• DOLAR 32.469
  • EURO 34.76
  • ALTIN 2384.156
  • ...
Suriye’de Başa Dönülüyor!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mehmet Özcan / Doğruhaber / Analiz

Son birkaç yıldır Türkiye’de önemli adımlar atılıyor, kayda değer gelecek vaad eden çok ciddi ilerlemeler sağlanıyor. Barışın sağlanması için çözüm sürecinin başarıya kavuşturulması ve Türkiye’nin hızlı adımlarla hareket ederek dik duruşunu daha bir cesaretle sürdürmesi halinde dünyanın önemli bir süper gücü haline gelebilir.

Ancak çevre komşularımız için durum tam tersi bir süreç işliyor. Arap Baharı’nın başladığı günden bu yana olumlu yönden neredeyse hiçbir değişiklik yaşanmadı. Suriye’de iç savaş, Mısır’da cunta yönetimine karşı süren onurlu direniş, Irak’ta patlayan bombalar, ABD’nin İHA’larla Afganistan, Pakistan ve Yemen’deki katliamları ile siyonist israil’in her canı sıkıldığında Gazze’ye saldırıda bulunması gibi durumlar İslam âlemini hüzne, yasa boğan haller olarak devam ediyor maalesef. Tüm bu olanların sebebi de İslam ümmeti olarak birlikte hareket edemeyişimizden kaynaklandığı, şeklinde özetlenebilir.

MUHALEFETİN HÂKİMİYET KAVGASI YİNE ESAD’A YARADI

Suriye’de üç yıldır devam eden ve 100 binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği iç savaşta neredeyse başa dönülüyor. Muhaliflerin birkaç yer aldıktan sonra hâkimiyet kavgasına girişmeleri, zalim Esad’a kaybettiği şehirleri bir bir geri alma fırsatı sundu. Kürtlerin yoğunluklu yaşadığı bölgeleri de PKK’nin Suriye kolu olarak bilinen PYD’ye emanet bırakan Esad’ın şimdilik keyfine diyecek yok. Geçtiğimiz aylarda kimyasal katliamın ardından süper güç pozisyonunu korumak adına saldırı hazırlığına giren Batının, israil’in güvenliği ve iç savaşın devam ederek bölgede mezhepler arası bir savaşa dönüşmesi hayaliyle kimyasalların teslim edilmesi karşılığında müdahaleden vazgeçmişti.

BATI, BÖLGEDE TÜRKİYE’NİN DE İÇİNDE OLDUĞU BİR KAOS ORTAMINI İSTİYOR

Batının en büyük amaçlarından biri de Türkiye’yi Suriye’ye müdahale etmeye ikna ettikten sonra yalnız bırakarak bölge ülkelerinin Türkiye ile karşı karşıya gelmesi niyetiydi ki bu da tüm bölgenin kaosa sürüklenmesi anlamına gelirdi. Peki, gelinen nokta itibariyle Suriye için değişen ne oldu? Acı ve gözyaşı… 100 binin üzerinde bir ölüm ve yıkımdan başka bir değişim olmadı. İstanbul’da, Avrupa’da, orada burada sürekli toplantılar yaparak şu ana kadar birkaç hükümet kurup yıkan ve batının hesabına geldiği zaman desteklediği muhalif gruplar, maalesef giderek kaybediyorlar. Siyasi alandaki anlaşmazlıklar cepheye de yansımış durumda ve bundan dolayı da sürekli Esad rejimi askerleri karşısında gerileme yaşanıyor. Köyler kasabalar bir bir el değiştiriyor.

SURİYE’DE KANIN DURMASI İÇİN BATI’YA GEREK YOK, BÖLGE ÜLKELERİ YETERLİ

Tabi işin ülkeler arası boyutu da gelinen nokta itibariyle değişim arz ediyor. Suriye için sürecin tıkandığını gören ve Batı’dan da umduğunu bulamayan Türkiye, Esad rejimine karşı durmakla birlikte politika değişikliğine gidiyor. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in Türkiye ziyareti ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun iki günlük Irak ziyareti, ilerleyen günlerde başta Suriye olmak üzere bölgede kanın durması ve bölge ülkelerinin batılı ülkelere ekonomik bağımlılığının azaltılması açısından önemli adımlar olarak görülüyor.

Ancak şu an için odaklanılması gereken nokta Suriye’de silahların susması. Bunun için şu ana kadar zalim Esad rejiminin yaptıkları ortadayken Suriye için hangi ülkenin, muhaliflerden hangi grubun buna karşı ne yaptığı çok titiz bir çalışmayla incelenmelidir. Araştırılması durumunda muhaliflerin durumu değişiklik arz edebilir ve iyileştirilebilir. Ancak Batılı ülkelerin Suriye için olmasını istedikleri durum hiç de iyi yönde olmayacaktır. Nitekim kimyasalların imha edilmesinin nedeni, ölecek olan Suriyeli sivillerin hayatını kurtarmak değil de israil’in güvenliğini sağlamak olduğu gerçeğini çok yakın zaman içinde tüm dünya açıkça müşahede etti. Dolayısıyla Suriye’de kanın durması için Batı’ya gerek yok. Çünkü Batının içinde olacağı bir çözüm; çözümsüzlüğü, istikrarsızlığı ve kaosu getirecektir.

Suriye kördüğüm, ancak İran’ın Esad’ı gitmeye ve Türkiye’nin de muhalif kesimi şeffaf bir seçim için ikna etmesiyle çözülür ve akan kan böylelikle durur. İki tarafın da kabul etmesi ve sükûnetin sağlanması amacıyla Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne de gerek yok, İslam işbirliği Teşkilatı’na(İİT) üye İslam ülkelerinin görevlendireceği kendi askeri barış gücü Suriye’de geçiş dönemi için aracı güç olabilir. Kim bilir belki bu sayede İslam ülkeleri de cesarete gelir, kendi barış gücünü oluşturma yollarını ararlar.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir