Hizbullah Cemaati Rehberi`nden Önemli Değerlendirmeler
Hizbullah Cemaati Rehberi Edip Gümüş; Gülen grubu, PKK/BDP çevresinin saldırıları ve Hür Dava Partisinin kuruluşuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Hizbullah Cemaati’nin Resmi İnternet sitesi olarak bilinen “hüseynisevda” Hizbullah Cemaati Rehberi Edip Gümüş ile yaptığı röportajı yayımladı.
Hüseynisevda’nın sorularını yanıtlayan Gümüş, Hükümet ile Gülen grubu arasında son günlerde gerilen ilişkiler, Gülen grubunun Hizbullah Cemaatine yönelik tutumu, PKK/BDP çevresinin saldırıları ve geçtiğimiz yıl kurulan HÜDA PAR ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
İşte Hüseynisevda sitesinin basın kuruluşlarına e mail olarak gönderdiği röportajın tamamı…
Evvela yoğun programınıza rağmen bize zaman ayırdığınız için Allah (cc) razı olsun.
Fethullah hoca grubunun özellikle Emniyet teşkilatı ve Adliyedeki örgütlenmesi bir anda Türkiye’nin gündemini işgal etti. Bu böyle nereye kadar gidecek, bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bismillahirrahmanirrahim
Biz bunun böyle olacağını öngörüyorduk. Yıllar öncesinden; bunların, başbakanın açıklarını yakalayamasalar bile, çevresi ve özellikle de çocukları ile ilgili mutlaka bir şeyleri yakalamak için ve onlara lazım olacağı zaman kullanmak üzere peşlerinde olacakları kanaatinde idik. Bu yapılanma, ekonomiden siyasete, eğitimden hukuka birçok alanda darbe vurmaya ve hükümeti yıpratmaya çalışıyor. Konuşulan yurtdışı bağlantılarının yanında, ülkedeki holdingler ve farklı siyasi çevrelerle ilişkiler ağı ve elde ettikleri imkânlarla yıllardır ülke gündemini istedikleri gibi evirip çevirerek muhalif gördükleri kesimleri tasfiye etmeye çalıştılar. Her fırsatta muhalif gördükleri kesimlere karşı kamuoyunda çirkin imaj oluşturmaya çalışmaları, emellerine ulaşmak için Müslümanlara düşmanlığı kendine meslek edinmiş kesimlerle işbirliği içine girmeleri ve daha çok kaos oluşturmak için PKK içindeki derin yapılar vasıtasıyla Hizbullah ile PKK arasında çatışma çıkarmayı bile gündemlerine almaları endişe vericidir. Rabbim Müslümanları her türlü fitneden korusun.
Fethullah hoca veya çevresiyle herhangi bir ilişkiniz oldu mu?
Fethullah hoca ve çevresiyle yakın ilişkimiz olmadı. Zira gerek ülke içinde gerekse ülke dışında kendileri dışındaki İslami yapı ve oluşumlara bakışlarını; devlete, rejime, islam ülkelerini işgal eden emperyalistlere, Siyonistlere, İslam ve Müslümanlara bilerek düşmanlık yapan bazı aydınlara bakışlarını ve onlarla ilişkilerini hiçbir zaman tasvip etmedik. Buna rağmen tabanlarında samimi insanların olduğuna inanıyoruz. 90’lı yıllarda etkin olduğumuz yerlerde onlara yakın duran Müslümanları kendi imkânlarımız dâhilinde korumaya çalıştık, İslamı yaşama konusunda yardımcı olduk.
Fethullah hoca çevresinin aleyhinizde girişim ve faaliyetleri oldu mu?
Bu kesim, şu anda üzerine gittiği AKP’den, İslami oluşum ve yapılardan hatta Ergenekonculardan önce bizim üzerimize geldi. Bize ve bizim üzerimizden İslami hassasiyeti olan Müslüman kardeşlerimize iftiralar attılar. Şu anda başbakan başta olmak üzere birçok kesimin kendilerinden şikâyetçi oldukları; hayali ihbarlar, telefon dinlemeler, cd’ler, birlikte çalıştıkları itirafçılar, polis–yargı işbirliği gibi faaliyetleriyle Hizbullahi Müslümanlar üzerinde uyguladılar. Gerek Emniyet teşkilatlarındaki gerekse yargıdaki adamlarının hukuksuz tutum ve davranışlarından dolayı yüzlerce Müslüman ceza almış, birçoğu da yurt dışına hicret etmek zorunda bırakılmıştır.
Fethullah hoca çevresinin aleyhinizdeki bu hukuksuz tutum ve davranışları karşısında hiçbir girişiminiz olmadı mı?
Bir önceki röportajımda da belirttiğim üzere, onlara karşı İslami sorumluluklarımızı yerine getirmek için alt düzeyden tutun da en üst düzey yetkililerine kadar mesaj gönderdik. Mesajlarımızın Fethullah hocaya ulaştığını aracılardan öğrendiğimiz gibi, tabanlarından arkadaşlarımızla bir şekilde tanışan mensuplarından sızan bilgilerden de biliyoruz. Buna rağmen tavırlarında bir değişiklik olmadığı gibi Fethullah hocaya verdikleri raporlarında bizi; “potansiyel tehlike” olarak gördüklerini öğrendik.
Yine Diyarbakır, Elazığ, Malatya, Konya, Adıyaman, İstanbul ve diğer pek çok yerde İslami derneklere yönelik yapılan operasyonlar sırasında savunma avukatları polis yetkililerine; “Bunlardan ne istiyorsunuz? Bunların yaptıkları hizmetler hayırlı işlerdir. Halka hizmet ediyorlar, Müslümanlar da bunlardan istifade ediyor. Bu Müslümanlara karşı yaptıklarınız doğru değildir” dediklerinde; “bunlar potansiyel tehlikedirler” cevabını almışlardır. Aynı ifadelerin Fethullah hocaya yazılan Hizbullah raporunda da geçtiği göz önünde bulundurulduğunda görülen o ki, ya bu raporu hazırlayanlar aynı polislerdir veya onların emrinde çalışan bazı yetkililerdir.
Hasılı, bu yapının içinde samimi insanlar vardır. Ancak aralarında İslam ve Müslümanlara karşı samimi olmayan insanlar da fazladır. Bu gerçek birçok açıdan kendini göstermiş durumdadır. Rabbim, bu yapının içinde samimi duygularından dolayı yer alan insanları korusun. Yine Rabbim, tüm Müslümanları, bu yapının içinde düşünce ve pratikleriyle Müslümanlara zararlı konumda olan insanların şerrinden muhafaza etsin. Bilmeden yanlış yapanları da rabbim hakkı hak olarak göstersin.
Bugün “paralel yapı” denilen yapının geçmişte cemaatinize ve sizi sevenlere yönelik yaptıklarına karşı hükümetin tavır ve yaklaşımı ne oldu?
Hükümet; bugün şikayet ettiği ve “paralel örgütlenme” olarak adlandırdığı yapının kendileri gibi düşünmeyen islami yapılanmalara, özellikle de bizim camiamıza karşı yaptıklarına sessiz kalmıştır. Zaman zaman bazı milletvekillerine ve hatta bakanlara, yapılanların doğru olmadığı iletildiğinde bunların bir kısmı söylenenlere inanmıyordu. Elazığ İhya Der operasyonundan sonra AKP içinde idareci olan bir milletvekiline hayali ihbar, arama sırasında polislerin yerleştirdikleri ve arama sırasında sözde buldukları CD ve Hizbullah’ın Fethullah Gülen cemaatine yönelik yapılacak eylemlere hazırlık için gönderilen sözde talimat belgesi anlatılınca söz konusu milletvekili ve genel başkan yardımcılarından biri; “Olur mu, polis niye böyle bir şey yapsın?!” cevabını vermiştir. İnşallah şu anda bu olayı hatırlıyor ve bu uydurma senaryolardan dolayı ceza alan insanlar için vicdan azabı çekiyorlardır. Buna benzer birçok olay vardır.
Kendileri ile ilgili feryatlar koparırken, AKP’nin bazı yönetici ve milletvekilleri bize karşı yapılan komplolara duyarsızlıkları bir yana, polisin bizimle ilgili yalan, uydurma haberleri mesnet gösterip demeçler vermeye devam ediyorlar. Yalçın Akdoğan’ın bu güne kadar değişik münasebetlerle ancak ilgisiz bir şekilde Hizbullah aleyhinde beyanatta bulunması gibi…
Tarafların birbirlerine saldırılarındaki üslup ve seviyeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fethullah grubunun kendi dışındakilere ne kadar acımasız olduklarını ve muhalif gördüklerini imha etmek için hiçbir ölçü tanımadıklarını bize yönelik saldırılarından ve bize yaptıklarından biliyoruz. Başta Başbakan olmak üzere AKP mensupları da böyle büyük çaplı bir kuşatma ve saldırıyı söz konusu cenahtan beklemiyor olduklarından olsa gerek büyük bir şok yaşadılar ve bu şokun etkisiyle onların tepkisi de zamanla bu büyüklükte bir şiddet kazandı.
Son olaylar üzerine genel olarak Müslüman yazar ve çizerlerin tavırlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gerek yeni gelişmeler gerekse daha başka olaylarla ilgili olarak şunu unutmamak gerekir ki; Müslümanların tavır ve bakış açılarında kimi farklılıklar olsa bile herkesin tavır ve söylemleriyle, kendi dışındaki Müslümanların hukukunu ihlal edecek ve Müslümanlar aleyhine kâfirlerin ellerine koz verecek tutumlardan özellikle imtina etmesi gerekir. Son dönemlerde maalesef bu ölçüyü ihlal eden pek çok sayıda söz, tavır ve davranışları Müslüman yazarlarda görmekteyiz.
Müslüman aydınların yazılarında ve programlarında İslami şahsiyetleri ve İslami çevreleri yorumlamalarındaki tavırları sizce nasıl olmalıdır?
İslami hassasiyeti olan yazar, çizer ve TV programcılarına bir kardeş, bir abi olarak bazı şeyler söylemek istiyorum.
Kamuoyunda İslami hassasiyeti ile bilinen, islami sorumlulukları gereği kendine göre bir gayret içinde olan, özellikle de bir dava sahibi olduğunu söyleyen biri yazdığı, çizdiği ve konuşup yorum yaptığı zaman Allah’ın hesabını, ölüm ve ötesinin hesabını yapmalıdır. TV, gazete, dergi ve internet gibi kitle iletişim araçları vasıtasıyla yapılan konuşmalar ve yazılan yazılarda yapılan yanlışlıklardan kaynaklanan mesuliyet; bir ev, bir dükkân ve bir kahve köşesinde birileri ile ilgili dedikodu, gıybet ve iftira atanların sorumluluk ve mesuliyetinden çok daha fazladır. Bu kitle iletişim araçları vasıtasıyla bir Müslüman veya İslami bir yapı ve oluşum ile ilgili yazılıp konuşulduğu zaman bu bir anda on binlerce, yüzbinlerce hatta milyonlarca insana ulaşır. Yanlış bir bilgilendirme varsa, bu Müslümanları karalama, onların gıybetlerini yapma ve onlarla ilgili insanları yanlış yönlendirmek demektir. Yazılıp konuşulanları her zaman geri almak ve düzeltmek mümkün olmuyor. Yapılan bu yanlışlıklar düzeltilmeye kalkışılsa bile bu düzeltme işi birçok insana ulaşmaz. Bu yanlış bilgilendirmelerin Müslümanlara düşmanlık yapanların eline geçmesi ve onlar tarafından aleyhte kullanılmasının vebalini de varın siz düşünün.
Bunun için diyoruz ki, Müslüman gazeteci ve yazarların tümünün yorum ve değerlendirmelerinde hakikat dairesi içerisinde hareket etmeleri inanç ve akidelerinin bir gereğidir. Çünkü İslam; yalan, uydurma ve iftirayı yasaklamıştır. İslam’ın bu ölçüsüne rağmen kimi Müslüman yazarların önlerine gelen bilgileri maalesef araştırma gereği duymaksızın kullanıp Müslüman fert ve topluluklara iftiraya önayak olduklarına ve onları töhmet altında bıraktıklarına son yıllarda sıkça şahit oluyoruz.
Hizbullah Cemaati ile ilgili yapılanlarla somut örnek vermek mümkün müdür?
Basında bizimle ilgili yanlış bilgilendirme yapanlara basın yoluyla isim vermeden yaptıklarının yanlış olduğunu izah etmeye çalıştık. Ayrıca birebir görüşmeler ve gönderdiğimiz mesajlarla yanlışlarını kendilerine ilettik.
Bu vesileyle, belki de son olaylarla bağlantılı olarak, İslami hassasiyeti olan yazarların geçmişte bizimle ilgili yazdıkları hakkında şunu söylemek isterim: Hizbullah ile ilgili yazıp konuşanlar bir muhasebe içerisine girsinler. Kendilerine bizimle ilgili bilgi verenler, şu anda şikâyet ettikleri ve paralel yapı olarak isimlendirdikleri kesim veya benzeri yapıların içerisinden şahıslar ise ve bunların yanlış yönlendirmesiyle bunları yapmışlarsa bunu kamuoyu ile paylaşıp yanlış yaptıklarını söylemeleri, ahiretleri açısından faydalı olacaktır inşallah.
Konu ile ilgili somut bir örnek vermek istiyorum:
16 Mayıs 2013 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’ndeki köşesinde Abdulkadir Selvi’nin; “Reyhanlı’da Espiyonaj Savaşı” başlıklı makalesinde dile getirdiği yalan ve iftira haberidir. Abdulkadir Selvi söz konusu yazısında şu satırlara yer veriyordu: “Cezaevinden çıktıktan sonra sırra kadem basan Hizbullah liderlerinden Edip Gümüş neredeydi? Geçen hafta Urumiye’de İslamcı Kürtlerle toplantı yaptı. Tabii sürece karşı…”
Buradan Abdulkadir Selvi’ye çağrıda bulunmak istiyorum. Söz konusu haberi kendi yanından uydurmuşsa, İslami bir camiaya iftirada bulunmuş ve çirkin bir iş yapmıştır. Ancak, köşesinde zikrettiği satırlar bugünkü adıyla “paralel devletin” üretip kendisine servis ettiği haberin ürünüyse açıklama yapması, böylesi bir haberin paralel devlet tarafından kendisine verildiği ve yalan bir haber olduğunu kamuoyuna açıklamalıdır. Her hâlükârda Selvi’nin açıklama yapması ve kaynağını kamuoyuyla paylaşması gerekir. Eğer haberinin kaynağı başkaları ise bunların da onu kullanmak isteyen başka bir derin yapı olduğunu bilmesi gerekir ki bunu da açıklamalıdır. Çözüm süreciyle ilgili düşüncelerimiz çok nettir ve bunu defaatle kamuoyu ile paylaşmışız.
PKK idarecilerinin son zamanlarda Hizbullah Cemaatiyle ilgili açıklamalarına ilişkin ne dersiniz?
Abdullah Öcalan başta olmak üzere PKK’nin üst düzey yöneticilerinin hiçbiri İslami bir oluşum, kültür ve tabandan gelmiyor. Hatta İslam ve Müslümanlara bilerek düşmanlık yapan bir anlayış, kültür ve düşünceden geliyorlar. Bu düşünce, bakış ve anlayışları onlar için adeta bir din olarak algılandığı için, İslam ve Müslümanlar söz konusu olunca çok önemsedikleri ve her fırsatta dile getirdikleri “özeleştiri”yi yapma ihtiyacı duymamaktadırlar.
Onların Müslümanları tanıma, kabullenme ve tahammül gösterme gibi bir dertleri yoktur. Buna rağmen kendilerine tavsiyemiz İslam’ı ve Müslümanları tanımalarıdır. Tavırları, söylemleri ve talimatları onlara zarar vermediği ve halkı da umursamadıkları için sorumsuzca konuşuyor ve hareket ediyorlar. Tekrar söylüyorum: İslam’ı okusunlar ve Müslümanları tanısınlar. İftira, yalan ve tehdit ile ne bizi ne de İslamı kendilerine ölçü alan Müslümanları davalarından alıkoyamazlar. Bu tür şeylerin Müslümanların daha çok kendilerine gelmelerine, bilenmelerine ve kenetlenmelerine sebep olduğunu geçmişteki tecrübelerinden bilmeleri gerekir.
PKK ve BDP’li yöneticiler genellikle sizinle ilgili değerlendirme yapınca sanki başkalarının yönlendirmesiyle hareket ettiğinize dair iddialarda bulunuyorlar. Bununla ilgili ne dersiniz?
Bunlar konuşunca bir gerçek ve hakikati söylemek için değil, yalan ve iftira ile tabanlarını aldatmak için bunu yaparlar.
Gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında birçok İslami oluşum, şahsiyet ve hareketlerle konuşuyoruz. Kendilerini dinler, doğrularından istifade ederiz. Ancak bir meselede adım atmadan önce İslami sorumluluğumuzun, atacağımız adımın İslami oluşunun ve Müslüman halkımızın fayda ve zararının hesabını yaparız. Bu şartlar sağlandığında –kim karşı çıkarsa çıksın– gerekeni yapar ve uygun gördüğümüz adımı atarız. Bunlar yerinde değilse en yakınlarımız bile tavsiye ve telkinatlarda bulunsalar dahi o işi yapmayız. Defalarca çeşitli vesilelerle söylediğimiz ve yazdığımız gibi, icraat ve uygulamalarımızda tamamen bağımsız ve özgür irademizle hareket ederiz. Bir işin İslami olduğuna ve Müslümanların faydasına olduğuna inandığımız zaman hiç kimse bizi bunu yapmaktan alıkoyamaz. Bu eylemimiz şehadet, muhaceret ve mahkûmiyete sebep olsa bile bizim için hiç fark etmez.
Hüda Par’ın siyasi sahneye çıkması bölgeye bir renklilik kattı. Hüda Par’ı ve programını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rabbim Hüda Par’ı İslam ümmeti, Türkiye ve Kürdistan için hayırlara vesile kılsın. Rabbim, bu alana girmeyi dinimize ve davamıza hizmet için vesile kılsın. Bu işe giren ve şu anda işin başını çekenler, yani idarecilerinin söylemlerine, ahitlerine, programlarına bağlı kalacaklarından şüphemiz yoktur. Bu kardeşlerin çoğunu tanıyor ve biliyoruz.
İslamı kendisine referans alan, programlarında İslama aykırı unsurların olmadığı bir parti kuran insanların muvaffak olmalarını elbette ki isteriz. Bu işe koyulanların her şeyleri ile kendilerini ortaya koymalarını ve referans olarak gösterdikleri İslam’a sadık kalmalarını temenni ediyoruz. Bizler İslami bir hareket olarak, İslam’ı referans alan bir partinin mücadele sahnesine çıkmasını olumlu görüyor ve böyle bir partinin Müslüman halkımızın sahiplenmesi ve desteklemesini tavsiye etmeyi bir görev biliyoruz.
PKK ve BDP’lilerin HÜDA PAR’lılara saldırılarını ile ilgili ne diyorsunuz?
Yukarıdaki açıklamalarımda sorunuzun cevabı vardır. İslam ve Müslümanların izzetini koruma konusundaki hassasiyetimiz ve kırmızı çizgilerimizi PKK ve BDP’liler geçmişte yaşadığı acı tecrübeden dolayı herkesten daha çok bilir. Bu konuda daha fazla bir şey söylemeye gerek yoktur.(İLKHA)