`Camide Ders Vermenin Bedeli 36 Yıl Hapis`
Kocası Mecit Damar`ın 14 yıl önce 25 yaşında iken İslami hassasiyetinden dolayı cezaevine atıldığını ve 14 yıldır bu zulme maruz bırakıldıklarını söyleyen Faika Damar, eşine ve eşi üzerinden kendilerine yaşatılanlar ile ilgili olarak İlke Haber Ajansına açıklamalarda bulundu.
DİYARBAKIR - Eşi Mecit Damar`ın cezaevine girdiğinde 25 yaşında olduğunu ve şuan 40 yaşına geldiğini söyleyen Faika Damar, bu süre içerisinde geçen ömürle beraber bir çok acının da kendilerine yaşatıldığını söyledi.
Faika hanım, "Eşim cezaevine 2000 yılında girdi. 2000’de girdiğinde kızım daha 40 günlüktü. Erkek çocuklarımda biri 2 yaşında, diğeri ise 3 yaşındaydı. Bu çocuklarım babasız büyüdüler. Baba şefkati hiç görmediler. Tüm bunlar neyin bedeli biliyor musunuz? Camiye gidip ders vermek, Müslüman olmak ve insanların Allah`ın razı olacağı bir hayata yönelmesi için Allah`ın emrettiği iyiliği emir, kötülükten nehyetme görevini yerine getirdiğimiz için. Allah`ın emrettiği şekilde yaşamaya gayret ettiğimiz için. Evet, açıkçası tüm bunlar Müslüman olduğumuz için. Bunun aksini kimse iddia edemez." ifadelerini kullandı.
"Birileri tarafından çok ağır bir suç olarak gösterilmeye çalışılan Müslüman olmamızın bedeli eşim ile beraber bize de yaşatılmaya çalışıldı" diyerek 14 yıldır çektikleri sıkıntı ve musibetleri dile getiren Faika hanım, kendilerine yaşatılan en büyük zulmün ise eşinin sürekli olarak kendilerine uzak illere sürgün edilmesi olduğunu söyledi.
"Çocuklarımla beraber görüşe gideceğimiz günü bekliyoruz"
Faika hanım, "Eşim Diyarbakır’daydı, Diyarbakır’dan sonra Bingöl’e götürüldü, Bingöl’den sonra bir daha Diyarbakır’a getirildi, Diyarbakır’dan sonra Tokat’a, Tokat’tan sonra Ankara’ya götürmüşler. 3 aydır Ankara’dadır. Eşim Ankara’ya gittikten sonra o`nu görmek için oralara gidip gelmek bizim için adeta bir işkence haline geldi. Hastayım ve hastalığım bu süreçte çok ağırlaştı. Çok kısa bir mesafeye bile zor şartlar altında gidebiliyorum. Ağırlaşmış hastalığımdan dolayı yorucu olabilecek durumlara girmemem gerekiyor. Ama siz bir de onu bana sorun. Benim eşim orada ve ben çocuklarımla beraber görüşe gideceğimiz günü bekliyoruz. Hangi vicdan sahibi bunun aksine davranmamızı bizden bekler ki?" dedi.
"Kim bilir daha ne rahatsızlığı vardır ki bunlardan bile haberimiz yok"
Eşinin Hepatit B hastası olduğunu ve ailesinin duyduğu en ufak bir rahatsızlığı kendisine büyük bir sıkıntı haline getirdiği için durumunun çok daha kötü bir hal aldığını söyleyen Faika hanım, "Bu güne kadar rahatsız olduğunu bize hiç söylememiş, bizden gizlemişti. Bizde başkalarından duyduk eşimin rahatsız olduğunu. Sürekli baygınlık geçiriyormuş. Kim bilir daha ne rahatsızlığı vardır ki bunlardan bile haberimiz yok." ifadelerini kullandı.
"Bu görüşleri de bize bir zulüm aracı haline getiriyorlar"
Görüşe gitmek için saatlerce yok gittiklerini ancak kendilerine ayrılan 45 dakikanın konuşmak için çokta insaflı bir süre olmadığını belirten Faika hanım, "Niye bunu bize yapıyorlar ki. Her taraftan bir zulüm ile üzerimize geliyorlar. Hem bizden uzak olan yerlere götüreceksiniz. Hem de saatlerce geldiğimiz yol zahmetinden sonra 45 dakika gibi bir süre içerisinde görüşmemizi isteyeceksiniz. Bir baba 3 evladı ile bu süre içerisinde nasıl konuşsun. Maddi sıkıntılardan dolayı görüşe gidip gelebilmek için zaten bir çok sıkıntıyı yaşıyoruz. Bu görüşleri de bize bir zulüm aracı haline getiriyorlar. Diyarbakır`da, burnumuzun dibinde bomboş cezaevi dururken, Müslüman`ım dediği için içeri tıktığınız bu insanlara ve ailelerine bu kadar zulüm niye? Allah`tan korkan bir insan bunu yapar mı?" diyerek sitemde bulundu.
"Sayın Başbakan biraz empati yapsın"
Çocuklarının, babaları cezaevine girdiği zaman hem çok küçük olduğunu hem de çok büyük sıkıntılar yaşadıklarını ifade eden Faika hanım, "Maddi sıkıntı bir yana. Bunun kefili Allah`tır. Muhakkak o bize rızkımızı gönderir. Bir gün olsun bundan şüphe etmedik. Hamd olsun kimseye de muhtaç olmadık bu güne kadar. Ancak her kes kendisini bizlerin yerine koysun. Sayın Başbakan biraz empati yapsın. O`da zaman zaman televizyona çıktığında ailesi hakkında yaşadığı bazı sıkıntıları dile getirdiğinde gözleri yaşarıyor. Bizim de evladımız var. Ve bu çocuklarım İslam davasını kendisi için dert haline getiren babalarından koparılarak cezalandırıldılar. Bu bir zulümdü. Bunun böyle olduğunu Allah`ta biliyor. Bu günkü yetkililer de biliyor. Bu zulme Allah`tan korkan birinin dur demesi gerekmez mi? Birilerinin sesi çok çıkıyor diye 3 idam aldığı halde yeniden yargılanma veriyorsunuz da… Müslüman olan ve Allah`a kulluk yapmaktan başka bir suçları olmayan bu insanlara günlerce işkence altında kabul ettirilen iftiraların ortaya çıkması için niye yol açmıyorsunuz? Mağdur edilmiş bunca anne, baba, eş ve çocuğu niye görmüyorsunuz? Bunlar Allah`ın kabul edeceği şeyler değil. Bunlar insafa sığacak durumlar değil. Bir an önce bu zulme dur denilmesini istiyoruz." talebinde bulundu.
"Bayram günlerinde çocuklarım babasızlığın acısını en derin bir şekilde yaşıyor"
Babasızlığın çocukları için ne kadar zor bir durum olduğunu bir anısını anlatarak cevaplayan Faika Hanım, yaşadıkları acıları gözyaşları içerisinde anlatırken, aile olarak yaşadıkları trajediyi de gözler önüne serdi.Babalarının, çocuklarının hayalini hep süslediğini ve özellikle bayram gibi günlerde çocuklarının babasızlığın acısını çok derin bir şekilde yaşadığını söyleyen Faika hanım, bu üzüntünün kendisini kahrettiğini söyledi.
"Bunu bize reva görenlere çok beddua ettim"
Faika hanım, "Çocuklarım babalarını daha yeni yeni tanımaya başlarken babaları cezaevine girdi. Kızım ise babasını dışarıda hiç görmedi. O gördü göreli babası cezaevinde ve o`nu orada tanıdı. Ben kızımın babasına sıkıntılarını anlattığını hiç görmedim bu güne kadar. Bir gün nasıl olduysa günlük olarak tuttuğu defterine baktım. Babasına anlatmak istediği bütün sıkıntılarını defter yapraklarına yazmıştı. (Ağlayarak) Ben o gün çok ağladım. Bunu bize reva görenlere çok beddua ettim. Bize yapılan bu haksızlığın ne kadar ağır olduğunu o gün çok daha iyi anladım. Bu zulmün sadece eşimi değil bizi de ne kadar ezdiğine o gün şahit oldum.
"Camide ders vermesinin bedeli 36 yıl hapis"
Eşinin camide ders vermesinin bedeli olarak 36 yıl hapse çarptırıldığını ancak bir gün olsun düştüğü bu durumdan dolayı kendilerinin bir pişmanlık duymadığını söyleyen Faika hanım, eşiyle gurur duyduklarını ve Allah`tan kendilerine eşinin yoluna iletmesi için dua ettiklerini söyledi.
"Buna tahammül etmek kolay değil"
Faika hanım, "İsterseler kalkıp dosyaları bir daha araştırsınlar. Bu bir zulümdür, başka bir şey değildir. Eşim 36 sene ceza verilmiş. Balyoz davasını görünce daha kahroluyoruz. Onları bırakıp ta, tek suçları camide Kuran dersi vermek olan Müslüman tutukluları içerde tutmaları bize çok ağır geliyor. Elbette iman etmişiz ki Allah`ın dilemesiyle her şey oluyor. Ancak burada açıkça işlenen bir zulüm var. Yapılan aleni bir haksızlık var. Buna tahammül etmek kolay değil. Şahsen kendi açımdan söyleyeyim. Benim bu ülkede adalete olan güvenim hiç kalmadı. Rabbimize sığınıyor ve bu zulmü bize reva görenleri ve devam ettirenleri Allah`a havale ediyoruz. Başka ne diyebiliriz ki? (Fikret Özkan / Hamza Adiyaman - İLKHA)