Hizbullah`tan Özür Dilemelisiniz!
Zülküf Er / Doğruhaber
Dershaneler bahane edilerek başlatılan iktidar savaşından ilk faydalanan Mustafa Balbay`ın şahsında Ergenekon Terör Örgütü oldu. Bu konuyu değerlendirirken AKP ile Cemaat arasındaki şu anki savaşın şiddetini de unutmamak lazım. Olayı tek bir kelimeyle özetleyecek olursak, Fergenekon Ergenekon`a sivil generalinin salınmasını sağlayarak güçlü bir kıyak yaptı. Yani Fergenekon`dan Ergenekon`a kıyak diye özetleyebiliriz olayı.
Ergenekon`un Sivil Generali`nin salınmasını sağlayan Fergenekon, bir taşla birkaç partiyi birden vurma hedefinde. Her şeyden önce AKP`ye, ayağını denk al, yargı içerisindeki gücümü gördün mü? Mesajını verdi.
Bir diğer mesaj ise, şu anda tango yapmaya başladığı ve Kılıçdaroğlu`nun ABD gezisiyle ilişkileri ilan-ı aşka dönüşen CHP`ye verildi. CHP`ye içerideki milletvekilini hediye eden Fergenekon, aynı zamanda CHP`ye de, gücümü gördün mü? Mesajını vermiş oldu. Yaklaşan yerel seçimlere yönelik bir yatırım gibi duruyor bu durum.
Gelelim Balbay`ın tahliyesine. Malumunuz olduğu üzere İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Ergenekon Davası kapsamında Balbay`ı yaklaşık 35 yıllık bir cezaya çarptırmıştı. Yerel mahkeme, gerekçeli kararı yazım aşamasındayken Anayasa Mahkemesinden, Balbay`ın uzun süre tutuklu kaldığına dair bir karar çıktı. Mustafa Balbay, Yerel mahkeme tarafından cezalandırıldığı yani dosyası yerel düzeyde kapanma aşamasında olduğu için Anayasa Mahkemesi, sadece uzun süreli yargılama dolayısıyla, hüküm kurup devlete komik bir para cezası verdi. Ama şurasına dikkat edelim, Anayasa Mahkemesi, Mustafa Balbay suçsuz yere içeride yatıyor, demedi. Sadece yargılamanın uzun sürdüğüne bunun da hak ihlali olduğuna hükmetti.
Buna rağmen gerek mahalle baskısıyla gerekse de AKP ile Gülenistler arasındaki çekişme dolayısıyla 13. Ağır Ceza Mahkemesi Balbay`ı tahliye etti. 5 Ay önce 35 Yıl ceza verdiği şahsı aynı mahkeme 5 ay sonra salıverdi. Hem de dosyayı karara bağlamış olmasına rağmen. Yani mahkeme anılan sebeplerden dolayı kendi verdiği kararı kendisi çiğnedi.
Şimdi dönelim 2011 yılının Ocak ayına. Tutukluluk süresini 10 yıla indiren yasanın çıkmasıyla beraber PKK, DHKPC, TiKKO ve daha başka örgütlere üye yüzlerce insan kanun gereği tahliye edildi. Basın ve kimi karanlık odaklar gerçekleşen yüzlerce tahliye içerisinden sadece 18 kişilik Hizbullah Cemaati mensuplarına dikkat etti.
Kanun gereği onlar Tahliye edilmeyi Balbay`dan iki kat daha fazla hak etmişlerdi. Birincisi, onlar Balbay gibi sadece 5 yıl değil, tam 10 yıl tutuklu olarak hapis yatmışlardı. İkincisi, onların dosyaları Balbay`ın dosyası gibi kapanmamıştı. Başta Sayın Edip Gümüş olmak üzere anılan 18 kişi halen yerel mahkemede yargılanmaktaydılar. Oysa Balbay`ın dosyası yerel mahkemede hükme bağlanmış gerekçeli kararın yazımı aşamasına gelmişti. Tabiri caizse top artık Yargıtay`da olmalıydı. Ama yerel mahkeme kapattığı bir dosyaya, hakkı olmamasına rağmen yeniden müdahalede bulundu.
2011 Yılında Sayın Gümüş ve arkadaşları hakkında yeniden yakalama kararı çıkaran mahalle ve medya baskısı, 2013`te ise Fergenekon`un da yardımıyla Balbay`ı sokağa salmıştı.
Diyelim ki kanun böyle. Peki Balbay`a işleyen kanunu elleri patlarcasına alkışlayan iki yüzlüler, Sayın Gümüş ve arkadaşlarını tahliye eden kanuna neden düşman kesildiler. Bu, iki yüzlülükten ve çifte standarttan başka bir şey değildir.
Ülkede kaos çıkarmak, Camileri bombalamak, kendi uçağını düşürmek, Devlet ve Hükümet yetkililerine suikastlar düzenlemek, halkı bir birine kırdırarak iç savaş çıkarmak isteyen ve bunun için de toprağın altını silah deposuna çeviren Ergenekon Terör Örgütünün Sivil Generali tahliye olunca bir anda popüler ve mağdur oldu.
Gazeteler onun cezaevinde yediği kuru fasulyeden tutun, sabah çocuklarını okula götürüşüne kadar her ayrıntıyı manşete taşıyıp terör suçlusunu bir anda mağdur konumuna yükselttiler.
Hizbullah davasından tahliye olup da sonradan haklarında haksız bir şekilde yeniden tutuklama çıkarılan İnsanların da onları, on yıl boyunca bekleyen eşleri, evlatları, ana-babaları vardı. Elbette onlar da sabah kalkıp çocuklarını okula götürmek isterlerdi. Elbette onlar da uğradıkları mağduriyetleri, on yıllık cezaevi hayatlarını, Cezaevine girmeden önce 6 ay süren işkencelerini kamuoyuyla paylaşmak isterlerdi. Ama onlara, çocuklarını doyasıya görmeyi bile çok gören zalimler, Ergenekonculara meclis yolunu açtı. Ama Allah Kerim, gün gelir bugünün muhacirlerini de elbette Meclis`te görürüz.
Bugün Balbay`ın, evinde kanepeye oturuşunu bile, vay be ya da flaş haber, diye ekranlara taşıyanlar o gün Hizbullah Cemaati`ne yönelik iftiraları taşımışlardı ekranlarına. Bugün Balbay`ın meclisteki yeminini büyük bir olay diye lanse edenler 2011 Ocağında, Hizbullah liderleri tahliye oldu yeniden çatışma başlayacak, aman hemen tutuklayın, diye o insanlara saldırmışlardı.
Balbay`ı da Hizbullahileri de tahliye eden aynı hukuk sistemi ve aynı türde mahkemeler olmasına rağmen, bugün yargı gerekeni yaptı diyenler o gün yargıya saldırmış ve Hizbullahilerin yeniden tutuklanmaları için mahalle baskısı yapmıştı.
Nitekim yapılan baskılar sonucu tahliye edilen Muhteremler hakkında hiçbir sebep yokken yeniden tutuklama çıkarılmış, dosyaları da alel acele Yargıtay`a yollanmıştı. İşte Türkiye Medyası, işte iki yüzlülük ve işte İslam düşmanlığının canlı belgeleri. Acı olan şu ki; o günlerde başta Gülen Medyası olmak üzere kendine İslami basın diyenler de karalama, iftira ve linç kampanyasına katılmışken bu gün Balbay`a hoşamedi yapıyorlar.
Ocak 2011`de Hizbulahilerin tahliyesinden sonra yapılan mahalle baskısı sonucu haklarında yeniden ve haksız bir şekilde tutuklama kararı çıkacağı anlaşılınca anılan muhteremler ortadan kaybolmak zorunda kalmışlardı. Onları elinden kaçıran Devlet, Kemalist ve sosyalistlerin yaygarası ve mahalle baskısı üzerine, onlara yakın gördüğü kişileri ve kurumları hedefe koydu. Medya Operasyonu olarak adlandırılan operasyon neticesinde ülkenin birçok yerinde gerçekleştirilen baskınlarda onlarca Müslüman gözaltına alınmış, bilahare bu insanlar yüzlerce yıllık cezalara çarptırılmıştı.
Şimdi sormak lazım, 2011`den günümüze ne değişti acaba? O gün, terör örgütü mensupları serbest kaldı, diye yaygara koparanlar, tahliye ettiniz bari elinizden kaçırmayın diyenler, bugün tahliye olan ve Terör Örgütü yöneticisi olmaktan 35 sene ceza alan Balbay için de, dikkat edin yurt dışına kaçabilir, diyecekler mi acaba?
2011`den bu güne farklı tavır sergileyenlerin tamamı, o zaman teröristleri neden tahliye ettiniz deyip bu gün tescilli terör örgütü üyesini alkışlayanlar, yargı kararlarını hesaplarına geldiği zaman eleştirip hesaplarına geldiği zaman alkışlayanlar, sırf Müslüman oldukları için on yıl suçsuz bir şekilde tutuklu kalanları görmeyip 5 yıllık tutukluluk süresini yüz yılmış gibi gösterenler, kısacası tüm ikiyüzlüler, çifte standartçılar ve kendine demokratlar çıkıp Hizbullahilerden, Hizbullah Cemaatinden açıkça özür dilemelidir.
Çünkü başta da belirttiğim gibi 10 yıl tutuklu olarak yargılanan bir insan, 5 yıl tutuklu olarak yargılanan bir kişiden daha fazla tahliye olamaya uygun ve layıktır.
İkinci bir nokta, Hizbullahiler tahliye olduklarında hükümlü değil tutukluydular. Hatta onlar istifade etmesin diye bu uzun süreli tutuklulukla ilgili yasa defalarca ertelenmişti. Balbay ise, Hüküm Özlü statüsünde. Yani yerel mahkeme tarafında cezalandırılmış birisi. Ama gelin görün ki; bu durumu hiç kimse görmek istemiyor. İşte bu, tam bir kaypaklık ve iki yüzlülüktür.
Mesele uzun süreli yargılamaysa eğer, bu zulme en fazla maruz kalan hep Hizbullah tutukluları olmuştur. Öyle ki; bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`ne başvuranların tamamı, haksız yere uzun süre tutuklu kaldıkları için Türkiye`yi mahkûm etmişlerdir. Ama bu güne kadar hiçbir mahkeme kalkıp da, bu şahıs AİHM`de bizi mahkûm ettirdi onu tahliye edelim, demedi. Ama AYM, Balbay için uzun süre tutuklu kaldı, dedi diye ona hem de ceza almış olmasına rağmen kapılar ardına kadar açıldı.
Bu ikiyüzlülüğü sergileyerek, Hizbullahileri ve onların şahsında İslami değerleri karalayanlar acilen çıkıp özür dilemeli ve Hizbullahilerden helallik istemelidirler. Yoksa bu zevat, Allah, Azze ve Celle`nin huzurunda bu yaptıklarının hesabını veremeyeceklerdir. Elbette ki, Ahiret günü yakalarına yapışıp onlardan, Ey Müfteriler, diye hesap soracak Hizbullahileri de unutmamak lazım. Yani Ahiret günü Hizbullahilerin eli yakalarında olacaktır.
Selam Ve Dua İle…