• DOLAR 34.446
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2836.87
  • ...
Zihinlerdeki Paketler de Açılmalı!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Aylardan beridir davul zurna ile ilan edilip beklentilerin tavan yapmasına vesile olan ve adına Demokratikleşme denilen paket, önceki gün büyük bir alay-ı vâlâ ile nihayet açıklandı. İnsaflı bir göz ile bakacak olursak pakette çok önemli iyileştirmelerin olduğu görülecektir. Ama gerek Hükümet ve gerekse de Ak Parti Cephesi bu konuyu uzatarak üzerine gizem eklemek suretiyle beklentilerin yüksek tutulmasına dolayısıyla da hayal kırıklıklarına vesile oldular.

Paketi kutsal bir metin gibi muhafaza etmek, en yakın bakanların bile paketle ilgili konuşmaktan sakınmaları ve dışarıya sızdırılan ufak ipuçları ilgili kesimlerde inanılmaz bir beklenti yarattı. Bu Başbakan`ın bir algı yönetimi başarısıdır.

Paket açıklandıktan sonra ise hemen eleştiriler ve karalamalar da başladı. Paketin getirdiği maddelerin bazıları zaten fiili olarak uygulanmaktaydı. Mesela özellikle Kürdistan`daki yerleşim yerleri halk arasında zaten Kürtçe veya Zazaca olarak isimlendirilmekteydi. Her ne kadar Devlet`in aklı almasa da pratikte Q, X ve W harfleri kullanılmaktaydı. Ama bunlara resmiyet kazandırmak statükocu zihniyetin yıkılması açısından önem arz etmektedir.

Paket içerisindeki en önemli ve bir an önce yasalaşması gereken iki madde Andımızın kaldırılması ve Kamudaki başörtüsü serbestliğidir. Bu iki madde önemli maddeler olmakla beraber toplumu rahatlatacak adımlardandır.

Ben kendi adıma insaf ölçülerinde pakette bulunan iyileştirmeler dolayısıyla Hükümetin takdir edilmesi gerektiğine ve yapıcı eleştirilerle daha yeni reformlar için teşvik edilmesi gerektiğine inanmaktayım.

Paketi eksik bulanlar sonuna kadar haklıdırlar. Çünkü bu paket ile yapılan iyileştirmeler ülkenin tüm sorunlarını çözme konusunda yetersizdir. Sağlam ve adil bir anayasa ve kanunlar manzumesi oluşturulmadığı için böyle paketlere ihtiyaç duyuluyor. Çıkarılan paketler ise beraberinde bir sürü idari mevzuat ve yasa değişikliklerine de ihtiyaç duyduğu için, paketlerdeki en önemli ve acil adımlar bile geç olarak hayata geçiriliyor. Bu da var olan zihniyetin bekası anlamına geliyor. Çünkü bazı iyileştirmeler devletin diğer kurumlarında ya da ilgili yasalarda değişiklik yapılamamasından dolayı hayata geçmeden kadük kalabiliyor. Devlet tüm kurumlarıyla bir bütün halinde iyileştirmelerin destekçisi olmadığı için genel bir reform yapılamıyor. Bunun yerine moda olduğu üzere paket üstüne paket çıkarılıyor. Bu da hem devletin kanunlarını, Anayasasını hem de idari kararlarını yamalı bohça haline getiriyor. Bu durum, Devlet Kurumlarındaki statükocu direnç noktalarının elini güçlendiriyor. Bunun yolu az maddeli fakat çok adil ve özgürlükçü ve anlaşılır bir anayasa yapmaktan geçer. Ama bu gün o iradenin olmadığı ortada…

Başta da belirttim, Kamuda başörtüsüne serbestlik konusu çok iyi bir gelişmedir. Ama bu konuda iki temel eksiklik söz konusudur. Birincisi, Eğitim kurumlarındaki Başörtüsü konusunun kanuni bir güvence altına alınmamış olmasıdır. Bu konu da okul ve eğitim kurumu istisnası yapılmadan, isteyenin başörtülü şekilde eğitimine devam etmesi, şeklinde yasal ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Şimdi diyebilirsiniz ki; bu konuda bir sorun yok, kızlar başörtülü olarak okullarına devam ediyorlar. Ayrıca engelleyen bir kanun da yok. Evet, doğrudur, bundan önce de engelleyen bir kanun yoktu ama okul kapılarının önünde ne dramların yaşandığına herkes şahittir. Şu andaki durum fiili bir serbestlik durumudur. Bunu sağlayan ise Ak Parti iktidarının şu anki gücüdür. Bu konu yasal ve anayasal güvence altına alınmadıkça Ak Parti`nin devrilmesiyle yine eski günlerine dönebilir. O yüzden bu durum kesinlikle güvence altına alınmalıdır.

Bu konudaki ikinci eleştiri konusu ise; Başörtülülere Savcı ya da Hâkim olma yasağının getirilmesidir. Asker ve polis konusunu çok da önemsemiyorum o yüzden fazla üzerinde durmayacam. Yasa bir yandan Kamuda başörtüsünü serbest kılarken bir taraftan da çok ilginç bir şekilde başörtüsünü resmen yasaklıyor. Hukuk Profesörü olup Hâkim ve Savcı yetiştirebilecek olan birisine sen Hâkim veya Savcı olamazsın, deniliyor. Gerekçe ise üniforma meselesiymiş. Aynı durum Avukatlar için de geçerli değil mi? Giydikleri üniforma ikisi için de Cübbe değil mi? Avukatın yaptığı kamu hizmeti değildir, denilebilir belki. Ama devletin de Avukatları yok mu? Hazinenin, Bakanlıkların, Maliyenin, Polisin de avukatları yok mu? Başörtülü avukatlar devlet tarafından istihdam edilmeyecek mi? Eğer istihdam edilmeyeceklerse o zaman Kamu başörtülülere tam olarak açılmamış olacak. Eğer istihdam edilecekse Cübbeli ve Başörtülü Kamu Avukatlarının olduğu bir yerde neden başörtülü Savcı veya Hâkim olmasın ki?

Amaçlanan; Asker, Polis ve Hukuk gibi önemli ve hassas görülen alanlardan başörtülüleri uzak tutmak mı acaba? Başı açık bir bayana güvenip Hâkim-Savcı koltuğuna oturtan devlet, neden Başörtülü bir bayanı bu makamlara layık görmüyor acaba? Bu, ayrımcılığın ve nefret suçunun ta kendisidir. Resmen hukuk fakültesini bitiren bir başörtülüyü karşısına alıp, sen başörtülü olduğun için Hâkim ya da Savcı olamazsın, diye hakaret etmek, ayrımcılık yapmak nefret suçu işlemektir bu yasa. Pakette Nefret Suçu işleyenlerin cezalarının arttırıldığına dair bir maddenin olduğunu da unutmayalım.

Bu ülkede bölücülüğü ve ayrımcılığı körükleyen üç temel unsur vardır. Bunlar Özel Yetkili Mahkemeler, TCK ve TMK`dır. Açıklanan pakette bunlara dair her hangi bir iyileştirmenin olmaması büyük bir eksikliktir.

STK`ların kendi tüzüklerine uygun bir şekilde çalışmalarını, İzin alınarak yapılan basın açıklamalarını, yardım paketi dağıtmayı bile terör olarak damgalayacak bir TMK; bu faaliyetleri terör suçu olarak yargılayan ÖYM`ler ve bu faaliyetlere ağır cezalar, anlamsız infazlar öngören bir TCK yani Ceza Kanunu`nun olduğu bir ülkenin Başbakanı iyileştirme paketi açıklıyor ve bunlara hiç değinmiyor.

Pakette açıklanan maddelerin içerisinde bunlar da olmalıydı. DGM`lerin tabelalarını depoya kaldırıp yasasını korumak ve adını değiştirmek asla ve asla bir iyileştirme değildir. Gece DGM Hâkimi olarak uyuyan Hâkimler sabaha Özel yetkili olarak uyandılar. Yasa aynı yasa, Hâkim aynı hâkim, zihniyet aynı zihniyet sadece yani bir tabela var ortada. Tıpkı DGM Hâkimleri gibi ÖYM Hâkimleri de önlerine gelen insanları terör suçlamasıyla yargılıyorlar. Çünkü isimleri Terör Suçlarına Bakmakla Yükümlü Özel Yetkili Mahkemeler. Terör ve Özel Yetki… Elbette ki; bu Hâkim ve Savcılar kendilerine verilen özel yetkiden istifade ile Adaleti bir yana bırakıp devleti koruma içgüdüsüyle hareket edeceklerdir.

Netice-i kelam içerisinde iyileştirmeler barındıran bir paket var önümüzde. Bu iyileştirmeleri takdir ederken eksik kalan yönlerin de bir an önce tamamlanması gerektiğine inanmaktayım. Her kesim olaya kendi zaviyesinden bakacak ve eksiklikleri sayacaktır. Bu herkesin hakkıdır. Devlet`in ise farklı bakış açılarının tamamını dikkate alması ve önerileri önemseyerek yeni adımlar atması lazımdır… Eleştirel yaklaşanların ise kuru bir inkar yerine yeni adımlar atma adına Hükümeti cesaretlendirecek yaklaşım sergilemeleri gerekmektedir.

Önemli olan doğrudan doğruya halka dokunacak halkı rahatlatacak adımların atılmasıdır. Mesela Hükümet, cezaevlerini boşaltmakla işe başlayabilir. Sembolik değil reel adımların atılması ve devlet zihniyetinin de bu adımlara eşlik etmesi lazımdır. Yoksa kâğıt üzerinde kalacak yasalar resmi gazetenin mükerrer sayısının sayfalarını şişirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Selam ve Dua İle…

Zülküf Er / doğruhaber


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir