• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...
`Devlet toplumun değerleriyle barışmalı`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
ANKARA - Hür Dava Partisi Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, iç ve dış gelişmeleri değerlendirdi. Yavuz, MGK kararı ve ardından yaşanan fişleme tartışmalarından cezaevlerindeki hasta mahkumların durumuna, faiz bankacılığı ve kredi kartlarından devlet eliyle oynatılan milli kumara dünyadaki son gelişmelere birçok konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
 
"Derin devlet, sisteme muhalif olan tüm kesimlere baskısını sürdürüyor"
Fişleme tartışmalarıyla ilgili olarak derin devletin, sisteme muhalif olan tüm kesimlere yönelik dönemin elverdiği ölçü ve oranda baskısını sürdürdüğünü ifade eden Yavuz, şu açıklamalarda bulundu: "MGK`nın 2004 yılında İslami cemaat ve camialara yönelik fişleme ve takip kararlarının ortaya çıkmasından sonra hükümet kanadından uygulama belgesi diye ortaya konan dokümanların Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu`nun rutin yazışmaları olduğu, 28 Şubat sürecinde oluşturulan bu kurulun çok önceden hazırlanan strateji belgesine göre çalıştırıldığı ancak kimse için işlem yapılmadığı, kimsenin burnunun kanamadığı ve dosyaların kapatıldığı şeklinde açıklama yapıldı.
 
Geçmişe oranla bir düzelme olduğu kabul edilse bile, geçmiş on yılda ve günümüzde bile, İslami cemaat ve yapılara yönelik, polis baskınları, ajanlaştırma faaliyetleri, karalama kampanyaları, tutuklamalar, sivil ve meşru organizasyon ve etkinliklerin suç sayılması, düzenlenen komplolar, dindar insanlara haksız yere verilen toplamı yüzyılları bulan hapis cezaları, dernek kapatmalar devam etmektedir. Mustaz`af Der`in kapatılmasına giden süreç içinde şubelerinin basılarak yüzlerce dernek üyesinin cezalandırılması bu fişlemelerin sonucudur. Derin devlet, sisteme muhalif olan tüm kesimlere, sivil ve barışçıl bile olsa tahammül göstermemekte, dönemin elverdiği ölçü ve oranda baskısını sürdürmektedir."
 
Devletin toplumun değerleriyle barışması gerektiğini belirten Yavuz, "Bugün için bazı konularda ters düşülmüş olması sebebiyle birtakım organizasyonlar eliyle açığa çıkarılan resmi yazışmalar, ülkede İslami kişiliklere, kurum ve kuruluşlara yaşatılan fiili durumu teyit etmekten öte bir anlam ifade etmemektedir. Devlet, bu toplumun esasını teşkil eden temel değer olan İslam`ı kendine referans almış yapı ve şahsiyetleri "iç düşman" olarak algılamaktan vazgeçmeli, toplumun temel dinamikleri ve değerleriyle barışmalıdır." dedi.
 
"Kimi basın-yayın organlarında çıkan partimizi karalama amaçlı haber yapıyor"
Dershaneler meselesinde son günlerde kimi basın-yayın organlarında, HÜDA PAR`a yönelik kara propaganda amaçlı haberlerin servis edildiğini dile getiren Yavuz, "Dayanaksız bir e-mail`e dayandırılarak verilen haberde partimizin adı geçmediği halde ilgili kişi veya kişiler tarafından açılan özel bir parantezle partimizin adı zikredilmiş ve partimiz hedef haline getirilmek istenmiştir.
 
"Bu gayri İslami çaba, kendilerine alan açmaya çalışan kesimlerce yapılıyor"
Gayr- ı insani, gayr-ı İslami ve gayr-ı ahlaki olan bu çabanın, bir kesimi hedef gösterme ve bunun üzerinden kendilerine alan açmaya çalışan kesimlerce yapıldığının farkındayız. Kendisini ve tezlerini haklı çıkarma adına başkalarını karalamak, hem ucuz ve basit bir mantık, hem de bayatlamış bir taktiktir. Yıllarca halkı sanal ve mevhum korkular üzerinden manipüle ederek vesayetçi sistemlerini devam ettiren derin ve paralel devlet yapılanmalarının son tahlilde hem halkın hem de Hakk`ın gadrine nasıl uğradıklarını ibretle müşahede ettik, ediyoruz.
 
PKK ve bileşenlerinin ise benzer bir mantıkla, laik ve sol gelenekten gelen insanlara, ayrıca TSK`ya "Biz olmazsak, Kürt Hamas`ı gelir, Kandil boşalırsa, yerini Hizbullah doldurur" şeklindeki sözleri de hafızalardaki tazeliğini korumaktadır.
 
Grupsal çıkarlarını sağlama alma adına masum insanlara iftira atmaktan çekinmeyen bu pespaye ve Makyavelist anlayış sahipleri kirli planları ve karanlık emellerine partimizi alet edemeyeceklerdir.
 
Halkımızı doğru bilgilendirme adına, siyasi partilerin okuma salonu şeklinde bir faaliyet alanlarının olmadığını, dolaysıyla partimizin de böyle bir etkinliğinin bulunmadığını kamuoyu ile paylaşmayı görev biliyoruz." şeklinde konuştu.
 
Adli Tıp zulmü- Adalet`te vicdan eksikliği
İnsan hakları alanında faaliyet yürüten derneklerce hazırlanan raporlara göre, Türkiye`de 2013 yılı itibarı ile cezaevlerinde 162`si ağır olmak üzere toplam 544 hasta mahkûmun bulunduğuna dikkat çeken Yavuz, kişisel bakım ve temel ihtiyaçlarını kendi başına karşılayamayan, ancak Adli Tıp Kurumu`nun tekelci ideolojik zihniyetinin, devletin kutsallığı üzerinden yüzlerce tutuklu veya hükümlü insanlık onuru ile bağdaşmayacak bir durumla karşı karşıya bırakıldığını söyledi.
 
Hükümetin, Adli Tıp Kurumu`nun yıllardır süren bu insanlık dışı uygulama ve kararlarına karşı ciddi bir adım atmadığını ifade eden Yavuz, hükümetin özellikle de siyasi mahkûmlar söz konusu olunca ideolojik bakışı, bilimsel görüşüne baskın gelen bu yapıyı ıslah etmede pasif kaldığını belirtti.
 
"Hükümlü ve tutukluların durumu biran önce iyileştirilmeli"
Yavuz, "Adli Tıp Kurumu`nun tekelci yapısı derhal ortadan kaldırılmalı, ihtiyaç oranına göre birden fazla adli tıp kurumu farklı bölgelerde ihdas edilmeli, hastalıkların tespiti ve teşhisi konusunda üniversite hastaneleri de karar mercii olarak kabul edilerek raporlarına değer verilmelidir. Sağlık koşulları sebebiyle cezaevinde kalması uygun olmayan hastaların tahliyesi için derhal kapsamlı bir çalışma başlatılmalıdır.
 
Bunun yanı sıra cezaevlerinde hükümlülere tanınan açık cezaevi uygulaması başta olmak üzere diğer sosyal hakların tamamı, tutuklular için de bir an önce tanınmalıdır. Haksız bir cezaya çarptırıldığına inandığı halde, tutukevindeki ağır şartlardan bir an önce kurtulabilmek ve hükümlülere tanınan haklardan istifade edebilmek uğruna temyiz ve itiraz haklarından feragat etmeye adeta mecbur bırakılan tutukluların durumu bir an önce iyileştirilmelidir." diye konuştu.
 
Faiz bankacılığı ve kredi kartları
Kredi kartlarıyla ilgili olarak yapılacak düzenlemeyi de değerlendiren Yavuz, gerek kredi kartı gerekse de diğer kredi türlerinden dolayı ortaya çıkan borçlular ordusunun, bankaların sömürü çarkından kurtarması gerektiğini ifade etti.
 
Yavuz sözlerini şöyle sürdürdü: "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, yapılacak yeni düzenlemeyle kredi kartlarının taksitlendirilmesine sınırlamalar getirileceğini, taksit sayısının 9 ayla sınırlandırılacağını açıkladı. Özünde ödeme aracı olan ancak ülkemizde yaygın bir biçimde borç para gibi işlem gören kredi kartları, faiz bankacılığının en güçlü silahı konumundadır. Alışverişi kolaylaştırıcı etkisiyle, tüketimi tahrik eden, limit ve taksit imkânlarını ölçüsüzce artıran kredi kartları, geliriyle orantısız harcamalar sebebiyle insanları faizle tanıştırmakta ve maalesef buna alıştırmaktadır. Paradan para kazanmayı esas alan ve yasal koruma altına alınmış tefecilik mesleği olan faiz bankacılığı, kredi kartı uygulaması ile haksız kazancına kazanç eklemekte, insanlarımızın emeğini ve alın terini sömürmektedir. Hükümet, kısa vadede kredi kartı kullanımını asli fonksiyonu olan ödeme aracına dönüştürmelidir. Orta ve uzun vadede ise faizsiz bankacılığın alanını genişleterek faize dayalı bankacılık sistemini ortadan kaldırmalıdır. Gerek kredi kartı gerekse de diğer kredi türlerinden dolayı ortaya çıkan borçlular ordusunu, bankaların sömürü çarkından kurtarmalıdır."
 
Devlet eliyle milli kumar
Devletin toplumu içten çökerten zararlı faaliyetlerden el çekmesi gerektiğini belirten Yavuz, Milli Piyango`nun özelleştirilmesiyle ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu: "Özelleştirme İdaresi Başkanlığı`nın, Resmi Gazete`de yer alan ilanına göre ihale, şans oyunları adı altında kumar oynatma yetkisini elinde bulunduran Milli Piyango İdaresi 10 yıl süre ile bu yetkisini özel şirketlere belli bir miktar para karşılığında devredebilecektir. Yani bugüne kadar devletin bizzat oynattığı şans oyunları ve kumar, bu kez özel şirketler eliyle daha da yaygınlaştırılarak oynatılacak ve devlet, kumardan gelir elde etmeye devam edecektir. Toplumda giderek artan bir oranda yaygınlaşan Hırsızlık suçları için öngörülen ceza miktarının artırılmasının gündeme geldiği, Türk-İş`in araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırının bin 65, yoksulluk sınırının ise 3 bin 470 lira olarak tespit edildiği bir dönemde, toplumun hem maddi hem de manevi kalkınması için uğraş verecek yerde, suni gündemlerle meşgul olunmakta, toplumu ifsat edici uygulamalar, devlet eliyle kurumsal hale getirilmeye devam edilmektedir. Hükümet bu konuda sorumluluklarını hatırlamalı, toplumun gerçek gündemi ile meşgul olmalı, toplumu içten içe yok eden zararlı faaliyetlerden, önce kendisi el çekmeli; sonra da özel teşebbüsü el çektirmelidir."
 
Suriye acil ateşkes sağlanmalı
Diplomatik çözüm için çabaların sürdüğü Suriye`de katliamların devam ettiğini belirten Yavuz, diplomatik çözümden sonuç alınmak isteniyorsa, iki taraflı bir ateşkesin hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
 
Yavuz, "Suriye`de zalim Esad rejimine bağlı ordu güçlerinin saldırılarında 120 kişinin hayatını kaybettiği, rejim güçlerinin Halep ve Dakka`daki yerleşim yerlerini varil bombalarıyla vurduğu haberleri basına yansıdı. Cenevre konferansları bünyesinde Suriye`deki soruna müzakereler yoluyla çözüm bulma yönünde adımların atılmaya başlandığı bir dönemde, rejimin katliamlarının devam ediyor olması, acil bir ateşkes sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Aksi halde, müzakere süreçleri yaşanırken eş zamanlı olarak Suriye halkının rejim güçlerince katliamlara maruz bırakılması, tüm çözüm çabalarını şimdiden sonuçsuzluğa mahkûm eder niteliktedir. Suriye meselesinde diplomatik çözümden sonuç alınmak isteniyorsa, iki taraflı bir ateşkesin hayata geçirilmesi, başta Türkiye ve İran olmak üzere taraflar üzerinde etkisi olan devletlerin birincil önceliği olmalıdır." dedi.
 
"Filistin konusunda inisiyatif alınmalı Filistin yalnızlığa itilmemelidir" 7 yıldan beri Siyonistlerin sürdürdüğü kuşatmanın, Gazze`deki yaşam koşullarını her yönden olumsuz etkilediğine dikkat çeken Yavuz, "Elektrik kesintileri, temiz suyun bulunmaması ve ilaçların eksikliği halkı bir insanlık felaketine sürüklemektedir. Bir yandan Siyonistler, onlarca köyü dağıtıp bu köylerde yaşayan 36 bin Filistinliyi tehcire zorlamakta, öte taraftan Mescid-i Aksa`nın altındaki tünellerde müze ve sinagog inşa etmeye çalışmaktadır. Dünya devletlerinin gündemine, ancak katliamlar yaşandığında gelebilen Filistin için başta Türkiye olmak üzere, tüm İslam ülkelerinin duyarlılık göstermesi gerekir. En azından insani yardım ve temel ihtiyaç maddelerinin Filistin`deki mazlum halka ulaştırılması konusunda ciddi inisiyatif alınmalı ve Filistin yalnızlığa itilmemelidir." Şeklinde konuştu.
 
"Mısır`da Mursi`ye destek ezici çoğunlukla devam ediyor"
Cuntanın tüm baskılarına rağmen Mısır halkının seçilmiş cumhurbaşkanı Mursi`ye desteğinin devam ettiğini belirten Yavuz, "Mısır`da darbe hükümetince yürürlüğe konan yeni gösteri yasasını ve gözaltı operasyonlarını protesto gösterileri, gençliğin öncülüğünde devam etmekte iken, Mısır`da her sabah darbe karşıtı gösteri yaptıkları için yasadışı örgüte mensup oldukları iddiasıyla 14 genç kıza 11`er yıl hapis cezası verilmiştir. Bu husus, Siyonist uşağı darbe ürünü kukla yönetimin halkına karşı giriştiği yeni bir ihaneti olarak kayıtlara geçmiştir. Öte yandan, sivil halkın üzerine acımasızca mermi yağdıran, binlerce masumu katleden, yüz binlerce insanı hapishanelere dolduran emperyalist hizmetkârı hükümete, bir diğer işbirlikçi olan Suudi Arabistan tarafından 1 milyar doları hibe olmak üzere beş milyar dolar daha yardım yapılacağı açıklandı. Yapılan son araştırmalarla, Mısır halkının yüzde 68 gibi ezici bir çoğunlukla Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi`ye olan desteğin devam ediyor olması, halka rağmen iktidarını sürdürmeyi amaçlayan darbecilerin, beyhude bir çaba içerisinde olduklarının habercisi ve Allah`ın izniyle halkın gerçek temsilcilerinin zaferinin de müjdeleyicisi olmuştur." dedi. (İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir