`Hükümet Cemaat`e Ortam Sağladı`
Gülen grubu aleyhine yazdığı kitabın ardından tutuklanan ve kısa süre önce serbest kalan eski emniyet müdürü Hanefi Avcı, hükümeti Cemaat`e ortam sağlamakla ve `Dur` dememekle suçladı.
A Haber`e konuşan eski emniyet müdürü Hanefi Avcı Gülen Cemaati ile ilişkisini şu şekilde anlattı:
(Onlardan) değildim ama onları yanlış görmüyordum. Onlar kötü değil, birçok müspet yanını gördüğüm insanlardı. Ben insanların görevine bakarım. Hatta benim çocuklarım Cemaat`in okullarında okudular. Hocaefendi ile kısa bir sohbetimiz oldu. Devletin içinde, devletin kanununa göre değil Cemaat`e göre yaşayanlar suçludur. Kamu görevini Cemaat`in talimatı ile yapanlar örgüt mensubudur. Ayırmak lazım.
Cemaat`ten ne zaman ayrıştı?
Avcı, sempati ile baktığı Gülen Cemaati`nden tepki almaya ne zaman başladığını ise şöyle izah etti:
Bu örgütsel bir yapılanma. Örgüt doğru talimat verirse doğru, yanlış talimat verirse yanlış yaparlar. Bu kişiler yanlış yola saptıkları gün karşı çıkan da ben oldum. Önce Emniyet içinde bazı kimselere yönelik komplo ve tahkikatlar başladı. Bunlar Cemaat`e karşı koyabilecek insanlardı. Genel müdür yardımcılarından hiçbir kötü laf söylenemeyecek insanları önce istihbarattan başlayan sonra kaçakçılıkta devam eden tahkikatlarla saf dışı bıraktılar. Hükümet, irtibatlı olmalarına rağmen bu insanların saf dışı bırakılmasına engel olmadı. Kardeşi AKP milletvekili olan komiser kollanmadı. Bu sefer tamamen Emniyet`i ele geçirdiler ve şunu gördüm, bu insanlar kendilerine mani olabilecek insanları tek tek saf dışı bırakıyorlar.
`Hükümet engel olmadı`
Hanefi Avcı Gülen Cemaati`nin devlet içindeki yapılanmasında AK Parti hükümetinin de sorumlu olduğunu savundu:
Baktım soruşturmalar normal yürümüyor. Gördük ki bizim anladığımız mânâda hukuki bir işlem değil. İstedikleri gibi suçlayarak ve sahte belgelerle, kanun dışı dinlemelerle sürekli bir komplo arayışı içinde olduklarını gördüm. Uyandım ve yetkililer de uyansın istedim. Yazılı dilekçe verdim. Tüm bunlara rağmen hükümet ve yargı bunlara dur demedi... Bütün komploları zamanında Beşir Atalay`a anlattım... Ben kitaptan sonra kitapta olmayan savcılara dilekçe yazdım ve bazı belgeler koydum. Sonra Ankara’da ifade verdim ama yine de tahkikat yapılmadı. Ben hayatımı 24 saat kameraya alınıyormuşum gibi yaşarım. Önümüzdeki süreçte bu kitaptan dolayı taciz edilirim diye bekliyordum, ama bu kadar anormallik yapılacağını beklemiyordum.
`Terörle mücadele teknikleri halk üzerinde kullanıldı`
Avcı, sol örgüt mensuplarına işkence yapan bir emniyet müdürü olduğu iddiasına rağmen nasıl olup da sol örgütlere üyelik iddiası ile tutuklandığını ise şöyle izah etti:
Benim hakkımda dört örgüt suçlaması var. Devrimci Karargah, Tikko, PKK ve Ergenekon… 4 ayrı örgütle irtibat kuramazsınız. Başka tahkikatlar da var Cemaat`in bana açtığı. 81’den bu yana hep istihbarattayım. İşkence olayına gelince, ben sorguladığım tüm solcularla konuşuyorum. Ama ben devlette görevim gereği olan dışında kimseyle ilişki kurmadım. Ondan sonrası Cemaat`in yaptığı propaganda, işkence falan… 2007 öncesinde dinlemelerle ilgili kanun yoktu. Bu görevleri yaptım ama hepsinin hesabını veririm. Hepsinin kayıtları var. Kimse devletin görevi harici dinlediğimi iddia edemez. Günlük hayatta teknolojiyi atamazsanız, emniyette de atamazsanız. Ama bunu kötü kullanırsanız halka dünyayı dar edersiniz. Devlet terörle mücadele için geliştirilen teknikleri halk üzerinde kullanılamaz. Bugün kullanılıyor.
`Emniyet, askeriye ve MİT`te imamları var`
Eski emniyet müdürü Gülen Cemaati`nin yapılanmasına ilişkin savcılığa dilekçe verdiğini, ancak bunun dikkate alınmadığını söyledi:
Zaten örgütsel yapı hiyerarşiktir. Ben savcılığa verdiğim listede emniyette, askeriyedeki imamı verdim. MİT’e bakan insanın ismini verdim. Tüm kamu kurumlarında var. Ben bilebildiğim kadarını savcılığa verdim. Ama Kozanlı Ömer hakkında elimde belge var. Emniyetteki insanların bu kişiyi eleştiren yazıdır bu belge. Bildiğimiz bazı operasyonların Cemaat tarafından yönetildiği var bu belgede. Bazı operasyonlarda mesela Ergenekon’da operasyonlardan emniyet sonradan haberdar oluyor. Her örgüt hiyerarşi gerektirir. Bunlar sorumlulara imam diyorlar. Bizim bildiğimiz manada imam değil.
`Herkes korkmaya başladı`
Avcı Fethullah Gülen Cemaati`nin hükümetin kendisine yarattığı ortamda büyüdüğünü de savundu:
Ama bu yıllardan beri var, ama AK Parti hükümetinin kendilerine yarattığı ortamla yayıldı. Önceden de var ama bu kadar değil. Bu doküman 2007’den. İdeolojik örgütlerin halini anlamayanlara bunlar garip gelir. Bu ideolojiyle inanarak giderseniz bu örgüt her şeyiniz olur. Bu kutunun içine girdiğiniz zaman örgüt olur. Kendi aklı ve iradesi olamaz. Tayinlerini terfilerini arkadaşlıklarını onlar yapıyor. Dışına çıkıp bunları karşılarına alamaz. Bir anda bir talebe yok derseniz bu yapıyı karşınıza alırsınız. Bunu göze alamazsınız. Küçük küçük başlıyorlar bu suça ve dönemiyorlar. Bir de onarın gözüyle bakmak lazım. Onlar diyor ki "Biz askeri vesayeti önledik. Kirli maziyle mücadele ettik." Kendi kendilerini kandırıyorlar. En kenar mahalle insanı bile korkar hale geldi. Hiçbir delile dayanmaksızın insan suçlamaya başladılar. Benim 40 yıllık mazim belli. Sonra Ahmet ve Nedim’i suçluyorsunuz. Öyle bir düzen yaratıyorsunuz ki insanlar korkmaktan konuşamıyor.
`Bütün evrakları sahte`
Avcı, Cemaat`in bütün evraklarının sahte olduğunu belirtti.
Cemaat`in tüm evrakları sahte. Dikkat edin, elle yazılmış hiç belge yok. Sanki tüm insanlar artık bilgisayarla yazıyormuş gibi. Sanki hiç elle yazılmıyormuş gibi. Bütün belgeleri dijital. İşadamlarını hapse attıracaklardı.
`Evlere çocuk pornoları yerleştirdiler`
Bazı insanların evlerine utanç verici porno kasetleri yerleştirildi. Çocuk pornoları yerleştirildi. Onur zedeleyici operasyonlar yaptılar. Aslında kendi başlarına kalsalar bu yanlışları yapmazlar. Ama yukarıdan gelen bir emir olunca yapıyorlar. Emir yukarıdan geldiyse "kesin doğrudur" şeklinde algılıyorlar. Oradan ne geldiyle doğrudur, vardır bir bildiği şeklinde bir inanış var.
`Ayrıldıktan 28 gün sonra makamda arama emri çıkardılar`
31.08.2010 tarihinde Eskişehir`deki makamımdan ayrıldım. Ayrılırken odamı boşaltırken personele zabıt tutturdum. Ankara`ya gittim. Benim ayrılışımdan 28 gün sonra Eskişehir`deki odama arama kararı çıkardılar. Orası artık bana ait değildi. Ve arama kararı çıkarabilmeleri için, orada bulunduğuna inandıkları delillere ilişkin emareleri hakime bildirmek zorundalar, ancak bu şartla arama kararı çıkartılabilir. Ancak hiç böyle bir şey olmadı. Sadece arama kararı vardı. Emareler kararda yazmıyordu.
`HSYK harekete geçmedi`
Avcı, hak ihlalleriyle ilgili defalarca Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu`na (HSYK) şikayetlerde bulunduğunu, ancak HSYK`nın harekete geçmediğini belirtti.
Avcı sözlerini şöyle sürdürdü:
Bana yapılan hukuksuzluklara karşı hukuki mücadele başlatacağım. Ben HSYK`ya çok şikayette bulundum. Ama HSYK iki yıl boyunca hiç bakmıyor bile. HSYK`nın da görevini yapması lazım. Yargıdaki hukuksuzluklarla mücadele etmek çok zor. Çünkü oranın hassasiyetleri var. Davam 9 aydır Yargıtay`da. "Örgüt üyesi" dedikleri isimler dışarıya çıktığında ben halen içerideydim.
`MİT`i ele geçirmeye çalıştılar`
MİT`te Cemaat etkisi vardı ama orayı tam olarak ele geçirememişlerdi. Ele geçirmeye çalıştılar ama başarılı olamadılar. Hakan Fidan`ı tasfiye edip kendi elemanlarını yerleştirmeye çalıştılar. Ondan sonra zaten işler artık çok kolay olacaktı. MİT`i ele geçirmeye cesaret etmek aslında korkunç bir cesaret. Bu kadar gözükaralığı kabul etmek de kolay değildir. Bu kadar gözükaralığa rağmen yeterince cevap alınamamasını da, gaflette kalınmasını da anlamak mümkün değildir. Bence hükümetin korkunç bir zaafiyetidir. Diğer kurumların da zaafiyetidir."
`Aziz Yıldırım Cemaat`in hedefinde`
Hanefi Avcı`ya göre Fenerbahçe Kulübü B:aşkanı Aziz Yıldırım, Cemaat`in hedefleri arasında.
Aziz Yıldırım nedense eskiden beri cemaatin hedefindedir. Her zaman Cemaat`in hedefi oldu. Cemaat`in belli hedefleri vardır. Mesela Cübbeli Ahmet Hoca Cemaat`in hedefidir. Haydar Baş Cemaat`in hedefidir. Yıldırım da Cemaat`in hedefleri arasındadır. Şike operasyonunda şaibe olduğu aşikardır. Cemaat şike dinlemesine 2009`da başladı. Her olayı kullanıyorlar. Mesela Hrant Dink olayını kullanıp bir yerlere operasyon yapmayı düşündüler. Danıştay olayını, Özal`ın vefatını bahane edip bir takım insanların başına çorap örmeye çalıştılar.
Avcı Fethullah Gülen`in hesap vermesi gerektiğine inandığını belirterek, "Amerika Gülen`i Türkiye`ye iade eder mi" sorusuna şu cevabı verdi: ,
Cemaat`in başındaki isim o olduğu için onun da hesap vermesi gerekiyor. Ancak, iade konusunda, Türkiye şimdiye kadar ABD`den hiçbir adamı alamadı. Avrupa`dan çok adam aldı ama Amerika`dan alamadı. Bu ABD`nin kötü niyetli olduğu anlamına gelmeyebilir. Orada farklı bir mevzuat var. Çok büyük bir uğraş vermek gerekiyor.
A Haber