28 Şubat`ta`İslami kesimler yıpratıldı`-Foto
28 Şubat postmodern darbesinin yıldönümü nedeniyle Diyarbakır`da faaliyet gösteren 72 sivil toplum kuruluşu kitlesel basın açıklaması düzenledi.
DİYARBAKIR- 28 Şubat postmodern darbesinin 17. yıldönümü nedeniyle Diyarbakır’da faaliyet gösteren 72 sivil toplum kuruluşu kitlesel basın açıklaması düzenledi. Ofis AZC Plaza önünde yapılan açıklamada, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze değin İslami değer olan her unsura karşı planlı bir zulüm ve düşmanlık furyasının olduğuna dikkat çekildi.
Sivil toplum kuruluşları adına basın açıklamasını okuyan Mehmet Duyu, açıklama için toplanmalarının nedeninin, mazlum bir coğrafyanın içinde defalarca tekerrür eden kara bir günü hatırlamak ve bugünün müsebbiplerini bir kez daha teşhir edip lanetlemek olduğunu söyledi.
Dine ait her şeyi düşman olarak gördüler”
Türkiye’de halkın üzerinde egemenlik kurmuş kendini imtiyazlı gören sınıflardan birinin askeriye sınıfı olduğunu ifade eden Duyu, “Cumhuriyetin kurulmasına öncülük eden kadro çoğunluklu olarak asker kişilerden oluşmuştur. Bu askeri sınıf, batılılaşma-çağdaşlaşma akımının en çabuk ve hızlı bir şekilde kabul gördüğü kesim olmuştur. Bunun sonucu olarak da Türkiye’de yaşayan Müslüman halka ve diğer tebaaya tepeden bakan, halkın değer ve inançlarına yabancı, kendini “ne olursa olsun çağdaşlaşma-batılılaşmanın” lokomotif gücü gören bir askeri sınıf ve onun vesayetinde olan, onun önünde her emre amade. Kemalistliği ve laikliği de temel yaşam felsefesi olarak benimseyen, çağdaşlığı kadınların çıplaklığı, içki içme ve dine ait ne varsa düşman olarak gören bir jakoben-laik-dinsiz sınıf oluştu.” dedi.
“Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmadılar”
Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze değin İslami değerlerden yoksun zümrelerin Müslüman halka yegâne getirisinin zulüm, katliam, işkence ve zindan hayatı olduğunu söyleyen Duyu, “Koçgiri’den başladılar zulüm ve katliamlara. Şeyh Said Efendi’nin Kıyamıyla devam edip Dersim’de hunharca katlettiler. Günümüze değin İslami değer olan her ne varsa, coğrafyadan tarihe, edebiyattan kültür-sanata, bilimden teknolojiye her şeye düşmanlık ederek yok olmasına çaba gösterdiler. Bu süreç içerisinde nice Âlim, önder ve rehberleri katlettiler. Adeta taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmadılar. Rabbimiz, şüphesiz ki bunların zulüm ve katliamlarından bihaber değildir.” ifadelerini kullandı.
Darbecilerin defalarca sivil iktidarlara karşı askeri darbe yaparak kendilerine gayrı meşru bir zeminde meşruluk kazandırdıklarını kaydeden Duyu, yapılan darbelerin isimlerini saydı.
“Dindarlara karşı sürek avı başlatıldı”
Postmodern darbe sürecinde yaşananları hatırlatan Duyu, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Müslümanların uyanışına ve yeniden tarih sahnesine çıkmasını hazmedemeyen laik- kemalist ordu ve şakşakçıları, önce darbenin altyapısını oluşturdular. Sonra Gerekli psikolojik altyapı ve halk desteğinin sağlanması için nice sahte şeyhler ve piyon kadınların başrolünde oynadığı kumpaslar düzenlediler.
İrtica ile mücadele adı altında yürüttükleri savaşta türban olarak adlandırdıkları, Allah’ın emri olan ve Müslüman kadının kalesi olan tesettür ve tesettürlü bayanlar birinci düşmandılar. 28 Şubat’ta başörtüsünü teferruat olarak gören zihniyetler Allah’ın emrini hiçe sayarak laik-kemalist şakşakçıların kuklası oldular. Başörtülü kardeşlerimiz itilip tartaklandılar, haklarında soruşturmalar açılıp cezaevlerine atıldılar. Okul önlerinde başlarından örtüleri çekilip atıldı. Sırf örtülüdür, diye hastanelerde ölüme terk edildiler. Kamuya ait binalara girmeleri engellendi. Memuriyet hakları ellerinden alındı. Kur’an dersi almak ve vermek büyük kabahatlerdendi. Bu süreçte sırf Kur’an dersi öğreten on binlerce Müslüman zindanlara atıldı. Dindarlara karşı adeta sürek avı başlatıldı. Camilerin kapısına kilit vuruldu. Binlerce dindar fişlendi. Her kesimden binlerce dindarın memuriyet hakları ellerinden alındı.”
“Darbe hukuku Müslümanlar için halen işliyor”
Darbe hukukunun Müslümanlar için halen işlediğini söyleyen Duyu, “Bir cadı avı şeklinde ilerleyen ve onlarca insanın haksızca cezaevlerinde tutulduğu Sivas davası, vahşi işkencelerden geçirilen Salih Mirzabeyoğlu’nun maruz kaldığı hukuksuzluk, 14 yaşında gece operasyonu ile gözaltına alınıp akıl almaz bir yargılamayla hakkında idam cezası verilen ve geçtiğimiz günlerde Yargıtayca cezası onanan Yakup Köse’nin başına gelenler 28 Şubat’ın terör estiren hukuksuzluğunun sembolik davaları olmuştur. 28 Şubat sürecinde yargılanıp beraat eden Ramazan Kayan’a yardım yataklık ettiği iddiasıyla ceza alan Nurettin Kayan’ın cezasının geçtiğimiz günlerde onanmasının ardından tutuklanması da darbe hukukunun halen Müslümanlar için işlediğinin açık kanıtıdır.” ifadelerini kullandı.
28 Şubat zulmünün devam ettiğinin kanıtları
28 Şubat zulmünün sürdüğüne kanıt olarak yapılan zulümleri sıralayan Duyu, “Zira yıllardır mütedeyyin insanların ve kurumların hiç ilgileri yokken el-Kaide örgütüyle bağlantıları kurularak ağır cezalarla yargılanmaları ve cezalandırılmaları, Hizbuttahhir örgütü adı altında açılan ve hukukla hiçbir ilgisi bulunmayan davalarda onlarca kişiye çok ağır cezaların reva görülmesi, her STK’nın yaptığı faaliyetlerin benzerini legal yollarla düzenleyen Elazığ İhya-Der’e legal-şeffaf faaliyetleri nedeniyle terör örgütü etiketi yapıştırılarak kumpas düzenlenmesi ve birçok insanın haksız yere ceza alması 28 Şubat zulmünün devam ettiğinin somut kanıtlarından sadece birkaç örneğidir.” diye konuştu.
Son günlerde 28 Şubat uygulamalarını hatırlatırcasına devletin içinde yapılanmış derin yapılar eliyle dindar kurum ve insanların mağdur edilmeye devam ettiğini ifade eden Duyu, İslami kesimlerin yıpratılmaya çalışıldığına dikkat çekti.
“Hükümeti somut adımlar atmaya davet ediyoruz”
Son olarak Türkiye tarihinde kara leke olarak duran darbeleri kınadıklarını ifade eden Duyu, “Hükümeti de acil bir şekilde fırsat elinde var iken darbe lobisinin tüm unsurlarından hesap sormaya ve mağduriyetlerin giderilmesi adına somut, gerçekçi ve kalıcılığı sağlayıcı yasal adımlar atmaya davet ediyoruz.” dedi. (Emrullah Araz / Zeki Aygur / Ali Adiyaman-İLKHA)