Ak parti hükümeti 2002 seçimlerinde 28 Şubat sürecinin ülkeye miras bıraktığı dehşetli kaos yıllarından sonra iktidara gelmişti. 28 Şubat sürecinin akıl hocaları ülkeyi hak ve özgürlüklerden iş-aşa kadar her konuda bir viraneye çevirmişti. Mustarip halk bir umut Ak Partiye akın etmişti. Kimi elinden alan ekmeği için akın etmiş olabilir, ama Ak Partinin bel kemiğini hatta uzuvlarının yüzde doksanını oluşturan Müslüman kitle hak-hukuku, inancı üzerindeki baskılardan dolayı akın etti.
Müslüman halkın hiç mi ekmek derdi yoktu? Hiç şüphesiz aş-iş onlar için de kutsaldı ama imanı selamette olmadıktan, izzet ve şerefi muhafaza edilmedikten, değerlerinin aşınmasından emin olmadıktan sonra iş-aş çok değersiz kalıyordu. Daha da önemlisi kızını ya da oğlunu, okula, işe, çarşı pazara gönderdiği zaman yüreği ipliğe bağlıymış gibi, kopmak üzere iken yani geleceği tehlike altında iken hiçbir şey ona huzur veremezdi hatta ahiretinden emin olması bile…
Bu işin kanunlarla olmayacağını herkes biliyor. Belki kanun da çözümün bir boyutu ama çözümün kendisi; ahlak erozyonunun önüne geçilip var olan yıpranmayı telafi edecek önlemler ile uygulamaların fiiliyata geçirilmesidir. Tabi bunun bel kemiğini de eğitim-öğretim oluşturur.
Maalesef bugüne kadar cüzi diyebileceğimiz uygulamaların dışında eğitim ve öğretimde bakanlık olarak Ak Parti hükümeti elle tutulur bir icraatı yürürlüğe koyamadı. Bu konuda Müslüman halkın taleplerini asgari düzeyde dahi olsa yerine getiremedi.
Müslüman halk tesellisini Ak Parti"nin dış siyasetinde buldu. Bir Müslüman kardeşe karşı göstermesi gereken hüsnü zann için dış siyaseti kendisi için itminan aracı kıldı. Gerçekten dışarıda takip edilen politikalar en az içerdeki eğitim-ahlak kadar Müslümanlar için önemli idi. Zira bugüne kadar İslam âleminin Batı hegemonyasından kurtulamamasının en önemli nedeni bir şekilde Müslümanların her birinin diğerine düşman gözü ile bakması idi. Bu konuda atılacak her adımı büyük bir takdir ile karşılayacaktı.
Ak Parti"nin bu konudaki adımları takdir ile karşılandı. Hele hele İsrail konusundaki tutumu… Attığı her adım ona artı puan kazandırdı. Birkaç gün önce yapılan son anket de bunu gösteriyor. Ankette Ak Parti oylarını iki puana yakın yükselterek yüzde 51,5"e yükseltmiş durumda. İsrail"e karşı takındığı tutumun getirisi olduğunda kimse şüphe etmemeli. Bunların iç siyasete yönelik atılan riyakârca adımlar olduğu töhmetleri olsa da halk bunu kâr üstüne kâr olarak kabul ediyor.
Bu kazanımları göz önünde bulundurarak dışarıda izlediği politikayı daha bir perçinleyip içerde yapamadıklarını telafi etmesi Ak Parti için bir zorunluluk olması gerekirken maalesef çok defa dış politikalarını töhmet altına sokacak icraatlarda bulunuyor. Tıpkı bu son adımında olduğu gibi…
Dışişleri bakanı Davutoğlu"nun Hükümetin B planını devreye sokan beş maddelik açıklaması ile eş zamanlı bir karar daha alınıp uygulamaya konuluyordu. Füze kalkanı projesinin radar sistemlerinin kurulacağı yerler ile ilgili karar…
Başbakan daha sonra 'bu projenin bölge için çok önemli bir proje olduğu" yönünde açıklama yapıyor. Oysa bu proje Türkiye"nin komşularla sıfır problem politikasının altına konulmuş bir dinamit, İsrail"i olası bir savaşta İran"dan gelebilecek füze ve diğer saldırılara karşı koruyacak bir kalkan olduğu konusunda şüphesi olan yok. Amerikalı lobici ve Füze Savunma İttifakı (MDAA) Başkanı Riki Ellison"un bugün yaptığı; “Evet, füze savunma projesi İran"a karşı. O yüzden kurulacak yerin de İran sınırına en yakın yer olması bizim için çok önemli. Bu bağlamda seçenekler arasında; Muş, Malatya ve Diyarbakır var.” Şeklinde yaptığı açıklama malumun ilamından başka bir şey değildir. İstendiği kadar NATO üyesi olmayan bir ülkeye bilgiler servis edilmeyecek maddeleri karalansın veya NATO üyesi ülkeler yönelik tehditler ibaresi eklensin, bunların pratikte hiçbir ehemmiyetinin olmadığını, ABD"nin sahip olduğu tüm istihbari bilgilerin israile servis edildiği olağan bir vakadır. Başbakan da bunu en iyi bilenlerden…
Hükümet niye böyle bir yönteme başvurma ihtiyacı hissediyor ki… Füze Kalkanı Projesinin kurulacağı yer ile ilgili kararı ile İsrail hakkındaki B planı dediği kararının alınmasını eş zamanlı yapıyor. Bu durum İsrail ile ilgili alınan kararın sevincinin insanın kursağında kalmasına neden olmaz mı?
Sistem İran"a karşı kurulmuş bu kesin, ama kesin olan başka bir şey var ki o da yeri konusundaki hassasiyetler Kürtler arasında her geçen gün daha bir güven tesis eden Müslümanlara karşı olduğudur. Bunun aksini kabul etmek belki ağır olacak ama saflıktan başka bir şey değildir. Zira bugüne kadar herhangi bir yerde kurulan üslerin kendilerini çevreleyen tel örgülerinin içerisinde kalmakla yetindiğini gösteren tek bir örnek yok. Adana"daki yönetimin neredeyse Türkiye"deki yönetimden apayrı bir yönetim olmasının İncirlik merkezli olduğundan kimse tereddüt etmiyor.
Durum bu iken Hükümet niye böyle bir adıma basamak oluyor. Hele Müslüman kimliği ile tanınan bir hükümet… Anlamak, izah etmek akıl kârı değil…
Allah hepimize Müslümanlara karşı sui zandan, desiselere karşı da saflıktan muhafaza etsin.
M.Zeki Ergin / doğruhaber





