• DOLAR 32.585
  • EURO 35.061
  • ALTIN 2460.541
  • ...
İlla edep illa edep
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Toplum İslami değerlerden uzaklaştıkça bataklığa saplanıyor. Bu bataklıktan kurtulmanın tek yolu ise tekrar İslam’a sıkı sıkı sarılmakla mümkün olur. Kimi hasletler var ki insanda olmadıktan sonra ilim ve akıl fayda vermiyor. İnsanın haddini ve sınırını bilip Allah’ın hududunu geçmemesi gerekiyor. Bunun için de edepli olmayı öğrenmek gerekiyor. Âlimlerimiz edebin önemini anlatan birçok söz söylemiştir. Burada hepsini yazamayız bunlardan birkaç tanesini hatırlamak için yazalım. “Utancı giden kimsenin kalbi ölür.” Hz Ömer (r.a), “Ulu kişi, ârif bir insan, Rabbine karşı edebini bıraktı mı mutlaka helâk olur.” (Yahya b. Muaz (r.a), İnsanlık âdâbını, ilimden evvel, öğrenmek lâzımdır. İmâm Mâlik (r.a), Şeytanın katili edeptir. Mevlana, ‘Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve ilim gibi şeref olmaz. Hz. Ali (r.a)’, Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter. M. Akif Ersoy, Ben edebi edepsizlerden öğrendim. Lokman Hekim’, ‘Kişi kendisini ve sevdiklerini ateşten korumak istiyor ise edebi öğrensin, edebi öğretsin. İbnul Kayyim El Cevzi

Edep ile ilgili görüştüğümüz İbrahim Cücük Hoca’mız ile bir röportaj gerçekleştirerek edep kavramını konuştuk. Sözü daha fazla uzatmadan sizi İbrahim Hocamızla yaptığımız bu güzel röportajla baş başa bırakıyoruz…

Edep nedir. Kur’an ve sünnet ışığında edebin tanımı ve önemi nedir?

Cenabı hak bu söyleşimizi feyiz, bereketli eylesin. İlk aklıma gelen edeplinin edebiyle edeplenmektir. En büyük edep sahibi olan Peygamberimiz (sav)’in edebiyle edeplenmemiz gerekir. Edebin özü budur. Edep insanı hatadan koruyan bilgi ve prensiplere sahip olmaktır. Edep olgunlaşmanın, ruhen yükselişin birinci şartından sayılmıştır. Edepten sıyrılmış biri büyük bir âlim dahi olsa insani üstünlüğe, ruhi olgunluğa kavuşamaz. Edep için yüksek seviyede ihsan mertebesine ulaşmaktır, diyebiliriz. İhsan, Allah’ı görürcesine kulluk etmektir. Bütün hallerimize ihsan yansısa o zaman kişi edeplenmiş olur. Yani edep haddini bilmektir. İnsan kendi haddini bilirse başkasının haddini de bilir. “Edepli insan az konuşur, edepsiz insan Hak dergâhından kovulur” gibi birçok söz söylenmiştir. Mevlana bu konuda, “Edepsiz insan hakkın lütfundan mahrum kalır” ifadelerini kullanıyor. Çünkü kulluğun Kabul edilmesi için temel şartlardan birisi niyette ihlas, amelde sünnete uymaktır. Bu iki esas olursa amel kabul edilir. Mü’minin kalbinin hedefi Allah olmalıdır. Kalpte bu hedef yerleşirse dil ve bedende de tecelli eder. Çünkü dil ve beden kalbin tercümanıdır. Kalpte ne varsa dilde ve bedende o görülür. “Ruhen yükselmek ancak edeple mümkündür” denmiş. İlimsiz irfan muhal, irfansız ilim vebaldir. İkisiyle amel etmeye edepli davranma denir.

Edepli olmak ifadesinde asıl hedef nedir?

Edeple Âdem melekten üstün oldu. Âdem (as)’in meleklerden üstün kılınışının hikmetlerinden biri de edeptir. O, ilmin gereğini yerine getirdiği ve edebe ulaştığı için üstünlüğünü ortaya koydu ve Allah’ın emri ile melekler de edebin gereği ona secde ettiler. İşte esas hedef Allah’a yönelmektir. Biz Kâbe’ye yönelerek Allah’a secde etmiş oluyoruz. Edebin dostları, hayâ, samimiyet, teslimiyet, muhabbet, niyet, itaat, gayret ve hizmettir. Şeytan Allah’ın huzurundan edebi terk ettiği için kovulmuştur. En büyük edep en büyüğe karşı edepli olmaktır. Allah ayette “Müminler! Allah’ın ve Resulün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun Allah her şeyi işitendir ve her şeyi bilendir. Ne niyette iseniz onu en iyi bilendir. Kimseyi Allah ve Resulünün önüne geçirmeyin. “Ey Mü’minler sakın sesinizi Allah’ın Resulünün üstüne çıkarmayın” buyurulmuştur. Kalpte edep Allah’tır. Peygamber Allah’ın elçisidir. Elçiye itaat Allah’a itaat demektir. Peygambere hürmet, Allah’a hürmettir. Edep iman ile olur, imanı terk eden kâfir olur. Her yerde edep Allah’ın hakkını bilmek Peygamberin hakkını bilmek ve onu gözetmektir.

Edebin kısımları ya da kişiye göre dereceleri var mı?

Tabii edebin kısımlarını; Allah’a karşı edep, Peygambere karşı edep, âlimlere karşı edep, anne babaya karşı ve diğer insanlara karşı edep diye ayırmak mümkündür. Allah’a karşı edep imanda tevhid ve tenzihtir. Allah’ın kendisini gördüğü, işittiği gerçeğini hiç unutmayarak davranmaktır. Allah’a karşı edep; Allah’ı yaratılmışlar seviyesine indirmemek. Yaratılmışları da yaratıcı seviyesine çıkarmamaktır. Peygamberimize karşı edep ibadette, ahlakta ve muamelede sünnet ile ibadet etmektir. Çünkü Allah’a itaat Peygambere itaatle gerçekleşir. Ayette “Kim Resule itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur” buyurulmaktadır. Edep edeplinin edebiyle edeplenmektir. Âlimlere karşı edep ise saygılı olmaktır. Hürmet etmek ve istifade etmekledir. Avam’ın edebi müçtehide sormaktır. Müçtehidin edebi Allah ve Resulüne sormaktır. Allah’a sormak, Kur’an’a sormak Peygamber’e sormak siyere/sünnete sormaktır. Anne babaya karşı edep ise sevmek ve saygılı davranmakla, itaat etmekle olur. Diğer insanlara karşı edep ise saygılı, seviyeli davranmak ve bize yakışanı yapmakladır. İnsanın kendisine karşı edebi ise tevazu göstermekle olur.

İslam’ın ahlak bakımından ortaya koyduğu emir ve yasaklar edep sınırlarını bize öğretiyor. İslam ve edep arasındaki edep ilişkisi nedir?

İslam fiiliyatta edep şeklinde tecelli eder. İslam teslimiyettir. Kalbin teslimiyeti edebidir. Bu da tazim, iman, tenzih ve tevhiddir. Dilin edebi edepliye yakışır biçimde, imana uygun konuşmaktır. Bedenin edebi imana uygun hareket etmektir. İman en üstün gerçektir. İslam’ın ortaya çıkışı bir edeptir. Teslimiyet edeptir. Ayette: “Yürüyüşünde tabii ol, orta yolu izle. Sesini alçalt unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir” buyurulmaktadır.

Mü’min orta yolu izler. Çünkü İslam orta yoldur. O yüzden edep her hareketinde orta yolu izlemektir. Meleklerle müşterek yönümüz akıldır. Hayvanlarla müşterek yönümüz şehvet ve gazaptır. Ama bunlar aklın emrinde akıl ise imanın emrinde olacak. Sokrates “Vicdanının talebesi, nefsinin öğretmeni ol” der. Biz bu sözü eksik görüyoruz. Yani mü’minin nefsini aklına, aklını ise imanına tabi kılması lazım. Burada aklın edebi imana uymaktır. Akıl göze benzer ışık olmazsa göz görmez. Gözün görmesi ışık ile aklın çalışması ise doğru bilgiyle olur. Onun için vahye müracaat eder akıl. Akıl yaratana uyar. İslam’ın ermine uymaktır edep. Tabii o edebin en alt seviyesi avam kesimin haramlara helallere dikkat etmesidir. En üst seviyesi ise ihsan mertebesidir.

Hocam ifade ettiğiniz ölçülerde bir edebi nasıl kazanabiliriz?

Bunu ifade edeyim ki; biz toplum olarak istilaya uğramış bir toplumuz. Bütün İslam ülkeleri özellikle Türkiye istilada... Küfrün istilasına uğramış istiklal harbinden daha beter bir istila ile karşı karşıyayız. Her şeyden önce eğitimde inkılabın gerçekleşmesi lazım... Anlayıştaki inkılap ancak bilginin inkılabıyla olur. Bilgi inkılabı ise vahiy eksenli olacak. Yani bilgi vahye göre olmalı. İşte insan o zaman insan olur. İfade ettiğimiz gibi edep edeplide bulunur. En büyük edepli hazreti Peygamber (s.a.v) Efendimizdir. Yani edep en büyük edep sahibi olan zatın ahlakıyla ahlaklanmaktır. Edep edepliden kazanılır, ama edepsizden öğrenilir. Çünkü edep edepsizliğin zıddıdır. Tabi fıtratın temiz ise bu böyledir. Ama kalbin bozulmuş ise yanlış davranmış olursun. Sözün kısası edep aklı tamamlayan, ışıklandıran, imanı olgunlaştıran ve kişiyi selamete ulaştıran hayırlı bir sermayedir.

Bunu elde eden insanlarla konuşarak bunu kazanmanın çaresine bakmalı, kazandıktan sonra ise korumak için çaba göstermeli… Edebin devamlılığını sağlamak edebi kazanmaktan daha zordur. Bunun için “kâmil kalmak, kâmil olmaktan daha zordur” derler. Öyleyse edebi korumak için edeplilerle birlikte olmak lazım. Kişilerin edebi kendilerini günahtan ve küçük düşmekten korur. Her Müslüman İslam’ın temsilcisi durumundadır. Yani her bir Müslüman Muhammedi’dir. Bu Muhammed’in getirdiği din anlamında değil Muhammed’le gelen din anlamındadır. İşte bu anlamda her Müslüman küçük bir Muhammed’dir Mehmet’tir. İşte Mehmetçik tabiri de buradan gelmektedir ve kişi ancak Hazereti Muhammed (s.a.v)’e uyuyorsa Mehmetçik olur. Hz. Ali “Babaların evlatlarına bıraktıkları servetin en hayırlısı edeptir”, yine Hz. Osman “Edep döküntüleri altın döküntülerinden daha hayırlıdır” buyurmaktadırlar.

Öyleyse edeplilerle birlikte olmak hem edebin kazanılması hem de devamının temin edilmesi açısından önemlidir. Mevlana bu yüzden “Allah’tan edebe muvaffak olmayı dileyelim” demiştir. Bu da demek oluyor ki; insan kendi başına bunu başaramaz. Ancak Allah’ın yardımı lazımdır. İnsan Allah’tan yardım isteyebiliyorsa muvaffak olur. Yani bize Allah’ın yardımı lazım ve Allah’tan yardım isteyelim. Edebi olmayan kimse Allah’ın lütfundan mahrumdur. Şemsi Tebrizi demiş ki; “Herşey çoğalınca fiyatı düşer, edep öyle değil çoğaldıkça kıymetlenir.” edep ihlas ve kulluk ile azgın nefsi uslandırmaktır.

Hayâ nasıl kazanılır? En büyük Hayâlı insan kimdir? Toplumda nasıl Hayâlı olunur?

Bir ziyaret için Trabzon’a gitmiştim. Orada 1200 kız öğrencimizin olduğu bir yerde seminer veriliyordu. Benim de konuşmamı istediler. Ben orada; Topluma açılmak iyidir. Ama hayâ ile olursa. Edebinizi korursanız topluma edep götürürsünüz. Hayâyı ders olarak işleyin” dedim. Arkamdan karar almışlar hayâ dersleri koymuşlar programlarına. Toplumun hayâ derslerine ihtiyacı var. Hayâ edep demektir. Edep hayâ ile ortaya çıkar. Hayâ hayattan gelir. Bir insan diri ise can alameti hayâdır. Hayâ manevi hayatın işaretidir. Hayâlı insan yüzünden tanınır. Kadınlarda hayâ daha çok görülür. Yüzlerinde terleme olur. Çünkü utanırlar. Utanma işaretidir hayâ. Onun için denmiş ki; ‘Hayâ Allah’ın seni aradığı yerde kaybetmemesi, kaybettiği yerde aramamasıdır. Seni iyilerin yanında görmek istiyor. Kötülerin yanında görmek istemiyor’ Yani hayâ edebin bariz bir şekilde ortaya çıkışıdır.

Toplumumuzda edep ve ahlak hep çok önemli görülmüş ve hayata yansımıştır. Bu bağlamda ‘Edep Yâ Hû’ bir darbı mesel haline gelmiştir. Edep Yâ Hû derken ne anlatmak isteniyor?

Senin bu yaptığın yanlış, bu yanlışı yapma! Hani sen insansın, hayvandan farkın vardır. Hayvan ile insan arasındaki fark insanın edepli olmasıdır. Bu yaptığın, söylediğin, tarzın, üslubun, hayâ ve edebe terstir. “Edep Ya Hu” diyoruz. Yani; “Bana göre davran” demiyoruz. “Edebe göre davran” diyoruz. Kendimizi öne çıkarmıyoruz. Çünkü seni hemen reddederler. İslam’ı, Peygamber’i devreye koy edepliliği ortaya koy. Onun için edepli olalım. Toplumun huzurunu korumak edebi korumakla olur. Hayâyı yaygın hale getirmekle toplum korunur. Zaman zaman hayâ ile ilgili sözler reklam panolarına yazılsa topluma hatırlatma yapılması çok faydalı olur.

İmam Şafii demiş ki; “Ayıp ve kabahatten korkmayan kişiyle düşüp kalkmak, kıyamet gününde insana utanç verir.” Onun için Edep Ya Hu! Ayıp ve kabahatten, ayıplı hareketten sakın edebe uy. “Bu kadar da yanlış yapıyorsun” demektir “Edep Ya Hu!” Abdulhakim Arvasi hazretleri demiş ki: “Edep hududa ve sınırlara riayet etmek, onu aşmamaktır. En büyük edep ise ilahi hududu muhafaza etmek ve gözetmektir.” Her yerde ilahi hududa göre davranacağız. Avamın Allah’a ermesi haramlara dikkat edip farzları eda etmesidir. Bu edebin en alt seviyesidir. En üst seviyesi ise ihsandır. En alttan bu işe başlamak lazım. Toplumda harama dikkat edildiği zaman toplumda hayâ var demek olur. En yüksek seviye, en yüksek seviyelilerden ortaya çıkar. Toplumun temsilcileri dikkat ederse topluma edep saçar. Çünkü örnekliğin yolu kısadır, sözün yolu uzundur derler.


Edep aynı zamanda hayânın bir parçası olduğunu ifade ettiniz. Edep ve hayâ ile ilgili gençlere neler söylemek istersiniz?

Kendinizi dünyevi zararlardan nasıl koruyorsanız, imanınıza ters hareketten koruyun. Akıl gençlerde çok var. Aklın gereği akla yaratana uymaktır. Gençlere nasihatimiz bu olmalıdır. Aklınız vicdanınıza göre, vicdanınız da imanınıza göre hareket etmelidir. Öyleyse siz gençler olarak arkadaşlarınıza karşı edepli gençler olun ve birbirinize edebi telkin edin. Birbirinize sahip çıkarak beraber İslam’ı uygulayın. Çünkü günahlara karşı günahkârların çevresinden kurtulmanın yolu iyilerle çevrelenmektir. Arkadaşlar birbirlerini hayâ ve edep ile çevrelerse edepsizlerden kendilerini korumuş olurlar. Birbirinize nasihat edin. İslam’ın tatbikini temin edin. Sahabe diyor ki; Resulullah bizden birbirimize nasihat etme şartı ile biat aldı. Bu İslam’ı beraberce uygulayın demektir. Hayâ dersleri yapın aranızda ve birbirinizi hayâ ve edep ile kontrol edin. Her halinizle topluma örnek olun. Küçükler büyüklere bakarlar, siz küçüklere göre büyük sayılırsınız. Aklın gereği, vicdanın gereği imana göre yani Allah ve Resulünün getirdiği gerçeklere göre hareket etmenizdir. Hallerinize yansınız bu edebiniz. Her bir genç her gün bir şey öğrenip başkasına bunu öğretsin. Gençler; her hafta bir yanlışı terk etmek, her hafta bir güzellikle donanmak için birbirlerini teşvik etmelidir. Örneğin bu hafta münakaşa etmeyeceğiz, başkası bizimle münakaşaya girerse biz girmeyeceğiz.

İnsanla hayvan arasındaki fark edeptir diyor Mevlana. Lokman Hekim`e sordular: "-Edebi kimden öğrendin?" Lokman Hekim cevap verdi: "-Edepsizlerden öğrendim. Şöyle ki onlar insanların hoşuna gitmeyecek bir şey yaptıklarında ben onlar gibi yapmamaya çalıştım."

Edebi toplum olarak nasıl anlıyoruz? Doğru uyguluyor muyuz?

Doğru davransak doğru anladığımız anlaşılır. Birisine nasihat ederken bedenin kafanı yönlendirmesin, bu kafa bedenini yönlendirsin. Akıl kafadadır. Akıl imanına uysun ona göre davran diyorum. Biz toplumda gereken edebi göstermek için onu kendimizde göstermemiz gerekiyor. Kendinde bir şey olan bunu başkasına verebilir. Kazananlarla birlikte bunu kazanmayı dert edinmek lazım... Toplumda bu edep görülmüyor. Ama bizde görünürse toplumu da biz oluşturuyoruz. Yavaş yavaş bir kişi toplumu değiştirebilir. ‘nefsine vaaz et, sonra onun gereğini yerine getirdikten sona insanlara vaaz et’ diyor Peygamber Efendimiz. Kendini değiştirdin mi toplumu değiştirirsin. Kendine tesir edebilirsen başkasına tesir edebilirsin. Öyleyse kendimizden başlayacağız edepli olmaya. Suyu kullanırken edep israf etmemektir. İsraf etmemek bir edeptir. Zaman israfı da, imkân israfı da, insan israfı da böyledir.

Edebi nasıl koruyacağız? Peygamberin davranışına uyduğun zaman edepli olmuş olursun. Hayatta edebin yansıması sünnete göre davranmaktır. Peygamberimiz nasıl yaşadı? Adaleti nasıldı? Şakası nasıldı? İffeti nasıldı? Zikri nasıldı? İbadeti nasıldı? Namazı nasıldı? Cihadı nasıldı? Kısacası bütün bunları bilirseniz her şeyinizle edeplenmiş olursunuz. Yunus’un dediği gibi ‘Gezdim Halep ile Şam’ı, Eyledim ilmi talep, Meğer ilim bir hiç imiş, İllâ edep illâ edep’ İmam Malik’in dediği gibi ‘edebini un yap, sözünü tuz yap’ gençler nasihatlere kulaklarını tıkar, örneklere gözlerini açarlar. Sözün tuz gibi az olmalı. Ekmeğin tuzu fazla olunca yenilmez. Un fazla olmalı. Örnekliğimiz fazla olursa o zaman sözümüz geçerli ve tesirli olur.

Edep ile ilgili projeler yapılabilir mi?

Edep ve hayâ ile ilgili vaazlar, konferanslar ve semireler düzenlenebilir. Böylece kulak kabartacak toplum ve halla halla biz edepli değilmişiz diyecek. Bizim hareketlerimiz hayâya tersmiş. Çünkü insanlar illaki Peygamberi duyunca daha çok etkileniyor. Bu hayâ ve edep ile ilgili toplum bu eksikliğin farkına varacak. Senede bir hafta yoğun bir şekilde hayâ ve edep konusu işlenmelidir.

Son olarak edebin önemi ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Utanmak edepli olmak insan ruhunda asıldır. İnsanı insan olarak muhafaza eden budur. İlim ve bilginin güzeli edepledir denmiştir. Davranışlar ilim ve irfanla kabul görür. İnsan güzel edep ve ahlakıyla dünya ve ukba muradına erişebilir. Onu için edebe çok dikkat etmek gerekiyor. En büyük edep ilahi hududu muhafaza etmektir. ‘Çocuğunuzun yedi yıl oynamasına müsaade edin ve yedi yıl ona yaşam edebini öğretiniz’ demiş Hz. Ali. Seriy es-Sakatî de; Edep, aklın tercümanıdır. Bunun manası şudur; herkes aklı kadar edepli olur. Edebi kıt, ahlâkı bozuk olana hakiki manada akıllı denmez’ demiş.
Son olarak Ziya Paşa’nın şu sözüyle bitirelim;
“Edep bir tac imiş Nur-i Hüda’dan
Giy ol tacı, emin ol her beladan...
Bir insanda olmazsa edep ne eylesin ona medrese mektep
Okusa âlim olsa yine merkep yine merkep
vehasılı illâ edep illâ edep...

İbrahim Cücük Hoca Kimdir?

1950 yılında Adıyaman Gölbaşı Harmanlı nahiyesi ilkokulunu bitirdi. 1970 Yılında Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. 1974 yılın da Erzurum Yüksek İslam Ensütüsü’den mezun oldu. Çeşitli görevlerde bulundu. Erzurum’da müezzinlik, imamlık, müftülük şefliği, müftü yardımcılığı, akşam ortaokulu öğretmenliği, endüstri meslek lisesi öğretmenliği yaptı. 1984 yılında İstanbul’a yerleşen İbrahim Hoca halen İstanbul’da ikamet ediyor. Evli ve 5 çocuk babasıdır.

Yayınlanmış eserleri

1. Ayet ve Hadislerle Peygamberimiz yaşayışı ahlakı prensipleri
2. İslam’da Devlet Başkanlığı
3. Ayet ve Hadislerle İslami Hayat
4. Hz. Peygamber’den Hz. Ali’ye Nasihatlar (tercüme ve şerhi)
5. İmam Şarani’den Şeyh İbrahim Meftuli’nin Tavsiyelerinin Şerhi

Talha Bal / İnzar Dergisi – Haziran 2014 (117. Sayı)
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir