`Muhaberat devleti mi demiştiniz?`
Bugün Gazetesi yazarı Gülay Göktürk dün medyaya yansıyan binlerce kişinin dinlenmesi haberi ile ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Göktürk köşesinde "İktidarı muhaberat devletine doğru gitmekle suçlayanlar karşımıza serilen bu tablo karşısında ne tutum alacaklar?" dedi
İşte Gülay Göktürk`ün o yazısı:
Muhaberat devleti mi demiştiniz?
17 Aralık`tan bu yana hükümetin otonom yapıyı tasfiye için aldığı her tedbirde kılı kırk yarmaya, bu tasfiyenin hukuk içinde gerçekleşmesi için üstümüze düşen uyarı görevini yerine getirmeye çalışıyoruz. Adli Kolluk Yönetmeliği`ndeki değişiklikte, İnternet Yasası`nda, HSYK`da, MİT Yasa taslağında sakıncalı bulduğumuz noktaları ısrarla işaret ediyoruz ve doğrusu bu eleştirilerin yapıcı sonuçlarını da alıyoruz. Tasarıların hiçbiri ilk geldiği gibi çıkmıyor Meclis`ten. Gerek HSYK`da, gerekse İnternet Yasası`nda önemli düzeltmeler gerçekleşiyor. MİT Yasası`nda daha birinci günde çok önemli iki değişiklik yapılıyor.
Ben ve benim gibiler eleştirilerimize, uyarılarımıza ve hükümeti hatadan çevirme gayretlerimize bundan sonra da devam edeceğiz.
Ama bir de, amaçları üzüm yemek değil, bağcı dövmek olan çok geniş bir kesim var. Aylardır, Türkiye`de hükümeti otoriterleşmekten açık dikta rejimine doğru sürüklenmekle, devleti bir "muhaberat devleti" haline getirmekle suçlayan geniş mi geniş bir koro... Ele aldığımız konular sık sık paralellik gösteriyor. Ama onların derdi herhangi bir yanlışı düzeltmek değil; tam tersine, hükümetin boynuna astıkları yaftayı doğrulamalarına yarayacak her yanlışı sevinçle karşılıyor; abartılı yorumlarla üstüne atlıyorlar.
Sorsanız baksanız, tek dertleri demokrasi... İnternet Yasası`na "kişilik haklarını tehdit ettiği" için karşılar. MİT Yasası`na "muhaberat devletine doğru gidiş" olarak gördükleri için karşılar, böyle söylüyorlar.
İşte şimdi, bu koronun samimiyetinin sınandığı bir tablo var karşımızda:
Dün Türkiye`nin görüp göreceği en büyük telekulak skandalı patlak verdi. Ve biz gördük ki, Orwell`in Big Brother`ı çoktan işe koyulmuş, muhaberat devleti bir tehlike olmaktan çıkıp çoktan gerçekleşmiş!
Emniyet ve yargı içinde örgütlenmiş o mahut yapının bazı mensupları, hayali örgütler kurmuşlar, şemalar oluşturmuşlar, bu şemalara göre suçlayacakları insanları belirleyip yıllarca dinlemişler.
Binlerce, binlerce insan... Başbakan`dan bakanlara, iş dünyasından bürokrasiye ve medyaya kadar Türkiye`nin yakından tanıdığı binlerce kişi, vakıflar, STK`lar, banka merkezleri, şirket merkezleri, gazete ve televizyon santralleri, bakanlıklar, kamu kurumları, yardım kuruluşları, aydınlar, AK Partililer, CHP`liler, MHP`liler, Saadet Partililer, BDP`liler, kanaat önderleri, cemaatler, düzmece bir ihbar mektubuyla, `örgüt üyesi` olarak yıllardır dinleniyor, haklarında düzmece örgüt davaları oluşturuluyormuş... Örgüte sokamadıklarıyla ilgili dinlemeleri de bir rafa kaldırıp "sırası geldiğinde" şantaj kasedi olarak kullanacaklardı besbelli ki...
Demokrasi lafını ağzınıza alabilmek için
Şimdi göreceğiz bakalım;
CHP`sinden MHP`sine ve BDP`sine, ortak imza metinleri hazırlayan aydınlara, barolara ve muhalif STK`lara kadar, her Allah`ın günü iktidarı muhaberat devletine doğru gitmekle suçlayanlar, karşımıza serilen bu tablo karşısında ne tutum alacaklar? Zira bu tablo, bir muhaberat devleti tehlikesinin tablosu değil, çoktan gerçekleşen bir muhaberat devletinin tablosu!
Şimdi bu tablo ortaya döküldükten sonra hâlâ "Paralel yapı mı ama zaten birlikte iş tutmuşlardı" diye geçiştirecekler mi?.. "Bizi ilgilendirmez, aralarında bir iktidar paylaşımı savaşı veriyorlar" diye küçümseyecek ve hatta AK Parti`ye karşı başlatılan cephe harekatının odağını kaydırdı diye sinirlenecekler mi?..
Evet, bu Türkiye`de herkes için bir samimiyet sınavı olacak.
Bu yapıyı temizlemenin son derece acil bir demokrasi görevi olduğunu görmeyenlerin, bu yapının deşifre edilip enterne edilmesini desteklemeyenlerin "demokrasi" kelimesinin "d"sini ağzına almaya da hakkı olmayacak...
Gülay Göktür / Bugün Gazetesi