Analizde, +972 Magazin dergisinden çevirisi yapılan makale vekalet savaşları diye basın yayında geniş yer tutmuş en çirkin savaş yöntemlerinden birinin iç yüzü ve karakteri hakkında detaylı bilgiler barındırmaktadır.

Muhammed Şehada*

Tanınmış bir suçlu ve uyuşturucu baronu olan çete lideri Yaser Ebu Şebab'ın kendi adamlarından biri tarafından öldürülmesi, israilin Gazze Şeridi'ne yönelik stratejisinin iflasını ortaya çıkardı.

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah bölgesinde faaliyet gösteren israil destekli “Halk Güçleri” milislerinin 32 yaşındaki lideri Yaser Ebu Şebab'ın geçen haftalarda öldürülmesi, korkunç bir çete cinayetinden çok daha fazlasıdır. Kendi hoşnutsuz milislerinin ellerinde öldürülmesi bir politikanın çöküşünün açık bir temsilidir.

israil aylarca hüküm giymiş suçlulardan, eski IŞİD üyelerinden ve çıkar düşkünü işbirlikçilerden oluşan iğrenç bir ittifakı bir araya getirerek onları Gazze'de Hamas'a alternatif bir yerel yönetimin tohumları olarak sunarken bir yandan da israil adına aç bırakma ve saldırılar düzenleme işinde kullandı. Şimdi, işgalinin taşeronları olarak bir suç vekil çeteleri ağı geliştirme girişimi paranoyak bir iç çatışmaya ve kanlı bir kaosa dönüşüyor.

Ebu Şebab'ın kendisi de Sina'da IŞİD ile bağlantılı olduğu belgelenmiş bir uyuşturucu kaçakçısıydı. Gazze'deki bir mahkeme tarafından 2015 yılında 25 yıl hapis cezasına çarptırılan Ebu Şebab, 7 Ekim'den sonraki kaos ortamında kaçmadan önce sekiz yıl hapis yattı. Daha sonra Gazze'de israil ordusunun koruması altında ortaya çıktı ve israil Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Hamas'a karşı Gazze'deki güçlü aşiretleri silahlandırmaya yönelik açık bir strateji olduğunu kabul ettiği 120 savaşçıdan oluşan bir çeteye liderlik etti.

Gazzeli araştırmacı gazeteci Muhammed Osman'a göre Ebu Şebab'ın ölümü, israil ordusunun geçen ay Hamas'a ait bir tünelde çetesine verdiği yiyecekleri bulmasıyla gerçekleşti. israil kısa süre içinde grup üyelerine kısıtlamalar getirerek Refah'taki faaliyetlerini sınırladı, yiyecek istihkaklarını azalttı ve en güvendikleri liderlerinin israile giriş çıkışlarını durdurdu.

Çetenin içindeki gerilim giderek tırmandı. Birkaç gün içinde, bir iç soruşturmanın ardından, çetenin yardımcısı ve fiili yöneticisi Ğassan Duhaini, kardeşi Mahmud'un Ebu Şebab'ın çetesine ve bölgedeki diğer ailelere yiyecek dağıtımını denetlediği Cum'a Ebu Sunaima'yı, Cum'a'nın Hamas militanlarına yiyecek aktardığı şüphesiyle gözaltına aldı.

Mahmud kardeşinin serbest bırakılmasını talep etmek için Ebu Şebab'ın evine gitti ancak kendisine Cum'a'nın önünde üç seçenek olduğu söylendi: tutuklu kalmak, israil ordusuna teslim edilmek ya da idam edilmek. Çatışma Mahmud'un otomatik tüfeğini çekip ateş açmasına kadar tırmanmış; Ebu Şebab ağır yaralanmış ve israil'in Be'er Sheva kentindeki Soroka Hastanesi'ne kaldırıldıktan sonra yaralarına yenik düşmüş, Mahmud ve Cum'a ise çatışmalarda ölmüştür.

Ebu Şebab'ın öldürülmesini takiben misilleme niteliğinde bir şiddet dalgası yaşandı. Osman ve diğer yerel kaynaklara göre, çatışma sırasında sol bacağından yaralanan Duhaini israilde tedavi gördü ve bir dizi infaz gerçekleştirmek için geri döndü. Ebu Şebab'ın korumalarını müdahale etmedikleri için öldürdü, ayrıca saldırganı, gözaltına alınan kardeşini ve birkaç kişiyi daha öldürdü. Ayrıca Ebu Sunaima aşiretinin evlerine saldırılar düzenleyerek birkaç kişiyi yaraladı, telefonlara el koydu, kadınlara saldırdı ve aileleri tecrit altına aldı. Aşiret daha sonra Cuma ve Mahmud'un ölümlerini doğrulayan ve Ebu Şebab'ın ölümünden ikisinin sorumlu olduğunu ima eden bir açıklama yayınladı.

Bu patlama, israilin Gazze'deki vekalet deneyiyle ilgili derin bir gerçeği ortaya koyuyor: israil kuşatma altındaki bir halkı en vahşi ve fırsatçı işbirlikçilere teslim ederek Hamas yönetimine karşı istikrarlı bir alternatif üretemez. Aksine, böyle bir strateji sadece minyatür bir savaş ağası ekonomisini teşvik eder ve sonsuz intikamcı şiddet döngülerine zemin hazırlar.

DERİNLEŞEN İŞ BİRLİĞİ

israilin Gazze'deki suç çeteleriyle ilişkisi, ordunun Mayıs 2024'te Refah'ı işgalinden hemen sonra başladı. Çete üyeleri kısa süre içinde, tanıkların pasif ve zaman zaman aktif israil koruması olarak tanımladıkları insani yardım konvoylarını yağmalamaya ve gasp etmeye başladı: Hırsızlık olayları israil tanklarının 100 metre kadar yakınında gerçekleşebiliyor, askerler sadece yerel polis veya gönüllüler müdahale etmeye çalıştığında ateş açıyordu.

Bu düzenleme israilin stratejik amaçlarına hizmet ediyor, Gazze'nin açlığını derinleştirirken suçu yerel grupların üzerine atıyor ve makul inkar edilebilirliği koruyordu. Geçtiğimiz yaz krizin zirveye ulaştığı dönemde BM yardım konvoylarının yaklaşık yüzde 90'ı dağıtım merkezlerine ulaşamadan yağmalandı.

Kasım 2024'te BM'nin bir iç yazışmasında Ebu Şebab'ın Halk Güçleri birincil suçlu olarak tanımlandı. Grup, çalınan yardımları stoklamak için depolar ve forkliftlerle güçlendirilmiş bir askeri kompleks inşa etmiş ve bunları karaborsada fahiş fiyatlarla yeniden satmıştı.

Aynı ayın ilerleyen günlerinde Hamas militanları Han Yunus'taki Avrupa Hastanesi'nde bir Ebu Şebab birliğini pusuya düşürerek aralarında çete liderinin kardeşi ve muhasebecisi Fethi'nin de bulunduğu yaklaşık 20 çete üyesini öldürdü. Saldırının ardından israil ordusu, Hamas'tan intikam almak için son derece kişisel nedenleri olan Ebu Şebab ile iş birliğini genişletti.

israil daha sonra Halk Güçleri ve diğer çeteleri casusluk, istihbarat toplama, adam kaçırma, suikast ve israil güçlerinin önündeki tehlikeli bölgeleri temizlemek için görevlendirdi. Doha'daki üst düzey bir Hamas liderinin yakın zamanda bana anlattığına göre Hamas'ın El Kassam Tugayları Ekim ayında Dogmoush aşiretiyle çatışmaya girdiğinde militanlar israilin kaçırılacak, sorgulanacak ve suikast düzenlenecek kişilerin listesinin yanı sıra yüklü miktarda nakit para, silah ve araç ele geçirdi.

Mayıs 2025'e gelindiğinde israil iş birliğini daha da resmileştirdi. Ordu, meşru bir güvenlik gücü izlenimi yaratmak için çete üyelerine Filistin bayrağı taşıyan üniformalar verdi ve onları Mısır sınırı yakınlarındaki Refah'ın doğusunda büyük bir çadır kampı kurmakla görevlendirdi. israil Savunma Bakanı Israel Katz iki ay sonra 600.000 Gazzeliyi burada toplayarak orta ve batı Gazze'ye dönmelerini engelleme planından bahsetti ve Ebu Şebab da kendi adıyla yayınlanan bir Wall Street Journal makalesinde aynı nüfus hedeflerini tekrarladı.

Kısa süre içinde çetenin “güvenli” bölgesini hem Arapça hem de İngilizce olarak tanıtan bir Facebook sayfası açıldı, hatta yeni katılımcılar için aylık 1.000 ila 1.500 dolar arasında maaşlar teklif edildi. Muhammed Osman'a konuşan eski bir çete üyesine göre, oraya taşınan siviller fiilen rehin tutuldu, batıya dönmeleri veya aileleriyle iletişim kurmaları yasaklandı.

BAE de Hamas'a yerel rakipler oluşturmak için Ebu Şebab'ı desteklemeye başladı. Bir Arap diplomat bana Abu Dabi'nin “Sudan benzeri bir kaosu” Hamas'ın savaştan sağ çıktığı herhangi bir senaryoya tercih ettiğini söyledi. Haziran ayında Duhaini, BAE plakalı bir aracın yanında, elinde - WSJ'deki bir kaynağa göre - Orta Doğu'da sadece iki ülkede (israil ve BAE) bulunabilen yepyeni bir Sırp tüfeği tutarken bir videoda boy gösterdi.

Ancak yaza gelindiğinde israil alıcı pişmanlığı yaşıyordu. Ebu Şebab'ın safları büyümedi ve kamplarına çok az sivil taşındı. israilli muhalefet milletvekili ve eski Savunma Bakanı Avigdor Liberman, Netanyahu'yu “Gazze'deki IŞİD'in eşdeğerini” silahlandırmakla eleştirerek yanlışlıkla askeri sansürü ihlal ettikten sonra durum daha da kötüleşti. Netanyahu daha sonra bu açıklamayı doğrulayarak Ebu Şebab ailesi ve Tarabin aşiretinin Ebu Şebab'ı kamuoyu önünde reddetmesine ve işbirlikçi olarak damgalamasına yol açtı.

Çetenin tanınmış Hamas eleştirmeni Mümin Al- Natur'u işe alması bile geri tepti. Onunla çekilmiş fotoğraflarını yayınladıktan sonra ailesi onu ihbar etti ve kısa süre sonra çetenin himayesinden kurtulmak için Gazze'den kaçtı.

GAZZE'NİN DOĞUSUNDAKİ ÇETELER

Ekim ayındaki ateşkesten bu yana israil, Gazze topraklarının yarısından fazlasını oluşturan ve “Sarı Hat” olarak adlandırılan bölgenin ötesindeki insansızlaştırılmış alanların kontrolünü elinde tutuyor. Birçok yerel kaynağa göre israil, Refah'taki Hamas militanlarının kökünü kazımak için vur-kaç operasyonlarına ve tünel avlama görevlerine katılan Ebu Şebab'ın grubu ve diğer beş vekil çete için kısa sürede başka bir kullanım alanı buldu.

Ebu Şebab öldürülmeden önce, israilin Gazze'nin batısında yeniden yapılanmaya izin vermemesini örtbas etmek için propaganda odaklı “Yeni Refah ”ı inşa etme planlarına da dahil olmuştu.

Deneyimli bir Avrupalı gazeteciye göre, ölümünden kısa bir süre önce Ebu Şebab, Duhaini ile Sudan'ın Hızlı Destek Güçleri'ni örnek alan bir “Doğu Gazze geçiş hükümeti” kurma planını tartışıyordu. Çete ayrıca Kasım ayı sonunda kendisini Trump'ın Barış Kurulu ve Uluslararası İstikrar Gücü'nün bir kolu olarak pazarlayan görüntüler yayınladı. israil, çeteyi Amerikalı karar alıcılara ısrarla tanıtıyor ve hatta israil medyası Ebu Şebab'ın Jared Kushner ile ABD Ordusu'nun israilin güneyindeki Sivil-Asker Koordinasyon Merkezi'nde bir araya geldiğini bildirdi ki ABD Dışişleri Bakanlığı bunu yalanladı.

Halk Güçleri'nin liderliği, 2015 yılında IŞİD'e biat eden ve 2007 yılında BBC muhabiri Alan Johnston'ın kaçırılmasından sorumlu olan radikal bir grup olan Refah'taki Ceyş El İslam'ın eski komutanı Duhaini'ye geçti. Gazze kaynakları Duhaini'nin savaştan önce Hamas tarafından iki kez gözaltına alındığını ve daha önce Filistin Yönetimi'nin güvenlik sektöründe görev yaptığını söylüyor. Filistin İslami Cihad militanı olan kardeşi Hamas hapishanesinde ölmüştü.

Ebu Şebab çetesinin bir diğer kilit komutanı da 2010'ların sonunda Sina'da Mısır ordusuyla savaşmış bir IŞİD militanı olan Essam Nebahin. Gazze'de 2022 yılında yeniden ortaya çıktıktan sonra bir polis memurunu öldürmekten tutuklandı ancak 7 Ekim'de hapisten kaçtı. Halk Güçleri'nin diğer üyelerinin de uyuşturucu kaçakçılığı, cinayet ve cinsel saldırı gibi benzer şiddet ve kriminal geçmişleri var.

İkinci en büyük çete, Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'da terk edilmiş bir okulda faaliyet gösteren Eşref El-Mansi tarafından yönetiliyor. Gazze'den bir kaynak El Mansi'nin Hamas'a bağlı bir aileden geldiğini söyledi: Hamas'ın cami imamı olan amcası 2007'de El Fetih tarafından öldürülmüş, babası ise bir zamanlar israil tarafından gözaltına alınmıştı. El Mansi daha sonra uyuşturucu ticaretine yöneldi ve Hamas'la arasına mesafe koydu. En tanınmış yardımcılarından biri olan Ebu Enes Zeydan, El Mansi'nin grubuna katılmadan önce IŞİD'in bir parçası olan eski bir militan.

Öne çıkan bir diğer isim ise Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin eski bir üyesi olan ve israil ve uluslararası medyada yer alması nedeniyle Ebu Şebab'dan sonra belki de en görünür çete lideri olan Hüsam El-Astal. Hamas onu daha önce 2018 yılında Malezya'da Filistinli mühendis Fadi Al-Batsh'ın Mossad onaylı suikastına katıldığı iddiasıyla hapse atmıştı. Diğerleri gibi o da 7 Ekim'den sonra hapisten kaçtı ve şimdi Han Yunus ile Refah arasında Terörle Mücadele Gücü olarak bilinen 100 kişilik bir milisi yönetiyor.

Medyadaki şöhretine rağmen El-Astal'ın ailesiyle arası açık. Kardeşi Nidal, El Kassam Tugayları'nda üst düzey bir komutan ve Hamas'ın önde gelen liderlerinden Yunus El-Astal'ın da akrabası. El-Astal'ın eski bir komşusu bana israilin savaş sırasında kızını bir çadır saldırısında öldürdüğünü ve damadının da Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım isterken öldürüldüğünü söyledi. El-Astal'ın eşi ve hayatta kalan çocukları Han Yunus'ta ona katılmayı reddetti ve geniş El-Astal ailesi onu resmen evlatlıktan reddetti.

Gazze Şehri'nin doğusunda, bir başka eski Filistin Yönetimi güvenlik görevlisi olan Rami Heles daha küçük bir gruba liderlik ediyor. Han Yunus'un doğusundaki beşinci çetenin başında ise on yılı aşkın bir süre israil hapishanelerinde yatan ve yakın zamanda Hamas üyesi olduğu iddia edilen bir kişinin infazından sorumlu olduğu bildirilen emekli Filistin Yönetimi yetkilisi Şevki Ebu Nusayra bulunuyor. Ebu Nuseyra milis grubunu Kasım ayı sonunda kurmuş olsa da Gazze'deki güvenlik kaynakları, Hamas'a karşı kişisel bir kan davası olmadığı için Ebu Şebab'ın ölümünün ardından grubunu feshetmesini ve af dilemesini beklediklerini söylüyor.

Ebu Şebab'ın ölümünden sonra Refah'ın doğusunda çok daha küçük altıncı bir grup ortaya çıktı. Kendilerine “Halk Savunma Gücü” adını veren bu grup Hamas'ı tehdit eden tek bir video yayınladı ancak liderleri bilinmiyor.

BAŞARISIZ BİR PAZARLIK

Ebu Şebab'ın öldürülmesi israilin Gazze'deki vekalet yönetimi stratejisine en az üç nedenden ötürü ciddi bir darbe vurdu. Birincisi, Ebu Şebab israilin bazı Gazzelileri radikalleştirmede ve Gazze'nin doğusunda onlar için “güvenli alternatif topluluklar” yaratmada başarılı olduğunu iddia ettiği propaganda kampanyasının yüzüydü; israil bu söylemi, Gazze'nin batı yarısındaki harabelerde tahmini 2 milyon insanı kafese koymayı ve hedef almaya devam etmeyi haklı çıkarmak için kullanıyor.

İkincisi, israil bu çetelere güç, para ve yiyecek vaat etmenin yanı sıra Hamas'tan korunma teklif ederek ve onları saldırılardan korumak için birçok kez askeri müdahalede bulunarak cazip geldi. Ancak bu vaat, şiddet tehdidi çetelerin kendi saflarından geldiği için artık anlamsız.

Çete üyelerini acil maddi kazanç dışında birbirine bağlayan bir ideoloji ya da dava yok, bu da çete üyeleri arasındaki herhangi bir anlaşmazlığın ölümle sonuçlanabileceği anlamına geliyor. Nitekim Ebu Şebab'ın ölümünün ardından yaşanan kaos ortamında çok sayıda çete üyesi Gazze'nin batısına kaçarak Hamas'ın güvenlik güçlerine teslim oldu ve yakında daha fazlasının da katılması bekleniyor.

Üçüncü olarak, Ebu Şebab'ın ölümü çetenin askeri kanadını yöneten Duhaini ile sivil kanadının başındaki Humeyd El-Sufi arasında bir güç mücadelesini tetikledi. İkinci grup, Ebu Şebab'ın ölümünün arkasında Duhayni'nin olduğuna dair söylentiler yayıyor. Al- Duhayni ailesi Tarabin aşiretinin en küçük ailesi ve sayıca Al-Sufi ailesinden çok daha fazla, bu da Duhayni'nin tahta çıkmasını diğerleri için kabullenilmesi zor bir durum haline getiriyor.

Çete üyelerinin paranoyakça Hamas'a geri dönüp af dilemeleri, tomurcuklanan vekâlet savaşları, Ebu Şebab'ın saflarındaki içgüdüsel ihanet: Bunlar sadece bir vekil gücün çöküşüne değil, tüm sinik önermenin iflasına işaret ediyor.

Hem Hamas'ın yönetimini hem de Filistin Yönetimi'nin geri dönüşünü kabul etmeyen israil, Gazze'nin dışlanmışlarıyla, israille (ve özellikle Netanyahu ile) tek ortak noktaları hesap gününden kaçmak için ortak bir çaresizlik olan adamlarla pazarlık yapmak zorunda kaldı. Ebu Şebab'ın ölümüyle birlikte çete modelinin vizyon ve ilkeden yoksun bir strateji olduğu ortaya çıktı ve bu da israilin Gazze'nin geleceğine dair vizyonunun başarısızlığının bir kanıtı oldu.

Not: Analizde geçen fikirler ve veriler tamamıyla Doğruhaber’in editoryal görüşünü yansıtmayabilir.

*Muhammed Şehada Gazzeli bir yazar ve siyasi analist olup Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nde misafir araştırmacı olarak görev yapmaktadır.

Muhabir: HİLAL HİKMET YEŞİLBUDAK