İslam Ve Müslümanlar
Ama unutmayalım gelişmek isteyen devlet, toplum, birey olsun eksiklerini görmeden ileriye dönük ilerleyemez. Bu hem dünyevi hem de uhrevi işler içinde aynıdır.
Dünya düzeni içinde Müslümanlara yapılan zulümler gittikçe artmakta artık zulüm kavramı denince aklımıza Müslüman gelmektedir. Ne yazık ki Suriye de yaşananlar iki yılı doldurmak üzereyken zalımler zalimliğini kimseye aldırmadan devam ettirmektedir. Doğru ya Allah korkusu olmadığında her türlü zalimlik baş gösterir. Bunun ayrı senaryosu olarak da İslam düyasının kanayan yaralarını da deşmekle birlikte yeni dertler sıkıntılar eklenmiş bulunmaktadır. Ama hiç bir sıkıntı Resulullah sav ve sahabelerin çektiği sıkıntılarla kıyaslanamaz. BİZ MÜSÜMANLAR olarak yapmamız gerekenler olan kardeşlerimizden uzak durmayacak onlara kol kanat olmak için elimizden gelebilecek fedakarlıkları yapmalıyız
Suriye durumuna en önemli destek hiç şüphesiz dua dır en önemli anahtardır dua. Yapılanları Suriye diye simgelemek yerine kardeşlerimize yapılıyor dediğimizde ise gerçekten onların davasını benımsemis olduğumuz gibi desteklediğimizi diğer bir ifadeyle kimin taraftarı olduğumuzu belirtmemiz gerekir ki bu insanın konumuna göre de desteğimizi elimizin onlara ulaşabileceği kadar da yardım da bulunmamız gerek Resulullahın dediği gibi : “doğudaki Müslüman batıda yaşayan Müslümandan habersiz yaşıyorsa imanından şüphe etsin.” Biz bu hadisin neresinde kalıyoruz acaba diye düşündük mü? Diğer hadiste ise: “Müslümanlar bir vucudun azaları gibidir,nasıl ki bir aza kusurlu olursa bütün vucudu etkiliyorsa Müslümanlara yapılanlar da bize yapılıyor diye görmemiz gerekir ki imanın tadına varalım.” Bu din huzur dinidir,saadet dinidir ,hem dünya hem de ahiret dinidir,sosyol,iktisad… vs diye kabul ettiğimiz din dünya yaşantısında kardeşe bakışını ancak sahabe devrindeki Müslümanlardan öğrenebiliriz ki az okumamış , duymamışız Müslümana gelen bir misafiri doyurmak için kendisini ve ailesinin boş tabaklardan ses çıkartıpta Müslüman kardeşini razı etme amacıyla çocuklarını aç uyuttuğu kıssasını okumuş olmalıyız. Hayatın sahihleri hiç okuduğumuz kitabe benzemiyor maalesef. İhmal ettiğimiz durumları düşünmek bile istemeyiz. Ama unutmayalım gelişmek isteyen devlet,toplum,birey olsun eksiklerini görmeden ileriye dönük ilerleyemez. Bu hem dünyevi hem de uhrevi işler içinde aynıdır. Kardeşlerim biraz aynaya bakmamız gerekir günlük hayatımızı düzenleyen programlarımız İslamla kimliğimizle ne kadar bir orantıya sahip. Efendimizin bize getirip tebliğ buyurduğu müşerref İslamiyetle,bizim yaşadığımız İslam ne ölçüde örtüşüyor.Onlar ki güllük gülüstanlık yaşayarak İslamiyeti bizim dönemimize kadar getirmediler. Onlar ki demir taraklarla tarandı, onlar ki sıcak çölde işkence altında inledi, onlar ki hücrelere atıldı,onlar ki sırf İslam uğruna ambargoya maruz kaldı…Ama AHED AHED zikri ne kalplerinden ne de dillerinden düşürmediler. Çünkü “onlar dünya hayatına karşılık olarak ahireti satın almışlar, kimileri de ahidlerini beklemektedirler.” Var mı bundan daha iyi bir ticeret bizim dünyadaki amacımız ahireti kazanmak değil mi? İşte önderlerimiz ahreti kazanma yolunu uyguluyorlar ki sonradan gelecek nesile örnek olabilsinler. Hadiste buyurduğu gibi “sahabeler ki yıldızlar gibidir hangisine tabi olursanız kurtuluşa erersiniz.” Bugün bizim örneklerimiz, önderlerimiz dünyada feda olmuşlar ama ahiret aşkına kavuşmuşlar. Biz onları andığımızda imrenerek anıyoruz dikkat edelim onlar ki İslamı yaşayarak belki İslamın muzeffer olmasını sağlamamış olabilirler. Ama bu yolda yolda yürüyen kervana berekete mazhar olmasını sağladılar.İnsan düşündüğünde muvaffakiyet yolunun başında fedakarlık simgesi gelir. Ona uğramadan kurtuluşa ulaşamayız. Batı toplumu bizim saadet devrindeki Müslümanlara hayret edermiş “ bu toplumda sosyal ve de bütün alanlarda hiçbir baskı devlet eli olmadığı halde neden bu kadar her şey düzenlidir” diye merak etmişler ki bunun yolunun kardeşçe ,cefakarca yaşamaktan geçtiğini anlamamışlar. Az mı duyduk bir Müslümanın evine getirilen bir etin kumşuya verilip, aynı fedakarlığı yedi evin yapıp tekrar eski eve gelir. Evet kardeşlerim bu kıssalar da Müslümanların hayatından alıntıdır. İşte İslam , işte fedakarlık
Eşrefi mahluk olmak olmakta , esfele sefilin olmakta irademize bırakılmıştır. Rabbim bizi gayretkar, cefakar ve de önderlerimizin yolundan ayrılmamayı nasip etsin. Hem dünya hem de ahret yurdu üzerinde çalışıpta “humul galibun” vasfına nail olmak dileğiye selametle kalın
Yusuf Yağmur / Şanlıurfa – Yaş: 21