ve yapı malzemesinden sonradan bakım ve onarımdan geçtiği anlaşılmaktadır.

Türbe iki kısımdan oluşmaktadır. Türbe binasına doğudaki giriş kapısından girilir. Kümbetin içinde bulunan taşta "Yerd b. Mehlail b. Kinan b. Enüş b. Şit b. Adem" yazılıdır.

Buna göre türbe, Hz. Adem`in altıncı batından torunu Hz. Yerd`e aittir. Bu türbe halk arasında da peygamber türbesi olarak inanılmaktadır. Bu sebeple olsa gerek Ergani ve çevresinde Enûş ismine rastlanılmaktadır.

Nebi Zünnun`un (A.S) Eğil ilçesi

Bölge halkı tarafından peygamber olduğuna inanılan Nebi Zünnun`un mezarı, Eğil`in hemen batısındaki tepenin üzerinde Konak denilen mevkidedir. Kaynaklarda peygamber olup olmadığı ve hayatı hakkında bilgi tespit edilememiştir.

Nebi Hallak (a.s.)`ın kabri/Eğil ilçesi

1316 (1801-1802) tarihli Diyarbakır Salnâmesi`nde, peygamber olarak zikredilen Hallak Nebi`nin türbesi, Eğil`in güneyindeki vadinin içinde, iki meşe ağacının arasındadır.

Türbenin etrafı taşlarla çevrilidir. Türbenin, Hz. Muhammed (sav)` in berberliğini yapmış olan bir sahabi`ye ait olduğu da söylenmektedir. (Fikret Özkan  - İLKHA)

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir