Şamdaki Yermuk Mülteci Kampı Sahtekârların Maskesini İndirdi
Filistinli mültecilerin kaldığı en büyük kamptır Yermuk Mülteci Kampı. İnsanlık dramının yaşandığı, insanlığın dibe vurduğu ve ölümün kol gezdiği bir yere dönüştü. Savaşın acımasız ortamından canlarını kurtarabilenler bu kez açlığa teslim oldular ve açlıkla gelen ölümü tattılar.
Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı dışarıdaki Filistinli mültecilerin kaldığı en büyük kamptır.
Burada yarım milyon insan yaşıyor. Üç yıl önce başlayan Suriye’deki çatışmalarda diğer kamplar gibi çatışan tarafların ateş menziline girdi. Çok geçmeden sıkı ve acımasız bir ambargoya maruz kaldı. Bir taraftan saldırılar, diğer yandan kuşatma ve ambargo çaresiz insanların kaldığı kampı ölüm kampına, toplu mezara, sıkıntılı yaşam yerine ve sağlıksız bir bölgeye dönüştürdü. Bazı tarafların –üzülerek belirtelim ki buradaki devrim ve devrimcilerin hesabına bazı Filistinli tarafların rejimden yana tavır aldığını da görüyoruz- sorumsuz tutumları halkın büyük sıkıntılar çekmesine neden oldu. Bu sorumsuzlukta kaybeden Filistin halkı oldu.
Birçok şahsiyet, aydın, akil insan kampın tarafsız kalması, kuşatmanın son bulması, muhacirlerin hicret konumlarında kalması, buradaki çaresiz insanlara ilaç, su ve gıda ulaştırılması ve en önemlisi burada yaşayanların güvenliğinin sağlanması için girişim ve çaba gösterdiyse de birçok nedenden dolayı bu çaba ve girişimler sonuçsuz kaldı.
Aylar önce başlayan kuşatma devam ediyor. Zaman geçtikçe ilaçlar azaldı, hastalıklar arttı. Gıda stokları, depolar, dükkânlar, marketler ve bakkallar dibe vurdu; açlık arttı. Suikast, öldürme, cinayetler arttı; güven, sükûnet ve huzur son buldu. Artık Yermuk Mülteci Kampı insanlık dramının yaşandığı, insanlığın dibe vurduğu ve ölümün kol gezdiği bir yere dönüştü. Romanımızın, hikâyemizin adı Yermuk oldu. Romanımızın başlığı “kimliğinden dolayı boğazlanan ve yok edilmek istenen bir halk” ve “temel insani ihtiyaçlarını temin etmeye çalışmalarından dolayı kendileriyle savaşılan bir halk” oldu.
Kampta kol gezen ölüm başka yerlerden farklıdır. Çünkü füze, topçu ateşi, havan topu, otomatik silah ve uçakların bombardımanından kurtulup hayatta kalabilenler, Arap ülkelerinin kapılarını kapatmaları nedeniyle başka yerlere yönelmek zorunda kalıp deniz ve okyanuslarda sulara gömüldüler. Savaşın acımasız ortamından canlarını kurtarabilenler bu kez açlığa teslim oldular ve açlıkla gelen ölümü tattılar.
Tam bir mahrumiyet, yoksulluk, perişanlık tablosu.
Bunları ancak geçmiş asırların tarih hikâyelerinde, Bin Bir Gece Masallarında okursunuz. Bu öyle bir tablodur ki yirmi birinci asrın kirli çamaşırlarını ortaya çıkardı. Bu tablo çağdaş insanın medeniyet düşüncesini, ilkelerini, demokrasi ve insan hakları söyleminin içi boş olduğunu da ortaya çıkardı. Dillendirilen sloganların ne kadar sahte olduğunu da deşifre etti. Bu tablo bize “acaba insanlığa tabi miyiz?", “acaba biz de milyarlık ümmetin parçası mıyız?” sorularını bir kez daha hatırlattı.
Bizler yöneticileriyle zenginlerinin milyarlarca dolar, euro, yen’i Arap halkların iç dünyasını yıkmak, zenginliklerine zenginlik katmak, ateşli silahlarla oynamak, yaşam kalitelerini yükseltmek, borsadan kazanç sağlamak, spor kulüplerine yatırım yapmak, sanat adı altında filmlere, ahlaksız danslara katılmak, israfın zirve yaptığı sofralar düzenlemek için harcadığı bir coğrafyanın çocukları değil miyiz?
Ey Araplar! Sizler uzaya, deniz ve okyanuslara, sahra ve içindekilere sahip iken bir parçanız olan insanlar ölüyor! Yermuk Mülteci Kampı her türlü sloganlarınızı, edebiyatınızı, söyleminizi, iğreti düşüncelerinizi, nifakınızı, çıldırmışlığınızı ve çılgınlığınızı ortaya çıkardı.
Yazıklar olsun size, yazıklar olsun!
Yuh olsun size!
İşgalciyle olan savaşta meydanlarda veya mevzilerde ölmek yerine güzel Şam diyarında Filistinlilerin açlıktan ölmesine neden olanlara yazıklar olsun, yuh olsun!..
Hasan Ebu Haşiş / Çeviri Makale