Eğitim ve sınav öncesi suskunluğun hikmeti
Hasan Yılmaz / Doğruhaber / Rehberlik
Sınavların yaklaşması, öğrencilerin hayallerini süslerken aşırı düşünme boyutları kendilerini daha fazla yoracaktır. Elimizden gelen her şeyi yaptıktan sonra, ‘’Mevla’m neylerse güzel eyler, Allah en güzel vekildir.’’ düşüncesini hâkim kılıp zihinsel dünyamıza mana taşıyarak hedeflerimizi gerçekleştirebiliriz. Manasız, vahiyle ilgisi olmayan bir düşünce sisteminin sınava yükleyeceği anlam eksik kalacaktır.
Önceki yıllarda sınava hazırlanıp en güzel bölümleri kazanan öğrencilerin üniversiteyi bitiremeyişleri, hastalıkları, ölümleri dikkate alınarak her şeyin hayırlısını istemek gerekir.
Bu düşüncede olmayan, dünyevi düşünen insanlara rehberlik yaparak onları doğru istikamete yönlendirmek, ’’Her gün üzerimize doğan güneşin doğup batmasından daha hayırlıdır.’’sözüne mazhar olmak gerekir. İşin sosyolojik yönüne baktığımızda ise ikinci basamak sınavına az bir zaman kalması, okulun bitme süreci, kamu personel sınavı yolunda saç ağartanlar, dökenler, ailelerin panikliği, nişanlananlar, evliliklerini eğitime endeksleyenler, umutlarını eğitim üzerinden yeşertenler, nicel olarak da ülkemizde sınava giren öğrenci sayısının dünyadaki çoğu ülkenin nüfusuna eşit ya da daha fazla olması, eğitim noktasında ciddi sorunların olduğuna işarettir.
Eğitimini tamamlamış bu kadar insanın boşta kalması, eğitim anlayışını olumsuz etkilemektedir. Her şeyin karşılığının olması penceresinden bakan insanların, emeklerinin karşılığını görememe psikolojisi yaşamlarını da etkilemiştir. Bu etkileme sonucunda birey yalnızlaşarak kendini değersiz gördüğü gibi, eğimdeki anlayışı da değersiz görerek olumsuz sapmalara eğilim göstermiş, toplumsal kuralları göz ardı etmiştir.
Bu anlayışla toplumsal kontrol mekanizması olan resmi, gayri resmi kurallar anlamını yitirmiş ve eğitimde ciddi anlamda ahlaki problemlere neden olmuşlardır. Bu anlayış sonucunda statü uyuşmazlığı, rol çatışmaları yaşanarak tutarsız davranışların örnek teşkil edememesi, toplumun katmanlarını aileyi, mahalleyi ve okulu etkilemiştir. Bu etkileşimin sosyalleşmeden ziyade yabancılaşmaya tesiri sosyolojik bir vakadır. Vakaların doğallığı kadar çözüm prensipleri de olmalıdır.
Vakaların çözümünde hakkaniyet, üslup ve alçak gönüllük prensip edinilmelidir. Tevazu elbisesini giyerek nefsimizin esiri olmaktan kaçıp, sorunlara yönelme eğilimi göstermeliyiz. Kibirlenerek hiçbir şeyin çözülemeyeceğini unutmamalıyız. Nitekim konuyla ilgili Yunus Emre: ‘’Semaver ve üstündeki demlik ne kadar burnunu havaya kaldırırsa kaldırsın küçük bir bardak karşısında eğilmeye mahkûmdur.’’ diyor.
Bir gün eğitimin gerçek sorunlarının irdeleneceğini, eğitim kriterinin hak edeceği yerde olacağı kanaatindeyim. Unutmayalım ki toplumda bütün değerleri yetiştiren kalemin ve mürekkebin galebe çalması yakındır. İlme değer veren sınav maratonuyla uğraşan öğrencilerin emek sarf ederek, koşarak, terleyerek mücadele etmelerini düşünerek psikolojik destek sağlamalıyız. Aile, okul, dershane üçgeninde sorunlar çözülmeli, yüksek hedefler yüklemekten kaçınmalıyız. Sınav gününü konuşarak öğrencilerimizi olumsuz etkilememeliyiz. Öğrenci kardeşlerimizin de seri denemelerine eksiksiz girerek ciddiyeti elden bırakmamaları gerekir. Seri denemelerdeki soru çeşidinin fazla olması kardeşlerimizi telaşlandırmasın aksine bu tip soruların kavranması sağlanarak yöntemler ve eksikler noktasında branş öğretmenlerinden yardım talep edilmelidir. Geçmiş yıllarda çıkan soruların analizi iyice yapılıp bugünümüzü değerlendirmeliyiz. Son zaman diliminde daha da gayret sarf ederek suskunluk grafiğimizi artırmalıyız. Peygamberler tarihine, İslam tarihine baktığımızda başarıların bir önceki aşamalarının suskunluk olduğunu görürüz. Çalışarak, susarak Allahtan yardım talep etmeliyiz.
Selam ve dua ile…