Çaylak: HÜDA PARa Saldırılar ve...
Bölgenin yeni alternative gücü HÜDAPAR Milat Gazetesi Yazarı Adem Çaylak, yazdığı makalesinde son zamanlarda bölgede Hür Dava Partisi (Hüda Par)a yönelik saldırıları değerlendirdi. Artık kürt sorununun çözümünde Hüda Parın da önemli bir alternatif olduğunu belirten Çaylak, Ak Partinin de Hüda Para yönelik saldırıları engelleyen tedbirler alması gerektiğini belirtti.
DOĞRUHABER
Adem Çaylak`ın Makalesi
Doğu ve Güneydoğu bölgesinde PKK’ya alternatif olarak Müslüman Kürtlerin örgütlediği Hizbullah ve Mustazaflar hareketinin bir ürünü olarak 2012’nin sonlarında kurulan Hür Dava Partisi (HÜDA PAR), parti binası, temsilci ve mensuplarına yönelik, yaklaşık bir buçuk yıldır devam eden saldırıların, “Araf’ta’ki çözüm süreci”nin en hassas zamanlarında şiddetini artırarak devam ettirmesi, Öcalan’ın “Ortakvatan” vurgusu ve “demokratik İslam kongresi”ne hakim olan havaya rağmen Öcalan’ı yönlendirmeye matuf “silah”ı devrede tutmayı bir politik dil haline getirmeyi sürdüren Kandil güdümlü PKK saldırılarının artması, Suriye Rojava bölgesinde “İslam” görünümlü IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) çetesinin çocuk kadın demeden Kürtleri katliamdan geçirmeleri ve PKK tarafından çocukların dağa kaçırılması gibi pek çok gelişme, havaların ısınması ile birlikte birilerinin, “ateş”e “benzin” dökmeye başladıklarını gösteren emarelerdir.
Özellikle, geçmiş algısı ile yüzleşmek isteyen ve bu çerçevede bölgede PKK/BDP’nin gücüne karşı, iktidar partisi Ak Parti yanında Kürtlerin üçüncü büyük alternatifi olduğunu, 30 Mart 2014 seçimlerinde yabana atılamayacak oy oranı ile gösteren HÜDA PAR’ı, geçmişte olduğu gibi yine savaş ve şiddet ortamına çekmek isteyen birileri, uluslararası “sızıntı”lı Ergenekon ve F(e)rgenekon etkisine açık çatışma ortamı yaratmanın arayışı içine girmiş gözükmektedir. Hizbullah’a dönük geçmiş algısı yüzünden kendilerine yapılacak saldırılara karşı silahı bir çözüm olarak devreye sokacak kadar “yerinden fırlayacak” ve “parlayacak” bir karakteri haiz olduğu düşünülen HÜDA PAR’lı yetkililerle mensuplarının sinir uçları ile oynayan bu saldırıları başka türlü izah mümkün değildir.
PYD üzerinden Rojava bölgesindeki köylerde çocuk ve kadınları katledecek denli zıvanadan çıkan IŞİD ve benzeri çetevari yapılanmaların Suriye’de gerçekleştirdikleri saldırılar ile PKK kılıflı kimilerinin HÜDA PAR üzerinden, PKK’ya yar olmayan Müslüman Kürtlere yönelik Türkiye’deki saldırma ve insan kaçırma eylemleri, bölgede eski kaotik silahlı dönemi arzulayanların ekmeğine yağ sürmesi karşında, bir buçuk yıldır gel gitlerle de olsa “Araf’ta”ki çözüm süreci”ni yürüten AK Parti, Öcalan’lı PKK ve Barzani’li KDP, Suriye, PYD ve benzeri konularla ilgili başkaca hesapların içine girmeden inisiyatifi ele almadıkları ve her birinin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmedikleri taktirde, tekrar silahların gölgesine yuvarlanma tehlikesi içeren “Kürdistan” bölgesi, her üç unsuru yerlerinden edecek gelişmeleri tetikleyebilir.
PKK ve Öcalan konusunda dünyada ilk doktora tezinin sahibi ve “Kürt çözümü”nü Türkiye’de en iyi bilen isimlerin başında gelen Ali Kemal Özcan ağabeyinin (kendisi Tunceli/Dersim Üniversitesi sosyoloji bölümü öğretim üyesidir) bir yazısında (“Seçimden Sonra!”, Yeni Şafak, 2 Nisan 2014) belirttiği gibi, zaten Erdoğan ve Ak Parti’yi yıpratm/bitirme planının ilk hamlesi olan “Hizmet” şebekesi üzerinden kurulan kumpas ve operasyonun –şimdilik kaydıyla- geçiştirilmesinden sonra, İngiliz aklı ve New York Amerika’sının ikinci hamlesi, “çözüm süreci” üzerinden gerçekleştirileceğe benzemektedir. Tabi bu süreçte, Öcalan’ı PKK ve BPD üzerinden “ayartmaya” matuf her türden Ergenekon’lu F(e)rgenekon’lu “şarlatan” ve “sisli havayı” seven tüm unsurlar devreye sokulacaktır. Bu süreçte, bu unsurlara tetikçilik yapmak için Erdoğan ve Öcalan’ın kanatlarında “pervazlanmış” bir çok “benzin dökücü”nün önüne geçilmelidir!“Ateşe benzin taşımayacağız” diyen Öcalan ile “Siyasi ölümüm pahasına bu sorunu bitireceğim” diyen Erdoğan’ın, en çok ateşten uzak tuttukları yakıtlarına, yanı başlarına yerleşme temayülü gösteren “kibrit çalacaklar”ın şerrinden korunması elzemdir.
Bu yüzden bu süreçte, hakiki çözümü arayan ve “Ortakvatan” özlemi içinde olan Ak Parti’li, Öcalan eksenli PKK’lı ve HÜDA PAR’lı tüm Kürtlerin, “ateş”e “benzin” dökmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmeyecek denli sağduyu ile hareket etmelidir. Ak Parti, iktidarda olmanın ve devletin imkanlarından yararlanmanın sorumluluğunu yerine getirerek HÜDA PAR’ı “zıvanadan çıkarma” tehlikesi içeren saldırılar karşısında gereken önleyici tedbiri almalı, sorumlularını bulmalı ve çözüm süreci görüşmelerinde bu hususu bizzat takip edeceğini karşı tarafa bir şart olarak sunmalıdır. Bundan en çok Ak Parti ve Erdoğan yararlı çıkacaktır.Artık “Kürt çözümü”nde, bölgede AK Parti’nin yanında sadece PKK/BDP değil, aynı zamanda HÜDA PAR gibi alternatiflerin de olduğu bilinerek hareket edilmelidir.
HÜDA PAR da, kendilerini “zıvanadan çıkarmaya” ve “şiddet sarmalı”na sokmak isteyen “benzin dökücüler” karşısında sonuna kadar sağduyusunu kaybetmemeli, asla ve kat’a şiddet ve silaha, silahla karşılık vermemelidir. Aksi taktirde, eski oyunların tuzağına düşüp bölge ve Türkiye için bir umut olmaktan hepten uzaklaşacaklardır.
Tarihlerinde yarı-Tanrısal önderler yaratmış (Mustafa Kemal Atatürk ve Abdullah Öcalan) “etno-seküler” Türkçü ve Kürtçü Kemalist ve Apoist siyasi anlayışlara şiddetle karşı olduklarının altını çizen HÜDA-PAR, Kürtlük üzerinden Müslümanlık yapmadığı, İslam’ın kozmopolitan evrenselci ümmet anlayışının gereklerini yerine getirdiği, insani muhalif bir siyaset ortaya koyduğu, geçmişte haklarında oluşan olumsuz algıyı besleyecek şiddet sarmalına tutulacak hatalar yapmadığı, sadece Kürt Müslümanlara değil, tüm Türkiye’li etnik, dinsel ve kültürel farklılıklara hitap edecek “Müslüman muhalefeti”ni haiz bir dil ve söylem geliştirdiği taktirde, hem devlet hem de PKK katında, “Kürt çözümü”nün muhataplarını “sahih çözüm” için bir araya gelmeye zorlayabilecek gelişmelere imza atabilir. Bu bakımdan, HÜDA-PAR’ın takip edeceği yol, “sıkıntılı, uzun ince bir yol”dur.
Öte yandan, ne yazık ki AK Parti iktidarıyla birlikte, Mazlumder gibi birkaç STK dışında, esaslı hiçbir Müslüman muhalefet kanalının kalmadığı bir ortamda, en azından HÜDA-PAR’ın bölgede, AK Parti üzerinde yaratacağı siyasi baskı unsurunun, Türkiye’de artık kangren haline gelmiş “din/mezhep”, “etnik” ve “sosyal adalet” gibi sorunların çözümünde bir katkısının olabileceği yabana atılmaması gereken bir husustur.Bu bakımdan, her ne kadar içeriği doldurulmamış, bir medeniyet tasavvuruna bağlanmamış ve henüz bir söylemden öteye geçememiş olsa da HÜDA-PAR’ın, geçmişi ile yüzleşerek silahsız siyasi hayata müdahil olması, zaman zaman kendi ayağına kurşun sıkan “Tayyip” Erdoğan’lı Ak Parti’ye, Türkiye’ye ve en önemlisi de ümmetin hayrına bir gelişme olarak okunmalıdır.
Yine, “etno-seküler” Kürtçülük, “etno-seküler” ve “etno-dinci” milliyetçi/muhafazakar Türkçülük arasında sıkıştıkça kangrenleşmesi muhtemel “Kürt çözümü”nün aşılmasında, HÜDA-PAR’ın, zaman zaman AK Parti iktidarı ile kimi Kürt Müslümanlar arasında oluşan psikolojik bariyerlerin aşılmasında katkısının büyük olacağı düşünülerek, HÜDA PAR üzerinden gerçekleştirilmek istenen savaşa çekme tuzağına, en çok HÜDA PAR ile AK Parti’nin kapılmaması gerekir.Her şeyden önemlisi, şiddete bulaşmayacak bir HÜDA PAR’ın varlığı ile, AK Parti’den beklediğini bulamayan ya da mesafeli duran bir kısım Müslüman Kürtlerin, hem PKK/BDP’nin din soslu “etno-seküler” dehlizlerinde kaybolmasının önüne geçilir hem de görüntülü “din” çekimi yapan “dinci” Kemalizm’in (“hizmet” şebekesi) din’ci’ eksenli Türkleştirme operasyonuna maruz kalmalarına fırsat verilmemiş olur.