İdam Kararları ve Cuntanın Son Kozları
Arap Baharının ikinci durağı olan Mısır, tarihinin en sıkıntılı evrelerinden birini geçiriyor. Yüzyıllar boyunca ülkeyi yöneten firavunların kendi halkına reva gördüğü despotik idare stili İngiliz işgalini adeta gölgede bırakır duruma geldi. Kendi çıkarları ve uluslararası mihrakların hesapları adına gayri meşru tüm yolları, birtakım dini kılıflar uydurarak kendine mübah gören cunta yönetimi aldığı idam kararları ile son kozlarını oynuyor. Ülkede islami ve gayri islami tüm kesimlerin tepkisine neden olan bu karar, Rabia katliamının gerçekleştiği 14 Ağustos Katliamından bu yana barışçıl yollarla devam eden sokak gösterilerinin sayısını ikiye katlar duruma getirdi. Aralarında 15 yaş altı çocuklarında bulunduğu davada, hamile kadınlar ise doğum yaptıktan sonra idam edilecek.
Dünyanın gözü önünde uyduruk bahanelerle çok kısa bir sürede idam cezasına çaptırılan mahkumlar, Müslüman Kardeşler teşkilatına mensup olmaktan yargılanıyor. 529 kişinin yargılandığı idam cezasının karar gününde 37 kişinin idamına onay gelirken 491’ine ise hapis cezası verildi. Ülkedeki müslümanları idam cezaları ile bitirmek isteyen cunta, yeni bir komediye daha imza atıp aralarında Muhammed Bedii’ninde bulunduğu 683 kişiye daha idam cezası verdi. Darbe gününden bu güne ülkede yaşanan zülme tepkiler ise sadece bir kaç ülke ile yurt dışında yaşayan Mısırlılardan ibaret. Ülkedeki İslami tüm cemaatleri kendisine en büyük tehdit olarak gören Sisi, Rabia katliamı ile dünya kamuoyunu şaşırttığı gibi bu kararı yürürlüğe geçirerek ikinci bir katliama imza atmayı hedefliyor.
Amerika, İsrail ve BAE başta olmak üzere emperyalist devletlerin desteği hususunda hiç bir endişe taşımayan cunta yönetimi, 30 yıllık Mübarek, 11 yıllık Enver Sedat ve 14 yıllıkta Cemal Abdünnasır dönemindeki İhvan-Rejim mücadelesini de göz önünde bulundurarak Müslüman Kardeşler Teşkilatını farklı metotlarla yok etmeyi hedefliyor. 55 yıldır devam eden ve üç cumhurbaşkanına şahit olan İhvan-Rejim mücadelesi işkence, zindan ve şahadet ile tükenmedi. Yeni katliamlar ve idam kararları ile de bitecek gibi gözükmüyor. Zira kısa sürede olsa özgürlüğün tadını alan bu halkın, ne pahasına olursa olsun bir 55 sene daha köle olarak yaşacak sabrı yoktur.
Sadece bir tiyatrodan ibaret olan Minye merkezli mahkeme kararı yürürlüğe girecek olursa başta Mısır olmak üzere insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek. Bu sadece islamcılara yönelik bir sindirme hareketi değildir. Bilakis ülkenin geleceği için büyük bir tehlikedir. Dünyada eşi benzeri görünmeyen böylesi bir yargı tiyatrosuna hiç bir devlet ortaklık etmedi.Yapılan bir araştırmaya göre, geçtiğimiz sene içerisinde başta Amerika, Suudi Arabistan, Çin, İran ve Irak olmak üzere toplam 20 ülkede kendilerine idam cezası verilen zanlıların sayısı 778 olarak açıklandı. Uluslararası Af Örgütü (UAÖ)`ün yaptığı bir açıklaya göre ise; yargı tarihinde şimdiye kadar en büyük idam cezası geçtiğimiz yıl Bangladeş`te alınan 152 idam kararı ile gerçekleşti. Ayrıca Mısır`da 1981`den 2000`e kadar sadece 248 kişi idam cezası aldı. Bununla birlikte Muhammed Mursi`nin Cumhurbaşkanlığı yaptığı bir yıllık süre içinde onca eylem ve yağmalamaya rağmen kimseye idam cezası verilmedi. Mısır yargısı aldığı bu iğrenç karar ile kendi geçmişine ve dünya ülkelerine taş çıkartıyor.
Aylardır ara vermeden devam eden barışçıl sokak gösterileri aralıksız devam ederken, Mısır zindanları Yusuflarla doldu taştı. İhvanı silahlı eylemlere bulaştırıp kendisini meşrulaştırmak isteyen cunta her türlü hileye başvuruyor. Hatta kendi polis-askerini bile öldürmekten çekinmiyor. Gösterileri silahlı eyleme bulaştırmanın birçok açıdan menfi sonuçlar getireceğinin farkında olan Müslüman Kardeşler ilk günden beri silahla ilgili tavrını ortaya koydu. Askeri darbenin gerçekleştiği ilk günlerde Rabia Meydanındaki platformda tarihi bir konuşma yapan Müslüman Kardeşler Teşkilatı Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii "Bizim barışçıl gösterimiz, kurşundan daha etkileyicidir. " demişti.
Yapılan tüm oyun ve desiselere rağmen silahlanmayan İhvan, hiç bir delil gösterilmeden ülkede terör örgütü listesine alındı. Geçtiğimiz günlerde ise; Mısır Bakanlar Kurulu "İhvan mensupları hakkındaki terör suçu yaptırımlarının uygulanmasını" öngören kararı, resmi gazetede yayımlayarak asırlık "Islah Hareketini" resmen terör örgütü olarak ilan etti. Aslında İhvanın terör örgütü olarak ilan edilmesi ve hemen ardından Suudi Arabistan`ın aynı kararı alması bir çok analizci tarafından "Bu İhvan`ı tamamen bitirme operasyonudur." şeklinde yorumlandı. Alınan 529 idam kararı ise bunun ilk adımı oldu.
Göstermelik Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
Mısır tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri hiç bir zaman şeffaf bir şekilde gerçekleşmedi. Ülkedeki seçimlerin göstermelik olduğu, Mısır`ın halen 1953 yılı öncesi gibi krallık ile yönetildiği herkesin malumuydu. Mısır, kendi tabirleriyle sadece bir defa "Mısır Cumhuriyeti" oldu. Oda Muhammed Mursi ile sadece bir sene sürdü. 3 Temmuzdaki askeri darbe ile Ülke yeniden krallık sistemine geçti.
İçinde bulunduğumuz Mayıs ayının 26`sı ile 27`sinde gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Genel Kurmay Başkanlığından istifa eden Sisi ile birlikte sol cenahtan Hamdin Sabbahi yarışacak. Oynanan tiyatronun bir aktörü olan bir diğer darbe yanlısı Sabbahi ise göstermelik olarak cumhurbaşkanlığına adaylığını koyuyor. Ulusal Kurtuluş Cephesinin oluşturduğu islami parti ve hareketler ise halkı sandığa gitmemeye davet etti.
Ezher öğrencilerini kendisine en büyük tehdit olarak gören cunta, seçimlerin sorunsuz ve gösterisiz geçmesi için, daha geçtiğimiz ay yarıyıl tatilinin ardından açılan üniversiteyi erkenden kapatmak adına sene sonu sınavlarını bir ay öne alma kararı aldı.
Sisi ve aveneleri son kozlarını oynuyor. Alınan 529 idam kararı ile Mısır halkı ve İslam ümmeti bir kez daha silkindi. Ülkedeki müslümanların direnişini ne göstermelik cumhurbaşkanlığı seçimleri nede baskıcı rejim engelleyemeyecektir.
Osman Çelik / Söz ve Kalem