• DOLAR 32.563
  • EURO 34.995
  • ALTIN 2433.21
  • ...
Her Müslüman bir davetçidir
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Talha Bal / İnzar Dergisi

Molla Enver Kılıçarslan: “Her tebliğci, her davetçi Kur’an-ı Kerim’de geçen kıssaları iyi anlamalı, kendisini hadis-i şeriflerle donatmalı, dünyaya ehemmiyet vermeden ve güzel bir üslupla davet vazifesini yerine getirmelidir. Bu hayatları iyi düşünmeli. Ancak bu şekilde mübin bir tebliğe ulaşır ve Allah’ın rızasına ilhak olur.”

Dergimiz İnzar’ın bu ayki dosya konusu her Müslüman’ın sorumluluğu olan davet. Biz de davette başta âlimler olmak üzere tüm Müslümanların sorumluluklarını Âlimler Cemiyeti Genel Başkanı Molla Enver Kılıçarslan ile konuştuk. Her Müslüman bireyin davet ile mükellef olduğunu vurgulayan Molla Enver, davetçilerin sahip olması gereken özellikleri İnzar Dergisi’ne anlattı.

Sizleri, Molla Enver Kılıçarslan ile yaptığımız röportajla baş başa bırakıyoruz.

TEBLİĞDE EN BÜYÜK GÖREV ÂLİMLERİNDİR

Peygamberlerin en önemli sorumluluğunun davet(tebliğ) olmasının insanların sorumluluğu ile ilişkisi nedir? Bir insanın tam mükellef olabilmesi için tebliğin yeterli olmasının hikmetleri nelerdir?

Hz. Ali (RA), cihad “üç kısımdır” demiştir. Bunlardan birincisi elle cihad, yani kuvvet ve silahla yapılan cihaddır. İkincisi, dil ile cihad; üçüncüsü ise kalp ile cihaddır. Ayrıca cihad için bir de mal ile cihad taksim edilir. Bu dört cihad çeşidi hakkında Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet vardır. Cihadın bu dört çeşidinden dil ile cihadın diğer bir ismi de tebliğdir. Allah (CC) Maide Süresi’nin 67. Ayetinde, “Ey Resul! Rabbinden indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yapmamış olursun” diye emir buyuruyor. Ayrıca Nahl Süresi’nde “Peygamberlerin üzerinde tebliğden başka açık seçik bir şey yoktur” diye buyuruyor. Bunlara benzer birçok ayet vardır. Ebu Said-i Hudri, rivayet ediyor: Ben, Resulullah (SAV)’den işitim ki: “Sizden biriniz bir münkeri, yani gayr-ı meşru her hangi bir şeyi gördüğünüzde onu elinizle düzeltin. Elinizle değiştiremediğinizde dilinizle değiştirin. Eğer dilinizle de değiştiremiyorsanız kalbinizle buğz edin. Bu da imanın en zayıf halkasıdır.”

Ayrıca Peygamber (SAV) başka bir hadiste Mina’da Veda Hutbesi okurken “Sizden hazır olanlar, sonradan gelenlere tebliğ etsinler. Belki sonradan gelip sözlerimi işitenler benden işitenlerden daha fazla sözlerime kulak verirler” buyuruyor. Başka bir hadis-i sahihte ise “Şehitlerin en üstünü zalimlere hakkı tebliğ edip de o zalim tarafından şehid edilendir” şeklinde beyanda bulunuyor. Yine tebliğ ile ilgili başka bir hadiste Resul-i Ekrem, “Cihad kıyamete kadar devam eder. Yani yeryüzünde Müslümanlar, kâfir ve zâlimler oldukları müddetçe cihad ve tebliğ devam eder” buyurmaktadır. Bu ayet ve hadislerden anlaşılıyor ki bütün peygamberler tebliğ ve insanları hidayete erdirmek için gönderilmişler. Yine bu anlamda Allah, insanlara sorumluluklarını hatırlatarak “Muhakkak ki biz her ümmete ve her kavme peygamberler gönderdik ki Allah’a kulluk, tağut ve zalimlerden içtinap etsinler” diye bize haber veriyor. Bir hadiste Peygamber (SAV), “Her kim ölümünden önce cihad etmeden ölürse o, cahiliye üzerine ölmüştür” buyurmaktadır. Bu gibi ayet ve hadisler gösteriyor ki herkes kendi gücüne göre tebliğ etmekle mükelleftir. Özellikle de âlimler… Çünkü Nübüvvet bitmiştir, bir peygamber daha gelmeyecektir. Peygamberlerin davası ise başta âlimlerin omuzuna kalmıştır. Tebliğ öncelikli olarak âlimlerin vazifesidir. Allah Teâlâ bir ayeti kerimede bilmediklerimizi âlimlerden somamızı emrediyor. Peygamber Efendimiz (SAV) ise âlimlerin, enbiyaların varisleri olduğunu bildirmiştir. Enbiyalar kendilerinden sonra para-pul, mal-mülk bırakmamışlardır. Ancak kendilerinden sonra sadece ilim bırakmışlardır. Kim ilmi tercih edip bu ilmi alırsa mirastan en büyük payı almış olur. Efendimiz (SAV) bir hadis-i şerifte “Âlim ile abid yani ilmi olmayıp yalnız ibadete yönelen kişi arasındaki fark, ben ve ashabımdan mertebece en az olanın arasındaki fark gibidir” buyurmaktadır. Dolayısıyla âlimler için büyük bir mertebe var. Çünkü ilimle peygamberlerin görevlerini sürdürüyorlar. Yine buna karşılık olarak peygamberlerin davasına ihanet eden âlimler için de çok büyük tehditler var. Bir hadis-i şerifte İslam Peygamberi (SAV), “Biri ilmi bir şey arar ve âlimde bir kelime dahi ilimden gizlerse kıyamet gününde ateşten bir dizginle dizginlenir” buyurmaktadır. Başka bir hasid-i şerifte ise, “Kıyamet gününde insanlar cennete gitmek için sırat köprüsünden geçerken bir kısım insanlar köprü üzerinde engellere takılırlar ve ateşe atılırlar. Ateşte değirmen taşı gibi etrafına dolanıyorlar. Cehennem ehli onlara ‘siz kimsiniz?’ diye sorar. Onlar da ‘biz âlimiz’ diye cevap verirler. Cehennem ehli onlara, ‘siz emri bil maruf ve nehyi anil münkeri yani İslamiyet’i, iyiliği tebliğ etmediniz mi?’ diye sorarlar. Onlar da ‘Biz insanlara iyiliği söyledik ama biz iyilikle amel etmedik. Biz kötülük ve günahların, haramların ne olduğunu söyledik ama kendimiz kötülükle amel ettik. Haram işleri yaptık, dolayısıyla bu azaba müstahak olduk’ diye cevap verirler.” Eğer bu şiddetli azap hakkı söylediği halde hak ile amel etmeyen biri için ise hak davaya batıl, batıl bir davaya ise hak diyen birinin cezasının ne olacağını ancak Allah bilir. “Sosyalizme, Komünizme hak, Şeriata ise batıl” diyen İslami cemaati bırakıp mürtet, münafıklarla arkadaşlık yapan âlimlerin cezasının ne olacağını Allah bilir ve Allah bizi öylelerinden yapmasın. Âmin.

HER MÜSLÜMAN BİR TEBLİĞCİDİR

Bir tebliğin mübin olması için hangi şartlara haiz olması gerekiyor?

Mübin bir tebliğe gelecek olursak ...

YAZININ TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!
 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir