• DOLAR 32.562
  • EURO 34.964
  • ALTIN 2442.427
  • ...
Cinayet, casuslar ve suçlar: Dahlan’ın geri dönüşü
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Filistinli merhum lider Yaser Arafat 2002 yılında İsrail askerlerince Batı Şeria’nın Ramallah kentindeki karargâhında bulunan evine hapsedildikten sonra hareketin içinden Muhammed Dahlan adında siyasi bir rakip ortaya çıkmaya başladı.

Dahlan, Arafat’ın yerini tutacak liderler içerisinde ‘Beşli Çete’ olarak bilinen grubun en güçlü ve en etkili kişisi olmaya başladı. Örgütün işlerini yönetmeye, İsrail ile güvenlik anlaşmaları yapmaya, bölgesel ve uluslararası konularda uzlaşma sağlamaya başladı.

Artık başka bir zaman dilimine giriliyordu. Filistin Özerk Yönetimi’nin eski bir bakanı, ulusal güvenlik danışmanı ve ABD ve Arap istihbarat örgütleriyle bağlantıları olan ve devrimci işkence yöntemleri konusunda adı çıkmış Önleyici Güvenlik Servisi’nin Gazze biriminin başında bulunan Dahlan, belki de dünyanın en güçlü Filistinlisi idi.

O günlerde Dahlan’ın rakibi olan kişiler uygun yollarla veya rastlantısal olarak marjinalize edildi: Arafat, el Muqata’daki ofisinde hapsedilirken, Dahlan’ın en sıkı rakibi ve Önleyici Güvenlik Servisi’nin Batı Şeria başkanı olan Cibril Racub da aşağılayıcı bir biçimde gözden düşürüldü.

Racub, 2000 ile 2005 yılları arasındaki İsrail baskısının üst düzeye çıkarıldığı İkinci İntifada süresince çoğunluğu Hamas ve diğer muhalif gruplardan oluşan siyasi tutukluların bulunduğu ÖGS karargâhlarını İsrail ordusuna vererek çekip gitti. O günden sonra Racub’un yıldızı sönmeye ve Filistin tarihinde karanlık bir sayfa olarak anılmaya başlandı.

Karanlık tarih

Racub’un çıkışını kendileri için yeni keşfedilmiş bir fırsat olarak gören Dahlan’a bağlı militanlar ve onun ‘beşli çetesi’ tüm Fetih liderliğine artık hareketin yeni bir önderliği olduğunu kabul ettirdiler. O günlerde, Uluslararası Birleşik Basım (UPI),‘Beşli Çete Cibril Racub’un ayrılışını gölgede bıraktı’ diyerek ‘Dahlan’ın adamları, Racub’un serseri takımını bile dağıttı’ diye haber yapacaktı.

Beşli Çete, Dahlan, STK bakanı Hasan Asfur, baş müzakereci Saib Erakat, Muhammed Raşid ve Nebil Şa’at’ten oluşuyordu. Asfur ve Raşid yakın zamanlarda bir kez daha cinayet ve yolsuzluktan suçlandılar. Bu gruplaşma İsrail ile direkt müzakereye dönüş için tahrik amaçlıydı. Bilhassa silahlı İntifadayı sonlandırma çağrısı da yapmışlar ve Filistin Özerk Yönetimi’nin güvenlik güçlerinin Dahlan kontrolünde yeniden yapılandırılmasını da istemişlerdi. Bu yeniden yapılandırma CIA, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan istihbaratlarınca da desteklenecekti.

Bu, Dahlan dâhil, Fetih’in, dünyanın hatırlamasını istediği bir tarih değildi. Bu, çok tehlikeli bir durum, çünkü Filistin’deki hayatın her alanına müdahale eden Ramallah’taki Filistin Özerk Yönetimi’nin yönetici sınıfının içine düştüğü girdabın tehlikesinin gerçekliğini ortaya koymaktadır.

Filistin Yönetimi bir zamanların en ileri gelen Filistin Özgürlük Örgütünü ve Filistin Ulusal Konseyi’ni devre dışı bırakmıştı. Filistin Ulusal Konseyi, hatalarına ve engellemelere rağmen her yerde Filistin için bir parlamento işlevi görmüştü. Tek bir partinin,-Fetih’in,-hatta daha doğru bir ifadeyle bir zamanlar devrimci olan bir hareketin içerisindeki tek bir fraksiyonun, siyasi anlamda karar vericilikten tutun ekonomi işlerine kadar her alanda Filistin’in tümü üzerinde baskın olması çoğu Filistinliyi üzmektedir.

Eylül 2000’de başlayan İkinci İntifada, 1987’deki Birinci İntifada’dan farklı olarak uzun süreli yıkıcı bir etki yaptı. Amaç eksikliği vardı, daha askeri bir özellik arz ediyordu, İntifada ve Arafat sonrası dönemde İsrail’in Filistin kampı içerisinde daha güvenilir müttefikler bulmasına olanak sağlayan siyasi bir faaliyet alanı kazanmasına izin verdi.

Dahlan ve 2005’te 5 yıllığına seçilen mevcut Filistin Başbakanı Mahmud Abbas, canı bağışlanmış İsrailli atıklardı. Hamas, liderliğinin önemli kademelerini yitirdi. Diğer sol gruplar gibi İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi de sıkı şekilde operasyonlara ve suikastlara maruz kaldı. Fetih aktivistleri bile İntifada’daki öncü rollerinden dolayı hapisle ve kanla dolu bir bedel ödemek zorunda kaldılar.

Ama Abbas ve Dahlan için durumlar daha değişikti. İntifada, en azından bir süreliğine de olsa daha cüzi roller üstlenen kimi Filistinli liderler için kazançlı oldu. İsrail entrikaları ve Amerikan baskısı onları ilgi odağı haline getirdi.

Dahlanistan

Abbas ve Dahlan, 12 yıl sonra tekrar dikkatlerin çevrildiği kişiler olmaya başladılar. 79 yaşındaki Abbas, tüm fonlara erişimi olan ama (İsrail’in izin vermesi hariç) hiçbir egemenliği veya siyasi manivela kuvveti olmayan yaşlı bir başkan. Bu arada 2007’de Gazze’de yönetime gelen Hamas’ın, sonra 2011’de Batı Şeria’da kendi partisinin kovalaması sonucu adamları kaçan 52 yaşındaki Dahlan da BAE’nde sürgünde bulunuyor.

Dahlan ve adamları 2007’de Hamas tarafından Gazze’den kovalandılar, sonra da kendi partisi tarafından 2011’de Batı Şeria’dan kovuldu. Bu durum, yolsuzluk ve İsrail ablukası sırasında İsrail adına Arafat’ın zehirletilmesinden dolayı suçlandığı dönemde vuku buldu. Ama bölgedeki bazı güçlü adamlarca ve tabii ki İsrail ve ABD’deki bazı istihbarat bağlantılarınca yardım görüp desteklenen Dahlan, şüphesiz geri dönüş planları yapmaktadır.

Abbas, rolünün yumuşak bir geçiş yaparak biteceğinin farkında ve bu yalnızca yaşından kaynaklanıyor değil. ABD Başkan Yardımcısı John Kerry’nin 29 Nisan tarihli son barış görüşmelerinin doyurucu hiçbir özelliği yok ve öyle görünüyor ki Abbas’ın Fetih içindeki farklı klikleri kontrol edebilecek takati de yok.

Dahlan, Abbas’a karşı atak yapabileceği politik bir ortam bulursa boşlukları doldurarak akıllıca bir geri dönüş yapabileceği için Abbas da onunla hesaplaşmak için kartlarını sürebilir. Dahlan, Mısır medyasının kendisine karşı cömert olduğu dönemlerde medya vasıtasıyla konuşuyor. Fetih, tekrardan bir kriz yaşıyor ve siyasi egemenliğinin sonucu olarak Filistinli tüm siyasi kurumlar da bundan zarar görüyor.

Gazze’de bulunduğu dönemde korkunç suçlar işlemekle suçlanan Dahlan nasıl olur da uygun kimse olarak görülebilmektedir? İşkence, İsrail adına casusluk ve suikastla suçlanıyor. Dahası, Vanity Fair’in 2008 yılında yaptığı bir araştırmaya göre Gazze’de Hamas’a karşı darbe teşebbüsünde bulundu. Bu durumun Hamas’ın Gazze’yi ele geçirmesine sebep olduğu ve var olan ihtilafları derinleştirdiği malum.

Hamas tarafından zorla çıkarılmadan önce yoksullukla boğuşan Gazze’de 20.000 güçlü güvenlik görevlisine ve CIA tarafından kendilerine ödeme yapılan ve eğitim gören özel bir birime komuta ediyordu. Gazze Şeridi bazıları tarafından alayvari bir ifadeyle ‘Dahlanistan’ olarak adlandırılıyordu.

Hamas ve Fetih tarafından sürgün edildikten sonra bile Dahlan’ın adı Orta Doğu’nun diğer bazı bölgelerinde kanlı olaylarla anılıyordu. Libya Ulusal Güvenlik Konseyi, Nisan 2011’de, Libya lideri Muammer Kaddafi’den alınan bazı İsrail silahlarının Dahlan tarafından ülkeye sokulduğunu söyledi.

Raşid’in adı da Libyalılarca zikredilmiş ve Fetih de bilhassa Fetih Merkez Komitesi mensubu olduğu için bunun soruşturulacağı sözünü vermiş ama olay Dahlan ile ilgili diğer dosyaların arasında unutulup gitmişti.

Hamas ‘ortak paydası’

Hamas lideri Mahmud Mabhuh Ocak 2011’de Dubai’de suikastle öldürüldüğünde her şey daha da çirkinleşmeye başladı. Hamas (görüntülerin de kanıtladığı şekliyle) suikastın arkasında Mossad’ın bulunduğunu söylemeyi sürdürse de Dubai’de tutuklanan ve Mossad’a lojistik destekten tutuklanan Ahmed Hasaneyn ve Enwer Şeybar Dubai’de Dahlan’a ait olan bir inşaat şirketinde çalışıyorlardı. İlginç özgeçmişleri, Gazze’de Dahlan adına ölüm hücresi olarak çalışan ve Filistinli muhalifleri öldürmekle meşgul kimseler olduklarını ortaya koyuyordu.

Abbas ve Dahlan arasında tekrar başlayan ağız kavgası, hareketin liderliği içerisinde İsrail ile anlaşarak direnişi yok etmeyi amaçlayan komplolar olduğu yönündeki şüpheleri arttırıyor. Abbas ve Dahlan kendilerini Filistin’in kurtarıcısı olarak sunarlarken birbirlerini de İsrail ile işbirlikçilik yapmakla ve Amerikan yardakçısı olmakla suçluyorlar. Filistinlilerin çoğu bununla eğlenmiyor, kıdemli Hamas yönetici Musa Ebu Marzuk bile Abbas ve Dahlan’a ‘sadece İsrail çıkarlarına hizmet eden suçlamalardan kaçınmaları gerektiği’ çağrısı yaptı. Şunları da ekledi: “Hamas, (Hamas’ın kendisi) her iki grubun ortak paydası olsa da, kendisini Abbas ve Dahlan arasındaki didişmeden uzak tutmaktadır”.

Ebu Marzuk’un ‘ortak payda’ yorumu, Abbas’ın Dahlan’a karşı ileri sürdüğü Dahlan’ın Hamas lideri Salah Şahade’nin, ailesinin ve bazı komşularının 2002’deki İsrail hava saldırısındaki rolüne yönelik sözlerine cevaben verilmişti. Abbas, daha da ileri giderek Dahlan’ın Arafat’ın 2004’te zehir verilerek öldürülmesi olayında da rolü olduğu imasında bulundu. Filistin Yönetimi başkanı ‘üç casus’ diyerek bunların İsrail adına çalıştığını ve herkesin yakından bildiği Filistinlilere yönelik suikastları gerçekleştirdiklerini söyledi. Dahlan dışında ‘beşli çeteden’ Hasan Asfur’dan da söz etti. Hamas, durumun derhal soruşturulması çağrısında bulundu.

Çok açık bir soru soralım: Eğer Dahlan Fetih liderlerinin ve Filistin Yönetimi yetkililerinin bilgisiyle bu suçları işlediyse neden Dahlan’a hassas sorumluluklar vermeyi sürdürdüler? Abbas’ın yorumlarının zamanlaması rastgele değil. Abbas müthiş derecede artan bir teşebbüsle bölgesel güçlere Dahlan’ı yeniden Filistin sahnesine getirme çağrısı mı yapıyor? Ramallah için Dahlan’ın BAE’deki konforlu yaşamı, üst düzey Mısır askeri yetkilileriyle ziyaretleşmeler ve çok büyük paralara erişim endişenin sebebi olmasın?

Medya Erişimi

Dahlan’ın 16 Mart tarihli cevabi konuşmasında kullandığı medya platformu ilginçti. Mısır’daki özel televizyon kanalı Dream2’den saldırmaya başladı. Saatlerce süren röportajda, politik gündemini açık seçik biçimde dile getirmesi için Dahlan’a çok cömert davranıldı. “Filistin halkı tekrar Mahmud Abbas gibi bir faciaya katlanamaz. İktidara geldiği günden beri Filistin halkı trajedilerden kurtulamadı. Ben de Filistin halkına bu felaketi yaşattığı için suçlanması gereken insanlardan biri olabilirim”.

Abbas’ı iktidara getirdiği için nasıl sorumlu olduğu pek açık değil ama şu açıktır ki bir zamanlar Arafat’a karşı müttefik olan iki adamın güç gösterisi yeni bir aşamaya girmiş bulunuyor. Dahlan görkemli görünmeye çalıştı ama başarısız oldu. “Mahmud Abbas’ın kendisini rezil ettiği bu saçma konuşmanın üzerinde durmak istemiyorum. Başka insanların kendisine hakaret edebileceklerine veya kendi kendisine hakaret ettiğine aldırış etmiyor. İnsanların kendisine aşağılayarak muamele etmesine alışmış… Fetih Tunus’tayken ondan Yahudi ajanı olarak söz ediyorlardı.”

Hamas, 2007 yılında Dahlan’ın evine baskın yaptığında devasa bir lisanssız silah deposu ve binlerce mermi bulmuştu. Üst düzey İsrailli askeri ve istihbarat şefleriyle çekilmiş fotoğrafları da vardı. Fotoğraflar, Dahlan ve İsrailli liderlerin Filistinlilere yönelik şiddette ortak sorumlulukları olduğunu gözler önüne seriyordu.

Ama Dahlan’ın maceralarının Filistin Yönetimi başkanıyla ilgili vahşice söylemlerden ibaret olmadığı anlaşılıyor. Sina Çölü’ndeki destekçilerinin büyük zararlara yol açtığı ve devam eden şiddetin parçası oldukları belirtiliyor. Ve karısının Lübnan’daki mülteci kamplarındaki seçilmiş bazı Filistinlilere yüklü miktarda para verdiği bildiriliyor. Dahlan’ın hikâyesi daha da büyüyecek gibi ve bu bağlantı kaçınılmaz şekilde Mısır’daki darbe ve BAE’nin bölgedeki rolüyle de ilgilidir. Ne Abbas’a ne de Dahlan’a bağlı olmayan Fetih üyeleri ve destekçileri, hareketin, varoluş sebebi olan devrimci kimliğini geri kazanmaya ihtiyacı olduğuna inanıyorlar.

Ramzy Baroud

The Middle East Eye’dan Süleyman Kaylı tarafından İnzar için tercüme edildi.

Makalenin linki;

http://www.middleeasteye.net/columns/murder-spies-and-alibis-return-dahlan
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir