Akciğer hastası yetkililerden yardım bekliyor
Kronik Obstrüktif Akciğer (KOAH) hastası olan vatandaş, yetkililerden ve hayırseverlerden yardım bekliyor.
VAN- Kronik Obstrüktif Akciğer KOAH hastası olan Şirin Yıltaş adlı vatandaş, 4 çocuğuyla konteynır kentte hayat mücadelesi veriyor.
Dramını İlke Haber Ajansı’na anlatan Yıltaş ailesi yetkililerden ve hayırseverden sadece hastane masraflarının karşılanmasını istiyor.
Hastanede ziyaret ettiğimiz Şirin Yıltaş, ortalama 11-12 yıldır KOAH hastalığına yakalandığını belirterek, bu süreçte gerek kendisi gerekse de ailesinin çok büyük mağduriyetler yaşadığını söyledi.
“2 çocuğumu okuldan aldım”
Konuşmada zorluk yaşayan Yıltaş, “Bu süreç içerinde gerek hastanelerde gerekse de evde tedavi görmeye çalışıyorum. Doktorlar ‘bu hastalık öldürmez süründürür’ diyorlar. Hastalığım ilerlediği için iyileşmem de imkânsızdır. Diyorlar. Sonuna kadar tedavi görmem gerekiyor. Mağduriyetimiz depremden bu yana daha da arttı. Tam perişan olduk. 6 nüfuslu bir aileyiz. Bu süreçte 2 çocuğumu okuldan aldım. Biri şu anda 250-300 TL’ye çalışıyor bu da sadece hastane masraflarımı ve ilaç paramı bile karşılamıyor.” dedi.
“Yetkililer bize sahip çıksın”
Konteynır kentte çok kötü şartlarda yaşamını sürdürdüğünü ifade eden Yıltaş, “Yetkililerden tek isteğimiz bizlere sahip çıkmasıdır. Depremlerden önce kiradaydık iyi kötü geçiniyorduk. Ama şimdi eşim de böbrek hastasıdır. Bir böbreği alındı. O da bir yıldan fazladır ne beni bırakabiliyor. Ne de çocukları. KOAH hastasıyım. Herhangi bir tedavisi yok. Yerimin temiz olması gerekir. burada bir yıl da tedavi görsem bile konteynır ortamında bir gece bile kalsam yine aynı duruma gelirim. Onun için yetkililerimizden ve hayırseverlerden Allah rızası için bana yardım etmelerini istiyorum.” diye konuştu.
“Yaşadığımız sefaleti mi anlatayım? Hastaneye gidecek 5 paramın olmadığını mı?”
Şirin Yıltaş’ın eşi Arzu Yıltaş ise bu süre içerinde defalarca Valiliğe gittiğini ancak gereken yardımların yapılmadığını belirterek, eşinin hastalığının depremden sonra daha da ilerlediğini belirterek, “Depremden bu yana çadır kent ve konteynır kentlerde kalıyoruz. Hatta bir süre elektriklerimiz kestiler. Eşim şuanda hastane de yatıyor. Konuşacak halde değilim yaşadığımız sefaleti mi anlatayım? Hastaneye gidecek 5 paramın olmadığını mı? Anlatayım. Devlet hastanelerine götürüyoruz. Tipik KOAH hastalığı ve ‘hastalığın son aşamasıdır alın götürün’ diyorlar. Ne yapacağımızı şaşırdık. Son günlerde özel hastaneye götürmemizi istediler. Dün gitmişiz, yalvar-yakar özel hastanenin bize çıkardıkları meblağ 20 bin TL’dir. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Depremden bu yana buradaki bir avuç insana dahi sahip çıkamadılar. Ne bekleyebilir ki bu saatten sonra ne ev istiyorum ne de gıda tek isteğim var. O da eşimin iyileşmesi için tedavisi için ellerinden geleni yapmalarıdır. Tedavisi yok diyorlar.” diye konuştu.
“Yetkililerden bir beklentim yok. Hayırseverlerden gelip halimizi görmelerini istiyoruz”
Defalarca valiliğe gittiğini ve geri çevrildiğini öne süren Anne Yıltaş, siyasilerden de umduklarını bulamadığını belirterek, bu saatten sonra yetkililerden bir beklentilerinin olmadığını duyarlı hayırseverlerden ve STK’lardan sadece gelip hallerini görmelerini ve tedavi masraflarının karşılanmasını istedi.
Seçimlere trilyonlar harcandığını da dile getiren Yıltaş, burada harcanan trilyonlarca parayla kendileri gibi yüzlerce ailenin mağduriyetinin giderilebileceğini de sözlerine ekledi.
Öte yandan; Aynı konteynır kentte kalan Abdusselam Diler ise depremzedelere verilen konutların gerçek mağdurlara verilmediğini öne sürerek, bunun için mağdur olduklarını ifade etti.
Diler, konteynır kentte yaklaşık olarak 10 ailenin kaldığını bunların ise çaresizlikten burada kaldığını söyledi.
Kendilerinin dışlandığını öne süren Diler, kiracılara verildiği söylenen konutların gerçek kiracılara verilmediğini bu da kanıtlayabileceğini söyledi.
Depremzedelere verilen konutların çoğunun ihtiyacı olan insanlara verilmediği için ya boş ya da kiraya verildiğini de iddia eden Diler kendileri gibi gerçek ihtiyaç sahiplerinin ise hala süründüğünü söyledi. (Murat Dalgın-İLKHA)