Onlar Adandı, Bizler De Adanacağız
İşte bizler de bu şekilde adanacağız. Düşüncemizi hayata geçirmek için cihad edeceğiz. Hayatta olduğumuz müddetçe mücadele vereceğiz. Bütün insanları Ona davet edeceğiz. Her şeyi bu uğurda feda edeceğiz.
Bismu-Hû
Tarih hak ile batılın, tevhid ile şirkin, doğru ile yanlışın mücadelesinden ibarettir. İlk insan Hz.Adem’den bu yana tüm Peygamberler insanları tekbir söze davet ediyordu: “Ey kavmim! Allah’a kulluk yapın, O’ndan başka ilahınız yoktur.” (Hud,84) Her Peygamber döneminde dini kendine düşman kabul edip haşa Allah ile yarışabileceğini sanan bedbahtlar olduğu gibi bunların karşısında emeli sadece Allah’ın dinini yaymak olan bu davaya adanmışlar da vardı.
İslam dini de gençler üzerinden yayılmış ve gençler üzerinden yükselmeye devam edecektir. İslam’ın henüz açıktan tebliğ edilmediği dönemlerde Daru-l Erkam’ı merkez edinen ve İslam’ın zaferini gerçekleştiren topluluk gençlerden oluşuyordu. Abdullah bin Mesud, Abdurrahman bin Avf, Said bin Zübeyr, Bilal bin Rebbah ve daha onlarcası hatta yüzlercesi… İşte bu önder isimler gençken Müslüman oldular ve kendilerini bu yola adayarak İslam’dan başka bir şeyle meşgul olmadılar. Bunlar öyle gençlerdi ki daha ömürlerinin baharında davetin yükünü hiç çekinmeden omuzlarında taşıdılar. Onlar adanmışlardı, kendilerini bu yola adamışlardı. Şüphesiz bu ‘Yıldızlar’dan sonra da İslam ümmetinin adanmışları vardı. Yaşadıkları tarih, coğrafya ne olursa olsun sarsılmaz bir iman, her türlü riyadan uzak bir ihlas, korku ve üzüntüden uzak bir azim, yorulma tanımayan devamlı bir çalışma, şehadet ya da zaferden başka bir şey tanımayan bir fedakarlık sahibi olan insanlar İslam’a adanmışlardan başkaları olamaz.
Bu mücahitlerin amacı “ilayıkelimetullah” tan başka bir şey değildir. Aslında Ukbe bin Nafi bu konuda bize güzel bir örnek teşkil etmektedir. Afrika kıtasının fethi tamamlanınca atını Atlas Okyanusuna sürüp şöyle demiştir: “Ey Muhammed’in Rabbi olan Allahım! Eğer şu derya olmasaydı, ilayıkelimetullah için senin yolunda bütün dünyayı fethederdim. Allahım, sen şahit ol.” İşte bu güzide insanlar öyle adanmışlardı ki yeryüzünün her yerine hayrı yaydılar. Zamanın derinliklerine tevhid inancının ilkeleri olan eşitlik, kardeşlik, ve adaleti nakşettiler. İslam ümmetinin şanlı tarihinin gençleri böyle iken günümüzün kendisini genç olarak addeden insanları tıpkı cahiliye dönemindekiler gibi ölmüş bir vaziyettedir. Çoğu bir faninin peşine takılmış ve baki olanı çoktan unutmuş durumda. Kendilerini sadece Rabblerine adamaları, asrı saadetin yıldızlarını örnek almaları gerekirken sonunu göremedikleri bir uçuruma doğru sürükleniyorlar. Hemen hepsi hayatın üç büyük tuzağına, modern çağın üç putuna takılmış gidiyorlar: servet, şehvet, şöhret. Fakat adanmış gençlerin amaçları bunlardan farklı olmalıdır. Sevap, şehid, şükür kavramlarını diğer tuzaklara tercih etmelidir. Çünkü adanmış gencin açısı tamdır. Açısı tam olmak Allah’a kilitlenmiş olmaktır. Şehid başkan Adnan Demirtürk’ün ifadesiyle, adanmış genç yıkmak için değil, yapmak için vardır. Adanmış genç teşkilat adamıdır. Teşkilat işlerini diğerleri gibi âtıl zamanlarda değil, en aktif olduğu zamanlarda yapar. Adanmış genç işin korktuğu adamdır. Elinde zehir tenekeleriyle dolaşmaz ve ihlasla çalışır. İhlas, dünya yansa içinde bir kalbur samanı bulunmamaktır. Yorgunluk, bıkkınlık, karamsarlık sözcüklerini bir paçavra gibi hayatından söküp atmıştır. Az topluluğun sırrını bilir ve sevginin galip gelmesi için çalışır. Kamera ışıkları altında olmaktansa arşın gölgesi altında olmayı tercih eder. İkinci bir tercihi de iki güzellikten biridir: Ya şehadet ya zafer! Adanmış genç hidayetle ilmi bütünleştirir. Bu nedenle Sultan Fatih gibi yirmi bir yaşında İstanbul’u fethedecek tecrübeye sahip olmalıdır. Hasan el-Benna gibi yirmi beş yaşında tüm dünyayı kapsayacak bir örgüt kurabilecek kapasiteye sahip olmalıdır. Erbakan Hoca gibi adını dahi bilmediğimiz coğrafyalardaki kardeşlerini tüm dünyaya tanıtıp, onları düşünmelidir. Bu yola sırf Peygamberin işini kolaylaştıracak diye bir aydan daha kısa bir sürede dil öğrenecek kadar baş koymalıdır. Çünkü adanmış genç, inançları ve idealleri uğrunda fedakarlık yapabilen gençtir. Büyük İslam şairi Muhammed İkbal şu satırlarda aslında bize adanmış genci anlatmaktadır:
“Batılıların mabedlerini ezanımız
Şehirlerini fetheden ordularını önce açtı
Ne Afrika’yı ne de Sahra Çölü’nü unuttu
Ateş fışkırtan yeryüzünde secdelerimiz
Göğüslerimizi kılıçlara siper ettik ancak
Hiçbir gün zalim ve müstekbirlerden korkmadık
Sanki kılıçların gölgesi bir bahçenin gölgesi gibi
Etrafında yemyeşil güller bitiyor…”
İşte bizler de bu şekilde adanacağız. Düşüncemizi hayata geçirmek için cihad edeceğiz. Hayatta olduğumuz müddetçe mücadele vereceğiz. Bütün insanları O’na davet edeceğiz. Her şeyi bu uğurda feda edeceğiz. Bu yolda ya şerefle ölecek ya da şerefle hayatta kalacağız. Parolamız ise hep şu olacak:
“Gayemiz Allah
Önderimiz Resulullah
Anayasamız Kur’an
Yolumuz cihad
En büyük arzumuz, şehid olmaktır.”
Abdullah Atala