Barış süreci mi dediniz?
Ne zamanki “barış süreci bitiyor” söylemleri kamuoyu tarafından dillendiriliyor, yeni bir hamle geliyor. 2013’te de buna benzer söylemlere karşı Diyarbakır’da Erdoğan ve Barzani’nin açıklamaları bu ümitleri yeniden yeşertmişti. Bugün de kamuoyu ve sokaklarda yine bu söylem dillendiriliyor. Buna karşılık hükümet yine Diyarbakır’da “Çözüm Süreci Çalıştayı” adı altında bir toplantı gerçekleştirdi. Hükümet tarafından bakanlardan Mehdi Eker, Efkan Ala, Beşir Atalay, başbakanın danışmanı Yalçın Akdoğan ve bazı milletvekilleri de vardı. Bunlarla birlikte BDP-PKK’ ye yakınlığıyla bilinen birçok STK ve temsilci katılmıştı. Bu toplantıda, somut adımların atılması ve 18 ayda 4 aşamada neticelendirilmesi hedeflenmişti.
Şimdi bu çalıştaya katılanlara soruyorum, birçok ayağı olması gereken bir yapı tek ayakla olur mu? Başta Devlet ve PKK’yle sorunları olanların bu görüşmelerde olması gerekmez mi? İkisi “birbirimizle anlaşalım” derken iki kesimle sorunları olan yapı ve kesimler görmezden geliniyor. Mesela bölgede İslami yapılar özelliklede HÜDA PAR’ın BDP’yle ciddi sorunları var. HÜDA PAR ve İslami yapılar ciddi saldırılara maruz kalıyorlar. HÜDA PAR’ın bütün sağduyu çağrılarına rağmen saldırılarına devam ediyorlar. Bilindiği gibi sadece 2014 itibariyle HÜDA PAR, kendisine yapılan 40’ın üzerinde saldırıyı kamuoyuyla paylaşmıştı. Çözüm sürecini HÜDA PAR üzerinden bitirmek isteyenler var. Şimdi bu toplantıda bu konuşuldu mu? Konuşulduysa bununla ilgili niye bir açıklama yapılmıyor? Bunun yanında Kürt halkı devletle büyük sorunlar yaşamış. Hiçbir siyasi fikri olmamasına rağmen hatta PKK’yi sevmeyen yüzlerce köy boşaltılmış, yüzlerce insan katledilmiş. Bunları temsil eden kanaat önderleri ve gurupların temsilcileri niye bu toplantılarda yok. Bu şekilde sürdürülmek istenen bir çözüm süreci netice vermez. Kamuoyunun oluşmasında büyük bir etkiye sahip İslami guruplar ve kanaat önderlerinin bu tür toplantılara çağırılmaması hükümetin ferasetsizliğini gösterirken BDP-PKK’yi de şımartıyor.
Bu şımartma neticesinde halka saldırıları, yol kesmeleri ve çocuk kaçırmaları meşru hakkı olarak telaki ediyor. Lice’de köylüleri zorla toplayıp kendine kalkan ediyor. Özellikle köylülerden birilerinin vurulmasını çok arzu ediyordu ki neticede böyle oldu. Vurulan iki kişi çok işlenilecek ve gündemde tutulmaya çalışılacak. Hem devlet hem de PKK içerisinde sürecin bitmesini isteyen ciddi bir kesim var. Bu iki kesim, olayların gündemde tutulması ve yeni olayların olması için her türlü yolu deneyecekler.
Şu da gözüküyor ki PKK, Abdullah Öcalan’ın söylemlerini ve açıklamalarını es geçeceğe benziyor. Serbest kalma kokusunu alan Öcalan her seferinde çözüm sürecinin başa gitmesi için sağlam adımların atılmasını deklare ediyor. En son Sırrı Süreyya Önder’in Abdullah Öcalan’dan getirdiği mesajda “çözüm sürecinin yeni bir aşama ve neticelendirileceği” belirtilmişti. Ancak bunun pek öyle olmadığı ve PKK’nin bilinçli bir şekilde olayları tırmandırdığı gözüküyor. Ölenler halktan olunca da mağdur olma rollerini oynuyorlar. “Çözüm sürecini biz değil devlet bozuyor” algısını oluşturmak içinde sokak protestolarını ve medyayı iyi kullanacaklar.
Sözün özü hem Devlet-Hükümet hem de BDP-PKK kendilerini rahatlamak adına “barış süreci” adı altında güvene dayalı olmayan bir yola girmişler. Bu süre zarfında hükümet ekonomik olarak kendini güçlendirirken PKK insan kaynaklarını temin etti. Sürecin halk ayağıyla muhatap olmak istemeyenler bugün onun sancısını çekiyorlar.
Abdullah KAVAN / dogruhaber