Peygambere (s.a.v) Bakış
İslam`ın kuralları ise tüm herkesi kapsamakta, özel bir sınıf veya zümreye ayrıcalık tanımamaktadır. Yani bu dinin temelinde tekelleşme kesinlikle yoktur. Üçüncü olay ise Müslümanların ticari Pazar yerinin kurulması. Yani ekonomik özgürlük.
Allah’ın selamı ve rahmeti tevhit bayrağının öncüsü, İslam hareketinin lideri Hz.Muhammed (a.s) üzerine olsun. Tarih büyük bir olaya şahittir. Peygamber (a.s) hicrettedir. Hicret, her şeyden vazgeçmek, bir son değil aksine her şeyin başlangıcı, tarihin seyrini değiştiren ilahi yolculuk ve Peygamber (a.s) Medine’dedir. İslam hareketi rahat bir soluk almış, işkence eziyet geride kalmış, Müslümanlar yeni bir ortamda, İslami hareket yeni bir seyir içerisinde yani İslam 13 yıllık Mekke döneminden tamamen farklı bir merhalede.
Hz. Peygamber (a.s) Medine yaptığı ilk üç iş dikkat çekmektedir. Müslümanların ortak buluşma yeri olan Mescidi Nebevi’nin inşası. Müminlerin kardeş kılınması ki Hz. Peygamber’de buna dahildir. Bu “kardeşlik” müessesi gösteriyor ki İslam sınıfsız bir yapıya sahiptir. Hukukta üç devlet yapısı vardır. Bunlardan biri “Polis Devleti”. Bu yapıda kanunlar vardır, kurallar vardır bu kurallara tüm halk uymak zorundadır lakin yönetici zümresi yani aristokratik yapının kurallara uyma zorunluluğu yoktur ve günümüzün siyasi rejimi demokrasi. Sözde eşitlik ilkesine dayanan bu rejim, sınıfsal ayrıcalığın zirvesinde olduğumuz bu dönemde büyük bir rol almıştır. Tabiri caiz ise “Tanrılar bir ülke kurar, demokrasi ancak orada uygulanır”.
İslam’ın kuralları ise tüm herkesi kapsamakta, özel bir sınıf veya zümreye ayrıcalık tanımamaktadır. Yani bu dinin temelinde tekelleşme kesinlikle yoktur. Üçüncü olay ise Müslümanların ticari Pazar yerinin kurulması. Yani ekonomik özgürlük.
Biz biliyoruz ki ekonomik özgürlüğü bulunmayan devletlerin siyasi özgürlüğü bir yalan ve hayalden ibarettir. Her ne kadar kendini bağımsız olarak görse de ekonomik rantta başka bir yapıya bağımlı ise siyasi özgürlük yalan ve halkı aldatmadan ibarettir. Ekonomik bağımlılık hemen ardından fikri bağımlılığı doğurmaktadır. Kişi veya yapı ekonomisini nereden alıyorsa fikri olarakta oradan besleniyordur. Her teknolojik ürün beraberinde kendi kültürünü de getirmektedir. Kur’an’da üç farklı sömürü geçmektedir. Firavun siyasi sömürü, Belam dini sömürü, Karun ekonomik sömürü ve bizi bunların şahıslarından değil yaptıkları fiillerden uyarmaktadır. Bu şahıslar ölmüştür lakin firavunluk, belamlık ve karunluk sürükli varolmuştur. Öyle bir dine mensubuz ki zalim, zorba ve insanların emeğini sömüren müstekbirleri başaşağı devirip, mustazafları onların yerini almasını istemektedir. Bu din sadece ahiret ile ilgileniyor olsaydı Mekke’nin para babalarının iman etmemesi için hiçbir neden kalmazdı.
Kur’an’da mal “hayr” diye tabir edilmiştir. Kur’an malı yasaklamamış bilakis mala teşvik etmiştir. Şunu unutmamak gerekir ki İslam, müslümanları mala teşvik etmiş lakin mala bağımlı olmasını yasaklamıştır. Dünya malına bağlılık ekonomiyi rızayı ilahi yönünde kullanmada en büyük engeldir. Hz. Peygamber (a.s) Medine ticaret pazarını kurarak Müslümanları yahudi ve müşriklerin sömürüsünden kurtararak ekonomik gücü Müslümanların eline vermiştir. Din bir bütün olmalı, her alanda yapı ve öğretisi olmalıdır. Sadece ölümden sonrası ile ilgilenmek, batı ve Amerikanın ekmeğine yağ sürmektir ve tüm zenginliklerimizi onlara sunmaktır. Müslümanlar olarak kendimize her alanda nebevi bir metot ile temsil etmeliyiz. Ali Şeriati’nin dediği gibi “Eğer din ölümden önce bir işe yaramazsa, ölümden sonra hiçbir işe yaramayacaktır.”
Yakup Dede / Ankara - Yaş: 23