• DOLAR 34.378
  • EURO 36.796
  • ALTIN 2966.464
  • ...
Paralel Mağduru Görmek İsteyenler İhya Der Davasına Baksın
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

 Doğruhaber / Özel Haber 27 Nisan 2009 tarihinde Özel Yetkili Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Elazığ İhya-Der merkez ve şubelerine polis tarafından baskın düzenlenmiş, 23 dernek üye ve yöneticisi gözaltına alınmıştı. 14 Ocak 2010 tarihinde ise, 18 İhya-Der üyesine örgüt üyeliğinden, Dernek Başkanı M. Fatih Demirtaş`a örgüt yöneticiliğinden ceza verilmiş, 4 kişi de beraat etmişti.

Paralel yapılanmanın içerisinde yer aldığı bilinen yargı tarafından hapis cezalarına çarpıtılarak mahkum edilen Elazığ İhya-Der ve Adıyaman Vahdet-Der üyelerinin maruz bırakıldıkları mağduriyetlerin hala giderilmediği ve bu yönde herhangi bir gelişmenin de sağlanmadığı ortaya çıktı.

HALA BİR NETİCEYE VARILMAMIŞ
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Elazığ İhya-Der dosyası mağdurlarından Fatih Demirtaş, geçtiğimiz günlerde Erzurum`da Paralel Yapılanma mağduru olduğunu iddia eden bir vatandaşın yaptığı şikâyetin Başbakanlıkça dikkate alındığını ve konuyla ilgili gerekli girişimlerin yapıldığını hatırlatarak kendilerinin yaptıkları başvuruların ise hala bir neticeye vardırılmadığına ve dikkate alınmadığına dikkat çekti.

KIRMIZI BÜLTEN ÇIKARTTILAR
İhya-Der Dosyası mağdurlarının Türkiye`de uğratıldıkları hukuksuzluklar ve zulümler yetmiyormuşçasına bir de yurt dışında olanlar için kırmızı bültenle arama kararı çıkartıldı. İhya-Der mensupları bulundukları yerlerde evlerine baskın yapılarak gözaltına alınmış ancak muhatap oldukları mahkeme heyetleri, dosyalarında Türkiye`ye iadelerini gerektirecek hukuka aykırı bir durum tespit etmediğinden Türkiye`nin iade talebini uygun görmemişti.

PARALEL YAPI`NIN ELİYLE MEYDANA GELEN MAĞDURİYETLERE HÜKÜMET EL ATMALI
Elazığ İhya-Der Eski Başkanı Demirtaş yaptığı açıklamada, “Erzurum`da bahsi geçen olayda şahsın mağduriyetinden dolayı bir şikâyeti olmuş. Sayın Başbakan da bu hususta HSYK`yı harekete geçirmiş. Tatbiki bu olumlu bir gelişme yani Türkiye`de şikâyetçi olduğu kesimin savcıları tarafından tehdit edilen bir insanın bu mağduriyete el atması Başbakanın buna hassasiyetle eğilmesi sevindirici bir durumdur. Ancak bu, basına yansıyan tarafı. Türkiye`deki hukuksuzluklardan en küçüğünden biri bundan daha büyük hukuksuzluklar ve Paralel Yapı`dan kaynaklanan mağduriyetler var” dedi.

YARGI AŞAMASINDA PARALEL YAPI`NIN MAĞDURU OLDUK
Bu mağduriyetlere Hükümetin bir an önce el atması gerektiğini sözlerine ekleyen Demirtaş, “Bizim dosyamız daha yargı aşamasındayken yargılanma sürecimiz devam ederken Paralel Yapı`nın mağduru olduk. Genelde Türkiye`de özelde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde Paralel Yapı çok kirli ilişkilere bulaştığından İslami kesim mağdur oldu. Paralel Yapı, bütün İslami kesimleri kendisine rakip gördüğü için eş zamanlı operasyonlar düzenledi; bölgenin tamamında Antep`te, Maraş`ta, Elâzığ`da, Malatya`da, Van`da, Muş`ta operasyonlarla İslami kesimi gözaltına aldı, çok komik nedenlerle cezalandırdı. Bu, Paralel Yapı`nın İslami kesime taalluk eden kısmıydı ve o süreç içerisinde bunu Başbakanlığa bildirmiştik” ifadelerine yer verdi.

BAŞINDAN BERİ HÜKÜMETE MAĞDURİYETİMİZİ ANLATIYORDUK
O dönemde Başbakanlığa direk ulaşmanın zor bir durum olduğunu ifade eden Demirtaş, “Fakat yardımcılarının eliyle sendikaların üzerinden hâsılı ulaşabildiğimiz yöntemlerle hatta Ak Parti milletvekilleriyle görüşerek mağduriyetimizi Başbakana iletme talebimizi iletmiştik. Ama o zaman Paralel Yapı`nın gerçek yüzü az çok bilinse de Hükümet ile Paralel Yapı arasındaki işbirliği Hükümetin Paralel Yapı`ya karşı çok rahat davranma ve her şeyini emanet etme durumu söz konusu olduğundan Paralel Yapı ile ilgili şikâyetlerde Paralel Yapı`yı kayırır bir durum vardı” ifadelerini kullanarak, Türkiye`de hukukun adaletsizliğini gözler önüne serdi.

MAĞDURİYETLERİ GİDERMEYEN HÜKÜMET DE MAĞDUR KONUMA DÜŞTÜ
Başbakan Erdoğan`ın medyaya yansıyan bazı açıklamalarına atıfta bulunan Demirtaş, “Hatta medyaya yansıyan bir durum da söz konusuydu. Adalet Bakanı, Sayın Başbakana, bu atadığımız hakim savcıların çoğu belli bir camianın adamı. Bu durum problem teşkil etmez mi? Endişesini dile getirince Sayın Başbakan, abdestli namazlı insanlardan ne zarar gelecek? diye oluşabilecek tehlikeyi görmezden gelmişti. Hâlbuki o zamandan İslami kesimlerin mağduriyetine kulak vermiş olunsaydı belki bugün Başbakan da bu kadar mağdur olmayacak, Hükümete dönük içerde ve dışarıda da antipropaganda yapılmayacak, Paralel Yapı`nın kolları da bu kadar güçlenmiş olmayacaktı” diyerek, Paralel Yapı`nın kadrolaşma durumunu hatırlattı.

HÜKÜMET MAĞDURİYETİ GÖRMEK İSTEMİYOR
İhya-Der dosyası kapsamında Paralel Yapı tarafından mağdur edildiklerini açıklayan Demirtaş, “Paralel Yapı`dan şikâyetçiyiz, Paralel Yapı`dan olmayan herkes Paralel Yapı`dan şikâyetçi. Geçici dostluklar kurmuş olsalar bile yine de dostluk kurdukları partiler teşkilatlar zaten evvelden kendilerinden şikâyetçiydi. Fakat bizim şikâyetçi olmamız yetmiyor. Sayın Başbakanın kendisi şikâyetçi, onları terörist olarak nitelendiren, onlara Haşhaşiler gibi tarihin en kanlı en derin en sinsi terör örgütünün ismiyle onları isimlendiren ve bütün konuşmalarının ana gündemi haline getiren Sayın Başbakan bu yapının oluşturduğu mağduriyetimizi hala görmüş değil. Bunun sebebi hikmeti nedir bilemiyoruz” şeklinde konuştu.

MAĞDURİYET DELİLLERİ GÜN GİBİ ORTADA
Paralel Yapılanmanın yaptığı zulüm ve haksızlıkların açığa çıkarılması için Elazığ İhya-Der ve Adıyaman Vahdet-Der dosyalarının bile başlı başına delil teşkil ettiğine vurgu yapan Demirtaş, “Sayın Başbakan 17 Aralık`tan bugüne kadar bu hususta somut bir adım atmış değil, somut bir adım atması için delilleri mi yok? Ellerinde yeterli malzeme mi yok? Yoksa mağdurların somut durumları mı yok? Onu bilemiyoruz. Fakat şayet delillendirememekten şikâyetçilerse veya malzeme azlığından dolayı Paralel Yapı`ya dönük bir girişimde bulunamıyorlarsa bu hususta Elazığ İhya Der Dosyası Adıyaman Vahdet Der Dosyası Mustazaf Der dosyası gibi dosyalar Hükümet için delil niteliğindedir. Bu dosyalar yeni tayin edilebilecek hâkimler ve savcılar tarafından ciddi bir şekilde tetkik edilip incelenirse o zaman emniyet, savcı ve hâkimler içindeki Paralel Yapı`nın kimler olduğu daha net ortaya çıkacak, tezgahı kimlerin kurduğu, operasyonu yapan polislerin kimlerin uzantısı olduğu, neden özellikle nöbetçi mahkemelerin yetkilendirildiği, neden Paralel Yapı`ya yakın savcılar tarafından ifade alındığı görülecektir” dedi.

İSLAMİ ETKİNLİKLER SUÇ KABUL EDİLMİŞ
Yargılama süresi boyunca elle tutulur hiçbir delil olmadığı gibi sorgulama süresince de kayda değer bir delil ile sorgulama ve suçlama yapılamadığını belirten Demirtaş, “Her ne kadar dava dosyasına aslında yansıyan Kutlu Doğum Etkinlikleri, Kerbela Tiyatrosu, Filistin`e destek Mitingleri, Gıyabi Cenaze Namazları, Filistin için yardım kampanyaları gibi Türkiye`nin tamamında yapılan meşru işler suç olarak gösterilmişse bile kayıt altına alınmayan sorgu süresince özellikle dernek yönetici ve temsilcilerine sorulan sorular Paralel Yapı ile alakalı olup derneğimizin, camiamızın Paralel Yapı`ya bakış açısı bilfiil sorgulanmıştır. Tabi o zaman gözaltındayken de bu duruma tepki gösterilmiş mahkeme süresince de zaten bu durum aşikâr olarak kendini göstermiş, dosya Yargıtay 9. Dairesine gönderilerek aslında süreç neticelendirilmiştir” şeklinde konuştu.

ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELERİN KARARLARI SORGULANMALI
Yeniden bir yargılamanın oluşması durumunda özellikle haddi aşan Özel Yetkili Mahkemeler döneminde görülen birçok dosyada farklı sonuçların görüleceğini belirten Demirtaş, “Özel Yetkili Mahkemeler üzerinden verilmiş kararların sorgulanması birçok mağduriyeti kaldıracaktır. Devlet bir başlangıç olarak Özel Yetkili Mahkemelerin kuruluşundan sonra verilen kararları sorgulayabilir, bu kararlarda geriye dönük izler bulabilir” ifadeleri ile açıklamasını sürdürdü.

HÜKÜMETİN KENDİSİNE DOKUNULUNCA YAPTIRIM GÜCÜ ORTAYA ÇIKTI
Yıllardır haksız yere cezaevinde tutulan Salih Mirzabeyoğlu`nun mağduriyetine de değinen Demirtaş, “Salih Mirzabeyoğlu`nun dosyası devletin önünde kara bir leke olarak durmaktadır. 28 Şubat darbe girişiminin mağduru olan bu insan için hiçbir girişimde bulunulmamıştır. Önce o mağduriyetlerin giderilmesi lazım.

Zalime ceza vermeden önce mazlumun o zulümden kurtarılması lazım. Hukukun düzgün işletilmesi lazım. Hükümetin bunu takip etmesi lazım. Verilen kararlarda özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılacak olan dosyalarda sorumlunun hâkimler olması lazım? Dava açılıyor, tazminatı devlet veriyor, böyle olunca hâkim istediği gibi tarafgir kalabiliyor. Tazminatı hâkimler verse kararlarında daha hukuki karar vermek zorunda kalacaklar” değerlendirmesinde bulundu.

SİVİL TOPLUMUN SAMİMİ OLMASI LAZIM
Demirtaş, “Hükümetin mağduriyeti gündemine alması için sivil toplum kuruluşlarının samimi olması lazım. Bu hususta düşüncelerini beyan eden İslami sivil toplum kuruluşları şayet bu hususta samimi olurlarsa İhya-Der dosyasından mağdur olan kardeşlerini gündeme taşırlarsa o zaman bu mağduriyet Hükümet tarafından ele alınır, bunu sadece bizim için değil, tüm İslami kesimlerin mağduriyeti için diyorum” açıklamasını yaptı.

ZULÜM TÜRKİYE`YLE SINIRLI KALMADI
Uğratıldıkları hukuksuzluktan dolayı yurt dışına çıkma imkânı bulan mağdurlar hakkında Türkiye`nin yaptığı başvurular sonucu kırmızı bülten çıkarıldığı ifadelerini kullanan Demirtaş, oralarda da mağdurlar rahat bırakılmayıp zulüm dayatması devam ettirilmek istenmiş.

Haklarında kırmızı bültenle arama çıkarıldığını kaydeden Demirtaş, “Kırmızı bültenle arandığı için yakalananlardan biri olarak söylüyorum, bir sabah bulunduğum şehirde Türkiye`nin çıkardığı kırmızı bülten ile yakalandım ve üç ay cezaevinde kaldım. Operasyona gelen insanların tutumları oldukça katıydı.

Zırhlı araçlarla 50-60 kişilik kalabalık bir polis ekibi terör yerini basarmış gibi bir tavır ile baskın yapıp beni gözaltına aldılar. İlk etapta terörist muamelesi gördüm. Ta ki dosyam Türkiye`den gelinceye kadar durum böyle devam etti.

“HUKUKUNUZ BU MU?” DİYE TÜRKİYE`YLE ALAY ETTİLER
1200 sayfaya yakın bir dosyanın içinde benimle alakalı 2 sayfa bir yazı var. Bunun da yarısı özgeçmişimle alakalı diğer yarısı da yapılan faaliyetlerle alakalı. Tabi hiçbir terör eylemi yok.

Böyle olunca da buradaki yerel yetkililerin bize karşı muameleleri birdenbire farklılaştı. Türkiye yargısına güldüler. Böyle bir dosya ile bizi istedikleri için çıkarıldığım mahkemede Türkiye alay konusu oldu. Neticede iade edilmedik. Çünkü dosyada Avrupa Birliği standartlarında terör denilebilecek hiçbir faaliyet yok…” dedi.

DEVLETE KARŞI İŞLENDİĞİ İDDİA EDİLEN SUÇLAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Demirtaş son olarak, “…Yeniden yargılanma sürecinin hızlandırılması, Paralel Yapı hakim ve savcılarının tespit edilip baktıkları dosyaların yeniden ele alınarak mağdur edilenlerin hakkının iade edilmesini istiyoruz. Bununla beraber Türkiye`deki barışın, huzurun tesisi için devletin kendisine karşı işlendiğini iddia ettiği suçlara af getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kaydetti.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir