• DOLAR 32.478
  • EURO 34.98
  • ALTIN 2434.67
  • ...
Mısır Halkı Darbecilere Boyun Eğmiyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

MÜCAHİD TEMEL / İSTANBUL

3 Temmuz’da Muhammed Mursi’ye yönelik yapılan askeri darbe sürecinde Mısır’da bulunan ve birçok olaya yakinen şahitlik eden Ezher Öğrencisi M.K.’la, bu süreçteki izlenimleri hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

Darbeden önce halkın durumu nasıldı?

25 Ocak 2011’de yapılan Mısır devriminden sonra halk, seçilen ilk Cumhurbaşkanları Muhammed Mursi ve yönetiminden memnundu. Ancak Hüsnü Mübarek döneminden kalan eski kalıntılar, seçilmiş meşru yönetimin, halkın gözünde ve kamuoyunda itibarsızlaşması için çeşitli komplolar düzenliyorlardı. Sürekli İhvan-ı Müslimin ve Mursi aleyhinde yalanlar yayıyorlardı. Bu yalanlardan bazıları, bunlar masum insanları öldürüyorlar. Şunu katlettiler, bunu katlettiler diyerek, iftiralar atıyorlardı. Yine Mursi’nin cumhurbaşkanlığının ilk ayından itibaren başarısız olduğunu söyleyip ona karşı çeşitli grevler yapıyorlardı. Benzin istasyonlarını kapatıyorlardı. Yani ellerinden gelen her şeyi yapıp, darbeye hazırlık yapıyorlardı. Öte taraftan halk, Muhammed Mursi’ye fazlasıyla umut bağlamıştı. Mursi cumhurbaşkanı olduğunda, insanlar çok seviniyordu. Eski kalıntıların kara propagandaları ve komplolarına rağmen kimse etkilenmiyordu.

İhvan-ı Müslimin de kuruluş yıllarında yaptığı çalışmaların aynısını bu dönemde de yapmaya başladı. Hatta çalışmalarını daha güçlü bir şekilde yürütüyordu. Fakir halka elbise ve gıda yardımları yapılıyordu. Yine bedava tedaviler yapılıyordu. Yardım dernekleriyle ve kuruluşlarıyla çalışmalarını katlayarak yapıyordu.

MISIRLILAR DARBEYİ BEKLEMİYORDU

Mısır halkı asker tarafından yapılacak bir darbe bekliyor muydu?

Darbeden önce Mursi karşıtları Tahrir Meydanı’nda toplandılar. Yine sokak aralarında Mursi aleyhine sloganlar atan küçük ve birkaç kişiden oluşan yürüyüşler düzenlediler. Ardından İhvan da meydanlara indi. Halkın teveccühü çok fazlaydı. Yine sokak ortalarında Mursi taraftarları da yürüyüşler yapıyordu. Kalabalıklardan dolayı sokakların sonu gözükmüyordu. Bu süreçte Mısır halkı darbenin yapılabileceğine dair en küçük ihtimali bile vermiyordu. Eski yönetim kalıntılarının yaptığı gösterileri basite alıyorlardı. Ancak bu gösterilerin darbeye bahane olduğunun farkında değillerdi. Darbenin yapılmasıyla halk şok oldu.

Rabia ve Nahda meydanlarında nasıl bir atmosfer yaşanıyordu?

30 Haziran’da Mursi’yi destekleyenler, Rabia ve Nahda meydanlarında yaptığı gösterilere ben de gittim. Bu gösteriler, Tahrir Meydanı’nda toplanan eski kalıntılara karşılık yapılıyordu. O zaman askeri darbenin olacağına ihtimal verilmiyordu. Yine darbeden sonra da bir keresinde Rabia Meydanı’na gittim. Oradaki göstericilerin maneviyatı beni çok etkilemişti. Rabia Meydanı’na yakın bir yere gitmiştim. Yolda giderken, yürüyüş yapan büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Ben de onlara katıldım. Ramazan ayıydı. Rabia Meydanı’na kadar yürüdük. Çok büyük bir izdiham vardı. Her sokaktan Rabia Meydanı’na insanlar akın ediyordu. Gençler ateşli sloganlar atıyordu. Kalabalık darbeyi kesinlikle kabul etmiyordu. Kalabalık bir birine kardeş gibi davranıyordu. Sıcak ve oruçlu oldukları için ara sıra havaya su fışkırıyorlardı. Ellerini buza sürüp bir birinin yüzüne sürüyorlardı. Ardından iftarda, su ve hurmayla iftarımızı açtık, yemek çok azdı. İnsanlar buna rağmen sıkıntı yapmadılar, hurmayla suyla yetinip protestolarını sürdürdüler. Herkes aynı anda meydana gitmiyordu. Bazıları sabah bazıları da akşam gidiyorlardı. Buna rağmen meydanlarda yer yoktu.

‘BALTACILAR HER TARAFTA MÜSLÜMANLARA SALDIRIYORDU’

Rabia ve Nahda katliamlarından bahseder misin? Halk bu katliama nasıl bir tepki verdi?

Darbenin ilk günlerinde askerler protestolara müdahalede bulunmuyordu. Protesto yapanlar ellerinde spreylerle duvarlara sloganlar yazdıkları halde onlara karışmıyorlardı. Ancak işin ciddiyetini görünce de şiddet kullanarak meydana girdiler. Ben şiddetin yaşandığı gün meydanda değildim. Ancak sokaklar ve çarşılarda ‘’Baltacı’’ diye isimlendirilen bazı şahıslar, nerede sakallı ve Müslüman birilerini bulduysa onlara saldırıyorlardı. Bunun için Abbasiye ve Ramsis bölgelerine gitmiyorduk. Çünkü buralarda sakallı kişilere taş atıyorlardı. Saldırıyorlardı. Rabia ve Nahda katliamlarının yaşandığı gün halkın hepsi tedirgindi. Korkuyordu. Darbecileri destekleyenler de korkuyordu. İhvan’ın silah kullanmaması ve barışçıl yollarla direnişini sürdürmesi sayesinde çatışmalar yaşanmadı. O zaman gençler yerinde duramıyordu. Eğer İhvan saldırı izni verseydi. Birçok yerde kavga başlar ve büyük kargaşalar yaşanacaktı. Ancak İhvan, silaha ve şiddete izin vermedi.

Selefi Nur ve Ezher şeyhinden bahseder misin?

Mısır halkı, Selefi Nur Partisi’ni ve Ezher şeyhini darbecilerin kuklası olarak görüyorlar. Selefi Nur Partisi daha önce meclise girmenin haram olduğunu, oraya girenin “şirk’’ işlediğini ve küfre girdiğini söylüyordu. Ancak darbe yapıldığında İhvan’a karşı askeri desteklediler. Yine darbeden önce Mursi ve yönetimine sözlü ve fiili saldırılarda bulunuyorlardı. Hatta bir ara bir toplantı esnasında Mursi, Erdoğan ve Ahmedi Necat’la görüşme yaptı. Bunlar halkın arasında, ‘’İhvan, Mısır’ı Şia’laştırıyor’’ yaygarası koparıyorlardı. Ardından da, İhvan’a karşı bir parti açtılar. ‘’İhvan halkı Şia’laştırıyor’’ diyen bu zihniyet, daha sonra darbe gününde papazların arkasında oturdular ve darbeye destek verdiler. Ezher Şeyhi Ahmet Tayip, Hüsnü Mübarek döneminde atanmıştı. Bunun için o da eski kalıntılardan biriydi. Darbeden önce Ezher öğrencileri onun istifa etmesi için okullarda gösteriler düzenlediler.

Darbe sonrası okullardaki protesto gösterileri nasıl oldu?

Ben okula gittiğim günlerde, öğrencilerin yürüyüş ve gösterilerine şahit oluyordum. Ezher Üniversitesi’nde her gün gösteriler oluyordu. Polisler bu gösterilere, gaz bombası ve pompalı tüfekle müdahale ediyordu. Gösteri kanunu çıktıktan sonra, gösteri ve yürüyüşleri dağıtmak için kullandıkları en hafif silahları pompalı tüfekti. Buna rağmen halk, kalabalık yürüyüşler yapıyordu. Kahire’nin birkaç mahallesinde insanlar toplanıp, aynı yere gidiyorlardı. Bir seferinde, ben de Mescid-i Selam Camii’nden yürüyüşe katıldım. Nüzha Köprüsü’ne kadar yürüdük. Köprüye vardığımızda arkamızdaki iki sokakta ve öndeki sokaklarda da yürüyüşlere katılanlar köprüye doğru geliyorlardı. Yaklaşık 6 koldan halk köprüye doğru geliyordu. Bu yürüyüşlerde yüzbinler toplanıyordu. Polisler, kalabalık bir şekilde gaz bombalarıyla halkı dağıtmaya çalıştı. Ve çoğu insanı yerde sürükleyerek gözaltına aldı.

Buna karşılık darbe karşıtları silah kullanmıyordu. Ancak darbeciler sürekli halka İhvan’ın insanları öldürdüğünü söylüyorlardı. Bir gün Tahrir Meydanı’ndan geçiyordum. Meydanda bir sergi vardı. Sergide katledilmiş bebek ve çocuk fotoğrafları bulunuyordu. Üzerinde de “Bu katliamları İhvan yapmıştır” diye yazı vardı. Bu şekilde halkı kışkırtmaya çalışıyorlardı. Yine, okul gösterilerine katılan Mısırlı bir arkadaşım bana, ‘’Okulda yaptığımız bir protestoda, polisler öğrencileri dağıtmaya çalışıyordu. Bir anda göstericiler ile polis arasında bir Mitsubishi arabanın durduğunu, içinden silahlı iki kişinin inip polislere ateş açtığını, bunun üzerine öğrencilerin okulun içine kaçtığını ve kimsenin failleri tanımadığını’’ söyledi. Bu olayda dört polis ölmüş ve 7’si de yaralanmıştı.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir