14 Gün Sonra…
Sabah namazından sonra baba &`;hadi yavrularım getirin kitaplarınızı ders yapalım” dedi.
Aile toplam 7 kişiydi büyük oğlun evlenmesiyle bu sayı 8’e çıkmış daha sonra bir çocuk daha dünyaya gelmiş olup aile hanesinin sayısı 9’a yükselmişti. Bu aile 11 yıl boyunca hep bir eksik yaşamış 11 yılın sonunda Allah’ın lütuf ve keremiyle ilk kez tamamlanmıştı. Baba çocuklarını okutmayı çok istemiş, evde olmamasına rağmen bunu başarmıştı. Ailede baba ve iki küçük kız olmak üzere 3 tane hafız vardı. Genç oğul ve genç kız ise Arapça okumuş ve belli bir mesafe kat etmişlerdi.
Babanın sözü üzerine genç oğul ve genç kız ve onun bir ufağı tefsir kitabını getirmiş, en ufak kız ise Kur’anı’nı alıp ezberlerini tekrarlamaya başlamıştı bile. 3 çocuk babanın önünde oturmuş kitaplarını açmakla meşgulken babanın gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Besmele çekip derslerine başladılar. Tefsir dersi yapıyorlar, baba arada Arapça “Sarf-Nahiv” soruları yöneltiyordu. Öyle bereketli geçiyordu ki ders; zaman su gibi akıp gidiyordu. Annenin “kahvaltı hazır” demesinden sonra son ayet işlendi ve herkes kalkıp kahvaltıya geçti. Baba kızarmış yumurtayı görünce şöyle bir önüne çekti. “11 yıldır bunu hiç yememiştim” deyiverdi. Kaldığı yerde bunu bile esirgiyorlardı ondan. Sonra babanın yavrularının ağzına kadar götürdüğü lokmalar görüldü. Hepsine teker teker. İşte bu çocuklar 11 yıl boyunca bu şefkatten bu merhametten yoksundu. Anne gülümsüyor Rabbine şükrediyordu. Çocuklarına hem annelik hem babalık yapmıştı. Bu kolay değildi elbet. Rabbin yardım ve nusreti sürekli üzerlerindeydi. Günler böyle devam etti. Baba eline Kur’an-ı Kerim’i alıyor ezberlerini tekrarlıyordu. Boş vakit yoktu. Olamazdı da zaten. Baba bir keresinde genç oğlunu boş otururken gördü. “Oğlum” dedi. “Çok tembelsin. Al eline kitabını boş vaktimiz yok bizim, bak İslam düşmanları neler getiriyor Müslümanların başına. Çalışmalıyız; hadi al eline kitabı” genç tekrar kitaba sarıldı. Ev tam bir medrese olmuştu. Aslında olması gereken bir manzaraydı. Misafirler geliyordu sürekli. Eve gelen babayı ziyaretler hiç kesilmiyordu. Oğul babadan şunu da öğrenmiş oldu. İster misafir olsun, ister olmasın, bir Müslüman ailenin evinden hiçbir zaman eksik olmayacak şey; sürekli İslam’dan Kur’an’dan bahsetmek. Öğrenmek, öğretmek ama hiç boş kalmamak, boş sohbetlere girmemek.
Gelen misafirlere Kur’an’dan ayetler, Rasulullah’dan hadisler anlatan baba, hiç yorulmuyordu; aksine zevk alıyordu. 14 gün böyle geçti. Evet, sadece 14 gün. Saatler 22.00’yi gösteriyor, aile fertleri oturuyordu. Birden kapı çalındı. Ama öyle normal insan çalışı değildi. “Açın! Açın!” demişlerdi. En büyük oğul kapıya kadar gitmiş geri gelip babaya bakmıştı. Gelenler polisti. Baba kafasını sallayarak açmasını ima etmişti. Büyük oğul kapıyı açar açmaz içeri dalmışlardı. O medrese gibi eve, mescid gibi odalara pis ayakkabılarıyla girmişlerdi. İnsanlık nedir bilmiyorlar mıydı? Baba oturduğu yerden kıpırdamadı. Peki ya Anne? Ya o acı dolu anne.. Yıkılmıştı. Eşini tutuklamaya gelmişlerdi. Yasaktı çünkü. İslam’ı yaşamak, sürekli İslam’dan bahsetmek, evini medreseye çevirip, insanlara doğru yolu anlatmak…
2 saat boyunca evi aradılar. Formalite değil miydi zaten? Bulacakları tek şey Kur’andan, kitaptan, tesbih ve takkeden başka ne olabilirdi ki. Büyük oğul ve babayı götürüyorlardı. Anne ve çocuklar arkadan bakıyor, gözlerinden o tertemiz yaşlar akıyordu. Çok görmüşlerdi. Bu kadar yeter demişlerdi. Koca hayattan 14 gün…
Sabır ey Müslüman, sabır... Biraz sitem gibi olacak ama evlerimize bir bakalım. Kaç saatimizi, hatta kaç dakikamızı ayırıyoruz çocuklarımız için, onların eğitimi için. Ya da kendimiz için. Görüyoruz babayı; tek dakikasını bile boşa geçirmiyor. Zalimler zulümlerinden eksik kalmıyor işte. Peki ya biz ne yapacağız? Öğreneceğiz, öğreteceğiz. Azmedip sabredeceğiz. Haydi; son bir kere daha silkelenelim. Ya Allah…
Ramazan İnan / İstanbul - Yaş: 18
Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.